06 Mart 2001 22:00
Bir değişimin öyküsü
Kürt müziğindeki armonik çalışmalardan enstrümantal müziğe, derlemelerden bestelere ve sinemaya kadar farklı nitelikteki eserleri üretmiş olan Nizamettin Ariç'in albümleri, yıllar sonra Türkiyeli dinleyicilerle buluştu.
Bir değişimin öyküsü
Sinan Gündoğar
Nizamettin Ariç, yıllar sonrasında ülkesine döndü. Ancak bu dönüş, birçok Kürt sanatçısında olduğu gibi sadece albümleriyle sınırlı.
Nizamettin Ariç'in yurtdışında çıkmış olan beş albümü, Türkiyeli dinleyicilere ilk kez ulaştırıldı, Ses Plak tarafından. Nizamettin Ariç'in albümleri, hem Nizamettin Ariç'in müzikal serüveni hem de, Kürt müziğinin geçirdiği evreler hakkında yeterince bilgiler veriyor.
'80 öncesinde, o dönemin en genel geçer yöntemlerinden biri olan Kürt ezgilerinin üstüne Türkçe sözler yazarak "Türk halk müziğine" yeni eserler kazandırmış olan bir sanatçıdır, Ariç. Ancak önemli olan, o dönemde yaptığı yanlışlardan vazgeçerek, bu yönelimin tam aksine çalışmalar sürdürmüş olmasıdır. Aynı yöntemi günümüzde de sürdüren birçok sanatçının olması, onun dönüşümün niteliğini çok daha iyi bir şekilde ortaya koyar.
1979 yılında Ağrı'da verdiği konserde söylediği Kürtçe bir aşk türküsünden dolayı tutuklanır. Kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılır, ancak tutuksuz yargılaması devam eder. Ariç hakkında "Atatürk ilkelerini zayıflatmak, bölücülük ve komünizm propagandası" yaptığı gerekçesiyle 5-15 yıl arasında hapis cezası istenir. 12 Eylül darbesinden o da payına düşeni alır ve birçok sanatçı gibi yurdundan uzaklaşmak zorunda kalır.
Yurtdışında müzik çalışmalarını sürdürürken, unutulan bir ozanın adıyla sahneye çıkmaya başlar. Feqiyê Teyra adıyla albümler çıkaran Ariç, film müziklerinin yanı sıra, ilk Kürtçe filminin senaryosunu yazan, yönetmenliğini yapan ve rol alan kişidir de. Otuza yakın festivale katılan ve 15 ödül almış olan bu film, "Klamek ji bo Beko-Beko İçin Bir Türkü" adını taşıyor. Onun sinemayla ilk tanışması ise, madencilerin yaşantısını anlatan ve "Sabah" adıyla hazırlanıp, birçok bölümü sansürlendikten sonra "Bir Günün Hikâyesi" adını taşıyan filmdir. Daha sonra ise, "Kurban Olduğum" filminde rol alır. Bu filmlerin çekildiği dönemlerde, şarkıcıların "tesadüfler sonucu" ünlenmesini içeren filmler prim yaparken Ariç'in filmlerindeki toplumsal içerik de, dikkat çekicidir.
Ariç'in sanat anlayışı
Nizamettin Ariç'in sanat anlayışı üç farklı dönemde incelenebilir. İlk dönem, '80 öncesindeki "yanlış" yönelimlerini içeren ve "Telli Sazım" ve "Ben Yetim" adlı iki plakla örneklenebilecek dönemdir.
İkinci dönemi ise, yurtdışına çıkışından itibaren yaptığı "Berivan", "Çem", "Dilan" ve "Diyarbekir" albümlerini kapsıyor. Bu dönemde, Ariç, artık ezgileri kendi dilleriyle yorumlamaya başlamış. Üstelik bununla da yetinmemiş, kendisinin de yaptıkları dahil olmak üzere, birçok sanatçı tarafından Türkçeye çevrilmiş olan Kürt ezgilerinin orijinallerini araştırmış ve bunları yorumlamış, böylelikle, birçok ezgiyi Kürt kültürüne yeniden kazandırmıştır. Bu dönemdeki albümlerinde çok önemli ürünler olmasına karşın Ariç'in, kendi tespit ettiği eksikliklerden dolayı, ilk dört albümünün basımını durdurması, onun, kendi yaptıklarına karşı ne kadar eleştirel yaklaşabildiğinin de bir kanıtıdır.
