28 Mayıs 2003 22:00
Andy ve Larry Wachowski kardeşlerin 1999 yılında piyasaya çıkan filmleri Matrix, bir çok alanda yankı uyandırmıştı. İçerdiği söylemle yalnızca sinema alanında değil, siyasetbilim, felsefe, tarih ve teoloji gibi disiplinlere üye insanların da kafa yorduğu filmin ikinci bölümü de şu sıralarda tüm dünyada gösteriliyor. Büyük bir reklam kampanyasıyla beklentiye dönüştürülen ikinci filmin 'beklenilen düzeyde' olmadığı çok geçmeden anlaşıldı. Zira ilk haftasında yoğun bir seyirci ilgisiyle karşılanan film, ikinci haftadan itibaren düşüşe geçti. Önce Amerika'da daha sonra da dünyanın diğer ülkelerinde yavaş yavaş listenin gerilerine doğru itiliyor.

Tüketicinin dikkati Matrix'in yaşadığı aslında her popüler ürünün başına gelenlerle aynı. Popüler alan, boş bırakılmaya gelmez. Sürekli yeni ürünler, yeni beklentiler ve yeni 'felfese'lerle doldurulmalı ve tüketicinin dikkati uyanık tutulmalıdır. Ama görülen o ki, ikinci film beklenilenden çok kısa bir zamanda 'trend' dışı kaldı. Popüler kültürün, tüketimle dolaysız ilişkisi aynı zamanda tüketim nesnesinin değişik versiyonlarının da tüketime katılmasına olanak sağlıyor. Söz konusu Matrix gibi on milyonlarca insan tarafından izlenen bir film olunca, Matrix gözlükleri, telefonları, kıyafetleri oyuncakları da filmin gündemine paralel olarak vitrinlerdeki yerini alıyor. İlk Martix'in Amerika'da gösterilmesinin ardından, Felsefe Profesörü William Irwin tarafından derlenilen ve gazeteciler, teolojistler ve bilim adamlarının yazılarından oluşan "Matrix ve Felsefe" isimli bir kitap yayımlanmıştı. Güncel Yayıncılık da 'iyi bir piyasa zamanlaması'yla ikinci filmin yavaş yavaş tartışılmaya başlanmasından kısa bir süre önce bu kitabı Murat Sağlam'ın çevirisiyle Türkçe'de yayımladı. İlk baskısı ocak ayında yapılan kitap şu anda üçüncü baskıda. İkinci film 'Matrix Reloaded'in piyasada yaratacağı canlanma ve kültür tüketiminin bir süre için de olsa Matrix'le yakaladığı ivme, kitap için de olanaklar yaratıyor kuşkusuz. Koca adamlar neler yazmış? Bütün bunlar bir yana, "Matrix ve Felsefe", içindeki birkaç faydalı yazı dışında 'koca koca adamlar oturup neler yazmışlar' dedirtecek türden. Zira, kitaptaki makalelerin çoğu, "Matrix olasılığı mümkün mü?", "Neyi bilebilirim?", "Ne yapmalıyım?", "Özgürlük nedir, özgür müyüz?" vb. sorular soruyor ve birçok konuda 'Matrix'in bile gerisine düşüyor. En olumlu ifadeyle de Matrix'in bir aynası oluyor. Zira film, Hıristiyanlık, Doğu dinleri, Musevilik, Decartes, Platon ve daha birçok kişi ve alandan seçmelerle bir dünya sorgulamasına dönüşüyordu. Kitap da benzer şekilde, birbiriyle bağlantısı olmayan ve Matrix'i tuttuğu yerden anlatan yazılarla dolu. Bu bakımdan "Matrix ve Felsefe"nin arka kapağında yazan "Sizin de kafanız Matrix'i izledikten sonra karıştıysa bu kitap kesinlikle sizin için yazılmış" cümlesinin fazla bir anlamı yok. Kitap da tıpkı Matrix gibi belirli bir hedefle üretilmediği için 'okuyanın kafasını karıştırma' potansiyeline sahip. Ama belli ki, Matrix'i üretenlerin de onun felsefesini tartışanların da amacı bu: Kafaları karışık tutmak. Kafa karışıklığı belirsizlik demektir. Matrix zaten belirsizliği anlatır. Son olarak kitapta kimi 'aydınların' Matrix olasılığı üzerine kafa yorup, "acaba görüntüler dünyasında mı yaşıyoruz", "bilgisayarların insanlığı ele geçirmesi mümkün mü?" gibi sorular sormaları ve gariptir cevaplarını da 'evet' olarak vermeleri dikkate değer. Üstelik, Cezayir'deki orta ölçekli bir depremin; dünyanın önemli bir bölümünün internet sistemini altüst etttiği gibi bir 'gerçeklik' ortada dururken...

Evrensel'i Takip Et