18 Kasım 2002 23:00
Masum bir türkü hazin bir öyküydü
GÜNÜN YAZILARI
Ahmet Kaya, Malatya'da beş çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak 1957 yılında dünyaya geldi. Dokuz yaşında 24 Temmuz İşçi Bayramı'nda ilk defa sahneye çıkar. Babasının ona getirdiği saz her şeyin başlangıcıdır.
Ruhi Su'nun plaklarını satın alır. Mensucat fabrikasından emekli olan babası, daha iyi bir yaşam için İstanbul'a göç eder. İstanbul/Kocamustafapaşa'ya yerleşirler.
Ahmet Kaya, Ruhi Su ve Zülfü Livaneli'den müzikal anlamda etkilenir ama kendi sesini arar. Bütün boş zamanlarda bağlama çalıp şarkılar söyler. İlk bestelerini bugünlerde yapar. Boğaziçi Üniversitesi'nde bir panelde Ruhi Su'yla karşılaşır. Seksenli yılların başı talihsizliklerle geçer. Evliliği biter. Bu dönem bestelerinin olgunlaştığı dönemleridir.
Sadece müzikle kendini ifade eden Ahmet Kaya, 1985 yılına geldiğinde kararını verir. "Zamanıdır" deyip, koltuğunun altına şarkılarını alıp, Unkapanı'nın yolunu tutar. Dinleyenlerin hiçbir kategoriye koyamadığı bu müziğe kimse yüz vermez. Sonraki günlerde arkadaş yardımları ve kendi olanakları ile ilk albümünü yapar. Ama hemen toplatılır. Yapılan itiraz sonuç verir ve "Ağlama Bebeğim" Danıştay kararıyla serbest kalır.
Kısa bir süre sonra ikinci albümü "Acılara Tutunmak"tır. Üçüncü albümünde o sıralar tutuklu olan ve idamla yargılanan Nevzat Çelik'in "Şafak Türküsü" şiirini besteler, aynı zamanda albümün de adıdır "Şafak Türküsü". Ülkenin gündemindeki idam cezaları ve hapishanelerde bulunan binlerce insanın ve onların ailelerinin içinde bulunduğu durumu müziğe yansıtır.
"An Gelir" isimli dördüncü albümünde Atilla İlhan, Hasan Hüseyin ve Ülkü Tamer'in şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya, yeni arayışlar içine girmiş, besteciliği ile ilgili kendisini epeyce geliştirmiştir. Beşinci albümünde ünlü şairlerin yanı sıra Yusuf Hayaloğlu'yla bir araya gelir. "Yorgun Demokrat", gerek dönemi gerekse içeriği bakımından yine Türkiye'nin toplumsal gidişatına denk düşmüştür.
1990'lı yıllar Konserde kendisine bağlamasıyla eşlik eden Ahmet Koç'la altıncı albümü olan "Sevgi Duvarı"nın hazırlıklarına başlar. Can Yücel'in aynı isimli şiirini bestelemiş olan Ahmet Kaya, bu albümü "vazgeçilmezlerim" dediği Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'siz hazırlar ve bu arada "Resitaller" adını verdiği albümde canlı konser kayıtlarını toplar. "İyimser Bir Gül" adını taşıyan yedinci albümünü hazırlarken, Türkiye doksanlı yıllara adımını atmış, Ahmet Kaya gündemi ile ülke gündemi yine örtüşmüştür. Yeniden Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'le çalışmaya başlar. Albümün adı "Başkaldırıyorum"dur. Olgunluk çağında ülkesinin içinde bulunduğu olumsuzluklara, mevcut gidişata ve sistemin hoşnut olmadığı her yanına şarkılarla müdahale etmeye çalışan bir "muhalif"tir artık... Başı, zaman zaman derde girer, birçok yerde konser verememenin yanı sıra albümleri "sakıncalı" bulunup kısmen de olsa toplatılır. Bu sürecin şarkılarına yansıması kaçınılmazdır. Yeni albümün adı "Başım Belada"dır o yüzden. Bu arada ağırlıkla türkülerin yer aldığı "Resitaller 2" adlı albümü yayınlanır. Onuncu albümü "Dokunma Yanarsın" ile birlikte daha çok satmaya başlar. 1993'te on birinci albümü 'Tedirgin'i çıkarır. Ertesi yıl çıkardığı "Şarkılarım Dağlara"da hemen hemen tüm şarkı sözlerinin altına da imzasını atar. 1995 yılında on üçüncü albümü "Beni Bul"u çıkartır. Sesinin rengini ve olgunluğunu günün teknik imkânlarıyla yeniden deneyerek, ağırlıkla eski şarkıların yeniden düzenlendiği 1996 tarihli "Yıldızlar ve Yakamoz" bu arada ortaya çıkar. Bunu, 1998 yılında Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'den oluşan kadroyla hazırladığı "Dosta Düşmana Karşı" izler.
Protest müzik Profesyonel süreci boyunca onun müziğinde çeşitli isimler bulunmuşsa da Ahmet Kaya, kendisini hep toplumcu-gerçekçi sanat kategorisinde görmüştür. Dünyada "protest müzik" olarak tanımlanan bu türün ülkemizdeki önemli temsilcilerinden olan Ahmet Kaya'nın en belirgin ve ayırt edici tarafı, müziğindeki geleneksel motiflerin ve ulusal kültür değerlerinden yola çıkmasıdır. Türkiye'nin siyasal ve toplumsal gidişatına paralel bir müzik seyri izlemiştir. Kaya hakkında açılan davalardan biri Kaya'nın 3 yıl 9 ay hapis cezası almasıyla sonuçlandı. Diğer iki davada ise, duruşmalara katılmadığı ve ifade vermediği için Kaya hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. 1980'lerde Nevzat Çelik'in "Saçlarına yıldız düşmüş, koparma anne" diyen şiirini türküleştirerek patlama yaptı Ahmet Kaya. Kariyerinde "Ağladıkça" isimli türkünün büyük bir yeri oldu. Aram Dinkjian'ın bestelediği bu türkü, sanatçıya çok sayıda dinleyici kazandırdı. Kaya, son olarak Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül töreninde yaptığı konuşmada "Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayınlayacak bir televizyon kanalı arıyorum" deyince, İkitelli medyasının hışmına uğradı ve süregelen baskılar yüzünden Fransa'ya yerleşmek zorunda kaldı. Özlemini koynunda taşıyarak 16 Kasım 2000 günü sabah saat altıda toprağından uzakta kalp krizi geçirip öldü. Ahmet Kaya gerek yaşamıyla ve eylemleriyle ve gerekse de müziğiyle Türkiye'nin yakın tarihine önemli bir not düştü. "Masum bir türkü hazin bir öyküydü" koca bir hayattan onun payına düşen... Şimdilerde son albümüyle tekrar merhaba diyor bize...
1990'lı yıllar Konserde kendisine bağlamasıyla eşlik eden Ahmet Koç'la altıncı albümü olan "Sevgi Duvarı"nın hazırlıklarına başlar. Can Yücel'in aynı isimli şiirini bestelemiş olan Ahmet Kaya, bu albümü "vazgeçilmezlerim" dediği Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'siz hazırlar ve bu arada "Resitaller" adını verdiği albümde canlı konser kayıtlarını toplar. "İyimser Bir Gül" adını taşıyan yedinci albümünü hazırlarken, Türkiye doksanlı yıllara adımını atmış, Ahmet Kaya gündemi ile ülke gündemi yine örtüşmüştür. Yeniden Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'le çalışmaya başlar. Albümün adı "Başkaldırıyorum"dur. Olgunluk çağında ülkesinin içinde bulunduğu olumsuzluklara, mevcut gidişata ve sistemin hoşnut olmadığı her yanına şarkılarla müdahale etmeye çalışan bir "muhalif"tir artık... Başı, zaman zaman derde girer, birçok yerde konser verememenin yanı sıra albümleri "sakıncalı" bulunup kısmen de olsa toplatılır. Bu sürecin şarkılarına yansıması kaçınılmazdır. Yeni albümün adı "Başım Belada"dır o yüzden. Bu arada ağırlıkla türkülerin yer aldığı "Resitaller 2" adlı albümü yayınlanır. Onuncu albümü "Dokunma Yanarsın" ile birlikte daha çok satmaya başlar. 1993'te on birinci albümü 'Tedirgin'i çıkarır. Ertesi yıl çıkardığı "Şarkılarım Dağlara"da hemen hemen tüm şarkı sözlerinin altına da imzasını atar. 1995 yılında on üçüncü albümü "Beni Bul"u çıkartır. Sesinin rengini ve olgunluğunu günün teknik imkânlarıyla yeniden deneyerek, ağırlıkla eski şarkıların yeniden düzenlendiği 1996 tarihli "Yıldızlar ve Yakamoz" bu arada ortaya çıkar. Bunu, 1998 yılında Yusuf Hayaloğlu ve Osman İşmen'den oluşan kadroyla hazırladığı "Dosta Düşmana Karşı" izler.
Protest müzik Profesyonel süreci boyunca onun müziğinde çeşitli isimler bulunmuşsa da Ahmet Kaya, kendisini hep toplumcu-gerçekçi sanat kategorisinde görmüştür. Dünyada "protest müzik" olarak tanımlanan bu türün ülkemizdeki önemli temsilcilerinden olan Ahmet Kaya'nın en belirgin ve ayırt edici tarafı, müziğindeki geleneksel motiflerin ve ulusal kültür değerlerinden yola çıkmasıdır. Türkiye'nin siyasal ve toplumsal gidişatına paralel bir müzik seyri izlemiştir. Kaya hakkında açılan davalardan biri Kaya'nın 3 yıl 9 ay hapis cezası almasıyla sonuçlandı. Diğer iki davada ise, duruşmalara katılmadığı ve ifade vermediği için Kaya hakkında gıyabi tutuklama kararı verildi. 1980'lerde Nevzat Çelik'in "Saçlarına yıldız düşmüş, koparma anne" diyen şiirini türküleştirerek patlama yaptı Ahmet Kaya. Kariyerinde "Ağladıkça" isimli türkünün büyük bir yeri oldu. Aram Dinkjian'ın bestelediği bu türkü, sanatçıya çok sayıda dinleyici kazandırdı. Kaya, son olarak Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül töreninde yaptığı konuşmada "Kürtçe bir klip çekmek istiyorum ve bunu yayınlayacak bir televizyon kanalı arıyorum" deyince, İkitelli medyasının hışmına uğradı ve süregelen baskılar yüzünden Fransa'ya yerleşmek zorunda kaldı. Özlemini koynunda taşıyarak 16 Kasım 2000 günü sabah saat altıda toprağından uzakta kalp krizi geçirip öldü. Ahmet Kaya gerek yaşamıyla ve eylemleriyle ve gerekse de müziğiyle Türkiye'nin yakın tarihine önemli bir not düştü. "Masum bir türkü hazin bir öyküydü" koca bir hayattan onun payına düşen... Şimdilerde son albümüyle tekrar merhaba diyor bize...
Evrensel'i Takip Et