Nizamettin Ariç'in üçüncü dönemi ise, "Çiyayên Me", "Cûdî", "Dayê", "Zînê" ve "Wêneyên Xewnan" adlı albümlerle somutlanabilir. Nizamettin Ariç'in Türkiye'de ilk kez dinleyicilere ulaştırılan albümleri de, son dönem albümleri. Beş albümü aynı anda çıkarılan Nizamettin Ariç, her albümünde farklı arayışlar içerisinde olmuştur.
1985'te yaptığı "Çiyayên Me" albümünde hem Nizamettin Ariç'in sesinin genişliği hem de sesini kullanma tarzı ile ilgili çok iyi örnekler bulunmaktadır. Sesin farklı tonlarda üst üste kullanıldığı "Hey Narê", dile hakimiyetin çok iyi bir şekilde ortaya konduğu "Geli Gundi" ve Ariç'in gırtlak yapısını örnekleyebilecek "Sinem Xan", bu albümde yer alıyor.
"Cudî"nin yapım tarihi ise 1986. Bu albümde de geleneksel Kürt ezgilerini derleyip yorumlama yoluna gider, Ariç. Genel olarak yalın bir düzenlemenin hakim olduğu albümdeki kimi bölümler, onun enstrümantal müzikteki tekniğiyle, sözlü geleneksel Kürt ezgilerini yorumlarken kullandığı teknik arasındaki ilişkiyi örneklemesi açısından önemli. Bu albümdeki vokali de, ses eğitiminin sunacağı geniş olanaklar hakkında bilgiler veriyor. Albümde, Ariç'in hem coşkuyu hem de hüznü çok iyi bir şekilde yansıtan söyleyiş tarzı hemen kendini hissettiriyor.
1987'de yaptığı "Dayê" albümü ise, Nizamettin Ariç'in müzik serüvenindeki bir yol ayrımının başlangıcıdır. Yaptığı derlemeler ve geleneksel Kürt ezgilerinin yorumlanması konusunda bir yol kat ettikten sonra, kendine ait bir çizgi oluşturmak için besteler yapmaya başlar Ariç. "Dayê" albümünde, klasik batı müziği kalıplarıyla Kürt müziğinin geleneksel formlarından etkiler taşıyan kendi bestelerini bir araya getirir. Kemanların ve gitarın kullanımı da, Ariç'in, müzikteki en üst aşama olarak değerlendirilen klasik batı müziğine yöneldiğini gösteriyor.
"Zînê" ise 1988 tarihinde yapılmış. "Zînê", Nizamettin Ariç'in bestecilik yönüyle düzenlemelerinin ağır bastığı bir albümdür. Bu albümde, geleneksel Kürt ezgilerinden yaptığı derlemelere de yer veren Nizamettin Ariç, Kürt müziğinin temelinde var olan "dengbêjlik" geleneği ile, modern müziğin sunduğu olanakları birleştirir.
Aradan beş yıl geçtikten sonra ise "Wêneyên Xewnan" adlı enstrümantal yönü ağır basan albümü gerçekleştirir. Albümü iki ayrı bölümde değerlendirmek mümkün. Bir bütünün parçaları olarak algılanabilecek altı ezginin yer aldığı ilk bölümde, rüya motifi olarak değerlendirilebilecek gizemlilik; "şaşkınlık ve hayranlık"la birlikte işleniyor. Ancak temel duygunun, "ülkeden, çocukluğa ait bir hatıraya kadar", çok geniş anlamda, bir "özlem" olduğu belirtilebilir. Bu bölümde bir temanın, farklı aralıklarla benzer enstrümanlar tarafından icrası ve bunun yarattığı çokseslilik de, Ariç'in "yerel motiflerle" ulaşmaya çalıştığı hedef hakkında örnek oluşturuyor. Albümün ikinci bölümünde, birçok festivalde bol ödül alan "Klamek ji bo Beko" filminin müziği bulunuyor. Ariç'in yanı sıra, bazı ezgileri Dengbêj Kerem yorumlamış. Bu, modern bir altyapı ile otantik bir söyleyişin birlikteliğini ortaya koyması açısından ilginç bir deneme.
Düzenlemeci kimliği
Nizamettin Ariç'in derlemeciliği, besteciliği, düzenlemeci yönlerinin dışında, albümlerindeki enstrümanların büyük bir çoğunluğunu kendisinin çaldığını da belirtmek gerekiyor. Özellikle mey, zurna, kaval, ney gibi nefesli çalgılarla, bağlama, cura, tambur, tar ve arbane gibi vurmalı enstrümanları ustaca kullanmıştır. Albümdeki enstrümanların birbiriyle uyumundaki sır, biraz da bununla bağlantılıdır.
O, enstrümanları rasgele, yığınsallık amacıyla kullanmamış, her enstrümana farklı bir işlev yüklemeyi tercih etmiştir. Farklı enstrümanlarla aynı müzikal temanın bir "örgü" mantığıyla icrası söz konusudur. Bu da, baştan sona kadar, aynı kalıplar içerisindeki bir melodinin sunulması değil, her melodinin kendinden sonra gelen başka bir melodinin basamağı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur.
Enstrümantal müziği
Ariç, Kürt müziğinde enstrümantal müzik örnekleri veren nadir sanatçılardan biridir. Enstrümantal çalışmalarında, efektlerden çokça yararlanır. Bu efektlerin her biri, günlük yaşamın herhangi bir kesitinin, toplumsal bir olaya denk düşmesinde kullanılan bir araç niteliği taşımaktadır. Bu efektler kimi zaman "Çiyayên Me"de olduğu gibi, şimşeklerin çakmasından, yağmurun yağmasından sonraki dağların sessizliğini, kimi zaman "Diyarbekir"de olduğu gibi, şehirdeki tankları ve annelerin çığlıklarını yansıtır; kimi zaman ise kimyasal silahlardan kurtulmaya çalışan insanlar ile uçmakla bu tehlikeden uzaklaşan kuşların kanat çırpmaları olarak çıkar karşımıza.
Nizamettin Ariç'in enstrümantal çalışmalarının dinleyicide belirsizlik duygusu yaratmamasının bir diğer nedeni de, hepsinin bir hikâye kurgusuyla oluşturulmasıdır. Ariç, bir anlamda, enstrümantal eserlerinde, hem kullandığı enstrümanlarla hem de efektlerle, dinleyicide, somut görüntüler oluşturmaya çalışmaktadır.
Sinan Gündoğar
Nizamettin Ariç, yıllar sonrasında ülkesine döndü. Ancak bu dönüş, birçok Kürt sanatçısında olduğu gibi sadece albümleriyle sınırlı.
Nizamettin Ariç'in yurtdışında çıkmış olan beş albümü, Türkiyeli dinleyicilere ilk kez ulaştırıldı, Ses Plak tarafından. Nizamettin Ariç'in albümleri, hem Nizamettin Ariç'in müzikal serüveni hem de, Kürt müziğinin geçirdiği evreler hakkında yeterince bilgiler veriyor.
'80 öncesinde, o dönemin en genel geçer yöntemlerinden biri olan Kürt ezgilerinin üstüne Türkçe sözler yazarak "Türk halk müziğine" yeni eserler kazandırmış olan bir sanatçıdır, Ariç. Ancak önemli olan, o dönemde yaptığı yanlışlardan vazgeçerek, bu yönelimin tam aksine çalışmalar sürdürmüş olmasıdır. Aynı yöntemi günümüzde de sürdüren birçok sanatçının olması, onun dönüşümün niteliğini çok daha iyi bir şekilde ortaya koyar.
1979 yılında Ağrı'da verdiği konserde söylediği Kürtçe bir aşk türküsünden dolayı tutuklanır. Kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılır, ancak tutuksuz yargılaması devam eder. Ariç hakkında "Atatürk ilkelerini zayıflatmak, bölücülük ve komünizm propagandası" yaptığı gerekçesiyle 5-15 yıl arasında hapis cezası istenir. 12 Eylül darbesinden o da payına düşeni alır ve birçok sanatçı gibi yurdundan uzaklaşmak zorunda kalır.
Yurtdışında müzik çalışmalarını sürdürürken, unutulan bir ozanın adıyla sahneye çıkmaya başlar. Feqiyê Teyra adıyla albümler çıkaran Ariç, film müziklerinin yanı sıra, ilk Kürtçe filminin senaryosunu yazan, yönetmenliğini yapan ve rol alan kişidir de. Otuza yakın festivale katılan ve 15 ödül almış olan bu film, "Klamek ji bo Beko-Beko İçin Bir Türkü" adını taşıyor. Onun sinemayla ilk tanışması ise, madencilerin yaşantısını anlatan ve "Sabah" adıyla hazırlanıp, birçok bölümü sansürlendikten sonra "Bir Günün Hikâyesi" adını taşıyan filmdir. Daha sonra ise, "Kurban Olduğum" filminde rol alır. Bu filmlerin çekildiği dönemlerde, şarkıcıların "tesadüfler sonucu" ünlenmesini içeren filmler prim yaparken Ariç'in filmlerindeki toplumsal içerik de, dikkat çekicidir.
Ariç'in sanat anlayışı
Nizamettin Ariç'in sanat anlayışı üç farklı dönemde incelenebilir. İlk dönem, '80 öncesindeki "yanlış" yönelimlerini içeren ve "Telli Sazım" ve "Ben Yetim" adlı iki plakla örneklenebilecek dönemdir.
İkinci dönemi ise, yurtdışına çıkışından itibaren yaptığı "Berivan", "Çem", "Dilan" ve "Diyarbekir" albümlerini kapsıyor. Bu dönemde, Ariç, artık ezgileri kendi dilleriyle yorumlamaya başlamış. Üstelik bununla da yetinmemiş, kendisinin de yaptıkları dahil olmak üzere, birçok sanatçı tarafından Türkçeye çevrilmiş olan Kürt ezgilerinin orijinallerini araştırmış ve bunları yorumlamış, böylelikle, birçok ezgiyi Kürt kültürüne yeniden kazandırmıştır. Bu dönemdeki albümlerinde çok önemli ürünler olmasına karşın Ariç'in, kendi tespit ettiği eksikliklerden dolayı, ilk dört albümünün basımını durdurması, onun, kendi yaptıklarına karşı ne kadar eleştirel yaklaşabildiğinin de bir kanıtıdır.
Nizamettin Ariç'in üçüncü dönemi ise, "Çiyayên Me", "Cûdî", "Dayê", "Zînê" ve "Wêneyên Xewnan" adlı albümlerle somutlanabilir. Nizamettin Ariç'in Türkiye'de ilk kez dinleyicilere ulaştırılan albümleri de, son dönem albümleri. Beş albümü aynı anda çıkarılan Nizamettin Ariç, her albümünde farklı arayışlar içerisinde olmuştur.
1985'te yaptığı "Çiyayên Me" albümünde hem Nizamettin Ariç'in sesinin genişliği hem de sesini kullanma tarzı ile ilgili çok iyi örnekler bulunmaktadır. Sesin farklı tonlarda üst üste kullanıldığı "Hey Narê", dile hakimiyetin çok iyi bir şekilde ortaya konduğu "Geli Gundi" ve Ariç'in gırtlak yapısını örnekleyebilecek "Sinem Xan", bu albümde yer alıyor.
"Cudî"nin yapım tarihi ise 1986. Bu albümde de geleneksel Kürt ezgilerini derleyip yorumlama yoluna gider, Ariç. Genel olarak yalın bir düzenlemenin hakim olduğu albümdeki kimi bölümler, onun enstrümantal müzikteki tekniğiyle, sözlü geleneksel Kürt ezgilerini yorumlarken kullandığı teknik arasındaki ilişkiyi örneklemesi açısından önemli. Bu albümdeki vokali de, ses eğitiminin sunacağı geniş olanaklar hakkında bilgiler veriyor. Albümde, Ariç'in hem coşkuyu hem de hüznü çok iyi bir şekilde yansıtan söyleyiş tarzı hemen kendini hissettiriyor.
1987'de yaptığı "Dayê" albümü ise, Nizamettin Ariç'in müzik serüvenindeki bir yol ayrımının başlangıcıdır. Yaptığı derlemeler ve geleneksel Kürt ezgilerinin yorumlanması konusunda bir yol kat ettikten sonra, kendine ait bir çizgi oluşturmak için besteler yapmaya başlar Ariç. "Dayê" albümünde, klasik batı müziği kalıplarıyla Kürt müziğinin geleneksel formlarından etkiler taşıyan kendi bestelerini bir araya getirir. Kemanların ve gitarın kullanımı da, Ariç'in, müzikteki en üst aşama olarak değerlendirilen klasik batı müziğine yöneldiğini gösteriyor.
"Zînê" ise 1988 tarihinde yapılmış. "Zînê", Nizamettin Ariç'in bestecilik yönüyle düzenlemelerinin ağır bastığı bir albümdür. Bu albümde, geleneksel Kürt ezgilerinden yaptığı derlemelere de yer veren Nizamettin Ariç, Kürt müziğinin temelinde var olan "dengbêjlik" geleneği ile, modern müziğin sunduğu olanakları birleştirir.
Aradan beş yıl geçtikten sonra ise "Wêneyên Xewnan" adlı enstrümantal yönü ağır basan albümü gerçekleştirir. Albümü iki ayrı bölümde değerlendirmek mümkün. Bir bütünün parçaları olarak algılanabilecek altı ezginin yer aldığı ilk bölümde, rüya motifi olarak değerlendirilebilecek gizemlilik; "şaşkınlık ve hayranlık"la birlikte işleniyor. Ancak temel duygunun, "ülkeden, çocukluğa ait bir hatıraya kadar", çok geniş anlamda, bir "özlem" olduğu belirtilebilir. Bu bölümde bir temanın, farklı aralıklarla benzer enstrümanlar tarafından icrası ve bunun yarattığı çokseslilik de, Ariç'in "yerel motiflerle" ulaşmaya çalıştığı hedef hakkında örnek oluşturuyor. Albümün ikinci bölümünde, birçok festivalde bol ödül alan "Klamek ji bo Beko" filminin müziği bulunuyor. Ariç'in yanı sıra, bazı ezgileri Dengbêj Kerem yorumlamış. Bu, modern bir altyapı ile otantik bir söyleyişin birlikteliğini ortaya koyması açısından ilginç bir deneme.
Düzenlemeci kimliği
Nizamettin Ariç'in derlemeciliği, besteciliği, düzenlemeci yönlerinin dışında, albümlerindeki enstrümanların büyük bir çoğunluğunu kendisinin çaldığını da belirtmek gerekiyor. Özellikle mey, zurna, kaval, ney gibi nefesli çalgılarla, bağlama, cura, tambur, tar ve arbane gibi vurmalı enstrümanları ustaca kullanmıştır. Albümdeki enstrümanların birbiriyle uyumundaki sır, biraz da bununla bağlantılıdır.
O, enstrümanları rasgele, yığınsallık amacıyla kullanmamış, her enstrümana farklı bir işlev yüklemeyi tercih etmiştir. Farklı enstrümanlarla aynı müzikal temanın bir "örgü" mantığıyla icrası söz konusudur. Bu da, baştan sona kadar, aynı kalıplar içerisindeki bir melodinin sunulması değil, her melodinin kendinden sonra gelen başka bir melodinin basamağı olarak kullanılması sonucunu doğurmuştur.
Enstrümantal müziği
Ariç, Kürt müziğinde enstrümantal müzik örnekleri veren nadir sanatçılardan biridir. Enstrümantal çalışmalarında, efektlerden çokça yararlanır. Bu efektlerin her biri, günlük yaşamın herhangi bir kesitinin, toplumsal bir olaya denk düşmesinde kullanılan bir araç niteliği taşımaktadır. Bu efektler kimi zaman "Çiyayên Me"de olduğu gibi, şimşeklerin çakmasından, yağmurun yağmasından sonraki dağların sessizliğini, kimi zaman "Diyarbekir"de olduğu gibi, şehirdeki tankları ve annelerin çığlıklarını yansıtır; kimi zaman ise kimyasal silahlardan kurtulmaya çalışan insanlar ile uçmakla bu tehlikeden uzaklaşan kuşların kanat çırpmaları olarak çıkar karşımıza.
Nizamettin Ariç'in enstrümantal çalışmalarının dinleyicide belirsizlik duygusu yaratmamasının bir diğer nedeni de, hepsinin bir hikâye kurgusuyla oluşturulmasıdır. Ariç, bir anlamda, enstrümantal eserlerinde, hem kullandığı enstrümanlarla hem de efektlerle, dinleyicide, somut görüntüler oluşturmaya çalışmaktadır.