1 Kasım 2003 22:00

Uşaklı işçiler demokrasi istiyor

Uşaklı tekstil işçilerinin yaklaşık üç ay önce başlattğı sendikalaşma mücadelesi, artan baskılara karşın devam ediyor. TEKSİF'te örgütlenen işçilerin çalıştığı bazı fabrikalarda sözleşme yetkisi alınırken, sendikalaşmanın tamamlandığı diğer işyerlerine ise yetki bekleniyor. Sendikal örgütlenmenin başladığı ilk günden bugüne kadar işçilerin yanında yer alan Emeğin Partisi (EMEP) İl Örgütü, sendikal çalışmanın tüm Uşak'a yayılması için çalışmalarını yoğunlaştırdı. Bütün imkanlarını işçilere açan EMEP, "Tekstil İşçileri Demokrasi İstiyor" adı altında bir kampanya başlattı. EMEP Uşak İl Başkanı Fehmi Konyalı, tekstil işçilerinin sorunları ve başlattıkları kampanyaya ilişkin sorularımızı yanıtladı. Kampanya ile neyi hedefliyorsunuz? Uşak'ta hemen her evden bir kişi tekstil işkolunda çalışıyor. Dolayısıyla 2000 işçinin TEKSIF Sendikası'na üye olmasıyla başlayan gelişmeler, Uşak'ta herkesi yakından ilgilendiriyor. Bu gelişmeler partimizi, hem bu yönüyle hem de sendikalaşma mücadelesi veren tekstil işçilerinin demokrasi istemi ve kazanımları açısından ilgilendiriyor. Ağızlarını her açtıklarında demokrasiden bahseden, her biri sermaye partisinde politika yapan, hatta Erhan Akçay gibi DYP'den bir dönem Uşak Belediye Başkanlığı yapmış patronların söylemlerinin tutarsızlığını açığa çıkarmak, görevimiz. Bugüne kadar işçilerle yaşadığımız bu süreci bir kampanya şeklinde sürdürmeyi uygun bulduk. "Tekstil İşçileri Demokrasi İstiyor" kampanyasıyla, Uşak'ta sermayenin, demokratikleşme ve toplumsal ilerlemenin önünde engel olduğunu, hem işçilerin hem de tüm Uşak kamuoyunun gözünde açığa çıkaracağız. Anayasa'nın 51. maddesini hiçe sayan patronlar işi Uşak'ta işçilere silah çekmeye kadar vardırdılar. Getirdikleri noterlerle işçileri sendikadan istifaya zorladılar. Okulların açıldığı, kış aylarının başladığı ve ramazan ayında olduğumuz bu günlerde 250'nin üzerinde işçiyi işten çıkararak işsiz bırakanların ne demokrasi adına, ne insanlık adına, ne de din adına söyleyecek tek bir sözü olamaz. Bugün Uşak'taki tekstil patronları Genç İşadamları Derneği aracılığıyla iftar sofraları açıyorlar. Ama sendikaya üye olduğu için işçilerin yemeğini kesmeyi hangi dine sığdırıyorlar diye soracağız. İşçilerin de, sendikalaşmanın yalnızca ücretleri bir miktar daha iyileştirmek, sosyal haklar kazanmakla sınırlı bir mücadele olmadığını, aynı zamanda bir demokrasi mücadelesi olduğunu kavramalarına da katkı sunmayı hedefliyoruz. Neler yapacaksınız? Kampanyayla henüz sendikalaşma mücadelesine katılmamış işçi ve ailelerini de bu mücadeleye katmayı amaçlıyoruz. "Tekstil İşçileri Demokrasi İstiyor" başlıklı bildiriler dağıttık ve geçtiğimiz pazar günü bir basın açıklaması yaptık. Şimdi de bir imza kampanyası başlattık. Partililerimiz ve tekstil işçileriyle birlikte oluşturacağımız gruplarla Uşak'ta girilmedik ev bırakmadan, işyerlerinde, kahvelerde tekstil işçilerinin mücadelesini anlatıp imza toplayacağız. Binlerce imzayla Uşak Valiliği'ni ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nı göreve çağıracağız. Yine kampanya çerçevesinde bir süre önce demokratikleşme deklarasyonu yayınlayan aydınlarla Uşak'taki tekstil işçilerinin demokrasi istemlerini birleştiren ortak panel ve toplantılar yapacağız. Çalışmayı Uşak'taki sendika ve siyasi partilere de anlatarak destek ve katılımlarını sağlayacağımızı düşünüyoruz. Her aşamasında işçilerle ve destek veren kurumlarla değerlendireceğimiz kampanyamız, Uşak'ta tekstil işçilerinin sendikalaşma mücadelesi başarıya ulaşıncaya kadar ve ülkedeki demokratikleşme mücadelesinin bir parçası olarak devam edecek. Sendikalaşmada gelinen durumu anlatır mısınız? Örgütlenmenin ilk aşaması düşünüldüğünde, işçilerde bir geriye düşüşün ve isteksizliğin olduğu görülüyor. Patronların baskıcı tutumu, örgütlenmeye ve kazanılmış haklara yönelik saldırıları karşısında sendikanın işçilerle birlikte mücadeleyi örgütlemek yerine, pasif, hatta yatıştırıcı tutumu ve eksik bilgilendirmesi güvensizlik içinde geri çekilmeye yol açıyor. Her şeyi prosedürle çabucak halledeceklerini söyleyen sendikacılar, yetkilerin gecikmesini, davaların uzamasını, hak gasplarını işçilere anlatamıyor. Öyle ki sendikalaşma nedeniyle yapılan baskı ve işten atmaların olmadığı Bozoğlu fabrikasında bile, "Bize bu iş kısa sürede hallolacak dediler. Ama aylardır yetkimiz gelmedi. Bize yalan söylediler" diyerek sendikadan istifa eden işçilerin olduğu söyleniyor. İşçilerin sendikaya yaklaşımı nasıl? Bunlarla birlikte sendikacılar işçilere 'sendikal mücadeleye siyaset sokmayalım, partilerden -ki kastedilen EMEP'tir- uzak duralım' vaazları veriyor. Yaptıkları salon toplantısında, genel merkezden gelen sendika yöneticilerinin konuşmasının ardından müzik çalıp işçilere göbek attırmak isteyen tutumlara işçiler tepki göstermişti. Sendikacılar, işçilerin "Biz buraya işsiz iken 'bas bas paraları Leyla' şarkısını dinlemeye gelmedik. Sorulacak sorularımız ve söyleyecek sözlerimiz var" şeklinde tepki göstererek salonu salonu terk etmelerini Emeğin Partisi'ne mal ederek, işçileri partimizden uzaklaştırma çabası içine girdiler. İşçilerin bu tepkisi bize göre de haklı bir tepkiydi. Ancak bugün Uşak'taki mücadelede en diri kesim, yine partimizle ilişkisini kesmeyenlerdir. Kısaca gelinen noktada durum başlangıçtaki istek, kitlesellik ve kararlılığında değildir. Buna rağmen Uşak'taki tekstil işçileri sendikal mücadelelerini başarıya ulaştırma çabasındalar ve EMEP de bunun için bütün gücüyle işçilerin yanında. Başlattığımız kampanyanın buna olumlu etki edeceğini düşünüyoruz.

Evrensel'i Takip Et