21 Şubat 2003 22:00

Türkiye'nin insan hakları karnesi
   yine çok kötü...

İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından hazırlanan 2002 yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu, geçtiğimiz yıl da faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar ve işkencelerle dolu bir yıl olduğunu gözler önüne serdi.

Paylaş
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından hazırlanan 2002 yılı İnsan Hakları İhlalleri Raporu, geçtiğimiz yıl da faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar ve işkencelerle dolu bir yıl olduğunu gözler önüne serdi. Rapor, AB'ye uyum yasaları adı altında çıkartılan yasaların da insan hakları alanında hiçbir iyileşmeyi hayata geçirmediğini bir kez daha ortaya çıkardı. İHD Genel Merkekezi'nde dün düzenlenen basın toplantısı ile 2002'nin insan hakları bilançosu açıklandı. Raporu özetleyen İHD Genel Başkanı Hüsnü Öndül, raporun Türkiye'de yaşanan hak ihlallerinin ancak bir kısımına ışık tutabildiğini söyledi. 2002'de önemli yasama faaliyetlerinin yapıldığına işaret eden Öndül, yapılan değişiklikler arasında ölüm cezasının kaldırılmasının olumlu bir gelişme olduğunu kaydetti. Öndül, bunun yanı sıra AHİM kararları doğrultusunda yargılamanın yenilenmesinin de olumlu bir gelişme olduğunu ifade ederek, ancak değişikliklerin kâğıt üzerinde kaldığını vurguladı. Öndül, "Yapılmak istenenin kimi kez kozmetik değişiklikler olduğu çok açık bir biçimde görülmektedir. Bu değişikliklerin bu kadar kısa dönemlerde tekrar değiştirilmesinin başka bir anlamı bulunmamaktadır" diye konuştu. Hakların kısıtlanması için izlenen bir değir yönetmin alt hukuksal düzenlemelerle, yasaların sınırlandırılması yoluna gidilmekte oluşturulduğuna işaret eden Öndül, bunlardan ilkinin Türkiye'de konuşulan dillerin özel kurslarda öğrenilmesi ile ilgili yaşandığını aktardı. Öndül, ayrıca yasaya aykırı olarak diller konusunda RTÜK'ün yayın yetkisini TRT'ye tanımasının ve bu yayınlarda süre sınırlandırılmasına gidilmesinin hakkın kullanılmasına engel oluşturduğunu vurguladı.

İşkence olarak sürüyor Öndül, yapılan yasal değişikliklere karşın Türkiye'nin insan hakları durumunda uygulamada köklü değişikliklerin yaşandığını söylemenin olanaklı olmadığını ifade ederek, özellikle işkence ve ifade özgürlüğü alanında ihlallerin sürdüğünün altını çizdi. Öndül, İHD verilerine göre 1999'da 594, 2001'de 862 ve 2002'de 876 kişinin işkenceye uğradığını hatırlatarak, son dört yılda toplam 2926 kişinin işkence gördüğünü söyledi. İşkence şikâyetlerinin de yüzde 80'inin takipsizlikle sonuçlandığına dikkat çeken Öndül, bu durumun işkencecilere cesaret verdiğini dile getirdi. Öndül, 1999'da 166, 2000'de 468, 2001'de 3473, 2002'de de 2498 kişi hakkında düşüncelerini açıkladığı için dava açıldığına işaret ederek, "Şimdi TCK'nın 312'inci maddesinden ya da TMY 8'den dava açmak yerine yasadışı örgüte yardım etmek suçlamasıyla dava açılıyor. AHİM'e de 'bunlar terörist' deniyor. Bu tamamen bir aldatmacadır" diye konuştu.

OHAL'in yalnızca adı değişti Öndül, 2002'nin sonuna doğru OHAL'in son iki ilde de hukuken kaldırıldığına işaret ederek, ancak fiili durumun OHAL koşullarında yaşandığını aktardı. Koordinatör Valilik Uyguluması'nın hukuk dışı olduğuna işaret eden Öndül, "Bir şeylerin adının değişmesi niteliklerinin de değişmesi anlamına gelmemektedir. Hukuk devletlerinde idarelerin yetkileri, Anayasa ve yasalarla belirlenir. Genelgelerle ya da bakanların yetki devri ile değil. O nedenle İçişleri Bakanı'nın koordinatör Vali atama doğrultusuna tasarrufu hukuka uygun değildir" diye konuştu. Öndül, Kürt sorununun çözümünün köklü demokratikleşme adımları ile olabileceğini vurgulayarak, 9 Mayıs 2000 tarihinden itibaren uygulandığı söylenen "Güneydoğu Eylem Planı" gibi planlarla olumlu sonuçların alınmasının olanaklı olmadığını ve sonuçların da ortada olduğunu kaydetti. 19 Aralık 2000 tarihli cezaevleri operasyonu ve F tipi cezaevlerindeki tecrit nedeniyle onlarca kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çeken Öndül, Abdullah Öcalan da dahil cezaevlerindeki tecridin son bulması gerektiğni vurguladı. Öndül, İHD'nin savaş karşıtı tutum geliştirdiğinin altını çizerek, ABD'nin Irak'a yönelik savaş, saldırı ve işgal planlarına karşı çıktıklarını dile getirdi. "Ülke topraklarının ve üslerinin ABD'ye açılmasını, onurumuza yapılmış bir saldırı olarak kabul ediyoruz" diyen Öndül, modernizasyon bahanesiyle yabancı askerlerin üslerde koşullanmasına derhal son verilmesini istedi.

ÖNCEKİ HABER

Barış Konferansı başlıyor

SONRAKİ HABER

Kardan adam operasyonu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa