19 Eylül 2003 21:00
Türkan Şoray, 1963
Övünmek gibi olmasın ama, Fatih Terim'in başında olmasına karşın yine de Galatasaraylı'yım. Açık söyleyeyim, sevemedim bir türlü onu. Hele hele Uludağ'da, Mehmet Ağar yüzünden gazetecilere yaptıklarını anımsayınca ona duyduğum gıcık fena halde doruğa çıkıyor. Sonra ilk mesleği geliyor aklıma, biraz affeder gibi oluyorum.
Neyse... 40-41 yıl öncesine gidiyorum, zaman makineme binip. O yıllarda bir gün GS Başkanı Rüçhan Adlı'yla saatler boyu konuşmuştum. Ben kökten GS taraftarı, o da kökten GS Başkanı'ydı.
GS birkaç gün önce, İtalya'da Milan'a 5-0 yenilip, Şampiyon Kulüpler Turnuvası'ndan elenmişti. (O yıl Milan, Avrupa Şampiyonu olmuştu.) Aslında İstanbul'daki ilk maçta elenmişti GS. Korkunç bir kar, tipi vardı o gün. Dolmabahçe'deki maça gitmiştim. 3-1 yenilmiştik. Tam ortalarda oturuyordum. Ve inanın, dört golü de tipi yüzünden göremedim. Kesin sonucu akşam radyodan öğrenmiştim, Riva ve Rivera'nın golleriyle toz olmuştuk.
Rüçhan Adlı'yla son 5-0'lık yenilginin nedenlerini konuştuk. 20-22 yaşın verdiği bilgiçlikle çok şeyler söyledim. Ama Rüçhan Adlı farklı nedenlere bağladı yenilgiyi. Turgay Şeren maçtan önceki geceyi sanırım çok iyi anımsar. Çünkü otele, saat 21'de sadece Metin Oktay ve Turgay Şeren gelmişler. Saat 22-22.30, diğer oyuncular yok ortada. Lobide Rüçhan Adlı'yla birlikte Milan Kulübü Başkanı oturuyor. Milan Başkanı, "Yarın maçınız var, oyuncularınız yok" der. Belki de sonra "5 yeter mi?" demiştir, bilemiyorum. Konumuz GS değil, ama Türkan Şoray'ın hazırlanmasını beklerken konuşmuştuk R. Adlı'yla, hem de saatler boyu.
Perihan Sokak'taki ev Belleğim yanıltmıyorsa beni, Türkan Şoray'ın evi Perihan Sokak'taydı, ikinci katta. Türkan'la ilk konuştuğum evi, yine yanılmıyorsam bir sokak üstte, Hacı Mansur'daydı, Şişli'de. Bodrum katındaydı. Birkaç kez gittim o bodrum katına. Genç bir sekreteri vardı, resimlerini imzalardı; mektuplara yanıt verirdi o arkadaş. Birkaç kez ben bile imzaladım resimlerini Türkan'ın. Sevenleri çoktu, her gün yüzlerce mektup geliyordu... Benim imzaladığım, üzerinde sevgi dolu sözcüklerin olduğu resimleri alan Türkan Şoray severlerin, "Yahu şu Türkan Şoray'ın el yazısı da ne kötüymüş" deyişlerini düşünüyorum şimdi. Ama n'apayım, o sırada resim üstleri daktiloyla yazılmıyordu. Sonunda Türkan Şoray hazırlandı. Daha sonra "uzatmalı sevgili"ye adı çıkan Rüçhan Adlı (Ki bu olayı ilk bilenlerdendim) Türkan'ı görünce, şöyle bir kaykıldı gözleri mayıştı. Ah aşk, sen nelere kadirsin? "Şık"ınız bir giysi vardı Şoray'ın üzerinde. İçimden, "Sevgili Türkan, sen ölüme gidiyorsun, ama bu elbiseyi giyiyorsun" dedim. Evet, içimden söyledim.
