22 Aralık 2002 22:00

Görünmez bir el yok

20 yıldan uzun süredir, ekonomistler, sözde "rasyonel beklenti" modelleriyle büyülendiler. Bu modele göre, bütün katılımcılar eşit bilgilenmeyle karşı karşıyaydı ve mükemmel rasyonellikte davranıyordu, piyasalar mükemmel derecede verimli, işsizliğin asla olmadığı ve kredilerin hiçbir zaman sınırlanmadığı yerlerdi.

Paylaş
Son Nobel Ekonomi Ödülü'nü alanları kutlamak gerek: Princeton Üniversitesi'nden Daniel Kahneman, Virginia'daki George Mason Üniversitesi'nden Vernon Smith. Birçok Nobel Ödülü gibi, bu ödüller de yalnız Kahneman ve Smith'in çalışmalarına değil, gelişmesine yardımcı oldukları okullara da verildi. Bir psikolog olan Kahneman, bireylerin sistemli olarak, Ortodoks ekonomistlerin sandıklarından daha az rasyonel davrandıklarını gösterdi. Araştırması, yalnızca bireylerin kimi zaman standart ekonomi teorilerinin öngördüğünden farklı davrandıklarını değil, bunu düzenli, sistemli ve Ortodoks ekonomistlerin kullandıklarına alternatif hipotezler tarafından da anlaşılıp yorumlanabilecek biçimde yaptıklarını da ortaya koyuyor.

İrrasyonelliği sömürmek Bu, çoğu piyasa katılımcısına, aslında sıradan gözlemcilere de, büyük haber gibi görünmüyor. Süprüntüden başka bir şey olmayacağını bildikleri hisse senetlerini satan Wall Street simsarları, Kahneman ve Smith'in açığa çıkardıkları irrasyonelliği sömürmüşler. Hatta, balon ekonomisine yol açan manyaklığın çoğu, yatırımcı psikolojisinin sömürülmesi üstüne kurulu. Aslında, ekonomi işi bu irrasyonelliğin yabancısı da değil. John Maynard Keynes, çok önce borsayı, piyasanın temellerini açığa çıkarmaya çalışan rasyonel bireyler üzerine kurulu olmayan, daha çok kazananın jürinin ne diyeceğini en iyi tahmin eden olduğu bir güzellik yarışmasına benzeyen bir şey olarak tarif etmişti. Bu yılki Nobel Ödülü, geçen yılki (benim de üç ödül sahibinden biri olduğum) gibi, basitleştirilmiş piyasa ekonomisinin eleştirisine bir övgü oldu. Geçen yılki ödül sahipleri, farklı piyasa katılımcılarının farklı (ve mükemmel olmayan) bilgilere sahip olduğunu ve bilgilenmedeki bu asimetrinin ekonominin işleyişi üzerinde derin etkilerde bulunduğunu vurgulamışlardı. Özellikle, geçen yıl ödül alanlar, piyasanın genel olarak verimli olmadığını ve devlete önemli bir rol düştüğünü ifade ettiler. Adam Smith'in görünmez eli, yani bağımsız piyasaların görünmeyen güçler tarafından yönlendirildiklerinde verimliliğe ulaştıkları fikri, görünmez oldu. En azından kısmen, çünkü burada yok. Her gün piyasa içinde çalışanlar (ve bilgilenmedeki asimetrinin üstesinden gelerek ve üstünlüğünü kullanarak bir servet kazananlar) için, bu da yeni değil. 20 yıldan uzun süredir, ekonomistler, sözde "rasyonel beklenti" modelleriyle büyülendiler. Bu modele göre, bütün katılımcılar (mükemmel değilse de) eşit bilgilenmeyle karşı karşıyaydı ve mükemmel rasyonellikte davranıyordu, piyasalar mükemmel derecede verimli, işsizliğin asla olmadığı (açgözlü sendikalar ya da hükümetlerin asgari ücretlerinin buna yol açması dışında) ve kredilerin hiçbir zaman sınırlanmadığı yerlerdi. Böyle modellerin baskın çıkması, kanıtlar tersini gösterse de, özellikle Amerikan üniversitelerindeki varlığı, bilim üzerinde ideolojinin zaferine tanıklık ediyor. Ne yazık ki, bu üniversitelerin öğrencileri, şimdi birçok ülkede siyaseti belirler pozisyonlara geldiler ve piyasa fundamentalizmi diye tanımlanacak bu fikirler üzerine kurulu programları uygulamaya çalışıyorlar. Açıkça söyleyecek olursam: Rasyonel beklenti modelleri ekonomiye önemli bir katkı yaptı; taraftarlarının ekonomik düşünüş üzerinde uyguladıkları baskı, birçok hipotezin altında yatan zayıflığı açığa çıkardı. İyi bilim, sınırlarını bilir, rasyonel beklenti peygamberleri pek alçakgönüllülük göstermediler. Vernon Smitn, deneysel ekonomiyi, yani birçok ekonomik önermenin laboratuvar koşullarında denenebileceği fikrini, geliştirenlerin lideridir. Ekonominin bu kadar zor bir alan olmasının ve ekonomistler arasında bu kadar çok anlaşmazlık olmasının nedeni, ekonomistlerin denetlenebilen deneyler yapamamalarıdır. Doğa, doğal deneyleri kendisi ortaya atar, ancak çoğu durumda, o kadar çok şey o kadar hızlı değişir ki, neyin neye yol açtığını çözmek çok zor olur. İlkesel olarak, bir laboratuvarda, denetlenebilen deneyler yapabiliriz ve böylece de daha güvenilir sonuçlara ulaşabiliriz. Deneysel ekonomiyi eleştirenler, öznelerin deney ortamına deneyin dışında belirlenmiş düşünce tarzlarını sokmalarından ve bu yüzden de deneylerin fiziksel bilimlerde olduğu kadar temiz ve sonuçların o kadar kesin olmamasından kaygı duyuyorlar. Yine de, ekonomik deneyler birçok önemli sorunu daha iyi kavramamızı sağlıyor, örneğin müzayede tasarımının geliştirilmesi gibi. Daha da önemlisi, Kahneman'ın çalışmasının odak noktası olan piyasa katılımcılarının irrasyonelliği, laboratuvarda defalarca doğrulandı. Deneysel ekonominin daha eğlenceli sonuçları arasında, egoizm ve bencillikle ilgili olanlar. Deneysel öznelerin, ekonomistlerin varsaydığı kadar bencil olmadıkları (en azından deneylerde) ortaya çıktı, bir grup dışında -ekonomistlerin kendileri. Bu, bir disiplin olarak ekonominin doğası daha bencil olan bireyleri kendine çektiğinden mi, yoksa kişileri biçimlendiren, daha bencil yapan ekonomi mi? Yanıt, neredeyse kesinlikle, ikisinin de biraz doğru olduğudur. Herhalde, gelecekteki deneysel araştırmalar bu iki hipotezin göreli önemini çözmeye yardımcı olacaktır. Nober Ödülü, insanlar ve ekonomi üzerine çalışmanın bizim istediğimiz kadar değil, gerçekte olduğu kadar önemli olduğunu belirtiyor. Yalnız daha iyi gerçek insan davranışlarını anlayarak, ekonomimizi de daha iyi işletecek politikaları tasarlamayı umabiliriz.

www.project-syndicate.org


Rant ekonomisi ülkeyi teslim aldı Prof. Dr. Sinan Sönmez, 1980'li yıllardan beri uygulanan neoliberal politikaların kamu maliyesine "finansal serbestleşme" olarak yansımasıyla birlikte üretmeden rant elde edenlerin hızla arttığını belirtti. Sönmez, bu sayede gerçek bankacılık işlemleri yapmadan para kazanan fason bankaların oluştuğunu dile getirdi. Özgür Üniversite tarafından düzenlenen "Türkiye Ekonomisi Konferansları"nın ilkinin konuğu Atılım Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sinan Sönmez oldu. Sönmez, "Neoliberal politikaların kamu maliyesi üzerindeki etkisi" başlıklı sunumunda, devletin yüksek faizli iç ve dış borçlanmasını öğütleyen ve uygulatan politikalar nedeniyle rant ekonomisinin boyutlarının kontrol edilemez hale geldiğini belirtti. Sönmez, sermaye piyasasının gelişmesi ve serbestleşmesi adı altında Dünya Bankası'nın "yapısal uyum kredileriyle" dayatılan politikaların devletin borçlanarak piyasaların geliştirilmesi anlamına geldiğini ifade etti. Devletin bilinçli olarak piyasaya devlet tahvilleri ve senetlerle borçlandığını bunun da Dünya Bankası kredilerinin sonucu olduğunu vurgulayan Sönmez, kamu maliyesinin de bu süreçteki işlevinin işin maliyetini üstlenmek ve bedelini ödemek olduğunu söyledi. Sönmez, bedeli bütçeyle birlikte emeğiyle geçinen halkın ödediğine dikkat çekerek, yıllarca uygulanan yüksek faizle borçlanma politikasının krizlerin tohumlarını eken model olduğunu kaydetti.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Dünya ekonomisi dönmüyor

SONRAKİ HABER

Bayındırbank'a kara para davası

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa