21 Nisan 2004 21:00

Sadece bakmak yetmez

Susan Sontag'ın asıl sorusu, "Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz?" Acıma, şefkat gibi duyguların, zamanla yerini "alışma" ve "Biz ne yapabiliriz ki?" düşüncesine bıraktığını vurgulayan Sontag, savaş fotoğrafları üzerinden verdiği bu insanlık dersinde, "Sadece bakmak yetmez" diyor.

Paylaş


"Düşmanı bir anlığına donduran ölümcül bir silah ile büyük bir tarihsel olayı en ince ayrıntılarına kadar korumaya çalışan fotoğraf makinesi,

aynı aklın ürünüdür."

Susan Sontag'ın "Başkalarının Acısına Bakmak" adlı kitabındaki makalelerini, bu çıkış noktası üzerine kurduğunu söylemek herhalde yanlış olmaz. Sontag'ın asıl sorusu ise, "Savaşın ve dehşetin yüzünü sergileyen fotoğraflara bakmaya ne kadar dayanabilirsiniz?" 71 yaşındaki muhalif eleştirmen ve yazar, sinema, tiyatro, edebiyat, estetik gibi konularda yazdığı makalelerine, bu kez fotoğraf üzerine farklı bir bakış açısıyla yazdığı denemelerini ekledi. "Savaş, iç deşer; savaş, bağırsakları boşaltır. Savaş, teni yakıp kavurur. Savaş, organları bedenden koparır. Savaş, yıkıp yok eder. Ve savaş, insan türünün doğasından gelir" diyor Sontag. Savaş fotoğraflarının bıraktığı etkiyi de, sarsıcı biçimde sorgulayarak, savaş fotoğrafçılığının işlevini ele alıyor. Amerikan İç Savaşı, 1. Dünya Savaşı ve Nazi kampları, Bosna, İspanya iç savaşı, İsrail'in katliamları ve 11 Eylül gibi pek çok şiddet yüklü olayın fotoğraflarından kalkarak, "başkalarının acılarına karşı duyarlı olmak" üzerine sağlam bir ders veriyor.

Acı uzakta mı? Susan Sontag'ın asıl sorguladığı insanların başkalarının acılarına bakarken takındığı tavır. Fotoğraf karelerinde paramparça olmuş bedenleri görüp, keyifle kahvesini yudumlamayı ve sohbetini sürdüren insanın duygularına mercek tutuyor. "Uzaktaki acıları gösteren fotoğraflar ne işe yarar?" sorusuna, "İnsanlar oldukları yerde kendilerini güvende hissettiklerinde başkalarının çilelerine karşı duyarsızlaşırlar" diye yanıt veriyor. Savaş fotoğrafının işlevi olmasa da, sonuçlarından biri bu olsa gerek. Savaş fotoğraflarının anlık şefkate, gelip geçici acıma duygularına yol açtığı açık. Ancak, Susan Sontag, bu gibi hislerin eyleme geçmediği noktada, bambaşka ve tehlikeli bir duyguya dönüşebileceğinin de altını çiziyor. Bu duygunun adı: "Biz ne yapabiliriz ki?" Sonuçta varılan yer ise; kabullenme, kanıksama, alışma ve giderek tepkisizleşme, umursamama ve benzeri duygular.

Güvenlik konsepti Elbette, Susan Sontag'ın yaklaşımı, "savaş ve şiddet fotoğraflarının böylesi bir olumsuzluğa yol açtığı" ve "bu açıdan zararlı olduğu" değil. Savaş fotoğrafçılığının önemine de dikkat çekiyor yazar ve gerçeğin aktarımındaki gücünün ısrarla altını çiziyor. Sontag'ın asıl peşine düştüğü, bu fotoğraflarının insan üzerinde bıraktığı etki ve insanın aldığı tutum. Elbette, bazılarının "iletişim çağı" dediği, günümüzde bu sorgulama daha bir anlamlı. Kesintisiz görüntü bombardımanı altında, savaş canlı yayınları, şiddet yüklü görüntüler arasında, Susan Sontag'ın "uzaktaki şiddeti kanıksama" tutumuna yönelttiği eleştiriler, bugün dünyayı büyük bir savaş ve şiddetin ortasına iten "güvenlik" konseptini de hatırlara getiriyor. Uzaktaki şiddet; kendini güvende hissetme arzusunu körüklüyor elbette ve bunun dünyanın öbür ucundaki verilen haksız bir savaşa destek verilebiliyor. Amerikan toplumunun, 11 Eylül sonrası Rumsfeld Doktrini'ne verdiği destek ortada.

Alışmak, kanıksamak... "Alışma" duygusu üzerinde de sıkça duruyor Susan Sontag. Sigara paketlerine konulması gündeme gelen "kapkara akciğer görüntüsü" tartışmasını örnekliyor. İlk bakışta sigarayı bırakmada etkili olacağı varsayılan bu uygulamanın, bir süre sonra "şok edici" etkisini yitireceği ve etkisizleşeceği uyarısı yapıyor Sontag. Aynı durum, savaş fotoğrafları ve şiddet görüntüleri için de geçerli değil mi? Burada can alıcı nokta, insanın "alışma" duygusu ve içine gireceği davranış kalıpları. Susan Sontag, "Başkasının Acısına Bakmak"ta savaş fotoğrafları üzerinden verdiği bu insanlık dersinde, "Sadece bakmak yetmez" diyor. Sonrası, düşünmek, sormak ve elbette eyleme geçmek. Savaş fotoğrafçılığının da, "gören insanın duygusu" olmadan, teknik bir fotoğraf tartışması olarak yürütülmesi düşünülemez zaten.

Ya biz? 11 Eylül sonrası yazdığı "Katiller Korkak Değildi" başlıkli makalesi büyük tartışma yaratan, hatta bir süre yayımlanmayan Susan Sontag, 71 yaşında ve halen New York'ta yaşıyor. "Başkalarının Acılarına Bakmak"ın verdiği derslerin, 11 Eylül sonrası Amerika'nın savaş konsepti ile birleştiğinde, anlamı daha büyük. Biz, gazetelerde Iraklıların, Filistinlilerin acı dolu fotoğraflarına bakarken, acaba hangi tutumu alıyoruz? Yanıbaşımızdaki iki kanayan ülkenin "acı"ları bizden ne kadar uzakta? Ve biz, bu fotoğrafı gördüğümüzde ne hissediyoruz. Elimizden gelen sadece "acımak", "alışmak", "kanıksamak" ve hatta "Biz ne yapabiliriz ki?" kendimize diye sormak mı? Başka bir seçenek daha olmalı elbette...

ÖNCEKİ HABER

Gürdal Duyar için...

SONRAKİ HABER

Yılın en iyi fotoğrafları

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa