21 Temmuz 1999 21:00
Güzellik çok, araştırma yok
GÜNÜN YAZILARI
Güzellik çok, araştırma yok
Türkiye, tarihi ve kültürel zenginliklere yönelik ilgisizlikten mağaralarda nasibini alıyor. Türkiye'de bulunan mağaralardan yalnızca yüzde onu incelenirken, beş tanesi ziyarete açık bulunuyor. Anadolu topraklarında bulunan tarihi ve doğal güzelliklerin günışığına çıkartılması için gereken ödeneklerin verilmemesi ise, çalışmaların yapılamamasını engelliyor.
Türkiye'yi jeolojik yapısı nedeniyle mağara zengini olarak niteleyen Mağtur AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Mağarabilimci Dr. Nuri Güldalı AA'ya yaptığı açıklamada, özellikle kireç taşlarının bol olduğu Toros Dağları'nda mağaralara çok sık rastlandığını bildirdi.
Türkiye'de mağaralar konusunda çok fazla araştırma yapılmadığına değinen Güldalı, şunları söyledi:
"Türkiye mağara açısından çok zengin bir oluşuma sahip. Çünkü bölgedeki kireç taşları suyun etkisiyle mağara oluşumunda kolaylık sağlıyor. Bugüne kadar bu mağaraların onda biri araştırıldı ve sadece 5`i turizme açıldı. Çünkü bu konuda devlet desteği çok fazla değil."
Pek çok ülkede mağara turizminin yapıldığına değinen Güldalı, şöyle devam etti: "Diğer ülkelerde ziyarete açılan mağara sayısı bizimkinden çok fazla. Fransa, İsviçre ve Avusturya gibi ülkelerde 100'e yakın mağara, iç ve dış turizm sektöründe önemli bir yer tutuyor. Oysa, Türkiye`deki 1000`e yakın mağaradan 100-150 kadarı incelendi ve sadece 5'i ziyarete açıldı. Mağara sayısı bizden az olan Yunanistan'da bile, 30 mağara ziyarete açık durumda. Turizmde çeşitlilik isteniyorsa tüm dünyada revaçta olan mağara turizmine, destek olunması gerekir. İnsanlar bu doğa güzelliklerini görmeli."
Türkiye'de sadece Cennet Cehennem (Silifke), İnsuyu (Burdur), Yalan Dünya (Gazipaşa), Ballıca (Tokat) ve Dim (Alanya) mağaralarının ziyarete açıldığını anlatan Güldalı, Dim Mağarası hariç diğerlerinin devlet eliyle yapıldığını belirtti.
Mağtur AŞ tarafından turizme açılan Dim Mağarası'nın ise Türkiye'de özel bir şirket tarafından açılan ilk mağara oluşuna dikkati çeken Güldalı, 1998 sonunda ziyaretçi almaya başlayan ve 360 metre uzunluğundaki Dim Mağarası'nı bir günde 500-1000 arası ziyaretçinin gezdiğini kaydetti.
Ziyaretçilerin yüzde 80'inin yabancı olduğuna değinen Güldalı, mağaraların doğal güzelliklerin yanı sıra insanları hayrete düşüren ilginç özelliklerinin de olduğunu söyledi.
Yerin altına doğru uzanan ilginç mağara oluşumlarının yanında, yeraltı dereleri ve gölleri barındıran mağaralar olduğunu ifade eden Güldalı, karstik oluşumların eşsiz bir manzara ortaya koyduğunu dile getirdi. İlk çağlardan günümüze ulaşan pek çok mağarının giriş kısmının yerleşim yeri olarak kullanıldığını da anımsatan Güldalı, şöyle konuştu: "Ülkemizdeki zengin mağara birikimi incelendiği takdirde, sayısında olduğu kadar çeşitliliğinde de fazlalılığı göz önüne seriyor. Buna karşılık, halk arasında mağara sularının şifalı olduğu inanışı için pek de doğru denemez. Arazinin yapısı nedeniyle farklı nitelikte sular olabilir ancak, bu konuda kesin bir araştırma yapılmadan buna inanılmamalıdır. Yalnızca polen ve toz barındırmayan mağara havasının solunum yolu hastası olanlara ve özellikle de astımlılara çok iyi geldiği bilinmektedir."
Türkiye, tarihi ve kültürel zenginliklere yönelik ilgisizlikten mağaralarda nasibini alıyor. Türkiye'de bulunan mağaralardan yalnızca yüzde onu incelenirken, beş tanesi ziyarete açık bulunuyor. Anadolu topraklarında bulunan tarihi ve doğal güzelliklerin günışığına çıkartılması için gereken ödeneklerin verilmemesi ise, çalışmaların yapılamamasını engelliyor.
Türkiye'yi jeolojik yapısı nedeniyle mağara zengini olarak niteleyen Mağtur AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve Mağarabilimci Dr. Nuri Güldalı AA'ya yaptığı açıklamada, özellikle kireç taşlarının bol olduğu Toros Dağları'nda mağaralara çok sık rastlandığını bildirdi.
Türkiye'de mağaralar konusunda çok fazla araştırma yapılmadığına değinen Güldalı, şunları söyledi:
"Türkiye mağara açısından çok zengin bir oluşuma sahip. Çünkü bölgedeki kireç taşları suyun etkisiyle mağara oluşumunda kolaylık sağlıyor. Bugüne kadar bu mağaraların onda biri araştırıldı ve sadece 5`i turizme açıldı. Çünkü bu konuda devlet desteği çok fazla değil."
Pek çok ülkede mağara turizminin yapıldığına değinen Güldalı, şöyle devam etti: "Diğer ülkelerde ziyarete açılan mağara sayısı bizimkinden çok fazla. Fransa, İsviçre ve Avusturya gibi ülkelerde 100'e yakın mağara, iç ve dış turizm sektöründe önemli bir yer tutuyor. Oysa, Türkiye`deki 1000`e yakın mağaradan 100-150 kadarı incelendi ve sadece 5'i ziyarete açıldı. Mağara sayısı bizden az olan Yunanistan'da bile, 30 mağara ziyarete açık durumda. Turizmde çeşitlilik isteniyorsa tüm dünyada revaçta olan mağara turizmine, destek olunması gerekir. İnsanlar bu doğa güzelliklerini görmeli."
Türkiye'de sadece Cennet Cehennem (Silifke), İnsuyu (Burdur), Yalan Dünya (Gazipaşa), Ballıca (Tokat) ve Dim (Alanya) mağaralarının ziyarete açıldığını anlatan Güldalı, Dim Mağarası hariç diğerlerinin devlet eliyle yapıldığını belirtti.
Mağtur AŞ tarafından turizme açılan Dim Mağarası'nın ise Türkiye'de özel bir şirket tarafından açılan ilk mağara oluşuna dikkati çeken Güldalı, 1998 sonunda ziyaretçi almaya başlayan ve 360 metre uzunluğundaki Dim Mağarası'nı bir günde 500-1000 arası ziyaretçinin gezdiğini kaydetti.
Ziyaretçilerin yüzde 80'inin yabancı olduğuna değinen Güldalı, mağaraların doğal güzelliklerin yanı sıra insanları hayrete düşüren ilginç özelliklerinin de olduğunu söyledi.
Yerin altına doğru uzanan ilginç mağara oluşumlarının yanında, yeraltı dereleri ve gölleri barındıran mağaralar olduğunu ifade eden Güldalı, karstik oluşumların eşsiz bir manzara ortaya koyduğunu dile getirdi. İlk çağlardan günümüze ulaşan pek çok mağarının giriş kısmının yerleşim yeri olarak kullanıldığını da anımsatan Güldalı, şöyle konuştu: "Ülkemizdeki zengin mağara birikimi incelendiği takdirde, sayısında olduğu kadar çeşitliliğinde de fazlalılığı göz önüne seriyor. Buna karşılık, halk arasında mağara sularının şifalı olduğu inanışı için pek de doğru denemez. Arazinin yapısı nedeniyle farklı nitelikte sular olabilir ancak, bu konuda kesin bir araştırma yapılmadan buna inanılmamalıdır. Yalnızca polen ve toz barındırmayan mağara havasının solunum yolu hastası olanlara ve özellikle de astımlılara çok iyi geldiği bilinmektedir."
Evrensel'i Takip Et