3 Mart 2002 22:00

Özelleşti, perişan etti PO!

"Özelleşti Güzelleşti", "Ne dolar ne repo PO". Halka arz adı altında başvuruları 6 Martta sona erecek Petrol Ofisi'nin ikinci kez özelleştirilmesi için reklamı bu sloganlarla yapıldı. Gazetelere, bilbordlara boy boy reklamlar verildi, televizyonlarda "Neşeli Günler" filminde oynayan karakterler karşımıza çıkarıldı. Özelleştirilen Petrol Ofisi bir aile sıcaklığında yansıtıldı ekranlara. İlk özelleştirmenin üzerinden henüz bir yıl geçti. Özelleştirme "güzelliklerden" bahsedilen bu reklamlarda işsiz kalmış binlerce işçiden ve ailelerinden ise tek kelime söz edilmedi, binlerce insandan ve çocuklarından da... "Reklamı görünce özelleştirme mağduru biri olarak şok oluyorum. O günü; işsiz kaldığım günü bir daha yaşıyorum. Nefret; nefret insana fayda getirmez. Sadece üzülüyorum. Ama kızgınlığım var. Bazı insanlar hataları kabul etmez". Böyle diyor bir yıl önce Petrol Ofisi AŞ (POAŞ)'nin özelleştirilmesi sonucu işten atılan Bedri Ayyıldız. Emekçilerin kafasına kazılan "Özelleşti güzelleşti" ifadesine katılmıyor Bedri Ayyıldız. Sadece o değil eşi, 4 çocuğu ve kendisi gibi işsiz kalan nice POAŞ işçileri. Özelleştirme sonrası "morfin" niyetine 8 ay verilen para ve 11 yıllık emeğin karşılığı 6 milyar lira tazminat. 5 bin dolar borçla başlarını sokacak bir ev alabilmişler. Çünkü lojmanda kalan Ayyıldız ailesi özelleştirme ile sadece ekmeklerinde değil, evlerinden de olmuşlar. Şimdi evde "Borcu ödemek için evi mi satalım? Evi satarsak ne yapacağız" tartışması sürüyor.

Onlara yeter mi? Bedri Ayyıldız'ın eşi Hayriye Ayyıldız özelleştirmecilere öfke duyuyor. Onları aç bıraktığı için. Çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığı için: "6 milyar lira verip attılar. 6 milyar lira mıdır bir insanın hayatı. Peki orayı satın alanlara yetiyor mu 6 milyar? Özel okullarda okutmuyorlar mı çocuklarını!" Karayollarında geçici işçi olarak çalışırken sınava girmiş Bedri Ayyıldız. Başarılı da olmuş ve Petrol Ofisi'nde kadrolu şoför olarak çalışmaya başlamış. Tam 11 yıl. Arkasından POAŞ'ın özelleştirileceği söylenmiş ama işsiz kalacağını kimse söylememiş. "İşten atılanların listesini görünce şok oldum. Bir işletmenin şoföre ihtiyacı olmaz mı? Ambulans var itfaiyesi var..." Özelleştirmeden sonra itfaiye ve ambulans bölümlerin kapatıldığını ve kullanılmaz hale getirildiğini bilmiyor Bedri Ayyıldız. Kendileri yerine sendikasız, asgari ücretle günde 10 saat çalışan işçileri de. Çünkü işten atıldıktan sonra bir daha onca yıl emek verdiği Petrol Ofisi'ne uğramamış. Ama özelleştirmenin "güzel olmayan" gerçek yüzünü 8 ay sonra tanımaya başlamışlar. Özelleştirmenin mutsuzluk olduğunu, açlık, kavga ve gözyaşı olduğunu.

Sigorta yok! Petrol Ofisi'nin halka arz edilmesinin duyurulduğu holding gazetelerinde hakkında "Olsa ne olur olmasa ne olur" türü haberler çıkan SSK hastanelerinden yararlanamamanın acısını da çekiyorlar. "İki çocuğum sarılık oldu. Onların tedavisini yaptıramadım. İyileştirer mi bilmiyorum. 13 yaşındaki kızım Elif'te kemik erimesi var. 13 yaşında çocuk 35 kilo olur mu? Gözümün önünde eriyor yavrum." 20 yaşında üniversiteyi kazanmış oğlu olduğunu söylüyor Hayriye Ayyıldız; "Kazandı ama gönderemedik. Para yok. İş yok. Bakkal amcasının yanında çalışıyor. Haftalık 20 milyon liraya. Onun da durumu kötü. İşte içiyorsa sigarasını oradan alıyordur. Her gün Avcılar'dan Fatih'e 20 milyon için gidiyor." Hayriye Ayyıldız, para sorununun okullarda istenen katkı payı nedeniyle de yaşadıklarını söylüyor. "Para yok diyorum. Kızımı sıkıştırıyor öğretmen katkı payı istiyor. Büyük kızımı servise veremiyorum, her gün onu düşünüyorum 'Başına ne gelecek?" diyor. İş yok. İş aramak da parayla. Hem sadece yol parası da değil. Bedri Ayyıldız'dan her başvurduğu yerde 5 milyon lira almışlar. Form doldurtup bir daha aramamışlar. Gerekçe çok: Tahsilin yok, 40'ını aşmışsın...

