9 Şubat 2003 22:00
Seviye sınavı ne işe yarar?
GÜNÜN YAZILARI
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, ilköğretimin 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıfları üzerinde yapılan Seviye Tespit Sınavı (STS), amacına hizmet etmiyor.
Eğitimciler, merkezi olarak yapılan sınavların, bölgeler arasındaki seviye farklarını ortaya çıkarmaktan uzak olduğunu, sınavların, ilk önce bölgelerde daha sonra merkezi olarak yapılması gerektiğini düşünüyorlar. STS'lerin de, bu ihtiyaçtan ortaya çıktığını söylüyorlar. Ayrıca, yapılan sınavların, bir öğretim yılının baz alınarak yapılması gerektiğini ifade eden eğitimciler, "Sezon ortasında yapılan sınavların, hiçbir değeri olmaz" diyorlar.
Eğitim-Sen İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı M. Ekber Işık, yapılan sınavlarda, başarının-başarısızlığın yanında başka bir noktaya daha dikkat çekerek, "Bu sınavlar aynı zamanda rant kaynağıdır" diyor.
Paralar nerede? Her yıl yapılan sınavlardan sonra Milli Eğitim Bakanlığı, onlarca rapor hazırlıyor. Ancak, çıkan sonuçlar üzerine hiçbir önlem alınmıyor ve bu durum birçok kaygıyı beraberinde getiriyor. Her yıl bu sınavları yapan Milli Eğitim il müdürlüklerinin hesabına, trilyonlarca lira para yatırılması, şu soruyu akıllara getiriyor, "Acaba, Milli Eğitim Müdürlükleri bu paraları, gerçekten kitapçık ücreti olarak mı alıyor, yoksa kendi hesabına başka bir yerde mi harcıyor?" Örneğin, bu yıl yapılan sınavda sadece Kağıthane İlçesi, Milli Eğitim Müdürlüğü'nün hesabına 9.5 milyar lira yatırıldı. Bu yalnızca bir ilçe. İstanbul'un 33 ilçesi olduğunu ve bazı ilçelerin yatırdığı paranın 12 milyar lira olduğunu göz önünde bulundurursak, ortaya çok büyük bir meblağ çıkıyor. İşte eğitimcileri de kaygılandıran en önemli nokta bu. Eğitim-Sen İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ekber Işık, toplanan paraların, kitapçıkların basıldığı Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı 2 tane matbaa meslek lisesine aktarılması gerektiğine dikkat çekerek, "bu okullara hiçbir ödeme yapılmadığı" yönünde de duyumları olduğunu söylüyor. Sınavlarla ilgili başka bir sorun ise; gözetmen olarak görev yapan öğretmenlerin, emeklerinin ücretlendirilmemesi. Normal mesaileri dışında sınavlarda görev yapmaya zorlanan öğretmenler, bu görevlendirmelerde, hiçbir ücret almıyor.
İnandırıcılığı tartışılır Akla gelen başka bir soru ise, bu sınavların ciddiyetiyle ilgili. Sınavlarda gözetmen olarak görev yapan öğretmenler, kendi okullarında, yine derslerine girdikleri kendi öğrencilerini denetliyorlar. Işık, bu tür sınavların inandırıcılığının olmayacağını söylüyor ve "Acaba bir öğretmen, okulunun seviyesini yüksek göstermek için öğrencilerine yardım edebilir mi?" diye soruyor. Işık bu konuda şahit olduğu şu örnek olayı aktarıyor, "Ben sınav günü koridorda gezerken, kapısı açık bir sınıftan içeriye baktım. Sınıfta öğretmen vardı ve öğrenciler birbirleriyle yardımlaşıyorlardı."
Başarısızlık itirafı Seviye Tespit Sınavları'nın ardından, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde şu değerlendirmeler yer alıyor, "Türkiye genelinde hemen her sınıf düzeyinde ve konu alanında öğrenci başarı düzeyleri genel olarak yüzde 50'nin altında kalmakta, bu bazı durumlarda (bölge, konu alanı, sınıf düzeyi gibi) daha da düşmektedir. Genel olarak öğrenci başarı dağılımları cinsiyete göre değişkenlik göstermemektedir. Soru bazında öğrenci başarı düzeyleri incelendiğinde bazı konu ve zihinsel süreç düzeylerinde (grafik yorumlama, uzaysal muhakeme gibi) öğrencilerin başarı yüzdeleri oldukça düşük gözükmektedir.'' Raporda, sınav sonuçlarından elde edilen bilgilerden hareketle sistem içinde yapılması gereken değişiklikler konusunda şöyle denildi, ''Belli konu ve zihinsel süreçlerde dikkati çeken düşük başarı düzeyleri, okullarımızda kullanılan program, öğretim yöntemleri ve öğrencilerin geliştirmesi gereken duyuşsal özellikleri gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Tüm ülkede genelde öğrenci başarıları düşüktür. Bu raporda verilen detaylı tablolar, düşük başarıların özellikle hangi noktalarda yoğunlaştığını göstermektedir. Bu bilgilerin ilgili birimlerle ele alınıp, gerekli tedbirlerin neler olacağı konusunda tartışmaların başlatılması beklenmektedir.''
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Hâlâ şikâyetçi misiniz? Özgür Köroğlu Adana DGM, 10 yıl önce Batman'da öldürülen Özgür Gündem dağıtımcısı Teymen Demir'in babası Ferman Demir'in ifadesini alarak; "Hala şikâyetçi misin?" diye sordu. Ferman Demir, oğlunun öldürülmesinin ardından 1993 yılında Adana'nın Misis beldesine yerleştiklerini belirterek, şunları anlattı: "5 Şubat 2003 tarihinde muhtar ve bir grup asker evime gelerek, Eski Misis Karakolu'na gelmemi istedi. Karakola gittim ve karakol komutanı bana; 'Senin yarın saat 08.00' da mahkemen var' dedi. Sabah DGM'ye gittim. Savcı bana 'Kimi şikâyet ettin?' diye sorarak bir defter çıkardı. Savcı, bana 'Teymen Demir neyin oluyor? Teymen'i kimin vurduğunu biliyor musun?' diye sordu. Savcıya Teymen'in oğlum olduğunu söyleyerek, kim tarafından vurulduğunu bilmediğimi söyledim. Savcı, bana hiç bir açıklama yapmadan; 'Halen şikâyetçi misin?' diye sordu. Ben de halen şikâyetçi olduğumu söyledim." Oğlunun 1991 yılında da kontrgerilla tarafından çivili sopalarla saldıraya uğradığını ve 10 gün boyunca Diyarbakır Devlet Hastanesi'nde tedavi gördüğünü hatırlatan Demir, "Teymen öldürülmeden 3 ay önce, can güvenliği tehlikede olduğu için Batman Valiliği'ne başvurdum. Öldürüldükten sonra da karakola gidip katillerin bulunması için şikâyette bulundum. Oğlumun öldürülmesinin üzerinden tam 10 yıl geçmesine rağmen katilleri hala bulunamadı. Eğer devlet bu konuda samimi davransaydı faili meçhul cinayetler şimdiye kadar çoktan aydınlatılmıştı" diye konuştu. Davayı üstlenen Asrın Hukuk Bürosu'ndan Fırat Aydınkaya, Ferman Demir'in, bazı generallarin Susurluk Davası sanığı Korkut Eken'i sahiplenmek için yaptıkları açıklamalardan sonra, yakınlarını faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybeden ailelerle birlikte 8 Temmuz 2002'de mahkemelere dilekçe verdiğini hatırlattı.
'Emsal teşkil edebilir' Ailerin dilekçelerinden sonra açılan davaların neticelerinin henüz belli olmadığını söyleyen Kaya, "Eğer Adana'daki mahkeme, Demir'in talebini kabul ederse diğer yerlerde bu konularda açılmış davalar için emsal teşkil edebilir" dedi. Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Teymen Demir, 5 Haziran 1993 tarihinde Batman'da uğradığı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. (DİHA)
Paralar nerede? Her yıl yapılan sınavlardan sonra Milli Eğitim Bakanlığı, onlarca rapor hazırlıyor. Ancak, çıkan sonuçlar üzerine hiçbir önlem alınmıyor ve bu durum birçok kaygıyı beraberinde getiriyor. Her yıl bu sınavları yapan Milli Eğitim il müdürlüklerinin hesabına, trilyonlarca lira para yatırılması, şu soruyu akıllara getiriyor, "Acaba, Milli Eğitim Müdürlükleri bu paraları, gerçekten kitapçık ücreti olarak mı alıyor, yoksa kendi hesabına başka bir yerde mi harcıyor?" Örneğin, bu yıl yapılan sınavda sadece Kağıthane İlçesi, Milli Eğitim Müdürlüğü'nün hesabına 9.5 milyar lira yatırıldı. Bu yalnızca bir ilçe. İstanbul'un 33 ilçesi olduğunu ve bazı ilçelerin yatırdığı paranın 12 milyar lira olduğunu göz önünde bulundurursak, ortaya çok büyük bir meblağ çıkıyor. İşte eğitimcileri de kaygılandıran en önemli nokta bu. Eğitim-Sen İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ekber Işık, toplanan paraların, kitapçıkların basıldığı Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağlı 2 tane matbaa meslek lisesine aktarılması gerektiğine dikkat çekerek, "bu okullara hiçbir ödeme yapılmadığı" yönünde de duyumları olduğunu söylüyor. Sınavlarla ilgili başka bir sorun ise; gözetmen olarak görev yapan öğretmenlerin, emeklerinin ücretlendirilmemesi. Normal mesaileri dışında sınavlarda görev yapmaya zorlanan öğretmenler, bu görevlendirmelerde, hiçbir ücret almıyor.
İnandırıcılığı tartışılır Akla gelen başka bir soru ise, bu sınavların ciddiyetiyle ilgili. Sınavlarda gözetmen olarak görev yapan öğretmenler, kendi okullarında, yine derslerine girdikleri kendi öğrencilerini denetliyorlar. Işık, bu tür sınavların inandırıcılığının olmayacağını söylüyor ve "Acaba bir öğretmen, okulunun seviyesini yüksek göstermek için öğrencilerine yardım edebilir mi?" diye soruyor. Işık bu konuda şahit olduğu şu örnek olayı aktarıyor, "Ben sınav günü koridorda gezerken, kapısı açık bir sınıftan içeriye baktım. Sınıfta öğretmen vardı ve öğrenciler birbirleriyle yardımlaşıyorlardı."
Başarısızlık itirafı Seviye Tespit Sınavları'nın ardından, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan raporun sonuç bölümünde şu değerlendirmeler yer alıyor, "Türkiye genelinde hemen her sınıf düzeyinde ve konu alanında öğrenci başarı düzeyleri genel olarak yüzde 50'nin altında kalmakta, bu bazı durumlarda (bölge, konu alanı, sınıf düzeyi gibi) daha da düşmektedir. Genel olarak öğrenci başarı dağılımları cinsiyete göre değişkenlik göstermemektedir. Soru bazında öğrenci başarı düzeyleri incelendiğinde bazı konu ve zihinsel süreç düzeylerinde (grafik yorumlama, uzaysal muhakeme gibi) öğrencilerin başarı yüzdeleri oldukça düşük gözükmektedir.'' Raporda, sınav sonuçlarından elde edilen bilgilerden hareketle sistem içinde yapılması gereken değişiklikler konusunda şöyle denildi, ''Belli konu ve zihinsel süreçlerde dikkati çeken düşük başarı düzeyleri, okullarımızda kullanılan program, öğretim yöntemleri ve öğrencilerin geliştirmesi gereken duyuşsal özellikleri gözden geçirmeyi gerektirmektedir. Tüm ülkede genelde öğrenci başarıları düşüktür. Bu raporda verilen detaylı tablolar, düşük başarıların özellikle hangi noktalarda yoğunlaştığını göstermektedir. Bu bilgilerin ilgili birimlerle ele alınıp, gerekli tedbirlerin neler olacağı konusunda tartışmaların başlatılması beklenmektedir.''
src=/resim/b1.gif width=5>



Hâlâ şikâyetçi misiniz? Özgür Köroğlu Adana DGM, 10 yıl önce Batman'da öldürülen Özgür Gündem dağıtımcısı Teymen Demir'in babası Ferman Demir'in ifadesini alarak; "Hala şikâyetçi misin?" diye sordu. Ferman Demir, oğlunun öldürülmesinin ardından 1993 yılında Adana'nın Misis beldesine yerleştiklerini belirterek, şunları anlattı: "5 Şubat 2003 tarihinde muhtar ve bir grup asker evime gelerek, Eski Misis Karakolu'na gelmemi istedi. Karakola gittim ve karakol komutanı bana; 'Senin yarın saat 08.00' da mahkemen var' dedi. Sabah DGM'ye gittim. Savcı bana 'Kimi şikâyet ettin?' diye sorarak bir defter çıkardı. Savcı, bana 'Teymen Demir neyin oluyor? Teymen'i kimin vurduğunu biliyor musun?' diye sordu. Savcıya Teymen'in oğlum olduğunu söyleyerek, kim tarafından vurulduğunu bilmediğimi söyledim. Savcı, bana hiç bir açıklama yapmadan; 'Halen şikâyetçi misin?' diye sordu. Ben de halen şikâyetçi olduğumu söyledim." Oğlunun 1991 yılında da kontrgerilla tarafından çivili sopalarla saldıraya uğradığını ve 10 gün boyunca Diyarbakır Devlet Hastanesi'nde tedavi gördüğünü hatırlatan Demir, "Teymen öldürülmeden 3 ay önce, can güvenliği tehlikede olduğu için Batman Valiliği'ne başvurdum. Öldürüldükten sonra da karakola gidip katillerin bulunması için şikâyette bulundum. Oğlumun öldürülmesinin üzerinden tam 10 yıl geçmesine rağmen katilleri hala bulunamadı. Eğer devlet bu konuda samimi davransaydı faili meçhul cinayetler şimdiye kadar çoktan aydınlatılmıştı" diye konuştu. Davayı üstlenen Asrın Hukuk Bürosu'ndan Fırat Aydınkaya, Ferman Demir'in, bazı generallarin Susurluk Davası sanığı Korkut Eken'i sahiplenmek için yaptıkları açıklamalardan sonra, yakınlarını faili meçhul cinayetler ve gözaltında kaybeden ailelerle birlikte 8 Temmuz 2002'de mahkemelere dilekçe verdiğini hatırlattı.
'Emsal teşkil edebilir' Ailerin dilekçelerinden sonra açılan davaların neticelerinin henüz belli olmadığını söyleyen Kaya, "Eğer Adana'daki mahkeme, Demir'in talebini kabul ederse diğer yerlerde bu konularda açılmış davalar için emsal teşkil edebilir" dedi. Özgür Gündem gazetesi dağıtımcısı Teymen Demir, 5 Haziran 1993 tarihinde Batman'da uğradığı saldırı sonucu yaşamını yitirmişti. (DİHA)
Evrensel'i Takip Et