18 Temmuz 2003 21:00
Fotoğraftan da yakın olmak
Bir okul ödevi için gittiği Darülaceze'de duvarların arkasındaki "saklı yaşamlar"ın içine giren Zeynep Sakınç, kısa bir süre sonra oradaki yardıma muhtaç insanların kızı, yeğeni, arkadaşı oldu.
"Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değildir " sözü, en çok Zeynep Sakınç'ın yaşadıkları için geçerli olsa gerek. Yıldız Teknik Üniversitesi Fotoğraf Bölümü öğrencisi olan Sakınç, son sınıf ikinci dönem projesi olarak seçtiği Darülaceze'ye gittiğinde, oradaki yaşamların içine gireceğini hiç tahmin etmiyordu. Belki de yaşamın sihirli karşılaşmalarından biri gerçekleşmişti. Yaşamının baharında, hayat dolu bir genç kız ile dışarıdan gelecek bir yakının, hatta herhangi bir insanın dostça merhabasına muhtaç olan insanlar. Çalışmaya ilk başladığı günlerde ne yapacağını bilmeyen Sakınç, çekimlerinden bir türlü tat alamıyormuş."Çekiyordum, ama bir şeyler eksikti sanki." - Neydi eksik olan? - Ruhtu galiba. Bir de iletişim. Daha tam yerine oturmamıştı her şey. Kafamda hâlâ ödev yapma mantığı vardı. İşte "Şöyle baktı, ışık geldi. Evet ben bunu çekeyim, çok güzel portre" gibi. Ama daha sonra kendimi onların içinde hissettim. Çünkü onların bakışları, gülen gözleri, cana yakınlıkları o kadar çok etkiledi ki beni, artık ödev falan kalmadı kafamda. Kamera yanında ama... Bu insanların "içeride"ki adı 'Acize'ymiş, ama genç fotoğrafçı bu adı kullanmayı sevmiyor. Onlara duyduğu yakınlıktan olsa gerek. Çekim için gittiği ziyaretler o kadar çok dost sohbetlerine dönüşmüş ki; "Makinem yanımda oluyor ama... Sohbete dalıyorum, a bir bakıyorum akşam olmuş, hava kararmış, bu saatten sonra çekim yapılmaz deyip evime gidiyorum." Gel zaman git zaman oradakiler, genç öğrenciyi kızları, yeğenleri ya da arkadaşları gibi görür olmuşlar. Zeynep tek tek anlatmaya başlıyor dostlarını, dostluklarını; "Mesela Ceyhun var. O doğduğundan beri orada kalıyor. Konuşamıyor ama... Aklı yerinde. Ben ona fotoğraflarını getiriyordum her zaman. Çok seviniyordu ve yatağının başucuna asıyordu. Onun o gözlerindeki sevgi mükemmeldi. Kudret amca var mesela. Topkapı Sarayı'nda resim restorasyonu yapıyormuş zamanında. Ondan çok şey öğrendim. Sonra Sedat abiyle Yaşar abi var mesela. Aralarındaki paylaşımı bir görseniz. Anlatamadığım o kadar çok şey var ki."
Sergiye dönüştü Zeynep Sakınç'ın çektiği fotoğraflar, dersin hocası Ufuk Duygun'un önerisiyle sergiye dönüşmüş. Hocasının teşvikiyle projesini İFSAK'a götüren fotoğrafçı, olumlu yanıt alınca sergi ortaya çıkmış. Serginin adına gelince; "Saklı Yaşamlar" dedim yaşamlarına. Neden? Çünkü, onların o yaşamlarını uzaktan görmeniz mümkün değil. Mesela ben bile, önceden Darülaceze'nin önünden geçerken olumsuz bir yargıyla bakardım." Sakınç, Darülaceze'deki insanların duygularını daha iyi verebilmek için çalışmasını siyah-beyaz gerçekleştirdiğini söylüyor. Gerçekten de fotoğraflar, izleyeni "Melek Teyze"nin yakınlığı, "Ceyhun"un gülen gözleri, "Mehmet amca"nın anlamlı bakışları ya da "Kadir"in sessizliğine ortak ediyor. Zeynep Sakınç artık oraya her gittiğinde nasıl canayakınlıkla karşılandığını gözleri parlayarak anlatıyor; "Ben şimdi oraya her gittiğimde, direk kucaklaşıyorum. Onlar beni görünce seviyorlar. Mesela "İsmail amca nasılsın?" diyorum, o kadar seviniyor ki... Bazı günler de okuldan sonra gidiyorum oraya, bir bakıyorum beni Ali amca karşılıyor bahçede; "hoşgeldin", "merhaba". Onların o gülen yüzleri, sevgi dolu gözlerini görmemek mümkün değil zaten." Bu arada, Zeynep ödevinden en yüksek puanla geçmiş. Fotoğraf projesini ne kadar devam ettirir bilemeyiz ama, Darülaceze'deki amcalarını, teyzelerini, kardeşlerini unutmayacağı kesin.
(0212 292 42 01)
Sergiye dönüştü Zeynep Sakınç'ın çektiği fotoğraflar, dersin hocası Ufuk Duygun'un önerisiyle sergiye dönüşmüş. Hocasının teşvikiyle projesini İFSAK'a götüren fotoğrafçı, olumlu yanıt alınca sergi ortaya çıkmış. Serginin adına gelince; "Saklı Yaşamlar" dedim yaşamlarına. Neden? Çünkü, onların o yaşamlarını uzaktan görmeniz mümkün değil. Mesela ben bile, önceden Darülaceze'nin önünden geçerken olumsuz bir yargıyla bakardım." Sakınç, Darülaceze'deki insanların duygularını daha iyi verebilmek için çalışmasını siyah-beyaz gerçekleştirdiğini söylüyor. Gerçekten de fotoğraflar, izleyeni "Melek Teyze"nin yakınlığı, "Ceyhun"un gülen gözleri, "Mehmet amca"nın anlamlı bakışları ya da "Kadir"in sessizliğine ortak ediyor. Zeynep Sakınç artık oraya her gittiğinde nasıl canayakınlıkla karşılandığını gözleri parlayarak anlatıyor; "Ben şimdi oraya her gittiğimde, direk kucaklaşıyorum. Onlar beni görünce seviyorlar. Mesela "İsmail amca nasılsın?" diyorum, o kadar seviniyor ki... Bazı günler de okuldan sonra gidiyorum oraya, bir bakıyorum beni Ali amca karşılıyor bahçede; "hoşgeldin", "merhaba". Onların o gülen yüzleri, sevgi dolu gözlerini görmemek mümkün değil zaten." Bu arada, Zeynep ödevinden en yüksek puanla geçmiş. Fotoğraf projesini ne kadar devam ettirir bilemeyiz ama, Darülaceze'deki amcalarını, teyzelerini, kardeşlerini unutmayacağı kesin.
(0212 292 42 01)