1 Ekim 2002 21:00
Meslek hastalıkları hastanesi
seçim kurbanı
GÜNÜN YAZILARI
Türkiye'de 23 ile ve nüfusun yarısına hizmet veren SSK Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi, Çalışma Bakanı Nejat Arseven'in emriyle kapatılmak isteniyor. Kitle örgütleri, işçi ve memur konfedarasyonları temsilcileri meslek hastalıkları hastanesi bünyesine SSK hizmet hastanesi yapılmasının hastaneyi kapatmak anlamına geldiğini vurguladılar.
Meslek hastalıklarını araştıran, tanı ve tedavi hizmeti veren meslek hastalıkları hastanesi Türkiye'de sadece İstanbul ve Ankara'da bulunuyor. Bünyesine hizmet hastanesi açılarak yok edilmesi planlanan SSK Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi Çalışma Bakanı Nejat Arseven'in seçim bölgesi Keçiören'de bulunuyor. Türk-İş, DİSK, Hak-İş, KESK, TTB, ATO ve TMMOB temsilcileri seçimlere yönelik popülist yaklaşımlar nedeniyle çalışanların sağlığına yönelik telafisi mümkün olmayan olumsuzluklar yaratıldığını belirttiler.
Kitle örgütleri ve konfederasyon temsilcileri dün SSK Keçiören Meslek Hastalıkları Hastanesi önünde bir araya geldiler. Öncelikle hastane başhekimi ile görüşen temsilciler, hastanenin SSK hizmet hastanesi ile birleştirilmesinin hastaneyi kapatmak anlamına geleceğini vurguladılar. Başhekim Oktay Ferit'e SSK hizmet hastanesi devreye girdikten kısa bir süre sonra meslek hastalıkları hastanesinin etkin çalışma olanağının ortadan kalkacağını söyleyen temsilciler, İstanbul Kartal'da böyle bir düzenlemenin daha önce yaşandığını hatırlattılar. Kartal'daki meslek hastalıkları hastanesinin de SSK hizmet hastanesinin açılmasıyla yok olduğunu belirten temsilcilere Başhekim Ferit, meslek hastalıkları hastanesinin korunacağını savundu.
Başhekim ile görüşmelerinin ardından hastane önünde basın açıklaması yapan temsilciler, meslek hastalıkları hastanesinin kapatılmasına izin vermeyeceklerini ifade ettiler. Ortak açıklamayı okuyan ATO Yönetim Kurulu üyesi Altan Ayaz, Türkiye'de yılda 40 bin meslek hastalığı beklendiğini ancak saptanabilen olgu sayısının binin altında olduğunu belirterek, bunun hizmetin yaygın olmayışının bir göstergesi olduğunu söyledi.
Ayaz, Türkiye'de Zonguldak'takinin kapatılmasının ardından sadece iki meslek hastalıkları hastanesinin kaldığını dile getirerek, "Tüm işliklere girilip çalışanların maruz kaldığı riskler saptanıp gerekli tedbir alınmadan yalnızca tanı ve tedavi yöntemlerine yoğunlaşmak sorunu çözmeyecektir. Ancak bugün yaşadığımız gerçek bu alanın tamamen terk edilmesi, insan sağlığının bir kez daha hiçe sayılmasıdır" diye konuştu.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Devlet korucu teröründen sorumlu Ali Rıza Kılınç Bismil yolundayız... Sendikalar, meslek odaları ve İHD temsilcilerinden oluşan heyet, Bismil'de gerçekleşen korucu terörünün ardından olay yerinde incelemelerde bulunacak. Bereketli kara toprak, kavisli tepeleri birbiri içine alarak yolun her iki tarafında da uçsuz bucaksız serilmiş. Hasat sonrası pulluk bekleyen buğday tarlalarını saymazsak, çoğu pamuk tarlası. Tarlaların kıyılarında üstü naylonla örtülü çadırlar dizili. Güneş altında çalışan ırgatlar beliriyor sonra. Bismil merkeze kadar süren bu görüntüler yerini hasat sonrası yakılan tarlaların siyahi görüntüsüne ve arada bir rastgelen karpuz tarlalarına bırakıyor. Bu topraklar tarih boyunca kimi zaman istilalara kimi zaman kuşatmalara maruz kaldı. Binlerce kent yok oldu. Milyonlarca insan öldü. Ve bu topraklar üzerinde hâlâ yaşam ve ölümün kavgası sürüyor. Amerikalı savaş gazisi Charles Sheenhan Miles zihninden silinmeyen Körfez Savaşı anılarından birini anlatıyor, "27 Şubat 1991 sabahıydı. O sabahı hiçbir zaman unutmayacağım. Sabaha karşı iki kamyon bizim yönümüze geldiğinde ben, Fırat Nehri yakınlarına mevzilenmiş Bir ABD tank şoförüydüm. Ateş açtık. Kamyonlardan biri yakıt taşıyordu ve yanıcı yükünü diğerine sıçrattı. Yanan adamlar ortalıkta koşuşturmaya başladı. Karşılaştıkları şey bizim ateşimizdi". Gülistan Tekin anlatmaya koyuluyordu sonra, "Gördüğüm tek şey bir korucunun yaklaşık birkaç metre kala önünde duran Mazlum Tekin ve Agit Tekin kardeşlerin üzerinde durarak ateş etmeye başlamasıydı. Mazlum'un gözlerini ve o anda karnının içindeki bağırsakların nasıl dışarıya aktığını gördüm."
Koruculuk kaldırılsın Bismil'e geliyoruz. İlk Durak Bismil Kaymakamlığı oluyor. Kaymakamlık olay yerine gidilmemesi yönünde uyarıyor. Heyet yine de kum, çakıl ve toz içinde kilometrelerce uzaklıkta olan Uğrak köyünün yoluna koyuluyor. Kamışlı'da jandarma tarafından aranıyoruz. Kayıt işlemleri için iki saat bekliyoruz. Aramalar sonrası birkaç tepeyi aşıyor ve vahşetin yaşandığı köye varıyoruz. Köyün girişinde bir çeşme var bir de harabeye dönmüş terk edilen evler. Olay yeri... Brandadan yapılan barınak ve çadır önünde yorgan, yatak, battaniye vs... Küle dönmüş bir araba... LPG tüpünde kurşun izleri. Evin temelleri atılmış, yeni satın alınmış kürekler kazmalar öylece atılan temelin üstünde duruyor. Hemen yan tarafında üst üste dizilmiş briketler, birkaç torba çimento. Yaşamını yiteren Tekin ailesinden kimseler yok. Sadece akrabaları Tandoğan ailesi var. Heyet aileye başsağlığında bulunuyor. Olay yerinde incelemelerde bulunuluyor. Korucubaşlarının çapraz ateşe tuttuğu yerler gösteriliyor. Koruculuğun suç örgütüne dönüşmesine ilişkin konuşmalar yapılıyor. Tandoğan ailesinden Süleyman, burada kalıcı olmak istediklerini söylüyor. Koruculuğun kaldırılmasıni istiyor ve herkesi bu konuda üzerine düşeni yapmaya çağırıyor. Daha sonra heyet köyden ayrılıyor. Köyün çıkışında bir arama daha. Ve hayat veren bereketli topraklar yine ıpıssız...
