31 Mayıs 2003 21:00

Bu kadar acıya değer miydi?

"Fırat'ın coşkun akan suları durulmuş. Tarih sular altında kalmış. Yaşlıların geçmişleri, çocukların gelecekleri silinmiş. İnsan, düşünülmeden, ona sorulmadan tüm yaşamı değiştirilmiş. Bunlara karşılık, insanlar sesini çıkaramamış. Devletin eli uzamış, uzamış, taa Yukarı Mezopotomya'daki Halfeti'ye ulaşmış. Fırat'ın üzerine set çekmiş. Halfeti'yi sular altında bırakmış" sözleriyle özetliyor, yaşlı bir Halfetili yaşadıklarını... Bu sözlerin sahibi Halfetili Ahmet Güler, bahçeleri su altında kaldıktan sonra tekneyle, gelen misafirleri gezdirerek geçimini sağlıyor artık. Tarihleri buluşturmada aracı olan Fırat Nehri'nin yanı başında kurulmuş Halfeti. Urfa'ya bağlı olan ilçe, Birecik'e 25 kilometre uzaklıkta. Buram buram tarih kokan bir yer. Evler taştan yapılma. Çatısız, düz damlı. Yöreye özgü taş mimarinin en yetkin örnekleri, üzerlerinde inşa edildiği kayalarla bütünleşiyor. Ve evlerin, büyük odaları mutlaka Fırat'a bakıyor. Ev Fırat'a bakmasa bile, oda, usta mimariyle çevrilerek Fırat'a baktırılmış. Tepeden su dağıtım sistemi ile evlerin havuzlarından sular fışkırıyor.

Canlarını kurtarabildiler Bu kurulu düzen, Halfetililere hiç sorulmadan, 1996 yılında Fırat'ın üzerine temeli atılan barajla değişmiş. Birecik Barajı'nın yapımının 2000'de bitmesiyle, Halfeti de su altında kalmış. Toplam alanın beşte ikisi, üstelik çoğunlukla ekilebilecek verimli alanlar. İlçede bulunan iki ilkokul ve bir lise de barajdan sonra yıkılmış. 3 bin nüfuslu Halfeti merkezinde şu anda 1500 kişi yaşıyor. Diğerleri devletin yaptırdığı Yeni Halfeti dedikleri bölgeye taşınmak zorunda bırakılmışlar. Taşınmak zorunda kalmışlar, çünkü "Şimdiki aklım olsaydı gitmezdim" diyor hepsi. Suyun yükselmesinin ardından Halfetililere referandum yaparak üç seçenek sunmuşlar. Yeni Halfeti bölgesini seçenler ise şimdi ikametgâh alamıyorlar. Halfeti'nin karşısındaki Çeken Mahallesi ise mahsur kalmış. 20 evin bulunduğu mahalleye ne hizmet götürülüyor ne de bir çözüm gösteriliyor. Halfeti'de ÇED Yönetmeliği ile tarihi dokunun koruması için evlerin dış yapısında değişikliğe izin verilmiyor. Halfetililerin en yakıcı sorunları ise hayatlarını değiştiren barajın, elektrik üretimine yılda sadece 2 milyar kw/saat elektrik katkısı yapması. Bir termik santralin bile yılda 26 milyar kw/saat elektrik üretmesinin yanında "Bunca acıya, eziyete, tarihin yok olmasına değer miydi?" diye soruyorlar. Kaymakam ise "Buradaki insanların geçim kaynaklarının yok edilmesinin ardından neler yapacağını hiç düşündünüz mü?" sorusuna, "Hiç düşünmedik" cevabını veriyor.

Yaşlılar suskun Halfetililer, "Ben buraları gördüm ama çocuğum kendi tarihini öğrenemeyecek, göremeyecek" diyorlar. "İlçeniz ne kadar da güzel" dediğimizde, tüm Halfetililer, hüzünle aynı cevabı veriyorlar: "Sen bir de eski halini görseydin. Bu hiçbir şey". Su altında kalan Halfeti, yaşlı Halfetilileri de hüzne boğuyor. Geçmişleri siliniyor yaşlıların. Artık yaşlılar eskisi gibi değiller. Hastalıkları çoğalıyor. Konuşmuyorlar. Bağ, bahçeleri sular altında kalan Halfetili yetişkinler, kahvelerde oturarak, istimlak paralarının ödenmesini bekliyorlar. Gençlere ise zaten iş yok. Muhittin Karneci, tarihi değeri olan evlerin hurda olup gitmesinden endişelendiğini söyleyerek, "Olacaksa SİT alanı olsun bize de yukarıda arazi, ev verilsin" diyor. Arazileri su altında kalan bazı Halfetililer ise teknecilik yaparak geçimlerini sürdürmeye çalışıyor. Teknecilik yapan Ahmet Güler; "Burada önceden Rum Kale'ye kadar hep köy vardı. Sular yükselince bahçeler gitti, komşular göçtü. 5-10 tekne var şimdi onlarla geçiniyoruz işte" diyor, giden bahçelerine mi tarihine mi yoksa komşularına mı yandığı belli olmadan...

Evrensel'i Takip Et