Açlık içeride Özelleştirmeyle beraber aile açlıkla da tanışmış. Hayriye Ayyıldız varlıklı bir aileden geldiğini, yardım istemeye alışkın olmadığını söylüyor. "Ramazanı çorbayla geçirdik. Yazık bu çocuklara. 1 yıldır et girmedi eve. Kimseden isteyemem utancımdan. Alışmamışız. Kızım pencereye çıkıyor komşuda pişen etin kokusunu burnuna çekiyor. Bir anne olarak nasıl dayanayım buna. Eve geliyor 'Arkadaşlarım büfeden yiyecek alıyor ben alamıyorum sadece bakıyorum' diyor. Biz sadece iş istiyoruz. Başka bir şey değil." Çocuklar tarafından gözyaşıyla karşılanıyor annelerinin bu sözleri. Anneleri dirayetli olmaya çalışıyor ama gözleri doluyor konuştukça. Bedri Ayyıldız daha bir derin çekip sigarasını söze giriyor "Çocuk benden 500 bin-1 milyon para istiyor. Üzerimde olmuyor. Bazen minibüs parası bile olmuyor çocuğu okula yollayamıyoruz. Çocuk isteyince ya yok diyorsun ya da..." Hayriye Ayyıldız giriyor laf arasına "Bazen şiddete kadar varıyor. Özelleştirme yokluk, huzursuzluk, mutsuzluk demek."

Kadınlar çekiyor Hayriye Ayyıldız'ı en çok çocuklarının durumu kahrediyor. Sorunlarına çare bulamamak. "Ben bir bayan olarak evdeyim ve daha çok yaşıyorum sıkıntıları. Çocuklar istediklerini bana söylüyorlar. Eşim evden çıkıyor. Kahveye gidiyor. Ben hep evdeyim. Çocuklarımı görüyorum. Burada yüzüne karşı söylüyorum. Ondan gizli gidip duvar kağıdı, boya yaptım. Bir kadın bunları yapar mı? Ben çocuklarım için yaptım. Her sene taktir alan çocuklar bu sene başarısız" diyor Hayriye Ayyıldız. Çocukların kırtasiye masrafları bakkal ihtiyaçları hep borçla alınmış. Eve bir yardım eden Hayriye Ayyıldız'ın emekli aylığı alan annesi. "Bazen kahvede bir çay içmeye para olmuyor. Ne yapayım diye düşünüyorum. çalışmayan adam ne yapabilir ki. Ekmek getiremez eve. Eşim her gün sorar 'Ne olacak bizim halimiz. Böyle ne kadar sürer' diye. Tartışma hep oluyor evde" diyor.

Elif'in ayakkabıları Geçtiğimiz Kurban Bayramı da farklı geçmemiş. Para olmadığı için hiçbir yere gidememişler. Söz yeni kıyafete gelince Hayriye Ayyıldız yerinden fırlayarak kapı önünde duran Elif'in ayakkabılarını getiriyor. Tabanı ayrılmış dikiş tutmaz ayakkabılar... İşsizlik sigortasından da yararlanamıyorlar. Çünkü sigorta primi ödenmesi gereken zamanda da işsizdi Bedri Ayyıldız. "Özelleştirme kötü bir şey. Bir insan bile mağdur oluyorsa kötüdür. Diğer işçilere diyeceğim, birlik olsunlar. İzin vermesinler özelleştirmeye." Son mesajı bu Bedri Ayyıldız'ın.

Yaşar Ustalar POAŞ'ın, yeni ismiyle "PO"nun özelleştirilmesinin reklamları gazetelerde ve televizyonlarda 6 Marta kadar daha sürecek. Adile Naşit, Münir Özkul, Ayşen Guruda, Halit Akçatepe, Müjdat Gezen'i çıkaracaklar ekrana. Oysa "Neşeli Günler" filminde patrona insanlığı öğreten, emeğe saygı duyan onlar değil miydi? Ya Münir Özkul'un canlandırdığı Yaşar Usta, o değil miydi patronuna karşı çıktığı için işinden olan. O değil mi patronun karşısına dikilen? Bedri Ayyıldız ve işten atılan diğer işçiler bir Yaşar Usta değil mi? Ne dolardan ne de repodan anlayan ama çalışmak ve alınterinin karışılığını almak isteyen. Peki Yaşar ustaların patronların ve özelleştirmecilerin karşısına dikilip "Dokunma işçilere. Dokunma ailelerine ve çocuklarına. Bir karıncayı bile incitmeyen ben Yaşar Usta; seni öldürürüm anlıyormusun" demesini engelleyen ne?

Evrensel'i Takip Et