11 Temmuz 1999 21:00

Öcalan kitapları revaçta

Öcalan kitapları revaçta
İmralı Adası'nda süren yargılama sonrası idama mahkûm edilen PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan, Kürt sorunu merkezli tartışmaların odağı olmanın yanı sıra peş peşe yayınlanan kitaplarla da gündemde kalmaya devam ediyor. Bu kitaplardan ikisini Mem Yayınları arasında çıkan Abdullah Öcalan imzalılar oluşturuyor.
Öcalan'ın ilk kitabı "Kürt Sorununda Demokratik Çözüm Bildirgesi" ve ikincisi de "Kürt Sorununda Çözüm ve Çözümsüzlük İkilemi" başlığını taşıyor. Kitaplar, Öcalan'ın İmralı'daki yargılamalar sırasında yaptığı savunma ile mütalaa sonrası mahkemeye sunduğu ek savunmadan oluşuyor. Ve her iki kitabın özünü Öcalan'ın "Demokratik Cumhuriyet" söylemi oluşturuyor.
Diğer bir kitap ise Ünal İnanç ile Can Polat'ın "İmralı'da Neler Oluyor?-APO, PKK ve Saklanan Gerçekler". "Saklanan gerçekleri ortaya çıkarma" iddiasındaki kitap incelendiğinde görülüyor ki, kitap, mevcut ifade tutanaklarını dizgiye vermekten öteye gitmemiş. 3 milyon 250 bin liradan satılan kitap, ağırlıklı olarak Öcalan'ın DGM savcılarına verdiği ifade ile Ankara DGM Savcılığı'nın hazırladığı iddianameden oluşuyor. Kitapta bunun yanı sıra PKK'nin "örgüt içi çatışmalar"a ilişkin yayınlandığı iddia edilen 1985 tarihli bir bildiri ile "PKK ve uyuşturucu bağlantısı" iddiasını ispatlamaya yönelik kimi ifade tutanakları yeralıyor.
Ortadoğu'nun tefrikası
"Asrın Operasyonu" isimli kitap ise, 1962 yılından bu yana yurtdışında yaşadığı anlaşılan Hakantük isimli bir kişiye ait. CIA'yla ilişkili olduğu iddia edilen International American Academy of Security isimli ve merkezi ABD'de bulunan bir kuruluşta başkanlık görevi de yürüttüğü anlaşılan Hakantürk'e ait kitap, öncelikle SAT'ların eğitimine ve Türkiye'nin istihbarat durumu ile bunun geliştirilmesine ilişkin bir dizi bilgi ve öğüt ile Öcalan'ın Suriye'den ayrılışından Türkiye'ye getirilişine kadarki dönemi özetleme iddiasını taşıyor.
Kitap bunun yanı sıra "Amerika'nın Gizli Terör Raporu"na dayanarak "7 terörist devlet" ile aralarında PKK'ninde bulunduğu "40 terör örgütü" hakkında bilgi de vererek yüklendiği görevi yerine getirmeye çalışıyor. ABD'nin Türkiye ve Kürtlere ilişkin planları üzerine değerlendirmenin yapıldığı kitapta ayrıca ABD'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti yönelimi içinde olduğu ifade ediliyor. Kitap, 9 Temmuz 1999 tarihinde Kuzey Irak'taki "oluşum"la ilgili olarak "Kürt Devleti'ne İzin Veremeyiz" manşetini kullanan Ortadoğu gazetesinde 1,5 ayı aşkın bir süredir tefrika halinde yayınlanıyor. Daha çok "bir bilenin" kaleminden, "özel savaş" ve "terörün yok edilmesi" konularında "veciz" yazılar olarak düşünülen kitabın öz sözü ise şunlar oluyor: "Dünyanın bütün istihbaratçıları isimsiz kahramanlardır" ve "Savaşı kazanmak için her yol mübahtır".
Okyay'a 'Perde arkası' kıyağı
Öcalan'ın İmralı sürecini konu olan son kitap ise, yine kitaptan öğrendiğimiz üzere Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demiral'ın kızım diye sevdiği Hürriyet gazetesi muhabirlerinden Oya Armutçu ile Kanal E'nin muhabiri Lamia Ayhan'a ait "İmralı'nın Perde Arkası". İmralı'nın perde arkasına savcıların çekmecelerinde sakladıkları aşk mektuplarından ve "cansiperane" çalışmalarından söz ederek ulaşmaya çalışan kitap, bundan sonra başta hakim Mehmet Turgut Okyay olmak üzere mahkeme heyetinin öz geçmişlerini ve İmralı'daki kiraz ve dut toplamakla da geçen günlerini anlatarak sergilemeye çalışıyor.
Kitapta ilgi çeken bir bölümlerden birini DGM'lerin "sivilleştirilmesi" tartışmalarının heyet içindeki yansımaları oluşturuyor. Muhabirlerin bunu savcılar arasındaki tartışma ve çekişmeler hakkında bilgi vererek yapması ise kitabın en keyifli bölümü.
Kitaptaki diğer ilginç ayrıntılar ise İmralı'daki mahkeme salonunun dizaynının ABD'li danışmanların tavsiyeleri doğrultusunda yapıldığının yazılması ve Nusret Demiral'ın bir raporunda Kürt illerindeki savaş hakkında yaptığı "düşük yoğunluklu, özel ve sıcak savaş" tespiti. Kitapta son bölümü ise Okyay ile heyete ait fotoğraflar ile Öcalan'ın mahkemeye sunduğu el yazısıyla iki mektup oluşturuyor.
Kitapta, yargılama başlamadan önce Demiral'ın iki kuvvet komutanı, Cumhurbaşkanlığı ve MİT'e gönderdiği ve 21 sayfa tutan raporun özeti ile Ankara DGM Savcılığı'nın 33 sayfalık esas hakkındaki mütalaası çıkartınca geride pek bir şey kalmıyor. Bu arada 144 sayfa olan kitabın yazı karakterinin 13 punto ve bölüm başları ile başlık aralarındaki boşluğun da fazla olduğunu söylemek gerekiyor.
Kitaptaki bir diğer ayrıntıyı ise, Öcalan'la İmralı'da ilk görüşen iki avukattan biri olan Ahmet Zeki Okçuoğlu'nun aldığı cezalar hatırlatılarak meslekten atılması gerektiğinin savunulması oluşturuyor. Ancak kitabın yayınlanması sonrası ilginç bir gelişme yaşanıyor; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 8 Temmuz 1999'da aldığı kararla Okçuoğlu davasında Türkiye'yi suçlu buluyor ve Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkûm ediyor.
Özetle piyasaya sürülen "Öcalan kitapları", Öcalan'ınkiler ayrı tutulursa mevcut sorunu tartışmak açısından bir değer ifade etmiyor. Yararları ise yargılamaya ait tüm aşamalardaki resmi yazıları, ifadeleri ve tutanakları barındırmaları oluyor. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Akkuyu Nükleer Santrali için referandum
Akkuyu'da yapılacak nükleer santral konusunda Yeşilovacık ve Büyükeceli Belde belediyeleri ile Greenpeace tarafından, halkın duygu ve düşüncelerinin dile getirilmesi amacıyla referandum başlatıldı.
Kocaeli Üniversitesi Öğretim üyelerinden Prof. Dr. Taner Sıtkı Uyar, konu ile ilgili olarak Yeşilovacık ve Büyükeceli halkına verdiği konferansta, insanların, yaşamları gibi enerji konusunu da iyi planlanması gerektiğini söyledi.
"Enerji öyle planlanmalıdır ki, ülkemiz en yeni ve en iyi teknolojiye kavuşsun" diyen Uyar, gelişmiş ülkelerin, kirli ve eskiyen teknolojileri, nükleer ve kömür santrallerini bizim gibi ülkelere göndermeye çalıştıklarını kaydetti.
Güncel bilgilere ulaşamamamız halinde, eski teknolojileri almak zorunda kalabileceğimizi ifade eden Prof. Dr. Uyar, dikkatli olunması, kirli teknolojiler yerine, yenilenebilir teknolojilerle enerji üretimine yönelinmesi gerektiğini bildirdi.
Greenpeace Akdeniz Enerji Sorumlusu Melda Keskin de konuşmasında, nükleer santral gibi özel tehlikeli yatırımların yerel halkın onayı alınmadan kurulup işletilemeyeceğini kaydetti. 1990 Bergen anlaşmasına göre nükleer santral gibi özel ve tehlikeli yatırımların halkın onayı olmaksızın kurulamadığını söyleyen Keskin, Türkiye'nin bu anlaşmaya ilk imza atan ülkelerin başında yer aldığını ifade etti.
Dünya Enerji Komisyonu'nunda benzer bir ilkesi olduğunu dile getiren Keskin, bu santralin yapılıp yapılmaması konusunda soru yöneltilen referandumun sonuçlarını, Nükleer Enerji El Kitabı ile birlikte milletvekillerine göndereceklerini açıkladı.
Prof. Dr. Taner Sıtkı Uyar'ın konuyla ilgili soruları yanıtlamasının ardından, Akkuyu Nükleer Santrali için referandum oylaması başlatıldı. İlk oyu, Büyükeceli Belediye Başkanı Hümmet Büyük ve Yeşilovacık Belediye Başkanı Halil İbrahim Yetkin birlikte kullandı. İki gün süren oylama bir komisyon tarafından izlenirken, görüntülü olarak da kayıt edildi. Sonuç hafta içi Ankara'da yapılacak olan bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurulacak ve 550 milletvekiline postalanacak.