Mustafa Ata’dan ‘Yazı-Beden’
Ressam Mustafa Ata, Yazı-Beden sergisiyle Versus Art Project’te izleyicilerini bekliyor. İlk defa kolajları ile sanatseverlerin karşısına çıkan Ata, Gürgencik, Arhavi, Vadi gibi çalışmalarında toplumsal olaylara ve sosyal gerçeklere getirdiği eleştiriyi resmediyor.

Ezgi GÖRGÜ
İstanbul
Ressam Mustafa Ata, Yazı-Beden sergisiyle Versus Art Project’te izleyicilerini bekliyor. İlk defa kolajları ile sanatseverlerin karşısına çıkan Ata, Gürgencik, Arhavi, Vadi gibi çalışmalarında toplumsal olaylara ve sosyal gerçeklere getirdiği eleştiriyi resmediyor. Doğu Karadeniz’de yapılan HES çalışmalarına karşı bir gönderme de içeren bu çalışmalara estetiği hissetmek mümkün. Eserlerinde izleyicilerinin karşısına soyut çalışmaları ile çıkan sanatçı Ata, Ermenek’te hayatını kaybeden madencilere de yer veriyor. Ermenek serisi, 2014 Ocak ayında Ermenek'te kömür işçilerinin ölümüne atfedilmiş. Pastel boya çalışmalar ve tuvaller sanatçının eserlerinde bıraktığı etkinin geçmiştekilerle bugünküler arasındaki bağın kurulması açısından büyük önem taşırken, sergi 6 Haziran’a kadar açık olacak.
Aynı zamanda bu sergi Mustafa Ata’nın 2016 Ocak ve Şubat aylarında Tophane-i Amire’degerçekleşecek olan kapsamlı bir serginin geçiş niteliğini taşıması açısından da büyük önem arz ediyor.
Resimlerinizin varoluşsal kaygılar taşıdığı öteden beri biliniyor. Bu kaygıları ve sanatsal ideolojinizi biraz daha açabilir misiniz?
Varoluş meselesi başlangıçtan bugüne eserlerimde sorgulanan ve bir kavram olarak ele alınması gereken bir durumdur. Sartre’ın eserlerinde ele aldığı gibi saf varoluş meselesi değil, insanın zamansız ve mekânsız, tarihin herhangi bir yerinde ve herhangi bir zamanında ele alındığı bir durumdur benim sorunum. Jale Erzen bu durumu bir yazısında çok yalın bir dille anlatmıştır… “Mustafa Ata’nın resimleri bana tüm insanların tek bir insan olduğunu ve bu tek bir insanın şu anda, tüm tarih ve geleceği yüklenmiş olan şu yaşadığımız anda önemli olduğunu söylüyor.’’
Sergide gördüğünüz ‘Askı-Beden’, ‘Işık-Beden’ gibi eserlerin, geçmiş dönemlerle bağı kurulduğunda, evrelerin dönüşüm süreci daha iyi anlaşılacaktır. Bir sanatçının yapıtlarını okuyabilmek demek, sanatçının retrospektifini iyi bilmek demektir. Bu durumda doğru sorular sorabilir, yanıltıcı olmayan cevaplar alabilirsiniz. Sanatsal ideolojiler birikimle, dağarcığın dolu olmasıyla bağlantılıdır. Her şeyden beslenebilirsiniz ama nereden, nasıl ve hangi yolla bir senteze ulaştığınız daha önemlidir. Bütün mesele önceliğinizin belirlenmiş olmasıyla başlar, sanat ara vermeyi affetmez, süreklilik ve yaşamsal bedel ister, hiç bir iş alanıyla da kıyas götürmez, biricik olma durumu kaçınılmazdır…
'SANAT KENDİ BAŞINA DEMOKRATİKTİR'
Demokratik bir ülkede yaşamak için uğraş veriyoruz, bunun için yıllarca emek veren çok sayıda insanı ve pek çok durumu veya olayı da gösterge kabul edebiliriz. Bu göstergeleri en iyi anlatan yolların başında geliyor sanat… Türkiye'de resmin bu yönde bir hat izlediğini düşünüyor musunuz?
Şimdi şöyle söylenebilir. Demokratik bir ülkede yaşam özlemi duyan bir sanatçı demokratik olmak için sanat yapmaz. Sanat kendi başına demokratiktir zaten. Bu özlem kişinin sanatsal söylemine nasıl yansır, sorun burada... Picasso’nun Guernica adlı eserini düşünün. Savaşa karşı bir eleştiri resmi olarak bakarsak eğer şunu görürüz; politik değil, sanatsal ideolojisi güçlü bir eser vardır karşımızda. Sanatın ne kadar ihtiyacı varsa, o kadar ileriye gidilmiş, yapıtı kendi istediği sınırlar içinde okumaya izin veriyor, daha ileriye gittiğinizde hikâyeleşeceğini çok iyi biliyor çünkü. Yani sanatın istediği sınırlar içerisinde mesafe alabiliyorsunuz. Mesaj politik bile olsa başarı burada gizlidir… Türkiye’de ya da dünyada bir şey fark etmez, sanatın anlatım yolları sonsuzdur ancak üretilen yapıtın sanat olup olmama durumunda kesinlikle sınırlar olduğu kanaatindeyim.
Yazı ile beden arasında kurduğunuz ilişki Ermenek'te göçükte kalan işçileri de kapsıyor, doğada yaşam alanları yok edilmeye çalışılan kuşları da… Böyle toplumsal meseleleri resmetmeniz yeterli mi sizce?
Benim eserlerim soyut veya nesnel her dönem sosyal içerik taşıyan boyutta incelenmelidir. 50 yıla yaklaşan sanat hayatım, insan meselesinin estetik boyutta ele alındığı geniş bir retrospektif süreci kapsar. Eserlerimin daha doğru okunması için retrospektif bir inceleme bu noktada önemlidir. Ben kendimi Ermenek’te ölen kömür madencilerinden de, balçık gölünde kurtarılamadan ölen Brezilya’lıOmara’dan da sorumlu görürüm. İçinde bulunduğum kültürün geçmişinden ve bugününden, uzağında olduğum coğrafyaların izlerinden de sorumlu tutarım. Yine tekrar edeyim, sanatımın benim belirlediğim estetik sınırları içinde…
Evrensel'i Takip Et