26 Nisan 1999 21:00
Sezer demokrasi istedi
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, Türkiye'de temel hak ve özgürlükler ile düşünceyi açıklama özgürlüğü için getirilen sınırlama ve yasakların, çağdaş demokrasilerdeki ilkelerle bağdaşmadığını belirtti.
Sezer demokrasi istedi
Türkiye'deki, birçok yasanın ve Anayasa'nın temel hak ve özgürlükleri sınırladığını ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, Anayasa ve yasalarda gerekli değişiklikler yapılması gerektiğini vurguladı. Maddi eyleme dönüşmeyen, düşünce açıklamasının cezalandırıldığı durumlarda demokrasiden söz edilemeyeceğini belirten Sezer, Anayasa'nın 26'ın maddesi ile dil konusunda da düşünceyi açıklama özgürlüğüne sınırlama getirildiğini anımsattı. İsim vermeden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'i de eleştiren Sezer, "Mahkemeler, kanıtlanmayan, yasal dayanağı olmayan istemleri yerine getirme aracı olamaz. Olursa, yargı hukuk dışına çıkarak özünden yoksun kalır. Mahkeme kararlarına saygı, herkesten önce yargı mensuplarından beklenir" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunun, 37'inci yıldönümü düzenlenen törenle kutlandı. Anayasa Mahkemesi'nde düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Vekili Hikmet Çetin, TBMM Başkan Vekili Uluç Gürkan, Başbakan Vekili Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Selçuk Öztek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş ile yüksek yargı organları başkanları ve üyeleri katıldılar.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, Türkiye'de insan hak ve özgürlüklerinin çağdaş, evrensel standartlara uygun olarak korunması ve geliştirilmesinin zorunlu olduğunu bildirdi. 1982 Anayasa'sında, temel hak ve özgürlüklerinin önemli ölçüde sınırlandırıldığını belirten Sezer, "Demokrasi yönünden taşıdığı yaşamsal önem herkes tarafından bilinmesine karşın, düşünceyi açıklama özgürlüğünün önündeki engeller aşılamamış, düşünce suçlarına yönelik yasal düzenlemeler yapılamamıştır" diye konuştu.
Özgürlükler olmazsa...
Düşünceyi açıklama özgürlüğünün bireysel bir özgürlük olmasına karşın, demokrasinin işlemesi yönünden de toplumsal bir önem taşıdığını kaydeden Ahmet Nejdet Sezer, demokrasi anlayışının hak ve özgürlüklerle ayrılamaz bir bütün oluşturduğunu, özgürlüklerin bulunmadığı yerde demokrasinin de olamayacağını bildirdi. Basın özgürlüğünün, düşünceyi açıklama özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlük olduğunu ifade eden Sezer, düşünceyi açıklama özgürlüğü ile kamuoyu arasında sıkı bir bağ bulunduğunu söyledi. Sezer, düşünce özgürlüğünün sınırlanamayan mutlak bir özgürlük olduğunu vurgulayarak, "Başkalarına açıklanmayan, kişinin iç dünyasında kalan düşünce ve kanaatin, Anayasal koruma altında olmasının da bir anlamı yoktur" dedi.
Düşünce her dille ifade edilebilmeli
Dil konusunda da, düşünceyi açıklama özgürlüğüne sınırlama getirildiğini anımsatan Sezer, Anayasa'nın 26'ıncı maddesinde, "Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında, kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz" şeklinde hüküm bulunduğunu belirtti. Sezer, "Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında, belli bir dilin kullanılmasının yasaklanabileceğine ilişkin sınırlayıcı bir kurala yer verilmemiştir" dedi. Özgürlüklerin ancak, istisnai olarak ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabileceğini kaydeden Sezer, düşünceyi açıklama özgürlüğünün, yararlı veya ilgisiz, zararsız bilgi ve haberlerin alınıp verilmesini değil, devleti veya halkın bir kesimini düşündüren, sarsan veya onlara aykırı gelen bilgi ve haberleri de içerdiğini söyledi. Demokratik toplumun vazgeçemeyeceği çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşüncenin bunu gerektirdiğini ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı şöyle konuştu:
"Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na bireysel başvuru hakkını, Divan'ın bağlayıcı yargı yetkisini kabul etmiştir. Bu nedenle, sözleşme kuralları ile Türkiye'nin düşünce özgürlüğüne ve bu özgürlüğün sınırlandırılmasına ilişkin Anayasa ve yasa kuralları arasında uyum sağlanması zorunluluğu doğmuştur. Bu uyumun gerçekleştirilebilmesi için, düşünce özgürlüğüne ilişkin çeşitli yasaların 'demokratik toplumun gerekleri' ölçüsüne uygun biçimde gözden geçirilmesi gerekmektedir." Düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırlarının, ülkelerin somut koşullarına göre değişim gösterdiğini, kimi ülkelerde faşizm ve komünizm gibi nedenlerle özgürlüğü daraltan kurallar getirildiğini kaydeden Sezer, "Ancak çoğulcu, özgürlükçü demokrasilerde düşünce suçuna yer verilmemekte, faşist, ırkçı, ayrımcı, savaş kışkırtıcı propaganda ile suç işlemeye tahrik eylemleri ise düşünceyi açıklama özgürlüğü içinde değerlendirilmeyerek suç sayılmaktadır" dedi.
Anayasa değişikliği şart
Türkiye'de temel hak ve özgürlükler, özellikle de düşünceyi açıklama özgürlüğü için getirilen sınırlama ve yasakların çoğunun çağdaş demokrasilerdeki ilkelerle bağdaşmadığını, evrensel stadartlara aykırı olduğunu belirten Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için Anayasa ve yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile bağdaşmayan yasa kuralları değiştirilmelidir. Anayasa ve yasalar, özgürlüğü engelleyen öğelerden arındırılmalı, özgürlük alanı genişletilmelidir. Düşünce özgürlüğü alanında demokratik değerlere yer verilmelidir."
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer, Dernekler Yasası, YÖK Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Sendikalar Yasası, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Yasası, DGM'nin Kuruluş ve Yargılama Usulları Hakkında Yasa, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Sıkı Yönetim Yasası, Basın Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Türk Ceza Yasası'nın düşünceyi açıklama özgürlüğüne aykırı kurallar içerdiğini bildirdi. 12 Eylül döneminde çıkarılan yasaların, Anayasa'ya aykırılığının öne sürülemediğini anımsatan Sezer, düşünce açıklamasının eylemden ayrılması gerektiğini vurgulayarak, "Açıkça eyleme ve suç işlemeye tahrik niteliği taşımayan somut bir tehlike yaratmayan düşünce açıklamalarının sınırlandırılmaması gerekir" dedi. Düşünce açıklama özgürlüğüne, Anayasa'da daha geniş yer verilmesi yönünde bir kamuoyu oluşmaya başladığını ifade eden Sezer, siyasal irade sonucu Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini umduklarını bildirdi.
Vural Savaş ve Yekta Güngör Özden'e eleştiri
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, konuşmasının son bölümünde isim vermeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'i eleştirdiği yönünde yorumlanabilecek sözler sarfetti. Sezer, yargıçların Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun olarak vicdanı kanılarına göre karar verdiklerini, ancak verdikleri kararları tartışıp savunmayacaklarını söyledi.
Mahkeme kararlarının, bilimsel yöntemle eleştirilebileceklerini, ancak verdiği karar nedeniyle hiçbir yargıcın kınanamayacağını vurgulayan Anayasa Mahkemesi Başkanı, sözlerini şöyle sona erdirdi:
"Mahkemeler, kanıtlanmayan, yasal dayanağı olmayan istemleri yerine getirme aracı olamaz. Olursa yargı hukuk dışına çıkarak, özünden yoksun kalır. Mahkeme kararlarına saygı, herkesten önce yargı mensuplarından beklenir. Yargının öğesi kimi devlet organlarında, mahkeme kararlarına saygının sağlanamadığını veya yitirildiği durumlarda başkalarından saygı beklenemez. Bu nedenle yargının saygınlığı, tarafsızlığı, güvenirliği ve etkinliği ile bağdaşmayan, bunları azaltan veya ortadan kaldıran tutum ve davranışları üzüntü ile karşıladığımızı belirtmek istiyorum."
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Savaş, HADEP'in kapatılması için açtığı davada, partinin 18 Nisan seçimlerine alınmaması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, ancak bu istemi reddedilmişti. Daha sonra esas hakkındaki görüşünü açıklayan Başsavcı Savaş, tedbir kararı alınması yönündeki istemini yinelerken, Anayasa Mahkemesi'nin bir önceki kararının "toplumda infiale yol açtığını" öne sürmüş ve görüştüğü yüzlerce hukukçunun bu karar yönünde görüş bildirmediğini ifade etmişti.
