Özge AYAZ
İZMİR
“Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu”. Adem’in yalnız kalması doğru değildi; kaburga kemiğinden Havva’yı yarattı. İkisi birlikte Aden Bahçesi’nde yaşamaya başladılar. Sonra Havva, şeytana inanıp Adem’i ikna etti ve yasak elmayı Adem’e koparttı. Sonra gök delindi sanki Adem ve Havva çıplak olduklarını fark ettiler, utandılar. Yasaklı meyveyi koparmanın cezası ise dünyaya sürülmeleri oldu.
Hikayenin herkesçe bilinen bu bölümü Fotoğraf Sanatçısı Engin Altundağ tarafından “Aden Bahçesi” adıyla bir kitap haline dönüştürüldü. Peki, esas suçlu kim? Havva mı? Adem mi? Şeytan mı? Yoksa Tanrı mı?
Aden Bahçesi’yle tanışmadan önce çok merak ettiğim şeyi sormak istiyorum: Bu kitap Tanrı’ya olan bağlılığının kanıtı mı yoksa onunla olan derdinin mi?
İlk soruda öldürdün beni resmen, bunun cevabı biraz sert aslında (gülüyor). Uzun yıllardır nü fotoğrafta irdelediğim tek konu yasaklar oldu. Aden Bahçesi’nden önce kadını bir et parçası olarak gören zihniyete karşı günümüzdeki Lilithleri anlatan “Elbet Bir Kızıllığı Var” projesini yaptım. Tek tanrılı dinlerde kadınlar sırf kadın oldukları ve erkeğin bir parçası olarak göründükleri için onlara yapılan işkenceyi iki farklı şekilde anlattım. Bir sahnede kaburga metaforunu görürken; diğer sahnede bir eylemde en önde koşan kadınlar vardı. Birçok projem yine kadın bedeni üzerinde oynanan oyunlarla ilgili oldu. Bu projede ise insanları bir kenara koyup esas sorunun kaynağına gitmeye karar verdim. Bu sorunların cevabını en iyi verecek şey oydu.
Yani Tanrı mıydı sorunun kaynağı?
Orta Çağ’dan günümüze kadar bir şekilde süregelen bir merak var: Tanrı neden bu kadar kindardı? Neden bir meyve yüzünden dünyaya sürüldüler?
Aden Bahçesi’’nin hikayesi de bu mu?
Sanat tarihinde birçok ressam, heykeltıraş Aden Bahçesini farklı şekilde anlattı. Özellikle Rönesans’ta en çok işlenen konulardan birisi oldu ve kiliseler bununla başa çıkamayınca bunu kullanmaya başladılar. O eşsiz katedraller sanatçıların işleriyle süslendi. Karşısında duramıyorsam yanıma çekeyim mantığını doğurdu bu süreç. Bu çalışmalardan en beğendiğim ise Lucas Cranach Adam and Eva adlı tablosudur. Bu tabloda Adem ve Havva’yı Aden Bahçesi’nde yasak meyveyi yemeden önce görürüz. Bu eserlerin tümünü inceledim onlar hakkında yazılan yazıları okudum ve 4 kutsal kitabı tekrardan okumaya başladım. Özellikle Yaratılış kitabını defalarca inceledikten sonra Aden Bahçesi’ni fotoğraflamaya karar verdim.
1 yıldan fazla sürdü proje. Birçok modelle çalışıp, Türkiye’nin çeşitli bölgelerine gidip fotoğraflar çektik.
Mekanları nasıl seçtin?
Kutsal kitaplar Aden Bahçesi’ni tasvir ederken gözümde hep insanlığın elinin uzanamadığı yerler canlandı. Bu yüzden Aden Bahçesi’ni, insanların fazla uğramadığı, nispeten el değmemiş mekanlarda çekmeyi tercih ettim.
Peki ya dünya?
Dünyayı anlattığım fotoğraflarda yapabileceğim tek şey insanların etkisini en iyi görebileceğimiz yerlerdi. Bu yerler şehir atıklarının, bataklıkların, lağımların ve suyu çekilmiş göllerin olduğu yerlerdi.
‘TANRI İNSANI EMEKLE CEZALANDIRDI’
Ve insan dünyaya iner, dünyayı sonuna kadar sömürüp, kirletip, yaşanılmaz bir hale getirir…
Proje sırasında aklıma gelen sorulardan biri de buydu: İlk günah yüzünden cezalandırılan insanlık mıydı, yoksa dünya mı? Bu soruya cevap aramak için yapabileceğim tek şey şu anki durumunu göstermekti. İnsanoğlu dünyaya gelecek ve dünya bu şekline dönüşecekti. Bu çekimlerde de genelde Adem ön plana çıkıyor. Utanç içinde ve yüzü kapalı bir şekilde anlatılıyor fotoğraflarda.
‘‘Yaratılmış olduğun toprağa dönünceye dek ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.” Tanrı onları dünyaya sürerken de bunları söylüyor…
Aden Bahçesi’nde emek yoktu, insan ihtiyaçsızdı ve çalışmak zorunda değildi. İnsanın dünyaya gönderilmesi bir ceza olarak emeği de beraberinde getirdi. Tarih boyunca da böyle algılandı. Modernite ile birlikte gelişen felsefeler, insanı merkeze alarak emeği olumlayınca, bu cümlenin farklı okumaları yapılır oldu. Bunu bizi özgürleştiren bir gelişme olarak görüyorum fakat benim burada anlatmak istediğim olay bu değil. Benim anlatmak istediğim şey; koyduğu yasağa uymayan insanı emekle, ölene kadar çalışmakla cezalandıran bir Tanrı varlığı. Tanrı Yaratılış kitabında yılana, Havva’ya ve Adem’e kin kusuyor. Benim asıl olarak ilgimi çeken konu da tam bu. Ve kitapta bunu ayrıntılı şekilde göstermeye çalıştım.
HAVVA’NIN YASAK AĞACINA KARŞI İSYANI
Kadının payına düşen ne peki? Adem’in kaburgasından yaratılmış, zavallı bir hizmetkar olmasının yanı sıra; Adem’in ceza almasına sebep olmuş bir musibet gibi… Bunu nasıl yansıttın?
‘‘Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.’’ Talmud’da böyle bir cümleyle karşılaşıyoruz ama Yaratılış kitabında buna benzer bir şey görmüyoruz. Tanrı Adem’i yaratıyor ve Adem çok yalnız olduğu için onun kaburga kemiğinden Havva’yı yaratıyor. Proje ekibiyle üzerinde en fazla düşündüğümüz bölümlerden biri buydu. Bir fotoğrafta Havva denizin içinde bir deniz kabuğu gibi duruyor. Adem yerine Havva’nın kaburga kemiklerini göstermek istedik. Burada bir gönderme yaptık.
Aslında Havva’nın Adem’in kaburgasından yaratılması ve onun eşi olmasına rağmen, eşiti olmaması tarihsel olarak incelenmesi gereken bir olgu. Fakat istediğimiz kadar inceleyelim, ne yazık ki bu olgu dindar toplumlarda işlevsel bir görevi yerine getirerek kadın ve erkeğin ilişkisindeki eşitsizliği, hem kadınların hem de erkeklerin gözünde meşrulaştırmaktadır.
İki fotoğraf var dikkatimi çeken: Biri kadının vajinasının altından öteki de memesinin ucundan yasaklı meyve ağacının gözükmesi…
O iki fotoğrafın da göndermesi Tanrı’ya ve o zihniyete aslında. O fotoğraflar Havva’ya ait olanın, yasak ağacına karşı meydan okurcasına vurgulanmasıdır. Yani Havva’nın isyanını anlattığı fotoğraflardır.
ADEN BAHÇESİ’Nİ ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM
Neden sergi değil de kitap?
Bugüne kadar 17 tane kişisel sergi açtım ve artık anlatmaktan yorulduğum çok fazla sorunlarla karşılaştım. Sergi açmanın madden ve manen oldukça yorucu olduğu ülkemizde, nü sergi açmak çok daha zor. Bir de gördüğüm bir şey beni özellikle çok rahatsız ediyor: yıllarca emek harcadığınız bir projenin ziyaretçiler tarafından 10 dakika içinde gezilip değerlendirilebilir olması. Aden Bahçesi, benim 1 yıldır üzerinde uğraştığım ve hâlâ anlamaya çalıştığım bir proje. İzleyiciler tarafından 10 dakika içinde “gezilmekten” daha fazlasını hak ettiğini düşünüyorum. Bir de binlerce yıldır anlatılan bir hikayeye, farklı bir gözle bakmak isteyen için 10 dakikadan fazla bir zamana gerek olacaktır. Bu yüzden herkesin ulaşabileceği bir kitap olarak tasarladım. Herkese ulaşması konusunda sıkıntılar yaşayabiliriz elbette (gülüyor)
Biraz zor olabilir tabii.. Nasıl edineceğiz?
Seçkin kitapevlerinde bulamayacaksınız. (gülüyor) Çünkü seçkin yayınevlerinin dağıtım kanallarına ve anlaşmalarına sahip değilim. İnternet sitemizden bize ulaşabilirler. Ben ve ekibim ilgilenenlere ulaştıracağız.
Evrensel'i Takip Et