4 Kasım 2003 22:00
Filistin destanı yazılacak
GÜNÜN YAZILARI
Filistinli şair Dr. Hanan Avvad, Evrensel Basım Yayın'ın davetlisi olarak Türkiye'deydi. Uluslararası PEN Derneği'nin Filistin Başkanı olan Avvad, TÜYAP Kitap Fuarı çerçevesinde Türkiye PEN tarafından düzenlenen iki panele ve Evrensel Basım Yayın'ın düzenlediği, Türkçe yayınlanan kitabıyla aynı adı taşıyan "Filistin Senin İçin" başlıklı dayanışma toplantısına katıldı.
Edebiyatçı ve kadın hakları eylemcisi olarak, en az o kadar da Filistin davasının kararlı bir savunucusu kimliğiyle tanınan Hanan Avvad sorularımızı yanıtladı.
Edebiyat alanındaki faaliyetlerinizden ve genel olarak Filistinli yazar ve şairlerin ürünlerini hangi koşullar altında meydana getirdiğinden söz eder misiniz?
Şimdiye kadar 2'si kadın sorunları hakkında olmak üzere 7 kitabım yayınlandı. Önümüzdeki günlerde Yaser Arafat'ın iki yıldır maruz kaldığı kuşatma koşullarını anlatan bir kitap yayınlamaya çalışıyorum. Ayrıca, kendi hayatım üzerinden, Filistin tarihine ışık tutacak başka bir kitap hazırlığım var. İkinci İntifada'yı anlatan bir şiir kitabı da tasarlıyorum.
Çok sayıda uluslararası toplantıya katılıyorum. Bunlar çok zaman alıyor. En son Çin'de, ezilenlerin barış mücadelesinde yer alan kişilere verilen bir ödül aldım.
Siyasi faaliyetlerim de bunların yanı sıra devam ediyor. Halkımın talebi olan, 1967 sınırları temelinde; başkenti Kudüs olan, Batı Şeria ve Gazze'nin işgalcilerden arındırılmasıyla kurulacak bağımsız Filistin devleti için mücadele ediyoruz. Filistin'e bağlılığım, benim sanatçı ve siyasi kişiliğimi de birleştiriyor. Filistin benim kalbimdir.
Bu, Filistinli sanatçıların hepsi için böyledir. Her gün yaşananları görüyorsunuz. Onyıllarını işgal altında geçiren Filistin, bir kez daha işgalin acımasızlığını yaşıyor. Bunlara seyirci kalmak imkansız. Bizim görevimiz, Filistin'in sesini dünyaya duyurmak, halkımıza umut aşılamaktır.
Ancak bunu zor koşullarda yapıyoruz. Bir kentten diğerine ulaşmak bile zor. Kitaplarımız, yayınlarımız basılıyor, fakat dağıtımı çok zaman alıyor. Filistin Özerk Yönetimi altında tam anlamıyla ifade özgürlüğü var; fakat işgalci İsrail, eserlerimizin halkımıza ve dünyaya ulaşmasını engelliyor.
Bu koşullara rağmen birçok işi başarıyla yürütüyoruz. Geçen ay Gazze'de düzenlenen kitap fuarı tıklım tıklım doluydu. İşgal koşulları, İsrail baskıları, işsizlik ve yoksulluk ortada; ama Filistin halkı okumaya çok meraklı. Fakat ben dahil birçok yazar ve şair bu fuara katılamadı.
1991'de Filistin PEN'i kurduk. Ancak, PEN üyeleri de, Filistin Yazarlar Birliği üyeleri de, İsrail'in engellemeleri yüzünden bir araya gelmekte zorlanıyor. Yine de, genç yaşımıza ve işgal koşullarına rağmen, en aktif PEN şubelerinden biriyiz.
Filistin edebiyatıyla, Filistin halkının kurtuluş mücadelesi arasındaki ilişki hakkında bilgi verir misiniz?
Filistin edebiyatı öncelikle direniş edebiyatıdır. Başlıca konusu, çekilen acılar, direniş ve mücadeledir. Toprak ve insan ilişkisi, özlem, sürgün, her şeye rağmen umut duyma başlıca temalardır. Bunun yanında, duyguların ağır bastığı, son derece insancıl bir edebiyattır.
Genellikle Filistin toprağı şiirde güzel bir kadın, bir gelin olarak imgelenir. Filistin halkı ise, tüm sınırları aşarak, güzel kadına özgürlük tacını giydirmeye çalışan bir fedai, bir kahramandır. Ebu Selma'nın şiirleri, 1972'te İsrail tarafından katledilen Gassan Kanafani'nin kısa öyküleri, bunun çok güzel örneklerini verir.
Yıllarca yurtdışında yaşadıktan sonra ülkesine dönebilen Mahmud Derviş, sürgünü, vatanına özlemini son derece güzel anlatır. Şiirde silah imgesi de çok sık kullanılır; ancak öldürmeyi değil, mücadeleyi ve değişimi anlatır.
Bize genellikle yöneltilen eleştirilerde, "niçin hep politik ürünler yazdığımız" sorulur. "Neden aydan, ağaçlardan bahsetmiyorsunuz?" denir. Veya, "Siz hiç aşık olmaz mısınız?" diye sorulur. Bir eserde, "kuş ve avcıyı" anlatsak, hemen müdahale ederler, "Yine politikaya başladınız" diye. Oysa biz de Filistin'de gökyüzünün güzelliğinden, Filistin'in ağacından söz ediyoruz şiirlerimizde; fakat işgal altındaki Filistin'in ağacı ve gökyüzünden. Bizim için aşk her şeyden önemlidir; çünkü aşk bizi en çok sevdiklerimize; ülkemize, dostlarımıza, eşimize bağlar. Aşık olamayan biri politik mücadele de yürütemez.
Ben de 1988 yılında Yaser Arafat'ı ziyaret ettiğim sırada bir şiir yazmıştım. Bu şiirde, gelin, kahraman ve düğün imgelerini kullandım. 1994'te Ebu Ammar'ın (Yaser Arafat'ın, Arap dünyasındaki 'kurucu' anlamına gelen lakabı) sürgünden Gazze'ye dönüşüne gözlerimle şahitlik ettiğimde hissetiklerimi kelimelerle anlatamam. Onu halkının omuzlarında görünce, hayal ürünü olarak yazdıklarımın bu kadar kısa süre içinde gerçeğe dönüştüğüne inanamadım. Fakat aradan geçen zamanda, İsraillilerin barış düşmanı tutumları yüzünden bütün o hayaller yıkıldı. Şimdi ikinci bir düğünün hayalini kuruyoruz.
- Aynı zamanda, Uluslararası Barış ve Adalet İçin Kadınlar Birliği'nin Filistin şubesinin kuruluşuna öncülük ettiniz. Filistin'de kadın hakları alanında yürütülen çalışmaları anlatır mısınız?
Kadınlar, Filistin halkının mücadelesinin asli unsurudur. En başından beri, İsrail işgaline karşı mücadelede kadınlar, Filistinli erkeklerin yanında yer almıştır. Binlercesi öldürülmüş, hapse atılmış, eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini kaybetmiştir.
Liderimiz Arafat, kadınların ön saflarda yer almasına özel önem veriyor. Eğer bir göreve getirilebilecek adaylar birbirine denkse, kadınların önceliği vardır. Filistin'de kadınlar, öncelikle ulusal kurtuluş mücadelesinin parçasıdırlar. Bunun yanında, kadınların eğitiminin artırılması, kendileri veya yakınları İsrail zulmüne uğrayan kadınlarla dayanışma içinde olunması yönünde aktif faaliyetlerimiz var.
İsrail işgalinin en katı olduğu dönemlerde, 1987 öncesinde, kadınların içinde olduğu semt komiteleri adeta buraların yönetim organları gibiydi. FKÖ'nün yan kuruluşu olan Filistin Genel Kadınlar Birliği olarak, bağımsızlık ilan edildiğinde, kadınların haklarının garanti altına alınması için faaliyet yürüttük. 1989'da ilan edilen Bağımsızlık Bildirisi'nde de, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olduğu resmen belirtildi. Bu, kağıt üzerinde de kalmadı. Bugün, bakanlıklar dahil olmak üzere, Özerk Yönetim'in en önemli kademelerinde Filistinli kadınlar var.
Filistinli kadınların eğitim düzeyi, pek çok ülkedekinden daha ileridedir. Filistinli kadın mücadelecidir; evlatlarına, gerektiğinde vatanı için şehit olacak bilinci aşılar. Kendisi de mücadelenin önünde yer alır. Ama en önemlisi, ne için mücadele ettiğini çok iyi bilir. Şahsen ben, bir kadını kadın olduğu için desteklemem. Bizim feministlerden farkımız budur. Eğer ne için mücadele ettiğini biliyorsa, kendi davasıyla ülkesinin, halkının davasını birleştiriyorsa ben o kadın hareketini sonuna kadar desteklerim.
Bağımsız Filistin mücadelesinin durumunu nasıl görüyorsunuz?
Bugünlerde, tarihimizdeki en karanlık dönemlerden birini yaşıyoruz. Filistin kantonlara bölünüyor. Bir kasabadan diğerine geçmek, hatta tarlalarımıza gidebilmek için İsrail barikatlarını aşmamız gerekiyor. Seçilmiş liderimiz iki yıldır kuşatma altında; içinde olduğu binadan çıkamıyor. Bütün dünya ise buna seyirci. İsrail ve onu destekleyen ABD emperyalizminin yarattığı korku ve uyguladığı baskı yüzünden, devlet başkanları Arafat'a telefon açmaktan bile korkuyorlar.
İnsanlar beni sokakta gördüğünde, benden umut dolu sözler bekliyorlar. "Hanan, ne olacak sence?" diye soruyorlar. Bizim görevimiz halkımıza umut aşılamak. Ama bu koşullarda iyimser olmak gerçekten zor.
Biz, 1993'teki Oslo Anlaşmaları'yla, 1967 sınırlarına dönülmesi ve bağımsızlık karşılığında birçok tavizler verdik. Buna rağmen, o anlaşmaları yırtıp atan İsrail oldu.
Ama yılmayacağız, sonuna kadar direneceğiz. Arafat'ın en önemli özelliği, yeni kuşaklara güvenmesidir. Çocuklara inanır ve bizlere de onları göstererek umut aşılar. İsrail tanklarına taş atarken şehit olan 10 yaşındaki Filistinli çocukları gösterir.
En ağır işgali yaşıyoruz. Ama, inşallah direniş sonuna kadar sürecek ve bizler de, bugüne kadar yazılamamış olan, tek başına hiç kimsenin yazamayacağı büyük Filistin destanını yazacağız.
Öncelikle, edebiyatla ilişkinizin nasıl başladığını, edebiyatçı kimliğinizin hangi koşullarda şekillendiğini anlatır mısınız? Hanan Avvad: Bunu anlatmak için çocukluk yıllarıma kadar gitmek gerek. Annem ve babam, daha üç yaşındayken, ünlü Filistinli şarkıcı Abdülvahab'ın şarkılarını mırıldandığımı söylerlerdi. O yıllarda, çocuk bahçesinde oynarken bile ulusal şarkılar söyleniyordu. Mısır'da Devlet Başkanı olan Nasır'ın döneminde, Arap milliyetçiliği tüm bölgeyi sarmıştı. Evimiz de sık sık Filistinli liderler tarafından ziyaret ediliyordu. Hepsi babamın arkadaşlarıydı. Onlar tartışırken ben gizliden gizliye onları dinliyordum. Yaşım kavramaya fazla elvermese de; "toprak", "kimlik", "vatan" gibi sözleri her yerde duyuyordum. İlkokul yıllarında, bir öğretmenimiz bizden yazı yazmamızı istedi. Ben de, içinde "Filistin", "mücadele", "cihat" sözcükleri geçen bir yazı yazdım. Öğretmenim bunu çok beğendi ve beni yazmaya teşvik etmeye başladı. İlk ve ortaokul yıllarında her tören veya kutlamada, öğretmenlerim benden yazı yazmamı veya şiirler okumamı istediler. Liseyi bitirdikten sonra, yazı yazma faaliyetim de gelişti. İlk edebiyat yazılarım, o zaman yeni kurulan ve bugün de faaliyetine devam eden El Kudüs gazetesinde yayınlandı. El Kudüs'te yazdığım sıralarda, yine Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çizgisindeki Eş Şab gazetesinin genel yayın yönetmeni, orada yazmamı istedi. "Benim Kanım" adlı günlük köşemde yazmaya başladım. Aynı sıralarda, çeşitli edebiyat ve kültür dergilerinde de yazı ve şiirlerim yayınlanıyordu. Liseyi bitirdikten sonra, Mısır'ın başkenti Kahire'ye giderek edebiyat eleştirisi üzerine üniversite öğrenimi gördüm. Ürdün'de ve bazı Körfez ülkelerindeki gazetelere de yazılarımı gönderiyordum. Kudüs'e döndüğümde, İsrail yönetimi beni 6 aylığına hapse attı ve yurtdışına çıkışıma sınırlama getirdi. Ben ise, bu defa İngiltere'ye giderek Oxford Üniversitesi'nde öğrenim görmeye başladım. Oradan da, Kanada'ya geçtim. Bu arada, yurtdışından da düzenli olarak Filistin ve diğer Arap ülkelerindeki gazetelere yazılarımı gönderiyordum. Kimi yazılarım edebi nitelikte, kimileriyse siyasi analizlerdi. Anlaşılacağı gibi; ailemin de eğitime çok önem vermesi sayesinde, çok okudum, çok seyahat ettim. Çok farklı kültürlerden insanlarla tanıştım. Liderimiz Yaser Arafat'ın da teşvikiyle edebiyatta, kadın hakları alanında ve siyasette aktif faaliyetler yürütüyorum."
Öncelikle, edebiyatla ilişkinizin nasıl başladığını, edebiyatçı kimliğinizin hangi koşullarda şekillendiğini anlatır mısınız? Hanan Avvad: Bunu anlatmak için çocukluk yıllarıma kadar gitmek gerek. Annem ve babam, daha üç yaşındayken, ünlü Filistinli şarkıcı Abdülvahab'ın şarkılarını mırıldandığımı söylerlerdi. O yıllarda, çocuk bahçesinde oynarken bile ulusal şarkılar söyleniyordu. Mısır'da Devlet Başkanı olan Nasır'ın döneminde, Arap milliyetçiliği tüm bölgeyi sarmıştı. Evimiz de sık sık Filistinli liderler tarafından ziyaret ediliyordu. Hepsi babamın arkadaşlarıydı. Onlar tartışırken ben gizliden gizliye onları dinliyordum. Yaşım kavramaya fazla elvermese de; "toprak", "kimlik", "vatan" gibi sözleri her yerde duyuyordum. İlkokul yıllarında, bir öğretmenimiz bizden yazı yazmamızı istedi. Ben de, içinde "Filistin", "mücadele", "cihat" sözcükleri geçen bir yazı yazdım. Öğretmenim bunu çok beğendi ve beni yazmaya teşvik etmeye başladı. İlk ve ortaokul yıllarında her tören veya kutlamada, öğretmenlerim benden yazı yazmamı veya şiirler okumamı istediler. Liseyi bitirdikten sonra, yazı yazma faaliyetim de gelişti. İlk edebiyat yazılarım, o zaman yeni kurulan ve bugün de faaliyetine devam eden El Kudüs gazetesinde yayınlandı. El Kudüs'te yazdığım sıralarda, yine Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) çizgisindeki Eş Şab gazetesinin genel yayın yönetmeni, orada yazmamı istedi. "Benim Kanım" adlı günlük köşemde yazmaya başladım. Aynı sıralarda, çeşitli edebiyat ve kültür dergilerinde de yazı ve şiirlerim yayınlanıyordu. Liseyi bitirdikten sonra, Mısır'ın başkenti Kahire'ye giderek edebiyat eleştirisi üzerine üniversite öğrenimi gördüm. Ürdün'de ve bazı Körfez ülkelerindeki gazetelere de yazılarımı gönderiyordum. Kudüs'e döndüğümde, İsrail yönetimi beni 6 aylığına hapse attı ve yurtdışına çıkışıma sınırlama getirdi. Ben ise, bu defa İngiltere'ye giderek Oxford Üniversitesi'nde öğrenim görmeye başladım. Oradan da, Kanada'ya geçtim. Bu arada, yurtdışından da düzenli olarak Filistin ve diğer Arap ülkelerindeki gazetelere yazılarımı gönderiyordum. Kimi yazılarım edebi nitelikte, kimileriyse siyasi analizlerdi. Anlaşılacağı gibi; ailemin de eğitime çok önem vermesi sayesinde, çok okudum, çok seyahat ettim. Çok farklı kültürlerden insanlarla tanıştım. Liderimiz Yaser Arafat'ın da teşvikiyle edebiyatta, kadın hakları alanında ve siyasette aktif faaliyetler yürütüyorum."
Evrensel'i Takip Et