Kültür Bakanlığına gerek kalmayacak
Atatürk Kültür Merkezi, Emek Sineması, Hasankeyf, Allione, Galataport ve Haydarpaşaport ihaleleri, İnsanlık Anıtı’nın yıkımı ve ucube tartışmaları AKP’nin geride bıraktığı sekiz yılda tarih, kültür ve sanata yaklaşımını hatırlatabilecek küçük bir liste. Kültür Bakanlığı yukarıdaki listeyi; iç
Devletin kültür sanat alından elini çekmesi gerektiği tartışmaları AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllara kadar dayanıyor. 2002 yılında Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonunun hazırlayıp hükümete sunduğu raporda kamunun yeniden yapılandırılması çerçevesinde devletin kültür sanat alanından çekilmesi gerektiğini söylenmişti. Kültür Bakanı Günay, bu konuda kendinden önceki dönemden çalışmalar olduğunu verdiği röportajda da belirtiyor. Hükümetin seçim programında da Kültürü Yaygınlaştırma Projesi (KÜYAP) eliyle devlet kurumlarının yerel yönetimlere devriyle ilgili çalışmalar yapılacağı ifade edilmişti. Belediyelerin bütçeleri gereği istikrarlı bir çalışma yürütemezken devraldıkları devlet kurumlarını işletememeleri sonucunda özel sektöre “devretmek zorunda kalacakları”nı düşünmek için kahin olmaya gerek yok. Kültür Sanat Sen Genel Başkanı Yavuz Demirkaya, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nü Bakanın değindiği konularda açıklama yapmaya çağırıyor. Genel Müdürün her defasında “böyle bir çalışma yok” demesini eleştiren Demirkaya, “sendikanın eleştirileri göz ardı ediliyor” dedi.
Bakan Günay’ın, röportajında değindiği bir diğer önemli konu; sanat üretiminde performans. Kültür sanat alanında memur zihniyetinin kalması gerektiğini söyleyen Günay, “performansa ve üretkenliğe dayalı bir sistem” geliştireceklerini vurguluyor. Kültür Sanat Sen Genel Sekreteri Efser Akman, performans sisteminin hali hazırda uygulandığını ve çalışanların birçok mağduriyeti olduğunu dile getirdi.
AKM’deki son durumu da değerlendiren Günay, Kültür Merkezi’ni 2011-2012 sezonunda açmayı umut ettiklerini belirtiyor. Devlet bütçesiyle bu sorunun aşılamayacağını savunan Günay, AKM’nin açılmasını sponsor bulunması koşuluna bağlamaktan çekinmiyor. Bu durumun sorumlusu olarak Avrupa Kültür Başkenti Ajansını görüyor. Gazetemiz yazarı, tiyatro eleştirmeni Üstün Akmen, bir kez daha AKM’nin teknik sorunlarının çözülmesi için ajansa bakanlık tarafından aktarılan 70 milyon liranın ne olduğunu soruyor.
Sanatçıların sınırı aştıklarında, kendisinin hükümetle sanatçılar arasında köprü olduğundan bahseden Günay’ın sınırdan kastettiğinin ne olduğunu sorduğumuz, TOMEB Temsilcisi Orhan Kurtuldu’dan “sanat çevreleri hukuki olmayan yıkımlara tutum aldıkları için sınırı aştılar” yanıtını aldık. (İstanbul/EVRENSEL)
SENDİKANIN UYARILARI GÖZ ARDI EDİLİYOR
Yavuz Demirkaya (Kültür-Sen Genel Başkanı)
8 Ağustos’ta devlet tiyatroları koordinasyon toplantısına davet edildik. Bu toplantı tiyatro sezonu başlamadan önce yapılır, meslek örgütleri ve sendikalar katılır. Devlet tiyatrolarının yerel yönetimlere devredilmesiyle ilgili “böyle bir şey olmayacak” deniyor. Genel müdürlüğü davet ediyorum. Bakanın dediği gibi değilse açıkla yada bu tip çalışmalar yürütüldüğünü itiraf et. Bununla ilgili açıklama yapılmıyor. Sendikanın tutumları ve uyarıları göz ardı ediliyor. Devlet tiyatrolarına bildiri gönderdik. Eylemlerimiz ve tepkilerimiz sürecek.
Üstün Akmen (Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı) KADROLU İŞÇİLERE HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPILIYOR Efser Akman (Kültür-Sanat Sen Genel Sekreteri) ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEYE ÇALIŞIYORLAR Savaş Aykılıç (İstanbul Devlet Tiyatrolarında sahne amiri) Orhan Alkaya (İstanbul Şehir Tiyatroları Eski Genel Sanat Yönetmeni, oyuncu, yönetmen) Serpil Tamur (Devlet Tiyatrosu Oyuncusu) SANATTAN ANLAMADIKLARI GÖRÜLÜYOR Orhan Kurtuldu (Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği-TOMEB İstanbul Temsilcisi)
Ertuğrul Günay soru üzerine: “Emek Sineması hâlâ yargıda. Yargı sonucu bekleniyor. Bizim dışımızda bir şey,” demiş ya, beni bir gülme aldı, bir gülme aldı, sormayın gitsin! Hani: “Ben bu filmi görmüştüm,” misali! “AKM ise geçen dönem gene bir yargı kararıyla durmuştu,” sözünü okuduğumdaysa, doğrusu hayli sinirlendim. Yahu Sayın Bakanım, yürütmeyi durdurma kararından sonra ajansla yeniden görüştüğünü ve yetkililere en azından binada gerekli ses, ısıtma düzeni gibi teknik onarımların yapılması, binanın en kısa sürede faaliyete geçmesi gerektiğini açıklayan sen değil miydin? Bunun için: “Teknik çalışmanın maliyeti 70 milyon TL civarında,” deyip 70 milyon Yeni Törkiş Lirasını Ajansa havale etmedin mi? Eee? Sonra? Ajans parayı deve yaptı, neden hesap sormadın?
Neyse!
Bakan: “Ayazağa’da ilerledik” diyor ya, ona da inanmıyorum. Ayazağa, hani en geç 2011-2012 sezonunda açılamış olacaktı? Sonra, kültür-sanat üretiminin önündeki engelleri kaldıracak olan bir yaygınlaştırma projesinden söz ediyor, iyi de Sayın Bakan “Özerk Sanat Konseyi Yasa Taslağı”na hiç değilse şöyle bir göz attın mı?
Neyse!
Sevgili Bakanım: “Devlet kültür dünyasında hiçbir ideolojik dayatma yapmamalıdır,” diyor. Yahu, bu söyleşi yapılırken Başbakan’ın ağzı sakızlı kerimesi uğruna Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncusu Tolga Tuncer’e ceza kesiliyordu. Bu ne biçim lahana turşusu bre Bakan?
Ertuğrul Günay’ın Radikal’deki röportajında söylediği tek doğru, 2010 İstanbul Kültür Başkenti Ajansı’nın başarısızlığını kabul etmesi. “Gereksiz yere insanlara maaş ödedik,” demesi. Diğer taraftan, Bakanlığa bağlı orkestralar, tiyatrolar, korolardan söz ederken: “Bu kurumların hepsi Cumhuriyet’in ilk yıllarında devletin Batılı kültürü empoze etmesi amacıyla oluşmuş. Bunların aslında bir vadede sivil topluma devredilmesi lazım”, beyanındansa hicap duyuyorum. “Devlet bütün bu sanat etkinliklerini kendi öz kaynaklarıyla destekler; ama doğrusu devletin orkestrası, senfonisi, operası balesi, tiyatrosu olur mu,” diye de soruyor. Ben de inatla “olur” diye yanıtlıyorum. Ve ne yazık, korkarak algılıyorum ki, Devlet Baba yeni bir kültürel cinayete teşebbüs hazırlığı yapmakta, Bakan da bu hem zararlı, hem de fevkalade tehlikeli teşebbüse aracılık yapmakta. Başbakan’ın, Bakanların, devletlû zevatın onca “israf” harcamalarını kesin, nemalanmalarını da bu kesintilere ekleyin, tasarrufu kültüre kanalize edin, bakın bakalım devletin orkestrası da, senfonisi de, operası da, balesi de, tiyatrosu da göze batıyor mu!.Yani oluyor mu, olmuyor mu!
Ertuğrul Günay, devletin evrensel kültür sanat mirasına yaklaşımını bu şekilde telaffuzu acı ve manidardır. 2002 yılında Türkiye İşverenler Sendikası Konfederasyonu Hükümete sunduğu raporda; devlet tiyatroları opera, balesi ve orkestralarının devlet hazinesiyle ilişkisinin kesilmesi gerektiği söylenmişti. Bu alanlar kamunun yeniden yapılandırılması çerçevesinde özelleştirme sürecine tabi tutulacak. Devlet tiyatroları balesi operası ilk önce döner sermayeye bağlanacak, hazineyle ilişkileri kesilecek, rekabete açılıp özel kuruluşlar desteklenecek. Kültür Bakanlığına gerek kalmayacak. Performans sistemi uygulanıyordu zaten. Teşvik ikramiyeleri yılda iki defa verilir. Genellikle kolektif sanatlar olduğu için başarı ölçüsü kolektif uyumdur. Anayasal sağlık hakkının ihlaline kadar esniyor performans uygulamaları. Çalışma saatlerinde hastaneye gidilememe kararı alınmıştır. Bu keyfi bir uygulamadır. Disiplin cezaları veriliyor, biz buna karşı çıkıyoruz. Teftiş kurullarına gidiyoruz suç duyurularında bulunuyoruz. Şu anda bütün kadrolu işçilere hizmet sözleşmesi yapılıyor. Kanun ve yönetmelik hükmünde kullanıyor. Bunlarla ilgili davalar açtık.
AKM’nin tadilatı yapılmalı diyor ama ajans yapamadı denilerek AKM’yi kullanılmaz hale getirdiler. 3 yıldır evimizden ayrıyız. Neredeyse çadır hayatı sürüyoruz. Şehir Tiyatrosunun bile gidemediği yerlerde sahne alıyoruz. AKM bizim merkezimizdir. Biz her şeyden önce yapıcı olmak istiyoruz. AKM kültür sanat ortamı olacaksa destekleriz. Sendikamızla diyaloga yanaşılmıyor. 2 tane koruma kurulu vardır. Taksim meydanı sit alanıdır. Yıkılan yer aynı şekilde yapılmak zorunda. Muhsin Ertuğrul sahnesine yapılan yapılmaya çalışılıyor AKM’ye.
Kendi içimizde opera, bale diye ayrılıklar çıkarılmaya çalışılıyor.
Çok amaçlı kültür merkezi “kazan kazan” mantığıdır. “Yarısı da bize kalsın” mantığıdır. Yapılan değişiklikleri sendikayı ve sivil toplumu karşılarına alarak konuşmadan yapıyorlar.
Ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. AKM’deki durum büyük başarısızlıktır, oysa hala diyalogla çözülebilir.
Kamu sübvansiyonuyla tiyatrolar her yerde var. Artık söylemekten dilimizde tüy bitti. Müsteşarları bakanı bilgilendirmeli. Performansa dayalı sistem konuşulabilir.
Devletin mutlaka tiyatrosu olmalı. Kaldırılmasına yada devredilmesine karşıyım.
Yapılmak istenenler cinayetten farksız değildir. 30’lu yıllarda sadece batının empozesi yoktu. Halkın aydınlanması da söz konusudur. Sanat ve sanatçıyı susturmak istenmektedir.
Devletin operası, balesi, tiyatrosu, olmayacaksa okulları hastaneleri de olmasın hayat özelleşsin. Bunları kabul etmek mümkün değil.
Bakanlığa açık çağrı yapıyoruz. Karşılıklı toplantıya çağırıyoruz. Belgelerle ispatlayacağız. Sanattan anlamadıkları görülüyor. Performansı neyle nasıl ölçecekler. Oyuncunun neye göre oynayacağını rejisör karar verir.
İdari mahkemelerle AKM’nin yıkımını durdurduğumuz için sınırı aştık. Bakan, başbakan, ajans sorumludur. AKM’yi para olmadığı için açamıyoruz diyor. Ajansın sorumlusunun verdiği röportajda faaliyetlerine son verdiklerini ve kalan paranın Bakanlığa iade edildiği söylenmişti. Kanuna uygun restore edilmediği için çalışma yapamadılar.