12 Ağustos 2011 10:36

Bir annenin çığlığı

İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencisi Tolga Ceylan, 7 Ağustos 2004 tarihinden bu yana kayıp. 2004’te tatile gittiği İğneada’dan bir daha geri dönmeyen Tolga’ dan, tam yedi yıldır haber alınamıyor. Annesi Kadriye Ceylan oğlunu bulabilmek için, o tarihten beri çalmadık kapı bırakmadı. Başbakanlık, İ

Bir annenin çığlığı
Paylaş
Ruken Tunçel

Oğlunuzun nasıl  kaybedildiğini anlatır mısınız?

Oğlum Tolga iki defa gözaltına alınmıştı . İlki üniversite yönetimince öğrencilere uygulanan antidemokratik baskılara karşı eylemde bulunması, ikincisiyse Danimarka konsolosluğuna gitmişti ve konsolosluk çıkışında göz altına alınmıştı. İkinci gözaltı 2003’te oldu. Harbiye polis karakoluna götürmüşlerdi. Oğlumu görmeye gittiğimde ise durumu çok kötüydü. Dövmüşler, yerde sürüklenmiş, dizleri yara bere içindeydi. Tolga çok korkmuştu, sürekli titriyordu. Bu yüzden ben de oğlumu yalnız bırakmadım; geceyi karakolda geçirdim. Yine  aynı yıl okulda, laboratuarda bilgisayar başındayken bir adam gelir ve oğlumun kimliğini almak ister zorla. Tolga vermeyince saldırır. Sonra oğlum güvenliğe başvurur.  Tolga’ya bu kişinin bilgi işlem asistanı olduğu söylenir. Daha sonra, İbrahim Çapar isimli bu kişi hakkında Tolga savcılığa suç duyurusunda bulundu. Birkaç ay sonra da oğlum  kaybedildi.

Oğlunuzdan sonra sizin yaşamınızda nasıl bir değişim oldu? Mesela Cumartesi Anneleriyle nasıl buluştunuz?

Oğlum kaybedildikten sonra yaşamımda,  düşüncelerimde, köklü bir değişim oldu diyebilirim. Hayatımda 180 derecelik bir eksen kayması yaşadım, ülke gerçekleriyle  böyle tanıştım. Yıllarca resmi kanallardan  masal dinlemişiz, bunu kavradım. Bu coğrafyanın mazlumların kanıyla sulandığını öğrendim. Ülkede hak, adalet, demokrasi olmadığını, hukuk sisteminin nasıl çökertilmiş olduğunu gördüm. Devletin organlarının ne kadar hile, yalan-dolan üzerine kurulmuş olduğunu fark ettim. Ve kaybetme olgusunun yurdumuzda ne kadar sıradanlaştırılmış olduğunun bilincine vardım. Devlet tarafından  işlenen suçların, toplumdan, insanlardan gerçeklerin nasıl gizlendiğini, medyanın bundaki rolünü gördüm, tanık oldum. Oğlum kaybedildiğinde ülkedeki, kaybetme olgusundan pek de haberim olduğu söylenemez. Gözaltılarda işkence ve ölüm olaylarını biliyordum ancak ölünün kaybedildiğini bilmiyordum. Bu yüzden  ilk başlarda oğluma bir şey yapmalarından korktuğum halde ölümü aklıma getiremedim. Çünkü diyordum ki sorgu sırasında işkencede ölmüş olsa herhalde bunu bana bildirirlerdi; oysa bildirmiyorlarmış. Ölü bedenleri bile ailelere vermiyorlarmış. Bunu ise aylar sonra İHD İstanbul şubesine başvurduğumda öğrendim. Daha sonra tanıştığım kayıp ailelerini dinledim. Yakınlarının nasıl kaybedildiklerini, evlatlarını ararken, hukuk sisteminde nelerle karşılaştıklarını, nelere maruz kaldıklarını dinledim. Benim yaşadıklarımın aynısıydı. Ve onlarla tanıştıktan sonra birlikte mücadele etmeye başladık. Ve tüm kaybedilenlerin akıbeti açıklanıncaya kadar, evlatlarımızın bedenleri bize verilinceye kadar da mücadelemiz devam edecek.  

Zafer Üskül hazırladıkları rapor ile oğlunuzun yurtdışına çıktığını, gözaltında kaybedilmediğini söylüyor. Bu açıklamalarına karşılık neler söylemek istersiniz?

Zafer Üskül’ün açıklamasına gülsem mi, ağlasam mı? Zafer Üskül kendi hazırladığı raporu bile analiz etmemiş. Bu eksik ve yanıltıcı rapor okunduğunda oğlumun kaybedildiği gerçeği açıkça görülüyor. Oysa Zafer Üskül’ün açıklaması bu rapordan bambaşka bir şey. Raporda jandarmanın yalanları, o kadar açık ki, birinin dediği bir diğerini  tutmuyor. Sonuç olarak, bu rapordan sonra kesinleşen vargım şudur: Deliller karartıldı. Dönemin İğneada’da görev yapan jandarmalar Mustafa Beycur ve Altan Apak,  Kırklareli alay komutanı Mehmet Memiş, Demirköy Savcısı Ali Yılmaz, İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı oğlumun kaybedilmesinden kesinlikle sorumludur. Savcılığın dosyayı yeniden açtığı basına da bana da  bildirildi, ama hâlâ tanıklarım dinlenmedi. İtirazlarıma rağmen bana bir şey sorulmadı, delil olabilecek unsurların üstüne gidilmedi. Şimdi ben de, yurtdışında, oğlumun bana verilen eşyalarını inceleyecek, bir laboratuar aramaktayım. (İstanbul/EVRENSEL)


CEYLAN KAYBOLDUĞU YERDE ANILACAK

İHD İstanbul Şubesi Kayıplara Karşı Komisyon üyeleri, 9 Ağustos 2004’te iki günlüğüne tatile gittiği Kırklareli’ne bağlı İğneada’da kaybolan İTÜ öğrencisi Tolga Baykal Ceylan için kayboluşunun 7. yılında İğneada’da anma etkinliği düzenleyecek. Anne Kadriye Ceylan ve İHD üyeleri, Ceylan’ın kayboluşunun 7. yılında kaybedildiği İğneada’ya gidecek. 13 Ağustos’ta düzenlenecek anma etkinliğinde Tolga’nın akıbetini açıklamamakta diretenler, protesto etmek için şişelere konulacak talepler, karanfillerle denize bırakılacak. Dernek tarafından anma etkinliği ilgili yapılan duyuruda, “Yıllardır kayıp evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri’nin, ‘kayıplar bulunsun!’ diyen insan hakları kuruluşlarının, ‘sorumlu devlet!’ diyen uluslararası mahkemelerin sesine kulağını tıkayan, hükümetler, parlamento yargı, medya ve toplum suskunluğuyla hepimizi çürütüyor. Bu suskunluğa ortak olmayın, Tolga için İğneada’da denize bir karanfil de siz bırakın” denildi.

Komisyon bugün saat 08.30’da Taksim AKM önünden yola çıkıyor.

ÖNCEKİ HABER

Eruh Festivali’ne Kaymakamlık engeli

SONRAKİ HABER

SGK yarın hizmet vermeyecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa