Aşkın suç hali
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından gerçekleştirilen Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali 30 Eylül 2011 tarihine kadar film gösterimleri ve çeşitli etkinliklerle devam ediyor. Festival boyunca, adaletin sinema ve diğer sanatlarla ilişkisi panel, film gösterimi ve atölyeler aracılığıyla işleniyor. Farklı ülkeler
Festival kapsamında önceki gün ‘Aşk bir suç mudur?’ sorusuna yanıt arandı. Prof. Dr. Bengi Semerci’nin yönettiği panele Ahmet Ümit, Selim İleri ve yönetmen Zeki Demirkubuz katıldı. Romanlardan, hikayelerden ve çekilen filmlerden aşkın ve suçun yerini tartıştılar.
Gazetlerin üçüncü sayfalarında çokça görülen ‘çok seviyordum öldürdüm’ savunmalarından, ‘ya benimsin ya kara toprağın’ heyezanlarına varan çok geniş bir çerçeve açarak, aşk nedir? Suç nedir? Ve en önemlisi ‘aşk hangi durumda suç olabilir’ konuları tartışıldı. Ahmet Ümit, aşkın tek kişilik olduğunu ve imkansızı ümit etmekle tanımlanacağını söylerken, günlük yaşamımızda bir çok kez taktığımız maskelerin düştüğü tek andır düşüncesinde. Sokrates’in ruh ikizi açıklamasını saçma bulduğunu açıklayan Ümit, “aşkın akılla kavranamayacağı, sıradan bir insana mucizevi şeyler yüklememizden bellidir” diyor.
1980 darbesinden sonra üç yıl cezaevinde kalan yönetmen Zeki Demirkubuz da, bu yıllarda Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sının üzerindeki etkilerinden bahsetti. İlk uzun filmi C Blok’u 1994’te çektiğini aktaran Demirkubuz, ‘İtiraf’ filminde ise ‘Suç ve Ceza’ romanın yansımalarının görüldüğüne değindi. Demirkubuz, “Aşkın bir suç olmaması için karşılıklı manevi bir değer olarak algılanması gerekir” diyor.
‘AŞKA SUÇLA BAKILIYOR’
Son kitabında ‘Yağmur Akşamları’nda aşk için duyulan kederi anlatan Selim İleri, 1876 yılları ve sonrasında yazılan Türkiye romanlarında aşka suçla bakıldığı görüşünde. Bu düşünçesini seçtiği romanlarla örnekleyen İleri, Namık Kemal’in ‘İntibah’ından, Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarına, Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Aşk-ı Memnu’suna değinerek, bu romanlarda bahsedilen aşkın yasak, suç veya günah gibi yazılmasının nedenini o yıllarda kapalı bir toplum oluşumuza da bağlıyor. ‘Kamelyasız kadınlar’ kitabında yine benzer bir değerlendirme yapan İleri, yine o yılları baz alarak, yasak olmayan aşkın yaşanma ihtimali olmadığından, yasak aşkın yazıldığını düşünüyor. (İstanbul/EVRENSEL)