Türkiye'deki, birçok yasanın ve Anayasa'nın temel hak ve özgürlükleri sınırladığını ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, Anayasa ve yasalarda gerekli değişiklikler yapılması gerektiğini vurguladı. Maddi eyleme dönüşmeyen, düşünce açıklamasının cezalandırıldığı durumlarda demokrasiden söz edilemeyeceğini belirten Sezer, Anayasa'nın 26'ın maddesi ile dil konusunda da düşünceyi açıklama özgürlüğüne sınırlama getirildiğini anımsattı. İsim vermeden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'i de eleştiren Sezer, "Mahkemeler, kanıtlanmayan, yasal dayanağı olmayan istemleri yerine getirme aracı olamaz. Olursa, yargı hukuk dışına çıkarak özünden yoksun kalır. Mahkeme kararlarına saygı, herkesten önce yargı mensuplarından beklenir" diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşunun, 37'inci yıldönümü düzenlenen törenle kutlandı. Anayasa Mahkemesi'nde düzenlenen törene Cumhurbaşkanı Vekili Hikmet Çetin, TBMM Başkan Vekili Uluç Gürkan, Başbakan Vekili Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Selçuk Öztek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ziya Aktaş ile yüksek yargı organları başkanları ve üyeleri katıldılar.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, Türkiye'de insan hak ve özgürlüklerinin çağdaş, evrensel standartlara uygun olarak korunması ve geliştirilmesinin zorunlu olduğunu bildirdi. 1982 Anayasa'sında, temel hak ve özgürlüklerinin önemli ölçüde sınırlandırıldığını belirten Sezer, "Demokrasi yönünden taşıdığı yaşamsal önem herkes tarafından bilinmesine karşın, düşünceyi açıklama özgürlüğünün önündeki engeller aşılamamış, düşünce suçlarına yönelik yasal düzenlemeler yapılamamıştır" diye konuştu.
Özgürlükler olmazsa...
Düşünceyi açıklama özgürlüğünün bireysel bir özgürlük olmasına karşın, demokrasinin işlemesi yönünden de toplumsal bir önem taşıdığını kaydeden Ahmet Nejdet Sezer, demokrasi anlayışının hak ve özgürlüklerle ayrılamaz bir bütün oluşturduğunu, özgürlüklerin bulunmadığı yerde demokrasinin de olamayacağını bildirdi. Basın özgürlüğünün, düşünceyi açıklama özgürlüğünü tamamlayan ve onun kullanılmasını sağlayan bir özgürlük olduğunu ifade eden Sezer, düşünceyi açıklama özgürlüğü ile kamuoyu arasında sıkı bir bağ bulunduğunu söyledi. Sezer, düşünce özgürlüğünün sınırlanamayan mutlak bir özgürlük olduğunu vurgulayarak, "Başkalarına açıklanmayan, kişinin iç dünyasında kalan düşünce ve kanaatin, Anayasal koruma altında olmasının da bir anlamı yoktur" dedi.
Düşünce her dille ifade edilebilmeli
Dil konusunda da, düşünceyi açıklama özgürlüğüne sınırlama getirildiğini anımsatan Sezer, Anayasa'nın 26'ıncı maddesinde, "Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında, kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz" şeklinde hüküm bulunduğunu belirtti. Sezer, "Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında, belli bir dilin kullanılmasının yasaklanabileceğine ilişkin sınırlayıcı bir kurala yer verilmemiştir" dedi. Özgürlüklerin ancak, istisnai olarak ve demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabileceğini kaydeden Sezer, düşünceyi açıklama özgürlüğünün, yararlı veya ilgisiz, zararsız bilgi ve haberlerin alınıp verilmesini değil, devleti veya halkın bir kesimini düşündüren, sarsan veya onlara aykırı gelen bilgi ve haberleri de içerdiğini söyledi. Demokratik toplumun vazgeçemeyeceği çoğulculuk, hoşgörü ve açık düşüncenin bunu gerektirdiğini ifade eden Anayasa Mahkemesi Başkanı şöyle konuştu:
"Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na bireysel başvuru hakkını, Divan'ın bağlayıcı yargı yetkisini kabul etmiştir. Bu nedenle, sözleşme kuralları ile Türkiye'nin düşünce özgürlüğüne ve bu özgürlüğün sınırlandırılmasına ilişkin Anayasa ve yasa kuralları arasında uyum sağlanması zorunluluğu doğmuştur. Bu uyumun gerçekleştirilebilmesi için, düşünce özgürlüğüne ilişkin çeşitli yasaların 'demokratik toplumun gerekleri' ölçüsüne uygun biçimde gözden geçirilmesi gerekmektedir." Düşünceyi açıklama özgürlüğünün sınırlarının, ülkelerin somut koşullarına göre değişim gösterdiğini, kimi ülkelerde faşizm ve komünizm gibi nedenlerle özgürlüğü daraltan kurallar getirildiğini kaydeden Sezer, "Ancak çoğulcu, özgürlükçü demokrasilerde düşünce suçuna yer verilmemekte, faşist, ırkçı, ayrımcı, savaş kışkırtıcı propaganda ile suç işlemeye tahrik eylemleri ise düşünceyi açıklama özgürlüğü içinde değerlendirilmeyerek suç sayılmaktadır" dedi.
Anayasa değişikliği şart
Türkiye'de temel hak ve özgürlükler, özellikle de düşünceyi açıklama özgürlüğü için getirilen sınırlama ve yasakların çoğunun çağdaş demokrasilerdeki ilkelerle bağdaşmadığını, evrensel stadartlara aykırı olduğunu belirten Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye, insan hakları alanında evrensel normlara uyum sağlamak için Anayasa ve yasalarında gerekli değişiklikleri yapmak zorundadır. Düşünceyi açıklama özgürlüğü ile bağdaşmayan yasa kuralları değiştirilmelidir. Anayasa ve yasalar, özgürlüğü engelleyen öğelerden arındırılmalı, özgürlük alanı genişletilmelidir. Düşünce özgürlüğü alanında demokratik değerlere yer verilmelidir."
Anayasa Mahkemesi Başkanı Sezer, Dernekler Yasası, YÖK Yasası, Siyasi Partiler Yasası, Sendikalar Yasası, Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Yasası, DGM'nin Kuruluş ve Yargılama Usulları Hakkında Yasa, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, Sıkı Yönetim Yasası, Basın Yasası, Terörle Mücadele Yasası ve Türk Ceza Yasası'nın düşünceyi açıklama özgürlüğüne aykırı kurallar içerdiğini bildirdi. 12 Eylül döneminde çıkarılan yasaların, Anayasa'ya aykırılığının öne sürülemediğini anımsatan Sezer, düşünce açıklamasının eylemden ayrılması gerektiğini vurgulayarak, "Açıkça eyleme ve suç işlemeye tahrik niteliği taşımayan somut bir tehlike yaratmayan düşünce açıklamalarının sınırlandırılmaması gerekir" dedi. Düşünce açıklama özgürlüğüne, Anayasa'da daha geniş yer verilmesi yönünde bir kamuoyu oluşmaya başladığını ifade eden Sezer, siyasal irade sonucu Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesini umduklarını bildirdi.
Vural Savaş ve Yekta Güngör Özden'e eleştiri
Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Nejdet Sezer, konuşmasının son bölümünde isim vermeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş ve Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'i eleştirdiği yönünde yorumlanabilecek sözler sarfetti. Sezer, yargıçların Anayasa'ya, yasaya ve hukuka uygun olarak vicdanı kanılarına göre karar verdiklerini, ancak verdikleri kararları tartışıp savunmayacaklarını söyledi.
Mahkeme kararlarının, bilimsel yöntemle eleştirilebileceklerini, ancak verdiği karar nedeniyle hiçbir yargıcın kınanamayacağını vurgulayan Anayasa Mahkemesi Başkanı, sözlerini şöyle sona erdirdi:
"Mahkemeler, kanıtlanmayan, yasal dayanağı olmayan istemleri yerine getirme aracı olamaz. Olursa yargı hukuk dışına çıkarak, özünden yoksun kalır. Mahkeme kararlarına saygı, herkesten önce yargı mensuplarından beklenir. Yargının öğesi kimi devlet organlarında, mahkeme kararlarına saygının sağlanamadığını veya yitirildiği durumlarda başkalarından saygı beklenemez. Bu nedenle yargının saygınlığı, tarafsızlığı, güvenirliği ve etkinliği ile bağdaşmayan, bunları azaltan veya ortadan kaldıran tutum ve davranışları üzüntü ile karşıladığımızı belirtmek istiyorum."
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Savaş, HADEP'in kapatılması için açtığı davada, partinin 18 Nisan seçimlerine alınmaması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş, ancak bu istemi reddedilmişti. Daha sonra esas hakkındaki görüşünü açıklayan Başsavcı Savaş, tedbir kararı alınması yönündeki istemini yinelerken, Anayasa Mahkemesi'nin bir önceki kararının "toplumda infiale yol açtığını" öne sürmüş ve görüştüğü yüzlerce hukukçunun bu karar yönünde görüş bildirmediğini ifade etmişti.