26 Mart 2002 22:00
Yargının amiri olmaz!
GÜNÜN YAZILARI
İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Adana'da görev yapan hakim ve savcıların Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ü Adana Havaalanı'nda yanyana dizilmiş şekilde karşılamalarını eleştirerek bu davranışın yargının bağımsızlığını zedelediğini kaydetti. Adalet Bakanı'nın "yargı"nın amiri olmadığına vurgulayan Sayman, bakanlığın adliye binalarında avukatlara ayrılan odalar için elektrik, su ve yakıt parası isteyen genelgesini de kınayarak "Para vermeyeceğiz" dedi.
İstanbul Barosu'da dün Yönetim Kurulu basın toplantısı düzenleyerek, Adana'da çalışan hakim ve savcıların Adalet Bakanı'nı karşılamaları ile bakanlığın 52-28 Sayılı son genelgesini değerlendirdi.
Yargı bağımsızlığını zedeler Baro adına açıklama yapan Yücel Sayman, Adana'da görev yapan hakim ve savcıların bir süre önce Adana'yı ziyaret eden Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk için havaalanında karşılama ve uğurlama töreni yaptıklarını hatırlatarak, bu olayın basına yansıması üzerine Adalet Cumhuriyet Başsavcısı'nın "devlet büyüğünü" karşılamada uyulan protokol gereği karşılama töreni yaptıklarını, "saygı ve devlet ciddiyetinin" bunu gerektirdiğini söylediğini anlattı. Yaşanan bu olay karşısında sarsıldıklarını, dehşete kapıldıklarını dile getiren Sayman, konuşmasına şöyle devam etti: "Yargıya hâlâ güven ve saygı duyuluyorsa, bu, Adalet Bakanı'nı bir 'devlet büyüğü' olarak nitelemeyen, onun kendi üzerinde en ufak bir baskı kurmasına izin vermemesi gereken 'yürütme'nin bir 'bakanı' olarak gören, algılayan, bağımsızlık ateşi ile boyunlarını dik tutan yargıçların, savcıların, avukatların hâlâ var olması nedeniyledir." Yargının bağımsızlığına değinen Sayman, Adalet Bakanı'nın yargının amiri olmadığını belirterek "devlet ciddiyeti", "devlet terbiyesi", "devlet büyüğü" gibi kavramların sindirici işlevine sığınarak yargının, yürütmenin baskısı altına sokulamayacağını kaydetti. Sayman, bunun yargı bağımsızlığını zedeleyen bir davranış olduğunu vurguladı.
'İstifa etsin' Sayman, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün 1 Mart 2002 tarihinde çıkardığı 52-28 sayılı genelgeye de değindi. Genelgenin barolardan adliye saraylarında bulunan ve avukatlara ayrılan odalar için yakıt, elektrik ve temizlik parası vermelerini düzenlediğini dile getiren Sayman, Avukatlık Kanunu'nun 50. maddesinin adliye saraylarında avukatlar için yer ayrılmasını düzenlediğini ifade etti. Adalet Bakanı'nın bu uygulamaya gerekçe olarak ekonomik krizi gösterdiğini aktaran Sayman, bu uygulamanın mantığının avukatı yargının unsuru olarak görmeme olduğunu kaydetti. Adalet Bakanı'nın görevinin, savcı, avukat ve yargıçın birlikte yargılama faaliyetlerini sürdürebilmeleri için bina ve gerekli altyapıyı temin etmek olduğunu söyleyen Sayman, bütçesini buna göre ayarlayamayan bakanın istifa etmesi gerektiği vurguladı. Sayman, Bakan Türk için yapılan karşılama ve uğurlama törenleri için harcanan paranın barolara tahsis edilmiş yerlerin elektrik, su, temizlik, yakacak masrafını karşılamak için harcanabileceği önerisi de getirdi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Zorunlu hizmete hekim protestosu "Hekimlere Mecburi Hizmet Yasası" adı ile bilinen 2514 Sayılı Yasa'nın erteleme süresi bugün doluyor. Sağlık Bakanlığı aksi bir teklif vermediği taktirde 1995'te askıya alınan yasa bugün Bakanlar Kurulu'nda görüşülerek yeniden uygulanmaya başlanacak. Bu duruma tepki gösteren Türk Tabibler Birliği üyesi hekimler, "zorunlu hizmet"in sorunlara çözüm olmayacağını, kamuoyunu aldatmaya yönelik olarak gündeme getirildiğini belirterek, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u istifaya çağırdılar. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Harun Balcıoğlu, Bakanlar Kurulu'nda halkın sağlığını, halka sağlık hizmeti sunanların koşullarını düşünen ve savunan bir yetkili olmadığı için yaşadıkları sorunlara muhattap bulamadıklarını söyledi. TTB Merkez Konseyi tarafından dün düzenlenen basın toplantısında "mecburi hizmet" ve "eşit işe eşit ücret" kararnamesine ilişkin TTB'nin görüşlerini açıklayan Balcıoğlu, "Çalışanlara zam, iyileştirme" haberleri ile çalışanlarla dalga geçildiğini belirterek, "TTB'nin özlük hakları için öncelikli talepleri yasa teklifi olarak belirlenmiştir. Sağlık Bakanı'nın ve hükümetin olumlu bir niyeti var ise bu yönde derhal adım atılmalıdır" diye konuştu. Sağlık Bakanlığı'nın mecburi hizmeti yeniden başlatmasının kamuoyunu aldatmaya yönelik olduğunu da ifade eden Balcıoğlu, "Yasa uygulanmaya başladığı takdirde TTB her türlü hukuksal süreci başlatarak takip edecektir" dedi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Füsun Sayek de "adil" ücret kararnamesinin çalışma iklimini örseleyen bir düzenleme olduğunu söyleyerek, sağlık çalışanlarının döner sermaye uygulaması benzeri ekstra ödemeler yerine çalışmalarının gerçek karşılığının maaşlarına ve sosyal haklarına yansınmasını beklediklerini belirtti.
Son sınıflar tedirgin Her yıl tıp fakültelerinden 4500 hekimin mezun olduğunu belirten TTB Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu da Sağlık Bakanlığı'nın "mecburi hizmet" yasası ile hekim eksikliklerinin nerelerde yaşandığına, kaç hekimi nerelerde görevlendireceğine ilişkin bir düzenlemesi olmadığına dikkat çekti. TTB Merkez Konseyi üyesi Orhan Odabaşı ise Sağlık Bakanlığı'nın, ilgili kurumlara, yasanın yürürlüğe gireceğini, bu nedenle 27 Mart 2002'den sonra mezun olan ya da uzman olanların bildirilmesini istediğini hatırlatarak, son sınıf öğrencileri ile asistanların bu belirsizlik ortamından dolayı tedirgin olduklarını söyledi. İstanbul'da Tabip Odası ve Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri hekimlere mecburi hizmet yükümlülüğünü yeniden uygulamaya koymaya çalışan Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u istifaya çağırdı. Çapa Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimler Binası önünde yapılan basın açıklamasında "Hekimlik mecburen yapılmaz", "Mecburi değil, gönüllü hizmet", "Hekimi düşünmeyen Sağlık Bakanı'nı istemiyoruz" yazılı dövizler taşındı. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurul Üyesi Dr. Turgut Adatepe, yaptığı konuşmada, mecburi hizmet yasasının büyük tepkiyle karşılandığını belirterek, 12 Eylül döneminde hekimleri mecburi olarak görevlendirip sağlık sorunlarını çözeceğini zanneden zihniyetin, 21 yıl sonra yeniden karşımızda olduğunu söyledi. Adatepe, Doğu ve Güney Doğu bölgelerinden başlamak üzere birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini işaret etti.
9 bin imza İzmir Tabib Odası da, SSK Tepecik Hastanesi'nde zorunlu hizmet ve kamudaki ücret eşitsizliğine karşı basın açıklaması düzenledi. Hekimler, sağlık çalışanları ve tıp fakültesi öğrencilerinin katıldığı eylemde konuşan İzmir Tabib Odası Başkanı Dr. Fatif Sürenkök, zorunlu hizmet uygulamasının alt yapısı olmadığını ve bu nedenle sorunları çözmediğini söyledi. Dr. Sürenkök, 9215 hekimle görüştüklerini ve yasanın acilen ertelenmesi hakkında imza topladıklarını bildirdi.
Yargı bağımsızlığını zedeler Baro adına açıklama yapan Yücel Sayman, Adana'da görev yapan hakim ve savcıların bir süre önce Adana'yı ziyaret eden Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk için havaalanında karşılama ve uğurlama töreni yaptıklarını hatırlatarak, bu olayın basına yansıması üzerine Adalet Cumhuriyet Başsavcısı'nın "devlet büyüğünü" karşılamada uyulan protokol gereği karşılama töreni yaptıklarını, "saygı ve devlet ciddiyetinin" bunu gerektirdiğini söylediğini anlattı. Yaşanan bu olay karşısında sarsıldıklarını, dehşete kapıldıklarını dile getiren Sayman, konuşmasına şöyle devam etti: "Yargıya hâlâ güven ve saygı duyuluyorsa, bu, Adalet Bakanı'nı bir 'devlet büyüğü' olarak nitelemeyen, onun kendi üzerinde en ufak bir baskı kurmasına izin vermemesi gereken 'yürütme'nin bir 'bakanı' olarak gören, algılayan, bağımsızlık ateşi ile boyunlarını dik tutan yargıçların, savcıların, avukatların hâlâ var olması nedeniyledir." Yargının bağımsızlığına değinen Sayman, Adalet Bakanı'nın yargının amiri olmadığını belirterek "devlet ciddiyeti", "devlet terbiyesi", "devlet büyüğü" gibi kavramların sindirici işlevine sığınarak yargının, yürütmenin baskısı altına sokulamayacağını kaydetti. Sayman, bunun yargı bağımsızlığını zedeleyen bir davranış olduğunu vurguladı.
'İstifa etsin' Sayman, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün 1 Mart 2002 tarihinde çıkardığı 52-28 sayılı genelgeye de değindi. Genelgenin barolardan adliye saraylarında bulunan ve avukatlara ayrılan odalar için yakıt, elektrik ve temizlik parası vermelerini düzenlediğini dile getiren Sayman, Avukatlık Kanunu'nun 50. maddesinin adliye saraylarında avukatlar için yer ayrılmasını düzenlediğini ifade etti. Adalet Bakanı'nın bu uygulamaya gerekçe olarak ekonomik krizi gösterdiğini aktaran Sayman, bu uygulamanın mantığının avukatı yargının unsuru olarak görmeme olduğunu kaydetti. Adalet Bakanı'nın görevinin, savcı, avukat ve yargıçın birlikte yargılama faaliyetlerini sürdürebilmeleri için bina ve gerekli altyapıyı temin etmek olduğunu söyleyen Sayman, bütçesini buna göre ayarlayamayan bakanın istifa etmesi gerektiği vurguladı. Sayman, Bakan Türk için yapılan karşılama ve uğurlama törenleri için harcanan paranın barolara tahsis edilmiş yerlerin elektrik, su, temizlik, yakacak masrafını karşılamak için harcanabileceği önerisi de getirdi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Zorunlu hizmete hekim protestosu "Hekimlere Mecburi Hizmet Yasası" adı ile bilinen 2514 Sayılı Yasa'nın erteleme süresi bugün doluyor. Sağlık Bakanlığı aksi bir teklif vermediği taktirde 1995'te askıya alınan yasa bugün Bakanlar Kurulu'nda görüşülerek yeniden uygulanmaya başlanacak. Bu duruma tepki gösteren Türk Tabibler Birliği üyesi hekimler, "zorunlu hizmet"in sorunlara çözüm olmayacağını, kamuoyunu aldatmaya yönelik olarak gündeme getirildiğini belirterek, Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u istifaya çağırdılar. Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyesi Harun Balcıoğlu, Bakanlar Kurulu'nda halkın sağlığını, halka sağlık hizmeti sunanların koşullarını düşünen ve savunan bir yetkili olmadığı için yaşadıkları sorunlara muhattap bulamadıklarını söyledi. TTB Merkez Konseyi tarafından dün düzenlenen basın toplantısında "mecburi hizmet" ve "eşit işe eşit ücret" kararnamesine ilişkin TTB'nin görüşlerini açıklayan Balcıoğlu, "Çalışanlara zam, iyileştirme" haberleri ile çalışanlarla dalga geçildiğini belirterek, "TTB'nin özlük hakları için öncelikli talepleri yasa teklifi olarak belirlenmiştir. Sağlık Bakanı'nın ve hükümetin olumlu bir niyeti var ise bu yönde derhal adım atılmalıdır" diye konuştu. Sağlık Bakanlığı'nın mecburi hizmeti yeniden başlatmasının kamuoyunu aldatmaya yönelik olduğunu da ifade eden Balcıoğlu, "Yasa uygulanmaya başladığı takdirde TTB her türlü hukuksal süreci başlatarak takip edecektir" dedi. TTB Merkez Konseyi Başkanı Füsun Sayek de "adil" ücret kararnamesinin çalışma iklimini örseleyen bir düzenleme olduğunu söyleyerek, sağlık çalışanlarının döner sermaye uygulaması benzeri ekstra ödemeler yerine çalışmalarının gerçek karşılığının maaşlarına ve sosyal haklarına yansınmasını beklediklerini belirtti.
Son sınıflar tedirgin Her yıl tıp fakültelerinden 4500 hekimin mezun olduğunu belirten TTB Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu da Sağlık Bakanlığı'nın "mecburi hizmet" yasası ile hekim eksikliklerinin nerelerde yaşandığına, kaç hekimi nerelerde görevlendireceğine ilişkin bir düzenlemesi olmadığına dikkat çekti. TTB Merkez Konseyi üyesi Orhan Odabaşı ise Sağlık Bakanlığı'nın, ilgili kurumlara, yasanın yürürlüğe gireceğini, bu nedenle 27 Mart 2002'den sonra mezun olan ya da uzman olanların bildirilmesini istediğini hatırlatarak, son sınıf öğrencileri ile asistanların bu belirsizlik ortamından dolayı tedirgin olduklarını söyledi. İstanbul'da Tabip Odası ve Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri hekimlere mecburi hizmet yükümlülüğünü yeniden uygulamaya koymaya çalışan Sağlık Bakanı Osman Durmuş'u istifaya çağırdı. Çapa Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimler Binası önünde yapılan basın açıklamasında "Hekimlik mecburen yapılmaz", "Mecburi değil, gönüllü hizmet", "Hekimi düşünmeyen Sağlık Bakanı'nı istemiyoruz" yazılı dövizler taşındı. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurul Üyesi Dr. Turgut Adatepe, yaptığı konuşmada, mecburi hizmet yasasının büyük tepkiyle karşılandığını belirterek, 12 Eylül döneminde hekimleri mecburi olarak görevlendirip sağlık sorunlarını çözeceğini zanneden zihniyetin, 21 yıl sonra yeniden karşımızda olduğunu söyledi. Adatepe, Doğu ve Güney Doğu bölgelerinden başlamak üzere birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini işaret etti.
9 bin imza İzmir Tabib Odası da, SSK Tepecik Hastanesi'nde zorunlu hizmet ve kamudaki ücret eşitsizliğine karşı basın açıklaması düzenledi. Hekimler, sağlık çalışanları ve tıp fakültesi öğrencilerinin katıldığı eylemde konuşan İzmir Tabib Odası Başkanı Dr. Fatif Sürenkök, zorunlu hizmet uygulamasının alt yapısı olmadığını ve bu nedenle sorunları çözmediğini söyledi. Dr. Sürenkök, 9215 hekimle görüştüklerini ve yasanın acilen ertelenmesi hakkında imza topladıklarını bildirdi.
Evrensel'i Takip Et