08 Mart 2004 22:00
8 Mart her yerde kutlandı
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Tunceli, Ankara, Çanakkale ve Diyarbakır'da düzenlenen mitinglerle kutlandı. Mitinglerde, yasalardaki ayrımcı uygulamalara son verilmesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması talep edildi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Türkiye genelinde düzenlenen mitinglerle kutlandı. Ankaralı kadınlar 8 Mart mitinginde, "Gülüşü çalınmış kadınlar ve çocuklar için sürekli barış, hemen, şimdi, heryerde" dileğinde bulundular. Diyarbakır'daki mitinge 15 bin, Tunceli'deki mitinge ise 2 bin kişi katıldı. Ankara'da Barış için Sürekli Kadın Platformu'nun çağrısıyla biraraya gelen bine yakın kadın Abdi İpekçi Parkı'nda 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutladı. Miting boyunca DEHAP'lı kadınlar, yerel kıyafetleri ile renkli görüntüler sergilediler. Kadınlar miting boyunca çeşitli dövizlerin yanısıra, Leyla Zana, Şemse Allak ve Filistin'de panzerle ezilerek öldürülen Rachel'in fotoğraflarını taşıdılar. Mitinge katılan KESK'li kadınlar Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarı'nın yasalaşmasına izin vermeyeceklerini ilan ederek "Eşit işe eşit ücret" sloganını attılar. Mitinge BM tarafından iltica başvuruları kabul edilmeyen İran'lı mülteciler de katıldılar.
Ortak metin Mitingte, platform adına ortak metni okuyan KESK Şubeler Platformu Kadın Dönem Sözcüsü Meral Erdoğan, kadına yönelik her türlü şiddetin gün geçtikçe büyüdüğünü vurgulayarak, ABD'nin petrol düşlerinin ağır ekonomik bunalımlara ve savaşlara neden olduğunu söyledi. Ortak basın metni aynı zamanda Kürtçe ve Arapça da okundu. Kadınların halaylarıyla miting sona erdi.
15 bin kişi Diyarbakır'daki 8 Mart mitinginde ise töre cinayetleri lanetlendi. 15 bin kişinin katıldığı mitingde yerlerini alan işçiler de özelleştirmeleri protesto ettiler. Tunceli'de İl Kadın Platformu'nun Kışla Meydanı'nda düzenlediği mitinge yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Eylemde, yerel seçimlerde Güçbirliği'ne destek çağrısında da bulunuldu. Yurt genelinde düzenlenen diğer mitinglere de yoğun katılım oldu. Çanakkale'de Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan mitinge kamu ve işçi sendikalarının da desteğiyle 500 kişi katılırken, Bursa'da akşam saatlerinde Heykel'de meşaleli yürüyüş yapıldı. SES İstanbul Şube üyeleri de 8 Mart'ı Okmeydanı SSK Hastanesi önünde kutladılar. Hastane önünde SES üyelirne seslenen işyeri temsilcisi Akife Aktaş, "Biz kadınların, yaşamın kenarına itilmesini, ayrımcılığa uğramasını, ikinci cins olarak görünmesini" istemiyoruz" dedi. İnsan Hakları Derneği, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de 2003 yılında, "3 kadının kaybolduktan sonra ölü bulunduğuna, 20'si çocuk şaşta olmak üzere 61 kadının intihar ettiğine, 40 kadının namus cinayetleri, 37 kadının aile içi şiddet, 10 kadının ise ev dışı tecavüz ve cinayet sonucu yaşamını yitirdiğine" dikkat çekerek, bunların buzdağının görünen kısmı olduğunu belirtti. Harb-İş, Türk Eczacılar Birliği, SHP Kadın Meclisleri de 8 Mart'ı kutladı. Öte yandan, Türk Metal Sendikası Kadın İşçileri 10'ncu Büyük Kurultayı Ankara'da toplandı. F tipi cezaevlerini hayata geçirmek amacıyla 19 Aralık 2000 tarihinde düzenlenen operasyon sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde bulunan ve hayatını kaybeden 6 kadın Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde bir kere daha anıldı. Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği üyesi aileler dün Bayrampaşa Cezaevi önüne giderek önüne kırmızı karanfil bıraktılar.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Kamuoyu yanıt bekliyorSoner Eskidir - Ziya Özışık İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat'ın geçtiğimiz hafta vurularak öldürülmesi olayı esrarını koruyor. Kamuoyunun tüm beklentilerine karşın olayın faili ya da faillerinin bulunması noktasında bugüne değin bir ilerleme sağlanamadı. Taksim İmam Adnan Sokak'ta, okuru olduğu Devrimci Hareket dergisi binasından 3 Mart Çarşamba akşamı 3 arkadaşı ile birlikte çıkan Önder Babat, 9 mm'lik bir kurşunun kafasına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Polisin olay akşamı, "Kafasına taş düşmüş. Hayatını da bu yüzden kaybetmiş. Taksim'de böyle şeyler oluyor" diyerek cinayeti örtbas etme girişimi bazı soru işaretlerini beraberinde getirmiş, arkadaşlarının ve avukatının ısrarı sonucu Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi, gerçeği ortaya çıkarmıştı. Bu gelişme üzerine, ölüme, havaya sıkılan ve "yorgun mermi" tabir edilen bir kurşunun neden olduğu iddia edilmişti. Ancak Babat'ın kafatasında oluşan çatlak, merminin doğrudan sıkıldığını kesinleştirmişti. Devlet cephesinin bu iddiası da boşa çıkınca son olarak, cinayetin bir maganda kurşunu sonucu gerçekleştiği öne sürülmüştü. Bu iddia da, Babat'ın hemen yanı başındaki arkadaşlarının hiç silah sesi duymadıklarını açıklamalarıyla sönüp gitmişti. Tüm bu gelişmelerin toplamı ve Adli Tıp raporu, cinayetin son derece profesyonelce, susturucu takılmış bir silahla işlendiği kuşkusunu doğurmuştu.
Mermi deforme oldu Babat'ın olay sırasında yanında olan arkadaşları, ısrarla silah sesi duymadıklarını söylüyor. Zaten Adli Tıp'ın hazırladığı ön raporda da, merminin deforme olduğu belirtiliyor. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalarda ise deforme olmuş merminin susturuculu bir silahtan çıkmış olabileceği ihtimaline dikkat çekiliyor. Olayın dikkat çekici bir başka yanı ise; olay yerinde yapılan ilk incelemede herhangi bir şey -taş ya da kesici bir cisim- bulunamamış olmasıydı. Fakat polis tarafından dört saat sonra yapılan ikinci incelemede bir taş bulunduğu iddia edilmişti. Babat'ın arkadaşları ve aile avukatı Anıt Baba'nın verdiği bilgiye göre, polis, Babat'ın ailesine, "Başına taş düşmüş otopsiye gerek yok" diyerek, olayı örtbas etmeye çalışmıştı.
Tanıklar anlatıyor Babat'ın ailesi ve arkadaşları, olayın faillerinin bir an önce bulunmasını isterlerken, İstanbul Üniversitesi yönetiminin bu olay karşısında sessiz kalmasını da eleştiriyorlar. Olayın gerçekleştiği çarşamba akşamı Önder Babat'ın yanında olan arkadaşı Erman Öztürk, o akşamı şöyle anlatıyor: "Fransız Kültür Merkezi'nde bir belgesel gösterimine katıldık. Gösterim çıkışı Devrimci Hareket Dergisi bürosuna gittik. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra İnsancıl Atölyesi'ne gitmek üzere bürodan ayrıldık. Derginin bulunduğu İmam-Adnan sokağa çıktık. Önder yanımdaydı. Birden yere düştü. Başına bir şeyler düştüğünü sandım. Otopsi yapılana kadar da başına bir kurşun isabet ettiğini düşünmedim. Çünkü hiçbir ses duymamıştık. Başında yoğun bir kanama söz konusuydu. Taksim İlk Yardım'a getirdiğimizde yaşamını yitirmişti." Önder'i üç senedir tanıdığını söyleyen Erman Öztürk, "Hiç kimseyle kişisel husumeti olacak bir insan değildi. Felsefe, tiyatro ve sanatın birçok dalıyla ilgilenen, okuyan bir arkadaşımızdı. İnsan Hakları Hukuku'nda akademisyen olmak istiyordu. Faillerin yakalanmasını istiyoruz" dedi.
İÜ neden sahip çıkmıyor? Yine Babat'ın olay anında yanında bulunan arkadaşlarından Burak Yücel anlatıyor; "Arkadaşlarla belli bir mesafeden yürüyordum. Ben de silah sesi falan duymadım. Zaten bölge esnafı da bunu doğruluyor. Önder'i gördüğümde kanlar içindeydi. Kafası yoğun bir biçimde kanıyordu. Önder'i iki senedir tanıyorum. Hukuk Fakültesi'nde son sınıf öğrencisi, öğrenci hareketinin ön sıralarında olan bir arkadaşımızdı. İstanbul Üniversitesi tarafından açılan soruşturmalardan biri de Önder hakkındaydı." Burak Yücel, İÜ yönetimine, olayla ilgili hiçbir açıklama yapmamaları nedeniyle eleştiri ve bazı sorular yöneltiyor; "Önder'i soruşturma açmak için bulan İstanbul Üniversitesi, öğrencisine şimdi niye sahip çıkmıyor? Şu anda olayın failleri meçhul. Fakat kimin öldürdüğü bilinmese de İstanbul Üniversitesi hocaları, yönetimi senatosu ve bizzat Rektör Kemal Alemdaroğlu neden tepki göstermiyor? Öldürülen kendi öğrencileri değil midir?"
Ortak metin Mitingte, platform adına ortak metni okuyan KESK Şubeler Platformu Kadın Dönem Sözcüsü Meral Erdoğan, kadına yönelik her türlü şiddetin gün geçtikçe büyüdüğünü vurgulayarak, ABD'nin petrol düşlerinin ağır ekonomik bunalımlara ve savaşlara neden olduğunu söyledi. Ortak basın metni aynı zamanda Kürtçe ve Arapça da okundu. Kadınların halaylarıyla miting sona erdi.
15 bin kişi Diyarbakır'daki 8 Mart mitinginde ise töre cinayetleri lanetlendi. 15 bin kişinin katıldığı mitingde yerlerini alan işçiler de özelleştirmeleri protesto ettiler. Tunceli'de İl Kadın Platformu'nun Kışla Meydanı'nda düzenlediği mitinge yaklaşık 2 bin kişi katıldı. Eylemde, yerel seçimlerde Güçbirliği'ne destek çağrısında da bulunuldu. Yurt genelinde düzenlenen diğer mitinglere de yoğun katılım oldu. Çanakkale'de Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan mitinge kamu ve işçi sendikalarının da desteğiyle 500 kişi katılırken, Bursa'da akşam saatlerinde Heykel'de meşaleli yürüyüş yapıldı. SES İstanbul Şube üyeleri de 8 Mart'ı Okmeydanı SSK Hastanesi önünde kutladılar. Hastane önünde SES üyelirne seslenen işyeri temsilcisi Akife Aktaş, "Biz kadınların, yaşamın kenarına itilmesini, ayrımcılığa uğramasını, ikinci cins olarak görünmesini" istemiyoruz" dedi. İnsan Hakları Derneği, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'de 2003 yılında, "3 kadının kaybolduktan sonra ölü bulunduğuna, 20'si çocuk şaşta olmak üzere 61 kadının intihar ettiğine, 40 kadının namus cinayetleri, 37 kadının aile içi şiddet, 10 kadının ise ev dışı tecavüz ve cinayet sonucu yaşamını yitirdiğine" dikkat çekerek, bunların buzdağının görünen kısmı olduğunu belirtti. Harb-İş, Türk Eczacılar Birliği, SHP Kadın Meclisleri de 8 Mart'ı kutladı. Öte yandan, Türk Metal Sendikası Kadın İşçileri 10'ncu Büyük Kurultayı Ankara'da toplandı. F tipi cezaevlerini hayata geçirmek amacıyla 19 Aralık 2000 tarihinde düzenlenen operasyon sırasında Bayrampaşa Cezaevi'nde bulunan ve hayatını kaybeden 6 kadın Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde bir kere daha anıldı. Tutuklu Aileleri Yardımlaşma Derneği üyesi aileler dün Bayrampaşa Cezaevi önüne giderek önüne kırmızı karanfil bıraktılar.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Kamuoyu yanıt bekliyorSoner Eskidir - Ziya Özışık İstanbul Üniversitesi (İÜ) Hukuk Fakültesi öğrencisi Önder Babat'ın geçtiğimiz hafta vurularak öldürülmesi olayı esrarını koruyor. Kamuoyunun tüm beklentilerine karşın olayın faili ya da faillerinin bulunması noktasında bugüne değin bir ilerleme sağlanamadı. Taksim İmam Adnan Sokak'ta, okuru olduğu Devrimci Hareket dergisi binasından 3 Mart Çarşamba akşamı 3 arkadaşı ile birlikte çıkan Önder Babat, 9 mm'lik bir kurşunun kafasına isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Polisin olay akşamı, "Kafasına taş düşmüş. Hayatını da bu yüzden kaybetmiş. Taksim'de böyle şeyler oluyor" diyerek cinayeti örtbas etme girişimi bazı soru işaretlerini beraberinde getirmiş, arkadaşlarının ve avukatının ısrarı sonucu Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsi, gerçeği ortaya çıkarmıştı. Bu gelişme üzerine, ölüme, havaya sıkılan ve "yorgun mermi" tabir edilen bir kurşunun neden olduğu iddia edilmişti. Ancak Babat'ın kafatasında oluşan çatlak, merminin doğrudan sıkıldığını kesinleştirmişti. Devlet cephesinin bu iddiası da boşa çıkınca son olarak, cinayetin bir maganda kurşunu sonucu gerçekleştiği öne sürülmüştü. Bu iddia da, Babat'ın hemen yanı başındaki arkadaşlarının hiç silah sesi duymadıklarını açıklamalarıyla sönüp gitmişti. Tüm bu gelişmelerin toplamı ve Adli Tıp raporu, cinayetin son derece profesyonelce, susturucu takılmış bir silahla işlendiği kuşkusunu doğurmuştu.
