SINIRLARIN ÖTESİNDE: İngiliz Kilisesi’nde kadın sesleri yükseliyor
İngiliz kilisesi 20 yıl önce ilk kadın rahibi atadı. Aylar önce ise ilk kadın piskoposu. Şimdi de Tanrı imajının sakallı ve yaşlı bir erkek imajıyla tarif edilmesine karşı çıkan kadın grupları dini hizmet dilinde ciddi bir değişiklik talep ediyor.
Hazırlayan: Özge KURU
İngiltere son zamanlarda bir grup kadın aktivistin kilisede Tanrı’ya kadın olarak hitap edilmesi kampanyasını tartışıyor. Dini söylemlerde cinsiyet ayrımcılığına karşı savaş açan Women and The Church adlı grup Tanrı’dan erkek olarak bahsetmenin “erkeklerin daha ulvi” olduğu göndermesini içerdiğini söyleyerek bir kampanya başlattı. İngilizce’de “o” zamiri kadın için “she”, erkek için “he” biçiminde ifade ediliyor. Kampanyayı başlatan grup dini söylevlerde bugüne kadar süregelenin aksine artık Tanrı için she zamirinin kullanılmasını talep ediyor. Dini hizmetlerde de erkek dilinin yanı sıra kadın dilinin kullanılmasını isteyen grup, vaaz dilinin değişmesinin hazırlığında. 2015’te ilk kadın piskoposun atanmasının ardından İngiltere’de kadınların kilise hayatındaki yeri üzerine başlayan tartışmalar yeni kampanyayla birlikte artmış görünüyor. Kampanyayı destekleyen kadın rahipler “he” zamirinin kullanılmasının erkeklerin Tanrı’ya daha yakın olduğu algısını yarattığını belirtirken dikkatlerin Kilise’deki cinsiyetçiliğe çekilmesini istiyor. Trinity Üniversitesi Papazı Emma Percy, dualarda, ilahilerde ve kilise hizmetlerinde erkek dilinin baskınlığının kadınların kendilerinin erkeklerden daha az kutsal hissetmelerine neden olduğunu belirterek kampanyaya destek verdi. Kampanyaya katılan başka kadın papazlar da vaazlarında “he” zamirini kullanmayı bıraktıklarını açıkladılar. Kampanyaya katılanlar Tanrı’nın kadın olarak kabul edilmesini de istemiyorlar, asıl olarak “gökyüzünde yaşlı bir erkek” olarak yansıtılmasına karşı çıkıyorlar.
İngiltere’nin ilk kadın piskoposu Emma Percy bu kampanyanın insanların Tanrı algısını genişletmesini sağlayacağı görüşünde.
BİR KELİME NELERE KADİR!
Bishop of Rochester papazlarından Lindsay Llewellyn-MacDuff konuşma şeklimizin düşünce şeklimizi de etkilediğini belirterek “Yüzyıllardır kadınların kelime bağlamında resmin dışında tutulması onların politik, ekonomik ve yasal olarak dışlanmalarına yardımcı oldu” diyor.
Daily Mail gazetesinde konuyu tartıştığı yazısında meselenin daha pratik yönüne dikkat çeken Damian Thompson ise Roma Katolik Kilisesi’nin kadınları atamamasında kendisine göre dini gerekçelerinin bulunmasının, yıllardır kadın Hıristiyanların erkekler tarafından yönetilmesine ve baskılanmasına bahane olamayacağını yazdı. Thompson, yazısında “İnsan şunu merak etmeden duramıyor. Eğer Kilise kadınları dinlemiş olsaydı papazların çocuk tacizini bu kadar şaşırtıcı bir ölçüde ört bas edebilirler miydi?” diye soruyor.
İngiltere ve ABD’de Hıristiyan topluluğun yüzde 60’ını kadınlar oluşturuyor. Ancak rahiplik dahil dini hizmetlerde görevli ve yönetici konumunda kadın varlığı neredeyse hiç.
Ancak 20 yıl önce yine WATCH’ın yürüttüğü bir kampanya sonucu kadınların da rahip olarak kabul edilebildiği İngiltere’de kampanyanın, erkekler kadar kadınlar tarafından da olumsuz tepkilerle karşılanması elbette sizi şaşırtmayacaktır.
ABD’DE ‘KADIN VİAGRASI’ TALEBİ
Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarına çare olarak üretilmiş, onaylı 26 ilaç bulunuyor. Kadınlar içinse hiç yok. Eventhe Score (Skoru Eşitle) adlı aktivist grup bunun ABD Gıda ve İlaç Bakanlığı’nın cinsiyet ayrımcılığına neden olan bir uygulaması olup olmadığını sorgulayarak kadınlar için cinsel isteği artırıcı ilaçların olmamasını eşitliğe aykırı buluyor. 55 bin imza toplayan grup, 17 kadın sağlığı örgütünün de desteğini alıyor. Ve elbette ilaç şirketlerinin.
Bu tür ilaçların sağlık sebebiyle onaylanmadığını belirten kadın sağlığı uzmanları cinsiyet ayrımcılığıyla ilgili olmadığını belirtiyor. Tartışmanın taraflarından biri da kadınların cinsel isteğini artırmanın söz konusu olmadığını belirtenler.
Ev işçileri adım adım sendikaya
Guatemala’da ev işçisi kadınlar modern çağın köleleri olmamak için sendikalaşmaya çalışıyorlar. 186 bin ev işçisinin bazıları saatlik bazıları aylık ücretle ama hepsi yasadışı ve kuralsız çalıştırılıyor. 8 yaşından beri ev işçisi olarak çalışan Fidelia Castellanos, 14 saati aşan ve ayda en fazla ülkenin asgari ücretinin bile yarısına denk gelmeyen 150 dolara çalıştırılan ev işçileri için kurulan sendikanın kurucu başkanı. Şimdilik 55 üyelerinin olduğunu, etkinliklerine ise 100 civarı ev işçisinin katıldığını belirten Castellanos, Guatemala’da sendika üyesi olmanın ölüm tehdidi almak anlamına geldiğini belirtiyor: “Eskiden çok zordu. Çünkü kadınlara eğer sendika üyesi olurlarsa öldürülecekleri söylendiği için korkuyorlardı ama bunlar geride kaldı. Artık örgütlenme hakkımız var.”
Ülkede ev işçilerinin kayıt altına alınması için de bir program yürütülüyor ancak yaptırım uygulanmadığı için ancak bin kadar ev işçisi kayıt altında.
Bölgede Bolivya, El Salvador ve Nikaragua ve Kosta Rica’daki gelişmeleri takip eden sendika yetkilileri, bu ülkeler gibi Guetemala’nın da, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 189 No’lu Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi’ni imzalamasını talep ediyorlar.