Şoray intihara teşebbüs ediyor Türkan'la günümüz paparazzilerine layık bir röportaj planladık: Türkan, Yenikapı kayalıklarında intihara teşebbüs edecekti, ben de röportajını yapacaktım. Demek insan gençken zaman zaman magazincileşiyormuş da... Rüçhan Adlı, "Sizi ben götüreceğim" dedi. Kıskanıyordu, belli... Annesi bir takım öğütler verdi. Nazan Şoray, o zaman doğal olarak çocuktu, "Ben de geleceğim" dedi. Tabii almadık yanımıza. Türkan, Rüçhan Bey, ben, bindik R. Adlı'nın lüks siyah arabasına (Galiba Mercedes'ti) ve Yenikapı'ya gittik. (Ben hep artistleri bildik, tanıdık yerlere götürürdüm, röportaj için. Örneğin Filiz Akın'ı Edebiyat Fakültesi'ne, Turgut Özatay'ı Levent'e, annemlerin evinin bulunduğu sokağa götürmüştüm. Türkan'ı da yıllarımın geçtiği Yenikapı'ya...) Rüçhan Adlı arabayı, yola dik olarak, kaldırıma çıkardı, farları yaktı. Türkan Şoray en "İntiharsal" pozlarını verdi. Gerçekten çok güzel fotoğraflar çektim. Sonra yazdığım yazı da, bence, iyi oldu. Ama sonra caydım, hazmedemedim bir şeyleri. (Fotoğraflar, eğer saklıyorlarsa, Yapı Kredi Bankası'nın arşivlerinde vardır, çünkü Ses'i onlar çıkarıyordu...) Ne güzel söyleşilerimiz olmuştu T. Şoray'la. Ortega Y. Gasset'nin "Sevgi korur sevileni" sözcükleriyle başlayan Çaykovski'lere dek uzanan söyleşiler. Perihan Sokak'taki elektrik direğinin dibinde, elinde çerçeveli bir resimle duran adamdan tutun, mahalle çocuklarının sokaktaki taştan kalelerin anılarına dek... Klüp 12'de geceler boyu süren çekimler ya da Yeni Melek Sineması'ndaki galalar... Ama Hacı Mansur'daki bodrum katındaki, sabahın ilk saatlerinde yaptığımız söyleşiyi unutmayacağım. Bir film için hazırlanıyordu. İlk kez o gün tanımıştım kendisini. O zamanlar denildiğine göre 15 yaşındaydı, ben de 21... Yıllar geçti. Yine söylenildiğine göre, Türkan 36 yaşındaydı, ben de 40... Ve geçenlerde Çeşme'de mi ne, 60. yaşını kutlamış, ben de 63'tüm. Demek bir 20-25 yıl geçerse Türkan Şoray'la yaşıt olacağız.
Rüçhan Adlı'yla son 5-0'lık yenilginin nedenlerini konuştuk. 20-22 yaşın verdiği bilgiçlikle çok şeyler söyledim. Ama Rüçhan Adlı farklı nedenlere bağladı yenilgiyi. Turgay Şeren maçtan önceki geceyi sanırım çok iyi anımsar. Çünkü otele, saat 21'de sadece Metin Oktay ve Turgay Şeren gelmişler. Saat 22-22.30, diğer oyuncular yok ortada. Lobide Rüçhan Adlı'yla birlikte Milan Kulübü Başkanı oturuyor. Milan Başkanı, "Yarın maçınız var, oyuncularınız yok" der. Belki de sonra "5 yeter mi?" demiştir, bilemiyorum. Konumuz GS değil, ama Türkan Şoray'ın hazırlanmasını beklerken konuşmuştuk R. Adlı'yla, hem de saatler boyu.
Perihan Sokak'taki ev Belleğim yanıltmıyorsa beni, Türkan Şoray'ın evi Perihan Sokak'taydı, ikinci katta. Türkan'la ilk konuştuğum evi, yine yanılmıyorsam bir sokak üstte, Hacı Mansur'daydı, Şişli'de. Bodrum katındaydı. Birkaç kez gittim o bodrum katına. Genç bir sekreteri vardı, resimlerini imzalardı; mektuplara yanıt verirdi o arkadaş. Birkaç kez ben bile imzaladım resimlerini Türkan'ın. Sevenleri çoktu, her gün yüzlerce mektup geliyordu... Benim imzaladığım, üzerinde sevgi dolu sözcüklerin olduğu resimleri alan Türkan Şoray severlerin, "Yahu şu Türkan Şoray'ın el yazısı da ne kötüymüş" deyişlerini düşünüyorum şimdi. Ama n'apayım, o sırada resim üstleri daktiloyla yazılmıyordu. Sonunda Türkan Şoray hazırlandı. Daha sonra "uzatmalı sevgili"ye adı çıkan Rüçhan Adlı (Ki bu olayı ilk bilenlerdendim) Türkan'ı görünce, şöyle bir kaykıldı gözleri mayıştı. Ah aşk, sen nelere kadirsin? "Şık"ınız bir giysi vardı Şoray'ın üzerinde. İçimden, "Sevgili Türkan, sen ölüme gidiyorsun, ama bu elbiseyi giyiyorsun" dedim. Evet, içimden söyledim.
Şoray intihara teşebbüs ediyor Türkan'la günümüz paparazzilerine layık bir röportaj planladık: Türkan, Yenikapı kayalıklarında intihara teşebbüs edecekti, ben de röportajını yapacaktım. Demek insan gençken zaman zaman magazincileşiyormuş da... Rüçhan Adlı, "Sizi ben götüreceğim" dedi. Kıskanıyordu, belli... Annesi bir takım öğütler verdi. Nazan Şoray, o zaman doğal olarak çocuktu, "Ben de geleceğim" dedi. Tabii almadık yanımıza. Türkan, Rüçhan Bey, ben, bindik R. Adlı'nın lüks siyah arabasına (Galiba Mercedes'ti) ve Yenikapı'ya gittik. (Ben hep artistleri bildik, tanıdık yerlere götürürdüm, röportaj için. Örneğin Filiz Akın'ı Edebiyat Fakültesi'ne, Turgut Özatay'ı Levent'e, annemlerin evinin bulunduğu sokağa götürmüştüm. Türkan'ı da yıllarımın geçtiği Yenikapı'ya...) Rüçhan Adlı arabayı, yola dik olarak, kaldırıma çıkardı, farları yaktı. Türkan Şoray en "İntiharsal" pozlarını verdi. Gerçekten çok güzel fotoğraflar çektim. Sonra yazdığım yazı da, bence, iyi oldu. Ama sonra caydım, hazmedemedim bir şeyleri. (Fotoğraflar, eğer saklıyorlarsa, Yapı Kredi Bankası'nın arşivlerinde vardır, çünkü Ses'i onlar çıkarıyordu...) Ne güzel söyleşilerimiz olmuştu T. Şoray'la. Ortega Y. Gasset'nin "Sevgi korur sevileni" sözcükleriyle başlayan Çaykovski'lere dek uzanan söyleşiler. Perihan Sokak'taki elektrik direğinin dibinde, elinde çerçeveli bir resimle duran adamdan tutun, mahalle çocuklarının sokaktaki taştan kalelerin anılarına dek... Klüp 12'de geceler boyu süren çekimler ya da Yeni Melek Sineması'ndaki galalar... Ama Hacı Mansur'daki bodrum katındaki, sabahın ilk saatlerinde yaptığımız söyleşiyi unutmayacağım. Bir film için hazırlanıyordu. İlk kez o gün tanımıştım kendisini. O zamanlar denildiğine göre 15 yaşındaydı, ben de 21... Yıllar geçti. Yine söylenildiğine göre, Türkan 36 yaşındaydı, ben de 40... Ve geçenlerde Çeşme'de mi ne, 60. yaşını kutlamış, ben de 63'tüm. Demek bir 20-25 yıl geçerse Türkan Şoray'la yaşıt olacağız.
Evrensel'i Takip Et