Mermi deforme oldu Babat'ın olay sırasında yanında olan arkadaşları, ısrarla silah sesi duymadıklarını söylüyor. Zaten Adli Tıp'ın hazırladığı ön raporda da, merminin deforme olduğu belirtiliyor. Uzmanlar tarafından yapılan açıklamalarda ise deforme olmuş merminin susturuculu bir silahtan çıkmış olabileceği ihtimaline dikkat çekiliyor. Olayın dikkat çekici bir başka yanı ise; olay yerinde yapılan ilk incelemede herhangi bir şey -taş ya da kesici bir cisim- bulunamamış olmasıydı. Fakat polis tarafından dört saat sonra yapılan ikinci incelemede bir taş bulunduğu iddia edilmişti. Babat'ın arkadaşları ve aile avukatı Anıt Baba'nın verdiği bilgiye göre, polis, Babat'ın ailesine, "Başına taş düşmüş otopsiye gerek yok" diyerek, olayı örtbas etmeye çalışmıştı.
Tanıklar anlatıyor Babat'ın ailesi ve arkadaşları, olayın faillerinin bir an önce bulunmasını isterlerken, İstanbul Üniversitesi yönetiminin bu olay karşısında sessiz kalmasını da eleştiriyorlar. Olayın gerçekleştiği çarşamba akşamı Önder Babat'ın yanında olan arkadaşı Erman Öztürk, o akşamı şöyle anlatıyor: "Fransız Kültür Merkezi'nde bir belgesel gösterimine katıldık. Gösterim çıkışı Devrimci Hareket Dergisi bürosuna gittik. Kısa bir süre orada kaldıktan sonra İnsancıl Atölyesi'ne gitmek üzere bürodan ayrıldık. Derginin bulunduğu İmam-Adnan sokağa çıktık. Önder yanımdaydı. Birden yere düştü. Başına bir şeyler düştüğünü sandım. Otopsi yapılana kadar da başına bir kurşun isabet ettiğini düşünmedim. Çünkü hiçbir ses duymamıştık. Başında yoğun bir kanama söz konusuydu. Taksim İlk Yardım'a getirdiğimizde yaşamını yitirmişti." Önder'i üç senedir tanıdığını söyleyen Erman Öztürk, "Hiç kimseyle kişisel husumeti olacak bir insan değildi. Felsefe, tiyatro ve sanatın birçok dalıyla ilgilenen, okuyan bir arkadaşımızdı. İnsan Hakları Hukuku'nda akademisyen olmak istiyordu. Faillerin yakalanmasını istiyoruz" dedi.
İÜ neden sahip çıkmıyor? Yine Babat'ın olay anında yanında bulunan arkadaşlarından Burak Yücel anlatıyor; "Arkadaşlarla belli bir mesafeden yürüyordum. Ben de silah sesi falan duymadım. Zaten bölge esnafı da bunu doğruluyor. Önder'i gördüğümde kanlar içindeydi. Kafası yoğun bir biçimde kanıyordu. Önder'i iki senedir tanıyorum. Hukuk Fakültesi'nde son sınıf öğrencisi, öğrenci hareketinin ön sıralarında olan bir arkadaşımızdı. İstanbul Üniversitesi tarafından açılan soruşturmalardan biri de Önder hakkındaydı." Burak Yücel, İÜ yönetimine, olayla ilgili hiçbir açıklama yapmamaları nedeniyle eleştiri ve bazı sorular yöneltiyor; "Önder'i soruşturma açmak için bulan İstanbul Üniversitesi, öğrencisine şimdi niye sahip çıkmıyor? Şu anda olayın failleri meçhul. Fakat kimin öldürdüğü bilinmese de İstanbul Üniversitesi hocaları, yönetimi senatosu ve bizzat Rektör Kemal Alemdaroğlu neden tepki göstermiyor? Öldürülen kendi öğrencileri değil midir?"