İŞSİZLİĞİN DAHA DA AĞIRLAŞTIRDIĞI YAŞAMLAR : Hesap her türlü kadına çıkıyor
Antep’te işçi ailelerinde kadınların yaşadığı tek zorluk, eşlerinin stresi değil. Asgari ücretle hem çocuklara, hem evin diğer ihtiyaçlarına yetişebilmek kadınların sorumluluğunda. Kapı önlerinde oya, lif işleyen, fıstık kıran ya da tekstil atölyelerinden aldıkları parça başı işleri yetiştirmeye çalışan kadınlar, evin bütçesini çevirmek için yaptıkları bu işlerden dolayı ortalama 20 saat mesai harcıyor.

Fatma KESKİNTİMUR
Antep Başpınar Organize Sanayi’nde son aylarda binlerce işçi işten çıkarıldı. Üretimde durgunluk, sezon gibi gerekçelerle işçi çıkardığını söyleyen patronların yanında, iflasını açıklayarak kapıya kilidi vuranlar da var.
Binlerce işçi, aileleriyle birlikte on binlerce kişi demek aslında. Birçoğu çocuk ve benzeri nedenlerle tek maaşla geçinmek zorunda olan işçi ailelerinde, yükün büyüğü kadınların üzerinde. Geçtiğimiz aylarda, Başpınar OSB’deki fabrikalarının kapanması nedeniyle tazminatlarını bile alamadan kapı önüne konulan işçilerin eşleriyle görüştük. Beş çocuk annesi Feride’yi dinlediğimizde, kadınların yeterince ağır olan yüklerinin, kocalarının işsiz kaldığı dönemde birkaç kat daha arttığını, ciddi sorunlar yaşandığını gördük.
‘BARİ TAZMİNAT ALABİLSELERDİ’
Feride’nin eşi, çalıştığı tekstil fabrikasında usta işçi olduğu için sadece üç ay işsiz kalmış. “Kocam usta olduğundan işi hazırdı” derken işsizlik sürecini daha uzun yaşamak zorunda olan arkadaşlarını hatırlatıyor. Bu üç ayı nasıl geçirdiklerini soruyoruz Feride’ye, “Hep borçlandık” diyor. Zaten asgari ücretle geçinmek zorunda oldukları için, aile bütçesini kredi kartı ve banka borçlarıyla çevirmeye çalıştıklarını belirtiyor. “Banka borcu beklemez, hep bir yerlerden para bulup bankalara ödemeye çalıştık. Tabi daha da borçlandık. ‘Tazminatları alabilseler, en azından borçlarımızı öderiz’ diye hesap ettik hep” diyor Feride ve umudunu giderek yitirdiğini ekliyor.
‘KAVGA ETMEYE BAŞLADIK’
Eşinin çalıştığı fabrikada üretimin tümüyle durduğu ve işsiz kaldığı günden önce, zor günler başlamış. Feride, evde herkesi kaplayan stresi şu sözlerle anlatıyor: “10 gün çalışıyordu, 10 gün gezdiriyorlardı. Evde olduğu günler kocam sinirden, stresten ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Sonu ne olacak bilmiyoruz, geçen her gün, ay sonu maaşından eksiliyor. Sonra kira günü geldi, faturalar gelmeye başladı. Bu arada fabrika da kapandı zaten. O kadar sinirliydi ki, birbirimizle bile kavga etmeye başladık. Hep yokluktan, çaresizlikten... Çocuklar da var. Ben mecburen idare etmek zorundayım. Kocama da moral vermeye çalıştım hep. Ama çevremizdekilerden, o dönemi yaşarken boşananlar bile oldu. Çok zor yani…”
KADINLARIN MESAİSİ 20 SAAT
İşçi ailelerinde kadınların yaşadığı tek zorluk, eşlerinin stresi değil elbette. Asgari bir gelirle hem çocuklara, hem evin diğer ihtiyaçlarına yetişebilmek için bütün planlamalar da çoğunlukla yine kadınların sorumluluğunda. Antep’te işçi mahallelerinde; kapı önlerinde oya, lif işleyen, fıstık kıran ya da tekstil atölyelerinden aldıkları parça başı işleri yetiştirmeye çalışan kadınlar, evin bütçesini çevirmek için yaptıkları bu işlerden dolayı ortalama 20 saat mesai harcıyor.
Feride de oya ve lif işleyerek “en azından mutfak masraflarına” destek olmaya çalışmış ama gözleri, bu yorgunluğa dayanamamış; “Gözlerim rahatsızlandı, şimdi yapamıyorum” diyor. Fıstık zamanı fıstık kırıyor bir de. “Çocuklar bile öğrenmek zorunda kalıyor. Benim kız, gece 12’ye kadar fıstık kırardı benimle, sonra da oturur ödevlerini yapardı” diyerek bu işlerin öyle tek kişiyle yapıldığında bir şey kazandırmadığını ifade ediyor. Üstelik kadınlar için günlük mesai bununla bitmiyor.
‘ÇOCUKLAR OLMASA ÇALIŞIRDIM’
Feride’ye bir gününü sorduğumuzda aldığımız yanıt, sohbetimizde yanımızda bulunan komşularınca da onaylanıyor. Hepsi işçi eşi olan bu kadınların ortalama günleri şu şekilde geçiyor: “Sabah en geç 7’de kalkıyoruz. Okula gidenleri okula, işe gidenleri işe gönderip temizliğe ve akşamın hazırlığına başlıyoruz. Bir yandan da evde kalanlarla ilgilenmeye devam ediyoruz. En rahat vakit, herkesin evde olduğu akşam vakitleri… O zaman da aldığımız işleri bitirmeye çalışıyoruz işte. Gece 3’e kadar oturup iş yapıyoruz genelde.”
Feride, çocuklar olmasa düzenli bir işte çalışmayı çok istediğini söylüyor; “Hem gelirimiz daha iyi olurdu hem de birimiz işsiz kaldığında bu kadar sorun yaşamazdık” diyor. Şimdi sadece 15 günde bir “bir tanıdığın evine” temizliğe gittiğini söyleyen Feride’nin durumu, kadınların çalışabilmeleri için, iş yerlerinde kreş ihtiyacının ne büyük bir zorunluluk olduğunu bir kez daha gösteriyor.
ASGARİ ÜCRET YÜKSELSE…
Yaklaşan seçimlerle ilgili ne düşündüğünü soruyoruz Feride’ye, “Bizim için iyi bir şeyi kim yapacaksa o gelsin” diyor. Ne istediğini sorduğumuzda, Feride’den yanıt almak zorlaşıyor. “Hayal et” diyoruz, “Nasıl yaşamak istersin?”
“Asgari ücret yükselse, daha rahat geçinebiliriz. Çocuklarıma istediklerini alamadığımda üzülüyorum. Kocam da rahatlar, geçim olunca, kavga da olmaz. Bir de kendi evimiz olsun isterdim. Şimdi de yazıldık belediyenin toplu konutlarına ama çıkmadı. Keşke böyle imkânlar çoğalsa da ev sahibi olabilsek. Kiracıysan, azcık kira vakti geçse, çocukların boğazından geçen yiyeceği bile gizli gizli alıyorsun, ev sahibi bir şey der diye…”
Feride, en büyüğü 16 yaşında olan beş çocuğu ve eşiyle birlikte iki odalı, banyosu bile olmayan bir evde 250 lira kira ödeyerek oturuyor. Sıraladığı talepleri de hayatı kadar mütevazı Feride’nin, aslında yalnızca insanca yaşamak istiyor.
Evrensel'i Takip Et