15 Mayıs 2000 21:00
FP'de sıcak dönem
Medyanın "Kıyamet kopacak" diyerek beklediği FP Genel Kongresi sona erdi. Erbakan'ın ağırlığıyla Kutan az bir farkla seçimi kazanırken...
FP'de sıcak dönem
Özlem Albayrak - Erdal Kara
Recai Kutan'ın 521'e karşı 633 oyla genel başkanlığa seçildiği FP'nin 1. Olağan Kongresi "gelenekçi" denilenlerle kendilerini "yenilikçi" olarak adlandıranlar arasında kıran kırana bir yarışa sahne oldu. Recai Kutan'ın seçimi kazanmasına rağmen, Abdullah Gül'ün listesinin beklenenden çok daha fazla oy alması "yenilikçi"lerin zaferi olarak nitelendirildi. Gül ve taraftarları, partideki Erbakan ağırlığını da hesaba katarak, Kongrede Kutan'ı dolayısıyla Erbakan'ı bu kadar zorlayabilmiş olmaları üzerinden 14 Mayıs'ı hareketleri açısından milat ilan ettiler.
Yeni seçilen 50 kişilik Genel İdare Kurulu üyeleri arasında 33 milletvekili yer alırken, kadın olarak sadece, Hanım Komisyonları Başkanı Gülten Çelik ile Ankara Milletvekili Oya Akgönenç yer aldı. GİK'te 6 il başkanı da bulunuyor.
"Gelenekçi-yenilikçi" ayrımı
Kutan taraftarlarının da kongre öncesi ve kongre sırasında söyledikleri gibi Gül'ün gelenekçilere alternatif olarak koyduğu bir program yok. Parti içi demokrasi gibi burjuva partilerin çok kullandığı ancak her partinin kendine göre yorumladığı bir kavram üzerine kopardıkları gürültünün dışında "yenilikçiler", ana muhalefet partisi olarak "basiretsiz"lik gösterdikleri eleştirisinin dışında ortaya net bir fark koyamıyorlar.
Bugün Kutan, 28 Şubat sonrasında dışlandıkları kulvara tekrar dahil olabilmek için ılımlı bir politika izlemeyi tercih ediyor. Gül ise Ecevit hükümetinin ve FP'nin de dahil olduğu bundan önceki hükümetlerin uyguladığı politikalar sayesinde ezilen kesimleri partinin arkasına takma peşinde. Gül, aç, işsiz ve her an işlerinden olma tehlikesiyle karşı karşıya olan milyonlarca emekçiyi din istismarı ile partiye daha kitlesel bir şekilde bağlayıp, ılımlı politikaların terk edilmesini istiyor. "Gelenekçilerin" geleneği ile "yenilikçilerin" yeniliği arasında bunun ve teşkilat-Genel Merkez arası ilişkiler gibi teknik konuların dışında önemli bir fark görülmüyor.
Gül'ün "yeniliği"
Konuşmasının ilk bölümünde "dini" bir söyleme ağırlık veren Gül'ün yaşadığımız dünya tanımlaması, Yeni Dünya Düzeni ile uyum konusundaki 'yeteneğini' göstermesi açısından önemliydi. Emekçilerin dünyanın her köşesinde daha çok yoksullaşmasını, sermayenin tekelleşmesi ve sömürüsünün artmasını sağlayan küreselleşmecilerin üslubunu kullanan Gül, "artık dünyanın evrensel bir hukuka kavuşma yolunda ilerlediğini, devletlerin birbirlerini denetleyebildiklerini" kaydederek, bunu anlamadan politika yapıp, ülke yönetimine talip olunamayacağını söyledi. Bu söylem, uluslararası sermayenin yönelimini kavrayıp, din sömürüsü üzerinden politika yapan bir geleneğin, sermayenin çıkarları için bu yönelime entegre olmasının ifadesiydi.
"Yeşil kuşak" döneminin etkilerinden kurtulamamış kesimleri temsil eden Kutan ve ekibi ile IMF politikalarının üzerine oturduğu küreselleşmecileri temsil eden Gül'ün yarışı da elbette şimdi daha da çeşitlenerek devam edecek gibi görünüyor. Medyanın ve sermaye çevrelerinin Kutan'a karşı Gül'ü bu kadar desteklemelerindeki en önemli etken de, elbette Gül ve taraftarlarının, Yeni Dünya Düzenci, neoliberal söylemleri.
Gül ipleri koparmadı
Kayseri Milletvekilli Abdullah Gül, bir taraftan "Özeleştiri yapalım" diyerek sert muhalefet yapmaya çalışırken, bir taraftan da seçim sonrasını düşünerek, konuşmasında belli bir mesafeyi korumaya çalışıp ortamı çok germemeye dikkat etti. Ancak Kutan ve Genel Merkez'in her konudaki uzlaşmaz ve sert tutumu ise dikkat çekici idi.
Gül'ün Melih Gökçek, Tayyip Erdoğan gibi FP'nin en tanınmış isimlerinin desteğini almış olması kongrenin öncesinde de sonrasında da kendisine oldukça büyük bir rahatlık sağladı. Gökçek'in bilboardlarında üç Gül posterinin yanında sanki kerhen Kutan posterleri de asıldı. Gül, elinde avuncundakini kullandı ve Kutan'ı salt çoğunluğu ucu ucuna geçecek derecede zorladı. Aslında bu bile onun için bir zafer sayılırdı.
FP delegeleri az farkla da olsa Kutan'ı seçtiler. Daha doğrusu Kutancıların yürekten attıkları "Erbakan nerede biz oradayız" sloganının gösterdiği gibi Erbakan Hoca'nın selamına karşılık verdiler.
Özlem Albayrak - Erdal Kara
Recai Kutan'ın 521'e karşı 633 oyla genel başkanlığa seçildiği FP'nin 1. Olağan Kongresi "gelenekçi" denilenlerle kendilerini "yenilikçi" olarak adlandıranlar arasında kıran kırana bir yarışa sahne oldu. Recai Kutan'ın seçimi kazanmasına rağmen, Abdullah Gül'ün listesinin beklenenden çok daha fazla oy alması "yenilikçi"lerin zaferi olarak nitelendirildi. Gül ve taraftarları, partideki Erbakan ağırlığını da hesaba katarak, Kongrede Kutan'ı dolayısıyla Erbakan'ı bu kadar zorlayabilmiş olmaları üzerinden 14 Mayıs'ı hareketleri açısından milat ilan ettiler.
Yeni seçilen 50 kişilik Genel İdare Kurulu üyeleri arasında 33 milletvekili yer alırken, kadın olarak sadece, Hanım Komisyonları Başkanı Gülten Çelik ile Ankara Milletvekili Oya Akgönenç yer aldı. GİK'te 6 il başkanı da bulunuyor.
"Gelenekçi-yenilikçi" ayrımı
Kutan taraftarlarının da kongre öncesi ve kongre sırasında söyledikleri gibi Gül'ün gelenekçilere alternatif olarak koyduğu bir program yok. Parti içi demokrasi gibi burjuva partilerin çok kullandığı ancak her partinin kendine göre yorumladığı bir kavram üzerine kopardıkları gürültünün dışında "yenilikçiler", ana muhalefet partisi olarak "basiretsiz"lik gösterdikleri eleştirisinin dışında ortaya net bir fark koyamıyorlar.
Bugün Kutan, 28 Şubat sonrasında dışlandıkları kulvara tekrar dahil olabilmek için ılımlı bir politika izlemeyi tercih ediyor. Gül ise Ecevit hükümetinin ve FP'nin de dahil olduğu bundan önceki hükümetlerin uyguladığı politikalar sayesinde ezilen kesimleri partinin arkasına takma peşinde. Gül, aç, işsiz ve her an işlerinden olma tehlikesiyle karşı karşıya olan milyonlarca emekçiyi din istismarı ile partiye daha kitlesel bir şekilde bağlayıp, ılımlı politikaların terk edilmesini istiyor. "Gelenekçilerin" geleneği ile "yenilikçilerin" yeniliği arasında bunun ve teşkilat-Genel Merkez arası ilişkiler gibi teknik konuların dışında önemli bir fark görülmüyor.
Gül'ün "yeniliği"
Konuşmasının ilk bölümünde "dini" bir söyleme ağırlık veren Gül'ün yaşadığımız dünya tanımlaması, Yeni Dünya Düzeni ile uyum konusundaki 'yeteneğini' göstermesi açısından önemliydi. Emekçilerin dünyanın her köşesinde daha çok yoksullaşmasını, sermayenin tekelleşmesi ve sömürüsünün artmasını sağlayan küreselleşmecilerin üslubunu kullanan Gül, "artık dünyanın evrensel bir hukuka kavuşma yolunda ilerlediğini, devletlerin birbirlerini denetleyebildiklerini" kaydederek, bunu anlamadan politika yapıp, ülke yönetimine talip olunamayacağını söyledi. Bu söylem, uluslararası sermayenin yönelimini kavrayıp, din sömürüsü üzerinden politika yapan bir geleneğin, sermayenin çıkarları için bu yönelime entegre olmasının ifadesiydi.
"Yeşil kuşak" döneminin etkilerinden kurtulamamış kesimleri temsil eden Kutan ve ekibi ile IMF politikalarının üzerine oturduğu küreselleşmecileri temsil eden Gül'ün yarışı da elbette şimdi daha da çeşitlenerek devam edecek gibi görünüyor. Medyanın ve sermaye çevrelerinin Kutan'a karşı Gül'ü bu kadar desteklemelerindeki en önemli etken de, elbette Gül ve taraftarlarının, Yeni Dünya Düzenci, neoliberal söylemleri.
Gül ipleri koparmadı
Kayseri Milletvekilli Abdullah Gül, bir taraftan "Özeleştiri yapalım" diyerek sert muhalefet yapmaya çalışırken, bir taraftan da seçim sonrasını düşünerek, konuşmasında belli bir mesafeyi korumaya çalışıp ortamı çok germemeye dikkat etti. Ancak Kutan ve Genel Merkez'in her konudaki uzlaşmaz ve sert tutumu ise dikkat çekici idi.
Gül'ün Melih Gökçek, Tayyip Erdoğan gibi FP'nin en tanınmış isimlerinin desteğini almış olması kongrenin öncesinde de sonrasında da kendisine oldukça büyük bir rahatlık sağladı. Gökçek'in bilboardlarında üç Gül posterinin yanında sanki kerhen Kutan posterleri de asıldı. Gül, elinde avuncundakini kullandı ve Kutan'ı salt çoğunluğu ucu ucuna geçecek derecede zorladı. Aslında bu bile onun için bir zafer sayılırdı.
FP delegeleri az farkla da olsa Kutan'ı seçtiler. Daha doğrusu Kutancıların yürekten attıkları "Erbakan nerede biz oradayız" sloganının gösterdiği gibi Erbakan Hoca'nın selamına karşılık verdiler.