26 Eylül 2003 21:00

Taşını attı ve gitti

Filistinli bir ailenin çocuğu olarak 1935'te Kudüs'te doğan Edward W. Said, bir entelektüel olarak doğumuna kaynaklık eden Filistin İntifadası'nın yıldönümünün hemen arefesinde aramızdan ayrıldı.

Paylaş
Filistinli bir ailenin çocuğu olarak 1935'te Kudüs'te doğan Edward W. Said, bir entelektüel olarak doğumuna kaynaklık eden Filistin İntifadası'nın yıldönümünün hemen arefesinde aramızdan ayrıldı. Her gün binlerce kitabın yayımlandığı günümüzde, herhalde herkesin üzerinde birleşeceği temel gerçeklerden birisi şudur: Yazılmak, yazmaktan çok daha zordur. Bu açıdan değerlendirildiğinde ise Said'in, bundan sonra da yazılacaklar arasında yer alacağını söylemekte hiçbir sakınca yok. Çünkü Said, her şeyden önce 11 Eylül'ü, 11 Eylül'den çok önce öngörmüş ve yazmış sayılı yazarlardan birisiydi. 1978 yılında yayımlanan temel kitabı Şarkiyatçılık, bu açıdan hâlâ temel kaynaklardan birini oluşturmaktadır: "Kabaca belirlenmiş bir başlangıç noktası olarak on sekizinci yüzyıl sonu alınırsa, Şarkiyatçılık, Şark'la - Şark hakkında saptamalar yaparak, ona ilişkin görüşleri meşrulaştırarak, onu betimleyerek, öğreterek, oraya yerleşerek, onu yöneterek- uğraşan ortak tutum olarak, kısacası Şark'a egemen olmakta, Şark'ı yeniden yapılandırmakta, Şark üzerinde yetke kurmakta kullanılan bir Batı biçemi olarak incelenebilir, çözümlenebilir." (1) Ardından yayımlanan "Kültür ve Emperyalizm" adlı kitabı, batının sömürgeci söyleminin, batı edebiyatındaki köklerini açığa çıkarması bakımından öğreticidir. Said, bununla da sınırlı kalmayarak, batı medyasının, Doğu'nun sömürgeleştirilmesinde oynadığı rolü de deşifre etmiş, bu konudaki incelemelerini de "Haberlerin Ağında İslam" adlı kitabında toplamıştır.

ABD'nin kürsüsünü, ABD'ye karşı kullandı Batı emperyalizminin bütün büyük aktörlerinin Şark'a bakışındaki sömürgeci yaklaşımı deşifre etmeye kendisini adamış olan Said, bunu batı emperyalizminin anavatanının en seçkin üniversitelerinden birinin kürsüsünde yapan bir entelektüel olarak da ayrıca anılacaktır. Filistin direnişinin Amerika'daki mevzisi olarak davranmayı kendisine görev biçen Said, bu özelliğiyle birçok aydını da etkiledi. Ancak tüm bunlarla birlikte, Said'i doğru bir biçimde yerli yerine oturtmak isteyen her değerlendirme, onun yönteminin temelinin bir sistem çatışmasına değil, ağırlıklı olarak bir kültürel çatışmaya dayanmasından kaynaklanan zaaflarını da elbette görmezden gelemez. Gramsci'nin hegemonya soyutlamasından esinlenen ve Foucault'un söylem çözümlemesinden de büyük ölçüde etkilenen Said'in, Marks'ın Hindistan'daki İngiliz sömürgeciliğinin nesnel sonuçlarına dair yaptığı analizi "Oryantalist" tavrın bir parçası olarak sayması da aynı yöntemsel zaaftan kaynaklanmıştır. Buna ek olarak da, Said'in entelektüel faaliyetinin temel duruş noktasını kazandığı 1970'lerin ortalarından sonraki dönemin, sosyalizmdeki geriye düşüşten kaynaklı olarak, Marksizm'in sınıf mücadelesi teorisinin, bir yöntem olarak "Tarihsel Materyalizm"in Batı üniversite kürsülerinde eski etkisinden geriye düşüşler yaşadığı, o yerlerin Foucault gibi post-yapısalcılarca doldurulmaya başlandığı bir dönem olduğu da hatırlatılmalı. Said'in entelektüel faaliyetinin sınırlarının belirlenmesinde etkili olan bir başka şeyin de, yüzünü döndüğü Filistin Kurtuluş Hareketi'nin temsil ettiği perspektif olduğu vurgulanmalı. Bilimsel sosyalist bir programa sahip olmayan bu hareketin, dürüst bir bilim insanı olarak Said'e verebileceği direniş ruhundan başka bir şey yoktu. Ancak tüm bunlarla birlikte Said, hem Filistin davasının, hem de batı emperyalizminin hedefi durumundaki Arap ve Ortadoğu halklarının entelektüel alandaki militanı gibi davranma misyonunu hiçbir zaman elden bırakmadı. Bundan üç yıl önce, Filistinli çocuklarla beraber İsrail'e taş atarken yayımlanan fotoğrafının ardından, Amerika'daki akademik çevreler tarafından "akademik etiğe uygunsuz davranış" gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırılmaya çalışıldığını unutabilir miyiz? Said, karşısına aldığı güçleri eleştirmek konusunda sonuna kadar iddialı, ama kendisine en çok atıf yapılan yazarlardan biri olduğu halde, hiçbir kitabında dünyayı kendisinden başlatmayacak kadar da mütevazıydı. Taşını attı ve gitti.
(1) Edward W. Said, Şarkiyatçılık, Metis, s. 13.

ÖNCEKİ HABER

Kars öksüz kaldı

SONRAKİ HABER

İki sanatçının tutumu!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa