4 Ekim 2003 21:00

Şarkılarıyla Öztürk Serengil

Öztürk Serengil'i ilk kez 1960 yılında tanımıştım. Birkaç kez evine gitmiştim, bazen de setlerde karşı karşıya gelmiştim. Tabii zaman zaman da, röportaj için çeşitli yerleri dolaşmıştık. Sonra ben sinema çevresinden uzaklaşıp, yayıncılığa başlamıştım. Öztürk'le de, diğerleriyle de ilişkim kopmuştu. İlkokulu 4 yılda bitirirken, tam 11 ilkokul da okumuştum. Bunlardan biri de Nişantaşı'ndaydı. Öztürk Serengil'in evi de tam o okulun karşısındaydı. Evine ilk gittiğimde gerçekten çok şaşırmıştım. Çünkü Türk Sineması'nın Ahmet Tarık Tekçe'yle birlikte "En kötü adamı" olan Öztürk Serengil çok değişik bir yapıda çıkmışı karşıma. Örneğin işlerini kendisi görüyordu. Ayakkabılarını boyuyor, gömleklerini ve elbiselerini kendisi ütülüyordu. Ama ayakkabılarına büyük özen gösteriyordu. Sanırım ayakkabının derisinin kalınlığından fazlaydı boyanın kalınlığı. Ev işlerinde eşinin en büyük yardımcısıydı. İşlerini bitirince kitap okuyordu. Kitaptan sıkılınca da resim yapmaya başlıyordu. Filmlerinde sürekli kara giysileriyle gözüken Serengil, resimlerinde en çok yeşil ve kırmızı renkleri kullanıyordu. Öztürk Serengil, 1953'te sinemaya başlayıncaya dek birçok şey yapmış. Atletizm, voleybol gibi sporun çeşitli dallarında uğraştıktan sonra biblo ve manken ressamlığı... Tam sekiz yılını harcamış bu işlerde. Birden, durup dururken, "Oğlum Edward" adlı oyunla sahneye çıkmış ve arkasından da sinema. "Avrupa'ya gitmek için kamarot olmak istemiştim. Olmadı. Sonra artist olarak gittim," diyordu. Avrupa'da Lattuada mı, Fellini mi, yalan söylemeyeyim, ünlü bir yönetmen, Öztürk'e kaç film çevirdiğini sormuş. Öztürk, "200 film," deyince o yönetmen, "Siz film çevirmemiş, vesikalık fotoğraf çektirmişsiniz," demiş.

Sinema serüveni 1953'te başlayan yeni yaşamında yüzlerce film ve hemen tümünde de "Kötü adamı," canlandırmıştı. "Sadece iki filmde kötü adam rolünde değildim. Bunlardan 'Üçüncü Kat Cinayeti'nde bir polisi canlandırıyordum. Nedense bu rolümü hiç sevemedim. Ama alkolik bir ressamı canlandırdığım 'İnleyen Dağlar'ı ise unutamam. En sevdiğim rolüm buydu," diyordu. Amerikan sinemasının Clark Gable, Douglas Fairbanks gibi oyuncuları bıyıklarıyla ün yapmışlardı. Öztürk de bıyıklarıyla Türkiye'de ün kazandı, taklitleri her yerde çıktı ortaya. Bir de Ayhan Işık'la arasının açılmasına neden olan "Yeşşşeee," sözcüğüyle gündeme oturmuştu. Bir filmin çok ciddi bir sahnesinde, Ayhan Işık yumruk atar Ö.Serengil'e. O da yere düşerken, kameraya doğru, "Yeşşeee," der. A.Işık ciddi ciddi yumruk atıyor, Öztürk de "Yeşşeee," diyor. Doğal olarak seyirci basıyordu kahkahayı. Ayhan Işık değil kim olsa bozulurdu. Öztürk'ün Timur Selçuk'la da arası açılmıştı, daha sonraları. Hatta mahkemelik bile olmuşlardı. Ö.Serengil'in üçüncü yaşamında, şarkıcılık döneminde.

Şarkıcı Öztürk Öztürk Serengil, özel yaşamında çok zor yıllar yaşamıştı. 4 çocuğu olmuştu, ama eşiyle kan uyuşmazlığı yüzünden dördünü de yitirmişti. Sonraları Türk Sinaması büyük bir krize girmişti. O da sahneye yönelmişti. Şarkı söylüyor ve bunlar da plak olarak çıkıyordu. İlginçtir, 2000'li yıllarda İzmir'de radyo söyleşilerimde zaman zaman çaldım Öztürk'ün plaklarını. Ö.Serengil, 1954 yılından bu yana şöyle ya da böyle Türkiye'nin gündeminde olan Süleyman Demirel'in yakın dostuydu. Bir şarkısı Demirel üzerineydi: "Ne işler açtın başıma/Maliye ortak aşıma/Tahsildar taktın peşime/Unuttun bizi Süleyman/Dağıttın bizi Süleyman/Mahvettin bizi Süleyman/Ayıp ettin be Süleyman/Vergiler gelsin, zamlar gelsin/Va mı bunun izahı dersin/Açığını fakir Öztürk mü versin/Bilmiyorum, bilmiyorum/Ne olacak halim benim/(..) Dostum herşeye vergi koydun/Uyuz olup kaşınmak/Öksürmek, tiksirmek/(..) Kelleyi korumuşsun, vergi koymamışsın/(..) Bu kazığı atan bize sensin/Tabii halimize gülersin/Sen bizim sokaktan geçersin/Kazıkladım... Kazıkladım... Bir başka şarkısı da "Artık içmeyeceğim"di. Ünlü "Makber"i de kendince yorumlamıştı: "Millet bunalmış pahalılıktan/Nasip kesilmiş, etten, balıktan/Bakkal kazıklar atmakta her gün/Zamsız bir nefes almak ne mümkün..." "Bize de mi lo lo lo"yla birşeyler söylüyordu: "Hep aldattın beni yalancılarla/Evvelce gezerdin uzun çarşafla/Şimdi mini giymiş alo alo/Bize de mi lo lo lo... Pek sofuyum diye namaz kılardın/Her akşam istersin balo balo/Bize de mi lo lo lo..." O dönemde Amerikan filmleri çok modaydı. Hatta yerli Kızılderili filmleri bile yapılıyordu. Öztürk, "Ben bir Kızılderili'yim, aslında Nevşehir'liyim" de şöyle diyordu: "Ben bir Kızılderili'yim, aslında Nevşehir'liyim/Büyük Reis derler bana, inanmazsan sor Adnan'a/Göbek adım uçan ayı, var mı benden daha dayı/Gördüm mü bir beyaz adam, bir bıçakta kelle tamam/(..) Kışın dağlarda yatarım, soğukta çene atarım/Yazın çadırımı alıp, kampingte gazoz satarım..." Bir zamanların elde mendille dinlenen bir şarkısı vardı, Timur Selçuk'un: "İspanyol Meyhanesi". Ö.Serengil, bunu Öztürkçe'ye adapte edip, plak halinde çıkarmıştı. Timur Selçuk'un buğulu sesinin yanında, belki de biraz cızırtılı bir ses... Timur Selçuk da kızmakta haklı... Sonra "Kim artist olmak isterse," şarkısı, sinemayla ilgili. Ve final: "Cafer Bez getir." Meclis'ten TİP'e, CHP'den Kırat'a hepsi var. Tabii Öztürk Fenerbahçe'li olduğu için FB de var: "Fenerbahçe'ye ne oldu/Taraftarlar hep mahzun oldu/Nasıl böyle goller yenir/Cafer bez getir..." Öztürk Serengil bir simgeydi Türk Sineması'nda.

Evrensel'i Takip Et