02 Haziran 2015 08:47

‘Gurbetçiler’ ilk defa kitlesel oy kullandı

7 Haziran seçimleri için 8 – 31 Mayıs tarihleri arasında Almanya başta olmak üzere yurtdışında oy kullanım işlemleri tamamlandı. Sadece Almanya’da sandığa gidenler yüzde 8.1’den yüzde 34.3’e yükseldi

Paylaş

Yücel ÖZDEMİR 
Köln

7 Haziran seçimleri için 8 – 31 Mayıs tarihleri arasında Almanya başta olmak üzere yurtdışında oy kullanım işlemleri tamamlandı. Toplam katılım 1 milyonu geçti. Genel olarak seçimlere katılım oranı ülkeden ülkeye değişse de, yurtdışı genelinde yüzde 35 civarında gerçekleşti.

Almanya'ya 54 yıl önce başlayan işçi göçü tarihinde ilk kez Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kitlesel şekilde sandık başına giderek oy kullanma hakkına sahip oldular. 8-31 Mayıs tarihleri arasında Almanya'nın 13 konsolosluk bölgesinde kurulan seçim sandıklarında, Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilen bilgiye göre, toplam 482 bin 530 seçmen oy kullandı. Gümrük kapılarında kullanılacak oylar da eklendiğinde Almanya'da yaşayan 550 bin Türkiye kökenli göçmenin sandık başına gittiği anlaşıyor. Almanya’da kurulan sandıklara gidenlerin oranı böylece yüzde 34.3 olarak gerçekleşti. Bir yıl önce yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre kıyaslandığında (yüzde 8.1) bu sayı elbette önemli bir arışı ifade ediyor.

Toplam 1 milyon 405 bin 003 seçmenin olduğu Almanya'da seçmenlerin yüzde 40'nın sandık başına gittiği anlaşılıyor. Partilere göre dağılım ise 7 Haziran gecesi açıklanacak. Verilen bilgilere göre 8-31 Mayıs tarihleri arasında yurtdışındaki toplam 2 milyon 866 bin 971 seçmenden 931 bin 454’ü kurulan sandıklarda oy kullandı. Böylece yurtdışı ortalaması yüzde 32.5 olarak gerçekleşti. Gümrük kapılarında ise 31 Mayıs itibariyle toplam 100 bin oy kullanıldığı belirtildi. 

Bu tablonun Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler açısından ortaya çıkardığı önemli notları şöyle sıralamak mümkün:

1. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle kıyaslandığında elbette önemli bir artış sağlanmıştır. Ancak genel içinde bakıldığında yüzde 60'nın, yani üç kişiden ikisinin sandık başına gitmediği görülüyor. Seçime katılım oranı kimi çevrelere göre çok düşük, kimisine göre çok yüksek bulunabilir. Bu elbette beklentiyle ilgili bir durumdur. Ancak katılım yüzde 40'ta kalsa da, 7 Haziran seçimleri, Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli vatandaşların politik yaşamında önemli bir iz bıraktı diyebiliriz.

2. Sandık başına gidenlerin sayısının az olmasında oy kullanılan merkezlerin sayısında sınırlılık olması da rol oynamıştır. Bir çok yerde seçmenler yüzlerce kilometre yol kat ederek oylarını kullanmak durumunda kalmış, çok sayıda seçmen de bu zahmetli yolculuğa katlanmayı göze almamış, oyunu kullanma gereği görmemiştir. Oy kullanım bölgesinin fazla olması durumunda katılımın daha yüksek olacağı kuvvetle muhtemeldir. 

3. Seçim sandıklarındaki havaya bakıldığında sandık başına gidenlerin önemli bir bölümünün örgütlü olduğu anlaşılıyor. Bir siyasi partiyi destekleyen her göçmen örgütü ona göre yoğun bir seçim kampanyası yürüttü ve mümkün olduğu kadar taraftarlarını ve üyelerini sanık başına götürdü. Bunlar arasında hiç bir cami cemaatine, derneğe üye olmayanların da sandık başına gittiği göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye cumhuriyeti vatandaşı olan Türkiye kökenli göçmenlerin üçte birisinin belli bir örgütsel çember içinde oldukları söylenebilir. Benzer bir durumun Alman vatandaşı olup da oy kullanma hakkına sahip olanlar için de geçerli olduğundan hareket edildiğinde, örgütlü olanların sayısının hiç de az olmadığı anlaşılıyor. Bu bakımından seçimlerin sonucu asıl olarak Türkiye'deki partilerin destekleyicisi durumundaki örgütler tarafından belirlenmiştir diyebiliriz.

4. AKP için bu seçimlerin başlıca aracının, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın uzantısı durumundaki DİTİB olduğu bir kez daha görülmüştür. Bütün bölgelerde imamların sandık başkanları yapılması ve DİTİB'e bağlı camilerin AKP tarafından seçim üssü olarak kullanılması, bu örgütün ileri sürüldüğü gibi “sivil” ve “bağımsız” olmadığını bir kez daha göstermiştir. DİTİB imamlarının sandık başında AKP lehine yaptıkları kimi usulsüzlükler da artık bunun süsü-biberi olmuştur. Bu nedenle, AKP'nin Almanya'daki açık uzantısı olan DİTİB'in bu durumunu bıkmadan, usanmadan anlatmak gerekiyor.

5. Sandık başındaki gözlemler ve pek çok ortak değerlendirme, sandık başına gidenlerin asıl olarak Türkiye'de sosyalleşerek Almanya'ya gelen birinci ve ikinci kuşak olduğunu ortaya koyuyor. Almanya'da doğup büyümüş Türkiye kökenli gençler arasında seçimlere ilgi neredeyse “yok” olmuştur. Bunun bir nedeni bu kuşaklar arasında Türk vatandaşı olanların sayısının bir hayli sınırlı olması; Almanya'daki günlük toplumsal hayatla daha yoğun ve doğrudan bir bağ içinde bulunuyor olması iken; bir başka nedenin de genel olarak politikaya özel olarak da Türkiye'deki politikaya daha mesafeli durmaları olduğu söylenebilir. Diğer taraftan bu durum, Türkiye kökenli göçmenler arasında Türkiye'deki siyasal gelişmelere yaklaşımda nesilden nesile açık farklılıklar olduğunu gösteriyor. 

6. Sandık başına gitmeyen yüzde 60'lık bölümün azımsanmayacak bir bölümü, kendileri için asıl önemli olanın Almanya'daki seçimler, seçme seçilme hakkı olduğunu fiilen ifade etmiş olmaktalar. Sorunların asıl olarak Almanya'dan kaynaklandığını, Türkiye'deki politik, sosyal gelişmelere tamamen ilgisiz ve etkilenmiyor değillerse de, Türkiye'deki siyasi kamplaşma üzerinden taraf olmak istemediklerini de bu şekilde dile getirmişlerdir. Kendini seçimler vesilesiyle bir kez daha ortaya koyan bu tablo, göç tarihi ilerledikçe doğal olarak Türkiye'deki siyasi gelişmelere ilgi ve katılımın azalacağı eğilimini de doğruladı diyebiliriz.

7. Eğilim bu yönde olsa ve üçte iki çoğunluk sandığa gitmese de, Almanya'da 600 bin seçmen sandık başına giderek oyunu kullanması, (Alman vatandaşı olan ya da çeşitli engellerden ötürü oy kullanamayanlar da hesaba katıldığında) burada yaşayan 3 milyon Türkiye kökenlinin siyasi tutumu açsından azımsanmayacak bir olgudur.  Son bir kaç yıldır Türkiye'deki sosyal ve siyasal çatışmaların sertliğine ve son yıllarda iletişimde sağlanan gelişmelere bağlı olarak artan ilgi bu seçim sürecinde doruk noktasına ulaşmış, oy kullanmayla doğrudan gelişmelerin parçası olunmuştur. Bu elbette “yeni” bir durumdur. Doğrudan müdahil ve taraf olma tutumunun, bundan sonraki siyasal gelişmelere de yansıması sürpriz olmayacaktır.

8. Seçim sandıklarının Almanya'ya taşınmasıyla birlikte, haklı olarak seçim kampanyaların yerli ve göçmenler arasındaki ilişkileri gereceği endişesi ortaya çıkmıştı. Ancak 24 günlük süre boyunca bu konuda Alman kamuoyunu rahatsız edecek, karşı kampanyaların örgütlenmesine vesile olacak herhangi bir geridlimin yaşanmaması bu sürecin en önemli yanlarından birisidir. Siyasal açıdan birbiriyle hiç bir şekilde uzlaşmayan partiler bile seçim sandıklarında ve diğer alanlarda gerilimlerden uzak durmuştur. Yine seçim mitinglerinin, bir kaç istisna dışında, asıl olarak kapalı salonlarda yapılması da bir diğer olumluluktur. Bütün partilerin çoğunluk toplumunu düşünerek sorumlu davrandığı, Türkiye'deki kampanyaların aynısını Almanya'da yapmadıkları görüldü. Dileriz bu durum önümüzdeki seçimlerde de devam eder.

9. Almanya  başta olmak üzere yurtdışındaki oyların en dikkat çekici yönlerinden birisi elbette HDP'ye verilen desteğin yüksek olmasıdır. Somut olarak hangi oy oranıyla kendini ifade edeceğini 7 Haziran akşamı göreceğiz ancak bu rakam kaç olursa olsun, demokrasi, özgürlük, eşit haklar, farklı inançlardan ve uluslardan insanların bir arada insanca yaşamasını savunan HDP'ye yurtdışından anlamlı bir destek verilmiştir. Bu elbette Türkiye'deki emek ve demokrasi güçlerine anlamlı bir destek olmuştur ve bu destek bundan sonra da devam edecektir.

 

ÖNCEKİ HABER

Burhan Kuzu’nun Kandil duası: HDP barajın altında kalsın

SONRAKİ HABER

IŞİD sınırda el Nusra ve ÖSO ile çatışıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa