12 Haziran 2015 00:52

Uzak değil Kobanê

Paylaş

Ezgi GÖRGÜ
İstanbul

Kobanê’de sürdürülmeye çalışılan hayata kamerasını çeviren Leyla Toprak, yeniden kurulan yaşamın içindeki kadınları ele alıyor. ‘Dûr e...’ yani ‘Uzak mı?’ diyerek savaşın ve Kobanê’nin zor koşulları altında çekimlerini tamamlayan Toprak, ‘Salona gelenlere katılımcı diyorum, her biri ‘uzak mı’ sorusu ile kendisinin tamamlayacağı bir cümle kuruyor. O yüzden bu film benim için bitmedi, her gösterimde yeniden kendini üretiyor’ diyor. 

Leyla Toprak daha önce cezaevlerine yazılan mektuplardaki mührün psikolojik etkilerine dikkat çektiği Görüldü, şehir- insan-zaman algısı-hız ve hissedemediklerimize dair çektiği videoart çalışması olarak Durmak Yok, evrenin işleyişi diyalektiği, kolektif bilinç ve biz üzerine, bir belgesel film niteliğinde olan Görünmez Bedenler gibi pek çok belgesel ve video çalışmasını tamamladı. Toprak’ın aynı zamanda okulu bitirme projesi de olan ‘Dûr e...’ İstanbul’da İKSV’de gösterildi. Bugünlerde ise yurt dışında gösterim şansı bulan proje, festivallere gitmeyi bekliyor.

Belgeseli çekmeye nasıl başladınız, , Kobanê gibi zor koşulların olduğu bir yerde bu süreci nasıl tamamladınız?

Aslında bu proje Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları alanı için yaptığım bir mezuniyet projesi. 2015’in başından beri projeye dair tartışmaları yaparken, yanı başımızda bir savaş yaşanıyordu. Nasıl kültür tarihi, toplumların geçişliliği bir melezlik taşıyorsa savaş da bir olgu olarak yarattığı tahribatlar açısından evrensel bir nitelik taşıyor. Dün Vietnam’da yaşanan ne ise bazı spesifik farklarla beraber Kobanê’de de yaşanan tahribat ve savaş sonrası hal aynı. Sanat yapmaya çalışan biri olarak olanı anlatmaya çalışarak hakikate daha çok yaklaşabileceğime inandım. 

‘SAVAŞ BİR BİLGİSAYAR OYUNU GİBİ GÖRÜLÜYORDU’

Film-Performansın isminden başlarsak yaşadığımız coğrafyaya hatta İstanbul’a Kobanê uzak mı?
“Uzak mı…” bitmemiş bir cümle aslında. Peki neden? Bunu iki şekilde açıklamak mümkün; projenin konusu ve bu konuyu anlatmak için seçtiğim sanatsal form olarak.

Konudan başlarsak, Kobanê direnişinin yoğunca yaşandığı günlerde dünyanın gündeminde savaşan kadınları ve amaçlarını nerdeyse herkes konuşuyordu. Günlük hayat içinde onlara dair yapılan yorumlar çoğu kez var olan hakikatin hem his hem de yaratılmak istenen anlam bakımdan çok uzağındaydı. Öyle ki savaşın mekanı da savaşanlar da bilgisayarda oynanan bir oyunun içinde gibiydi. Biraz karikatürize ederek anlatmaya çalıştığım ve uzun zamandır gözlemlediğim bu hal, içimde birikip sanatsal bir tepki olarak bu projeye dönüştü.

Performatik düzlemde denemeye çalıştığım sanatsal formu ise şöyle; salona gelen seyirci ki ben buna katılımcı demeyi daha doğru buluyorum öncelikle bir belgesel filmle karşılaşıyor, bir ekran ya da sinevizyon perdesi aracılığı ile konuyu izlemiş oluyor, bu haliyle hâlâ izleyici tanımı altında aslında. Fakat perdede seyredilen atmosfer ve kişi, bir anda görüntüden çıkıp bir fener ve ışığının yarattığı gölgeler aracılığı ile canlı bir halde salona taşınmış oluyor. Böylece görüntü iki boyuttan çıkıp üçüncü boyuta, sahneye ve salona, taşınmış oluyor ve seyirci artık seyirci değil katılımcı, projeyi oluşturan kurucu bir unsura dönüşüyor aynı zamanda. İşte yapmaya çalıştığım “seyircideki” bu “duygu-durum değişikliği”ni kurcalamak. 

KİLİT ÖGE BÜYÜLÜ FENER

Dans eden bir kadın yer alıyor hem belgeselde hem de sahnede. Bunun anlamı nedir?

Filmde iki zaman var. Gündüz konuşmaların ve günlük hayatın aktığı bir zaman var, bir de gece var. Bir fener, gecenin bir vakti yıkıntılar arasında dolaşıyor; yıkılan dükkanlar, evler, okullar, kütüphaneler, sahneler… Bu mekanlarda bir kadın dans ediyor, sürreal bir katman aslında ve oradaki kadınların bir silueti gibi varoluyor. Dolayısıyla dansını da bu bağlamda düşünebiliriz. Sahnedeki dans ise aslında anlam olarak aynı; ancak onu yaşama düzeyimizde farklılık oluşuyor. Ekran aracılığı ile gördüğümüzün bir boyut daha yakınlaşmış hali ile onu hisseder hale geliyoruz. Burada en kilit öge ise ‘Büyülü Fener’!..

ÖNCEKİ HABER

Karne için ödül de ceza da vermeyin

SONRAKİ HABER

DAY-MER Festivali saldırılara karşı bir mevzi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa