26 Nisan 1999 21:00

Sorgulamalar ve Iraksamalar

On yılın ürünü olan "Iraksamalar" adlı albümde, Serdar Keskin durgunluktan sonra aniden bir çığlığa dönen bir söyleyişe başvuruyor.

Paylaş
Sorgulamalar ve Iraksamalar
Sinan Gündoğar
Çaldıkları enstrümanlarla farklı albümlerde isimlerine rastlanan sanatçılar vardır. Bu sanatçıların çoğunlukla "eşlik sanatçısı", "stüdyo müzisyeni" olduğu zannedilir. Gün gelir de, bu sanatçılar "kendilerine ait" bir albüm çıkardıklarında, albümün, "eşlik ettikleri" hangi sanatçının albümüne benzediği ya da hangisinin etkisinin fazla olduğu aranır.
Grup Yorum'dan ayrıldıktan sonra, Metin-Kemal Kahraman ve Gülbahar'ın albümlerine ve Nilüfer Akbal, Ayşegül'ün konserlerine gitarıyla eşlik eden Serdar Keskin, bir albüm çıkardı. "Iraksamalar" adlı albümde Keskin, söz ve müziği kendine ait çalışmaların yanı sıra, kimi şiirlere yaptığı bestelere de yer vermiş.
Albümün on yıllık bir zamana yayılmasını Unkapanı piyasasının girdabına bağlıyor Keskin. Ancak buna rağmen albümü geç kalmış bir albüm olarak değerlendirmiyor, ulaşması gereken yere ulaştığını düşünüyor.
Serdar Keskin'den öncelikle müzikal yapı yönünden albümü değerlendirmesini istiyoruz. "Albümün bütünlüğünde akustik gitara dayalı bir saund söz konusu. Diğer enstrümanların saunda katılım biçimini belirleyen yine akustik gitar ve şarkıların melodik yapısı" diyen Keskin, albümün bir türün içerisinde anılamayacağını belirtiyor.
Albümde, farklı türlerde kullanılan kimi enstrümanları bir araya getirmesinden yola çıkarak, enstrüman seçiminde neye dikkat ettiğini soruyoruz. Bir sahne saundu yakalamaya çalıştığını belirten Serdar Keskin, "Davul, bas, klavye, akustik gitar, keman elektrik gitar çok hakim. Flüt ve trompet albümde bir renk olarak kullanılmış. Sahne saundunu yaratmak için bazı enstrümanların duygusuna hapsolmak gibi bir durumda değildim. Çünkü parçaların melodik yapısında bu duyarlılık hakim" diyor.
Serdar Keskin'in yorumu ve sesini kullanma tarzı bize Metin-Kemal Kahraman'ın albümlerini hatırlatıyor. Durgun bir söyleyişten bir çığlığa dönüşebilen bu söyleyiş tarzının benzerliğinin sebebini soruyoruz Keskin'e o da hemen cevap veriyor: "Benzerlikler, Metin-Kemal Kahraman'la yıllardan beri süren birlikteliklere dayanıyor. Albümler arasında, söyleyişler arasında etkileşimlerin olması doğal.
'Denklem Tiryakileri'ne vokalle katılımı çok çarpıcı bir espri. Ben şarkı söylerken 'pat' diye giriverdi ve kaydettik. Belirlenmiş bir şey değildi. Çığlığa gelince. Şarkıların çoğunda bir çığlık var. O çığlığın ardında hayatı sorgulamakta ve iç tartışmalardan doğan bir hüzün var. Hayat, belli bir duruşu gerektiriyor. Ama benim duruşum da bu."
Albümün içeriğinde kendini hemen hissettiren sorgulama kavramı bir dizi tartışmayı da başlatıyor.
Hayatı sorgulamak, kendimizi toplumsal hayattan çekmek, içe dönük bir hale gelmek anlamına gelmemeli diyoruz ve şarkıların sözlerindeki içe dönüklüğün sebebini soruyoruz. Serdar Keskin, "İçedönüklükten ben hiçbir zaman rahatsız olmadım. Bu, benim duygulanış şeklim. İçedönüklük bence hayattan kopma değil, tam tersine hayatın içine balıklama dalma. Çünkü insan kendisine, kendi gizlerine, kendi arka planına mümkün olduğu kadar yaklaşabildiği ölçüde hayatın içerisinde kendine yer bulabiliyor" diyor ve ekliyor: "Nitekim, şarkıların sözlerinin hiçbirinde, içedönüklükten kaynaklanan bir karamsarlık yok. Aksine gizli bir umut var. Ancak umudu da abartmamak gerekiyor.
Umut çok fazla abartılıyor. Bu konuda bir zorlama var. İlla umutlu olacağım diye yaşadığım duyguyu terk edemem ki?"
Sorgulamalarda insandan evrene ve son olarak teknolojik gelişmelere ve "bilgi çağı"na geliyoruz. "Hayatın kendisinde öyle bir hız var ki, '80 bir dolu şeyi aldı götürdü. Yerine hızı koydu. Kimsenin karşı çıkamadığı teknoloji bombardımanı var. Tüm değerler buna göre yeniden biçimleniyor. Politik arenanın neresinde yer alırsa alsın, teknolojinin esaretine kimse karşı çıkamıyor" diyor Serdar Keskin.
Sormadan edemiyoruz: "Peki ama bu durumda, bilginin kimin hizmetinde kullanıldığına bakılarak, karşımızdakilerin yeni bir silahı daha var, buna karşı durmak, yeni mücedele yöntemleri bulmanın gerekliliğini vurgulamak gerekmiyor mu?"
"Aslında albümde bir karşı duruş var. Belki, yeterince aktif veya dinamik olup olmadığı sorgulanabilir. Muhalifliğini pratik olarak nerde konumlandırdığı sorulabilir. Evet, ben tabiatım itibariyle de çok sert karakterli, çok kesin anlayışlı biri değilim. Çok direkt politik vurgular kullanmak yerine kendi muhalifliğimi bu şekilde anlatmaya çalıştım. Olanlar karşısında ben de sizin gibi izliyorum. Ve en az sizin kadar etkileniyorum" diye cevap veriyor.
Serdar Keskin'e karşı duruşunun, var olanları izlemenin, muhalifliğini göstergesi olup olmadığını soruyoruz: "Çok somut bir şekilde muhalif olduğuma inanıyorum. Söylem olarak çok rastlanan bir söylem değil. Bu yönüyle birtakım tartışmalara yol açabilir" diyen Keskin ekliyor: "Benim de istediğim bu. Bu, bir tercih meselesi. Kendimle yaptığım bu tartışmayı başkalarıyla da yapmak istiyorum. Ben zaten bir tarafım. Ancak bunun bir "çevre" ile çakışıp çakışmamasıyla ilgili bir problemim yok."
Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Polis işkenceyi yalanladı

SONRAKİ HABER

İstanbul Film Festivali jürisi tanıtıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa