13 Eylül 2003 21:00
Nereye zaplasan... gülben ergen
Pop müzik endüstrisinin en hızlı yükselen yıldızı, çoluk çocuk tüm ailece seyredilen "Marziye" ve "Dadı"nın gözdesi, bir skandalla sarsılıyor. Zor bela ele geçen şöhret, bunca yıldır çizilen "mahallenizin hisli kızı" imajı derin bir yara aldı.
Gülben Ergen'in, Uzanlar'ın İmar Bankası operasyonu sırasında ele geçirilen sevişme kaseti yüzünden başı fena halde dertte. Halbuki, geçen sene Yasemin Bozkurt'un "pencere" programında, bulunup getirilen gelinlik yüzünden döktüğü gözyaşları aynı anda milyonlarca ev kadınının yüreğine süzülmüştü. Büyük aşkı Erol Evcil ile tam evleneceklerken bu rüyadan aniden uyanan genç bir kadın, orda kendi yitik hayallerine ağlıyordu. Gülben Ergen'in hızla yükselen grafiği, eski bir aşka ağladığı günkü gibi hep bu masum, dokunaklı, duygulu kadın imgesiyle çizilmişti. On yıl önce birlikte olduğu tavernacı İlyas Atak'ın gizlice kaydettiği özel görüntülerinin ortaya çıkması bir büyüyü dağıtmış oldu.
Halbuki Ergen'in, Susurluk sürecinde açığa çıkan ilişkiler kapsamında adı geçen "zeytin kralı" Erol Evcil ile telefon görüşmeleri de bundan birkaç yıl önce medyada yayımlanmıştı. Bu haberlerden anlaşıldığına göre, Evcil soruşturma kapsamına alınacağı sıralarda malının mülkünün bir kısmını Gülben Ergen'in üzerine geçirmişti. Dolayısıyla kayıt skandalı bu şarkıcının başına ilk kez gelmiyor. Ayrıca Hakan Uzan'dan boşanırken şarkıcı Yeşim Salkım da, evliliğinin bitmesiyle ilgili olarak da Ergen'i suçladı. Ergen daha sonra MHP bağlantılı müzik mafyası mensuplarından, Muazzez Ersoy'un eski sevgilisi Metin Güney'le birlikte oldu. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda evimizin "Dadı"sının hep netameli sularda yüzmeyi sevdiğini söylemek yanlış olmayacak.
Bir kadının özel hayatına ilişkin görüntülerin piyasaya sürülmesinin ahlaksızlık olduğunu tekrar etmeye gerek yok. Ayrıca operasyon sırasında birçok bürokrat ve işadamının kasetlerinin de ele geçtiği bilinmesine rağmen ortalığa sadece Gülben Ergen'in atılmasının siyasi bir ahlaksızlık olduğu da açık. Ancak Ergen, şimdiye kadar öyle ilişkiler içinde yer aldı, "sanatsal kariyer"ini öyle yerlere bağladı ki, nisyan ile malul olmayan hafıza için ancak başka türlü bir gelişme şaşırtıcı olurdu.
Kontrgerillanın kültürü En altlardan en üstlere bir an önce sıçrama gayretinde arkasında enkazlar bırakarak yürüyen Ergen'in "Gülbence"si şimdiye dek, yanaşma, yaltaklanma, tırmalama ve sürtünmelerle yazıldı. Ve bütün bunlar ona her seferinde ün olarak geri döndü. Ancak bir denklemin iki yanı vardır. Şantaj, tehdit, rezalet, rüşvet, rekabet, sansasyon, dedikoduyla kurulmuş bağımlılık ilişkisi, denklemin öteki tarafındakileri de yani yeraltını, Susurluk abonelerini, derin devlet müdavimlerini, bin operasyon gölgesinde beslenenleri Gülben'e ve benzerlerine sonsuza dek sahip olmaya zorunlu kılar. Gülben onlarsız yapamaz onlar da Gülben'siz. Televolenin o uçucu, boş, kafa yormayan lakırdıları, parlak ışıkları içinde karanlıklar prensesi kötülük tanrılarına hem ruhunu, hem bedenini sunarken "derin devlet"teki krallıklarını da etiyle besler. Kuşkusuz televole sanatçılarının ışıltılı dünyasında Gülben Ergen tek değildir. Karagümrük çetesinin gölgeliğinde serpilen Sibel Can'ı rezil kepaze eden seks skandalının, küçük Ceylan'ın cezaevindeki babalardan biriyle platonik aşkının üzerinden unutulacak kadar zaman geçmedi. Geçtiğimiz günlerde, İbrahim Tatlıses'in, katıldığı bir düğüne çelenk gönderen, Susurluk Mercedes'inin konuklarından Sedat Bucak'a gıyabında iltifatlar yağdırarak teşekkür etmesi de Ergen'in pek yalnız olmadığını gösteriyor. Çok uzun zamandır kontrgerilla kültürü kendisini meşrulaştırmak ve yaygınlaştırmak için harcadığı çabaların semeresini görüyor. Bu öyle bir kültür ki Gülben'in tavernacısının eski sevgilileri de hemen ortaya çıkıp "Bizi de kaydetti, ne ahlaksız adam" demeçleri verdiler. Ama üzülmüşe benzemiyorlardı. Küçük yıldızcıkların tragedya korosu neredeyse "Bizi de", "bize de", "bize de..." "biz de varız, hazırız" diye çırpındılar. Perşembe günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir fotoğraf son derece ilginçti. Burada İlyas Atak, Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ ve o küçük yıldızcıklardan biriyle (Özlem Savaş) objektife gülümsemişlerdi. Bu derin devlet-manken ve sanatçı buluşmasının tesadüf olduğu söylenemez.
Hazır kıta televole Psikolojik savaşın MGK ve özel örgütler aracılığıyla yapıldığı yolunda yaygın bir kanı vardır. Nitekim, Gülben Ergen skandalından kısa bir süre önce bir gazete MGK'nın psikolojik savaşla ilgili gizli bir belgesini yayımladı. Bu belge son dönemde çok tartışıldı. Ancak psikolojik savaş sadece gizli örgütlerle ve askeri yöntemlerle yürütülmüyor. Bölücülüğe, irticaya, Misak-ı Milli'ye yönelen tehditlere karşı Susurluk yıldızlarının oluşturduğu selülitten ve silikondan duvarların yararları göz ardı edilemez. Vaktiyle, Kürtçe şarkı söyleyeceğini ilan eden Ahmet Kaya'ya karşı yükselen linç naraları da zaten bu güruhun hazır kıta, emre amade beklediğini göstermişti. "Derin devlet" mafyası şimdi ise hizmetlerinden memnun olduğu kültür elçilerinden şu anda bir de üniforma giymelerini bekliyor. Elbette! Şimdiye kadar kurulan ilişkilerin sadece yatak sınırları içinde kalacağı, (orada Kerkük ve Musul dururken) dönemin modası muhayyel Misak-ı Milli'ye uzanmayacağı düşünülemez. Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Sibel Can'ın kendilerinin inanılmaz yükselişini hazırlayan "sivil ilişkiler"e borçlarını ödemek üzere Irak'a gitmeleri öneriliyor. Her şey vatan için! Ama daha çok velinimetlerinin göbekten bağlı oldukları emperyal ABD'nin çıkarları için. Susurluk sanatçıları, şimdiye dek Erol Evcilleri, Sedat Bucakları, Çatlıları, Uzanları; yolsuzluk kahramanlarını nasıl sevimli göstermişlerse bu emperyal çıkarları da masumiyet bulamacına sokup çıkaracaklar. Irak halkının istilacılara öfkesinin bir elma şekeriyle dindirilebileceğine ilişkin ham hayal, televolenin bu topraklarındaki başarısından menkul. Test edilmiş sınanmış her temizleyicinin her kiri arıtacağına dair kehanet yeteneği de kuşkusuz bir televole zihniyeti, Susurluk pervasızlığı ve "sanatçı" embesilliğini gerektiriyor. Zira, bütün zamanların en dayanılmaz "denyo"su, büyük fikir kadını, üstün başarısını yine bir Susurluk yatağına borçlu Petek Dinçöz hanımefendi de "tabi ki Irak gibi mağdur olan bir ülkeye gideriz" diye buyurmuşlar; bir avuç tuzla! Televole-Susurluk beraberliğinde bunlar oluyor. Gülben Ergen'in kasedi niye ortaya atıldı; hangi hesaplaşmalar içinde harcandı kız, işte o belli değil Bekliyoruz "Az sonra." Merak etmeyenlerin hiç şansı yok. Nereye zaplasan Susurluk.
Kontrgerillanın kültürü En altlardan en üstlere bir an önce sıçrama gayretinde arkasında enkazlar bırakarak yürüyen Ergen'in "Gülbence"si şimdiye dek, yanaşma, yaltaklanma, tırmalama ve sürtünmelerle yazıldı. Ve bütün bunlar ona her seferinde ün olarak geri döndü. Ancak bir denklemin iki yanı vardır. Şantaj, tehdit, rezalet, rüşvet, rekabet, sansasyon, dedikoduyla kurulmuş bağımlılık ilişkisi, denklemin öteki tarafındakileri de yani yeraltını, Susurluk abonelerini, derin devlet müdavimlerini, bin operasyon gölgesinde beslenenleri Gülben'e ve benzerlerine sonsuza dek sahip olmaya zorunlu kılar. Gülben onlarsız yapamaz onlar da Gülben'siz. Televolenin o uçucu, boş, kafa yormayan lakırdıları, parlak ışıkları içinde karanlıklar prensesi kötülük tanrılarına hem ruhunu, hem bedenini sunarken "derin devlet"teki krallıklarını da etiyle besler. Kuşkusuz televole sanatçılarının ışıltılı dünyasında Gülben Ergen tek değildir. Karagümrük çetesinin gölgeliğinde serpilen Sibel Can'ı rezil kepaze eden seks skandalının, küçük Ceylan'ın cezaevindeki babalardan biriyle platonik aşkının üzerinden unutulacak kadar zaman geçmedi. Geçtiğimiz günlerde, İbrahim Tatlıses'in, katıldığı bir düğüne çelenk gönderen, Susurluk Mercedes'inin konuklarından Sedat Bucak'a gıyabında iltifatlar yağdırarak teşekkür etmesi de Ergen'in pek yalnız olmadığını gösteriyor. Çok uzun zamandır kontrgerilla kültürü kendisini meşrulaştırmak ve yaygınlaştırmak için harcadığı çabaların semeresini görüyor. Bu öyle bir kültür ki Gülben'in tavernacısının eski sevgilileri de hemen ortaya çıkıp "Bizi de kaydetti, ne ahlaksız adam" demeçleri verdiler. Ama üzülmüşe benzemiyorlardı. Küçük yıldızcıkların tragedya korosu neredeyse "Bizi de", "bize de", "bize de..." "biz de varız, hazırız" diye çırpındılar. Perşembe günü Hürriyet gazetesinde yayımlanan bir fotoğraf son derece ilginçti. Burada İlyas Atak, Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ ve o küçük yıldızcıklardan biriyle (Özlem Savaş) objektife gülümsemişlerdi. Bu derin devlet-manken ve sanatçı buluşmasının tesadüf olduğu söylenemez.
Hazır kıta televole Psikolojik savaşın MGK ve özel örgütler aracılığıyla yapıldığı yolunda yaygın bir kanı vardır. Nitekim, Gülben Ergen skandalından kısa bir süre önce bir gazete MGK'nın psikolojik savaşla ilgili gizli bir belgesini yayımladı. Bu belge son dönemde çok tartışıldı. Ancak psikolojik savaş sadece gizli örgütlerle ve askeri yöntemlerle yürütülmüyor. Bölücülüğe, irticaya, Misak-ı Milli'ye yönelen tehditlere karşı Susurluk yıldızlarının oluşturduğu selülitten ve silikondan duvarların yararları göz ardı edilemez. Vaktiyle, Kürtçe şarkı söyleyeceğini ilan eden Ahmet Kaya'ya karşı yükselen linç naraları da zaten bu güruhun hazır kıta, emre amade beklediğini göstermişti. "Derin devlet" mafyası şimdi ise hizmetlerinden memnun olduğu kültür elçilerinden şu anda bir de üniforma giymelerini bekliyor. Elbette! Şimdiye kadar kurulan ilişkilerin sadece yatak sınırları içinde kalacağı, (orada Kerkük ve Musul dururken) dönemin modası muhayyel Misak-ı Milli'ye uzanmayacağı düşünülemez. Hülya Avşar, İbrahim Tatlıses, Sibel Can'ın kendilerinin inanılmaz yükselişini hazırlayan "sivil ilişkiler"e borçlarını ödemek üzere Irak'a gitmeleri öneriliyor. Her şey vatan için! Ama daha çok velinimetlerinin göbekten bağlı oldukları emperyal ABD'nin çıkarları için. Susurluk sanatçıları, şimdiye dek Erol Evcilleri, Sedat Bucakları, Çatlıları, Uzanları; yolsuzluk kahramanlarını nasıl sevimli göstermişlerse bu emperyal çıkarları da masumiyet bulamacına sokup çıkaracaklar. Irak halkının istilacılara öfkesinin bir elma şekeriyle dindirilebileceğine ilişkin ham hayal, televolenin bu topraklarındaki başarısından menkul. Test edilmiş sınanmış her temizleyicinin her kiri arıtacağına dair kehanet yeteneği de kuşkusuz bir televole zihniyeti, Susurluk pervasızlığı ve "sanatçı" embesilliğini gerektiriyor. Zira, bütün zamanların en dayanılmaz "denyo"su, büyük fikir kadını, üstün başarısını yine bir Susurluk yatağına borçlu Petek Dinçöz hanımefendi de "tabi ki Irak gibi mağdur olan bir ülkeye gideriz" diye buyurmuşlar; bir avuç tuzla! Televole-Susurluk beraberliğinde bunlar oluyor. Gülben Ergen'in kasedi niye ortaya atıldı; hangi hesaplaşmalar içinde harcandı kız, işte o belli değil Bekliyoruz "Az sonra." Merak etmeyenlerin hiç şansı yok. Nereye zaplasan Susurluk.
Evrensel'i Takip Et