Partilerin mülteci karnesi
Ercüment AKDENİZ
Bu yazıda özetle, 7 Haziran seçimleri vesilesiyle partilerin mülteci politikaları karnesine bakacağız.
YENİ OSMANLI’YA ESKİ TEBA
“Bizi siz öldürün, vermeyin Rus’a. Yakışmaz Türklüğe, sığmaz namusa. Men ne diyem şu vefasız dağlara Öz gardaşı dönek olan ağlara...” Davutoğlu, Azeri şairin şiirini Yozgat mitinginde okuyor ve üstüne şu sözleri ekliyor: “Biz döneklik yapar mıyız? Filistinli, Suriyeli, Somalili mazlumları yalnız bırakır mıyız?”
Son “Fetih Şöleni” ile zirve yapan Yeni Osmanlıcılık propagandası Filistinlileri, Somalilileri, Suriyelileri, tüm eski tebaayı “Yeniden Diriliş”in şemsiyesi altına çağırıyor. AKP’nin Suriye’ye de, oradaki iç savaşa da, Suriyeli mültecilere de bakışının özeti aslında bu. MİT TIR’ları için Davutoğlu’nun “TIR’ların içindekiler kimseyi ilgilendirmez” demesi de buradan ileri geliyor. Durum böyle olunca; hükümet partisinin 2 milyon Suriyeli için yaktığı acıklı şarkıların elbette inandırıcılığı kalmıyor. Bu nüfus AKP için, Esad’ı er ya da geç devirecek bir oyun kartı olmaktan öteye ne yazık ki geçmiyor.
CHP’nin çeşitli gerekçeler ileri sürerek “Suriyelileri geri göndereceğiz” söylemi sadece AKP’nin elini güçlendirmeye yarıyor. Numan Kurtulmuş, Ordu’da bakın nasıl konuşmuş: “Biz 2 milyon Suriyeli mültecinin durumunu nasıl iyileştiririz diyoruz, bunun için çalışıyoruz. Onlar diyorlar ki, ‘Biz iktidara gelirsek 2 milyon Suriyeliyi kasapların önüne kurbanlık koyun gibi geri göndereceğiz’...”
Taner Yıldız’ın Bolu konuşması ise daha feci: “7 Haziran’da seçim var, inşallah o seçimlere giderken nüfus cüzdanınızı, vicdanınızı, durdurulan MİT TIR’larını, beddua ve 17-25 Aralık seanslarını, ‘uzun adam’ diyenleri, Gezi olaylarındaki ihanet odaklarını, Filistinli yetimleri, Suriyeli öksüzleri ve Mısırlı İhvanları unutmayın” Burada Suriyeli mülteciler hem seçim malzemesi yapılıyor hem de AKP’yi diğer suçlardan aklamanın bir aracına dönüştürülmek isteniyor.
Ekonomik ve sosyal açıdan mültecileri ele alırsak AKP’nin karnesine kısaca şunları ekleyebiliriz: AKP, tekstil ve tarım başta olmak üzere ekonomiyi canlı tutmak için Suriyeli mültecilerin kayıt dışı sömürülmesine izin vermiştir. Durumdan rahatsızlığını ifade eden büyük fabrikatörler, inşaat ve maden tekelleri için de AKP yeni bir proje hazırlamıştır. Bakanlar Kuruluna sunulan yeni kanun taslağı Suriyeliler için kayıtlı çalışmayı öngörmektedir. Ne var ki burada amaçlanan; Türkiyeli işçilerin koşullarını daha da iyileştirmek değil, tersine ücretleri baskılamak; hem Türkiyeli hem de Suriyeli işçilere amansız bir sömürü ortamı hazırlamaktır. AKP’nin karnesindeki en kötü notlardan biri de akademik alandaki saha araştırmalarına yasak koyması ve bu tür çalışmaları devlet iznine tabi tutmasıdır.
CHP, AVRUPA’NIN SAĞ PARTİLERİ GİBİ
Gelelim ana muhalefet partisinin karnesine. Kılıçdaroğlu Ordu mitinginde konuşuyor: “...2 milyon Suriyeli’ye 5.5 milyar dolar para bulan bu hükümet, emekliye gelince mi ‘param yok’ diyor” Kılıçdaroğlu seçim kampanyasının başından beri ötekileştirici bir dil kullanıyor. İşçilerin, emeklilerin talepleri için hedefe büyük sermaye sahiplerini, finans tekellerini koyacağına, mazlum Suriyelileri koyuyor. Çok tuhaf biçimde; Avrupa’daki sağ partilerin göçmen politikalarını Türkiye’de CHP savunuyor.
Kılıçdaroğlu şöyle diyor: “Ben Suriyelileri göndereceğim dedim, vay efendim sen nasıl gönderirsin. Buradan söylüyorum iyi duy arkadaş iyi duy. Bir Ortadoğu’ya barışı getireceğiz.... Kim kendi topraklarına gitmek istemez? Dedelerinin mezarı, aileleri, mal varlıkları orada. 2 milyon Suriyeliyi de kendi ülkelerine göndereceğiz. Barışı getireceğiz ama barışın gelmesi ne demektir biliyor musunuz? Türk iş adamlarının Ortadoğu’da çok büyük işler yapması demektir” Ortadoğu’ya barışı getirmek güzel, tamam da; Türk iş adamlarına büyük işler sağlamak da neyin nesi? İşin içine sermaye dünyasının çıkarları girdiği için değil midir ki Ortadoğu kandan geçilmiyor? CHP konuyla ilgili yayınladığı raporu da ne yazık ki “İş Dünyası” temsilcilerinden oluşan bir heyete hazırlattı. O raporda, niyet de kısmet de tamamen iş dünyasının menfaatlerine göre yazıldı.
Suriyelilerin önemli bir bölümü savaş bitse de ülkelerine dönemeyecekler. Çünkü geride yıkıntılardan başka bir şey kalmadı. CHP’nin bir açmazı da bu olguyu görmemesi. O nedenle burada kalanlar için ortak yaşama ve eşit vatandaşlığa ilişkin bir politikayı ne yazık ki gündemine almıyor.
MHP’DE ÖNCELİK; GÜVENLİK VE MİLLİ ÖZ
MHP’nin karnesine bakmak için kısa bir alıntı: “Türkiye; önemli sayıda sığınmacının ülkemizde bulunmasının oluşturduğu yüksek ekonomik maliyet yanında, kentlerde oluşan hırsızlık, soygun, isyan, dilencilik, salgın hastalıklardaki yayılma, uyuşturucu kullanımı, fuhuş, çocuk yaşta evlilik, yasa dışı işçilik, kontrolsüz kira artışı gibi önemli sosyal problemlerle de karşı karşıyadır. Bu durum bir yandan başta kadın ve çocuklar olmak üzere sığınmacıların sağlıksız şartlarda yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmaları sonucunu doğururken, diğer yandan Türk halkının ekonomik, sosyal ve psikolojik hayatını olumsuz etkileyen bir hale gelmiştir...” MHP Seçim Beyannamesi’nden.
MHP seçim kampanyasında Suriyeli mültecileri öne çıkarmamayı tercih etti. Bu tercihte, Suriyeli mülteciler içinde Türkmen nüfusun varlığı da etki yapmış olsa gerek. Beyannamede MHP, Türk milletinin çıkarları ve güvenliğini eksen alarak milli özün bozulması tehlikesine dikkat çekiyor. “Vatansız kaldı denen Suriyeliler orada kalıp vatanları için neden savaşmadılar?” algısı da MHP tabanında oldukça güçlü. Bu algı ister istemez “Kendi vatanına hayrı olmayanın bize ne faydası olur?” fikrine kapı aralıyor.
HDP: ‘DÜNYA BİZİM ÜLKEMİZDİR’
Selahattin Demirtaş kendisine yöneltilen bir soruya şöyle yanıt veriyor: “Bütün halkların ve kimliklerin ortak bir anayasayla, yeni bir egemenlik paylaşımı üzerinde anlaşma iradeleri varsa, Türkiye’nin bunu desteklemesi ve bir an önce ateşkesin sağlanması durumuna geçilmesi lazım. O durumda zorunlu olarak yerini terk edenler geri gitmek isterse, buna destek olmak lazım. Burada kalmak isteyenlerin ise vatandaşlık hakkı dahil olmak üzere haklarının, hukuklarının korunması lazım” Boğaziçi Üniversitesinde dile gelen Demirtaş’ın bu sözleri HDP’nin diğer partilerden farkını da ortaya koymuş oluyor. Yani hem bölgede barışı savunan, hem Suriye’nin iç barışını destekleyen hem de Türkiye’de kalan Suriyeliler için “eşit vatandaşlık hakkı”nı savunan bir HDP farkı. Demirtaş’ın CNN-Tarafsız Bölge’deki şu sözleri ise konuya ilişkin doğru yaklaşımı daha da pekiştiriyor:
“Geri gönderme gibi bir düşüncede olamayız. Bu insanları geri göndermek katliama ortak olmaktır. Suriye’de ateşkesin sağlanması için Türkiye’nin destek olması lazım. Şu anda yapıldığı gibi taraf olmadan. Bundan sonra Suriyeli kardeşlerimiz yurtlarına geri dönmek isterse kolaylaştırılır. Kalmak isterlerse bu ülkenin vatandaşlarıdır. Dünya bizim ülkemizdir.”
Seçim sizin, karar sizin...