19 Mayıs 2002 21:00

'O sizi satmadı, ben satar mıyım'

"1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geri dönmeyi sevmem" (Nâzım Hikmet 1961) Bu dize ile tanıtılıyor 13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali'nin açılış oyunu "Nâzım'a Armağan". Genco Erkal'ın yönettiği bu oyun için Yıldız Kenter, Ayla Algan, Zeliha Berksoy, Jülide Kural, Tilbe Saran, Zeynep Tanbay, Zuhal Olcay ve Işık Yenersu bir araya gelmiş. Festival tanıtım broşüründe, oyun için", "Genco Erkal'ın Nâzım Hikmet şiirlerinden yola çıkarak oluşturduğu bir tiyatro olayı" nitelendirmesi yapılıyor. Rumeli Hisarı'nda sahnelenen oyunu izlemek için gidilen kısacık yol, sponsorların flamaları, afişleri, reklamları ile dolu; bankalar, lüks oteller, otomobil tekelleri, kredi kartı şirketleri, sigorta şirketleri...

Seçkin ve değerli! Oyun, şairin "Otobiyografi" adlı şiirinin okunmasıyla başlıyor; bir yaşam özeti bu. Seçilen diğer şiirler şairin tüm yönlerini anlatacak nitelikte; "Yaşamaya Dair", "Akın Var Güneşe Akın", "Açlık Ordusu Yürüyor", "Piraye'ye Mektuplar", "Ellerinize ve Yalana Dair", "Kaptan" vs. Gerek oyunun sunuşunda, gerekse oyunun hemen öncesindeki festival açılış töreninde havada uçuşan "görkemli", "seçkin", "değerli" gibi sözcükler yok bu şiirlerin hiçbirinde. Tümü, "toprakta karınca, denizde balık" kadar çok olanların destanları, hayat hikayeleri... Nâzım'ın işçi sınıfının, sosyalizmin şairi olduğunu bir kez daha haykırıyor o unutulmaz dizeler. Oyunun sunuşunda konuşanların hiçbiri Nâzım Hikmet'in kişiliğine, ideolojisine, umutlarına, yaşamına dair tek söz etmiyor; yıllar sonra neden "böylesi şaşalı anıldığına" dair de... Taşınmasının, bulundurulmasının bile yasaklı yıllarından bugüne sevgiyle taşınan dizeler, her zaman olduğu gibi, anlatacaklarını en güzel biçimde anlatıyor: "Amerikan üssü olmak hürriyetinle hürsün", "Güneşi zaptedeceğiz", "Yarin yanağından gayrı...", "Kalbim kurşuna diziliyor Yunanistan'da", "Açlık ordusu yürüyor, ayakları kan içinde", "Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar...", "Bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır", "Ellerinizden başka her şey yalan söylüyorsa..." Rumeli Hisarı'ndaki küçük anfitiyatroda, oyunun oynandığı sahnenin arkası boğaz. Oyun süresince gemiler geçip duruyor; sahnede "Bir vapur geçer Varna önünden, Nâzım usulcacık okşar vapuru" dizeleri yankılanırken. Başka bir geminin direkleri göründüğünde; "Amerikan zırhlıları"ndan söz ediyor Nâzım denizlerimize demir atmış olan.

Yıldızlar geçidi! Nâzım'ın geleceğe dair önemli bir imgesi olan yıldızlar bolca geçiyor dizelerde; İstanbul'un bol yıldızlı bir gecesinde sahnenin üzeri de yıldızlarla dolu. Ama, oyun tanıtımında sözü edilen "yıldızlar geçidi" kavramı hiç de örtüşmüyor Nâzım'ın imgesiyle. Nâzım'ın şiiri yaşıyor; tüm yönleriyle. Eğilip bükülemeyecek kadar açık, net ve kesin. "Açlık Ordusu" şiiri, kundaktaki bebelerin açlıktan öldüğü bugünlerde daha bir güncel. "Bu bezirgan saltanatı, bu zulüm sürsün diye" bugün de yalan söylüyor, rotatifler... Uluslararası bir tiyatro festivalinin Nâzım Hikmet'i anma adına sahneye koyduğu üç oyun da, Nâzım'ın güçlü dizelerine yaslanarak ayakta kalma çabasında. Nâzım'ın yazdığı oyunlar yerine şiirlerinden bir seçmenin sahneye taşınması kolaycılığına kaçılmış bir kez daha. Genco Erkal'ın, oyunun Nâzım'ın diğer sahnelenişlerinden farkını oyunculara bakarak koyması da ilginç! 9 ünlü kadın oyuncu ve Genco Erkal adı da bu "popülerleştirme"nin unsurları.

Keşke yaşasaydı! Yine de, Nâzım'ı "geçmişin romantik komünisti" olarak düşünmek isteyenlere yanıtı yaşayan Nâzım Hikmet; yani dizeleri veriyor, "yabancı", hatta "düşman" olduklarının arasında bile olsa... Oyunun tanıtım kokteylinde Genco Erkal gibi bir tiyatro insanının, oyunun sponsoru Akbank Genel Müdür Yardımcısı ile arasında geçen diyalog fazlasıyla dikkate değer ve düşündürücü. Bankacı zat; "Keşke Nâzım yaşasaydı da, bugünleri görseydi" diyor; Genco Erkal da "Evet, keşke.." diye yanıtlıyor hafifçe eğilerek... Nâzım Hikmet'in şiirleri sahneye taşınıyor; parasını Akbank ödüyor! "Tiyatro olayı" diye sunulan bu durum, acı veriyor olmalı Nâzım'ı yıllarca en bulunmaz zulalarda saklayanlara; üzerlerinden Nâzım şiiri çıktı diye hapis yatanlara, büyük ozanı bugüne taşıyanlara... "Ben vatan hainiyim / kasalarınız çek defterlerinizin içindekilerse vatan" diyen işçi sınıfının büyük şairini, bugün o çek defterlerinin, o banka kasalarının içindekilerle anmanın Gence Erkal'ı ne kadar mutlu ettiği bir yana; bu tutum Nâzım Hikmet'in kimliğine karşı girişilmiş bir saldırı değil midir? Bu sorunun yanıtı da, yine Nâzım'ın dizelerinde. Bir örnek yeterli; "Benerci Kendini Niçin Öldürdü" adlı ırmak şiirinde, yoldaşlarından kuşku duyan Hintli işçilere şöyle seslendi şair: "Benerci sizi satmadı, sizi ben satabilir miyim?".

Evrensel'i Takip Et