Heyet raporunu açıkladı: Koruculuk derhal kaldırılmalı Bismil'de yaşanan korucu terörünü incelemek üzere bölgeye giden İHD Bölge Temsilcisi Hanefi Işık, İHD GYK Üyesi Metin Kılavuz, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, Göç-Der Diyarbakır Şube Başkanı Serdar Talay, TİHV Diyarbakır temsilciliğinden Muhsin Bilal, MMO Diyarbakır Şube Sekreteri Nejdet Atalay ve Belediye-İş Diyarbakır Şube Başkanı Vezir Perişan'dan oluşan Uğrak Köyü İnceleme Heyeti'nin raporunda şu tespitler yer aldı: Heyetimiz söz konusu olayın öncelikle göç eden aileler üzerinde infial yarattığını ve köye dönüş önünde ayrı ve farklı bir engelleme olarak algılandığını tespit etmiştir.
Heyetimiz köy korucularının yaşadıkları bölgede jandarmanın yürütmesi gereken görevleri yürüttükleri izlenimi edinmiştir.
Geri dönüş yapan köylülerin kayma-kam ve yüzbaşıyı uyarmalarına rağmen konunun üzerinde ciddiyetle durulmadığı ve köylülerin yüzbaşı tarafından korucuların insafına terk edildiği tespit edilmiştir.
Kamışlı Karakolu'nda görevli astsubayın olay yaşanmadan önce öğlen saatlerinde korucuların havaya ateş ettiğini bildiği ve bu konuyu soruşturmadığı, hatta köylülerden köyü terk etmelerini istemesine rağmen astsubay hakkında herhangi bir adli soruşturma başlatılmadığı tespit edilmiştir.
Yetkililerin aktarımları ve olayların soruşturma seyri dikkate alındığında söz konusu olayın önce kan davası gibi gösterilmeye çalışıldığı ardından da basit bir arazi anlaşmazlığı olarak yansıtılmaya çalışıldığı görülmüş, cinayeti işleyenlerin devletin silahlı gücüne bağlı bir birimin personelleri olduğu ve devlet silahıyla cinayet işledikleri üzerinde durulmadığı tespit edilmiştir.
Köylerine dönmek isteyen vatandaşların güvenlik koşulları yaratılmalı. Bu insanların tekrar üretime katılması gereği de gözetilerek zararlarının tazmini ve kendilerine maddi yardım sunulması ve dönüş önündeki engellerin kaldırılması sağlanmalı.
Kurulduğundan beri sürekli tartışma yaratan ve suç örgütü niteliğine bürünen köy koruculuğu derhal kaldırılmalıdır. Kaldırılması yönünde yasal değişiklik beklenmeden silahsızlandırılmalıdır.
Sayıları 70 bini aşan köy korucularının istihdamı konusunda çalışmalar yürütülmeli. Asıl meslekleri olan çiftçiliğe dönmeleri için gerekli olanaklar yaratılmalı.
Görgü tanıkları tarafından olayın azmettiricisi olarak gösterilen korucubaşı Emin Güçlü'nün silahına el konularak hakkında adli soruşturma başlatılmalı.
Olayda ihmali bulunan Bismil ilçe jandarma komutanı, yüzbaşı ve Kamışlı Karakol komutanı astsubay hakkında görevi ihmalden dolayı soruşturma başlatılmalı ve ivedilikle açığa alınmalı.
src=/resim/b1.gif width=5>



Devlet korucu teröründen sorumlu Ali Rıza Kılınç Bismil yolundayız... Sendikalar, meslek odaları ve İHD temsilcilerinden oluşan heyet, Bismil'de gerçekleşen korucu terörünün ardından olay yerinde incelemelerde bulunacak. Bereketli kara toprak, kavisli tepeleri birbiri içine alarak yolun her iki tarafında da uçsuz bucaksız serilmiş. Hasat sonrası pulluk bekleyen buğday tarlalarını saymazsak, çoğu pamuk tarlası. Tarlaların kıyılarında üstü naylonla örtülü çadırlar dizili. Güneş altında çalışan ırgatlar beliriyor sonra. Bismil merkeze kadar süren bu görüntüler yerini hasat sonrası yakılan tarlaların siyahi görüntüsüne ve arada bir rastgelen karpuz tarlalarına bırakıyor. Bu topraklar tarih boyunca kimi zaman istilalara kimi zaman kuşatmalara maruz kaldı. Binlerce kent yok oldu. Milyonlarca insan öldü. Ve bu topraklar üzerinde hâlâ yaşam ve ölümün kavgası sürüyor. Amerikalı savaş gazisi Charles Sheenhan Miles zihninden silinmeyen Körfez Savaşı anılarından birini anlatıyor, "27 Şubat 1991 sabahıydı. O sabahı hiçbir zaman unutmayacağım. Sabaha karşı iki kamyon bizim yönümüze geldiğinde ben, Fırat Nehri yakınlarına mevzilenmiş Bir ABD tank şoförüydüm. Ateş açtık. Kamyonlardan biri yakıt taşıyordu ve yanıcı yükünü diğerine sıçrattı. Yanan adamlar ortalıkta koşuşturmaya başladı. Karşılaştıkları şey bizim ateşimizdi". Gülistan Tekin anlatmaya koyuluyordu sonra, "Gördüğüm tek şey bir korucunun yaklaşık birkaç metre kala önünde duran Mazlum Tekin ve Agit Tekin kardeşlerin üzerinde durarak ateş etmeye başlamasıydı. Mazlum'un gözlerini ve o anda karnının içindeki bağırsakların nasıl dışarıya aktığını gördüm."
Koruculuk kaldırılsın Bismil'e geliyoruz. İlk Durak Bismil Kaymakamlığı oluyor. Kaymakamlık olay yerine gidilmemesi yönünde uyarıyor. Heyet yine de kum, çakıl ve toz içinde kilometrelerce uzaklıkta olan Uğrak köyünün yoluna koyuluyor. Kamışlı'da jandarma tarafından aranıyoruz. Kayıt işlemleri için iki saat bekliyoruz. Aramalar sonrası birkaç tepeyi aşıyor ve vahşetin yaşandığı köye varıyoruz. Köyün girişinde bir çeşme var bir de harabeye dönmüş terk edilen evler. Olay yeri... Brandadan yapılan barınak ve çadır önünde yorgan, yatak, battaniye vs... Küle dönmüş bir araba... LPG tüpünde kurşun izleri. Evin temelleri atılmış, yeni satın alınmış kürekler kazmalar öylece atılan temelin üstünde duruyor. Hemen yan tarafında üst üste dizilmiş briketler, birkaç torba çimento. Yaşamını yiteren Tekin ailesinden kimseler yok. Sadece akrabaları Tandoğan ailesi var. Heyet aileye başsağlığında bulunuyor. Olay yerinde incelemelerde bulunuluyor. Korucubaşlarının çapraz ateşe tuttuğu yerler gösteriliyor. Koruculuğun suç örgütüne dönüşmesine ilişkin konuşmalar yapılıyor. Tandoğan ailesinden Süleyman, burada kalıcı olmak istediklerini söylüyor. Koruculuğun kaldırılmasıni istiyor ve herkesi bu konuda üzerine düşeni yapmaya çağırıyor. Daha sonra heyet köyden ayrılıyor. Köyün çıkışında bir arama daha. Ve hayat veren bereketli topraklar yine ıpıssız...
Heyet raporunu açıkladı: Koruculuk derhal kaldırılmalı Bismil'de yaşanan korucu terörünü incelemek üzere bölgeye giden İHD Bölge Temsilcisi Hanefi Işık, İHD GYK Üyesi Metin Kılavuz, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, Göç-Der Diyarbakır Şube Başkanı Serdar Talay, TİHV Diyarbakır temsilciliğinden Muhsin Bilal, MMO Diyarbakır Şube Sekreteri Nejdet Atalay ve Belediye-İş Diyarbakır Şube Başkanı Vezir Perişan'dan oluşan Uğrak Köyü İnceleme Heyeti'nin raporunda şu tespitler yer aldı:
Evrensel'i Takip Et