Demokratik bir sendika için anlayış değişikliği şart
“Bir yere güveniyorsunuz. Demokratik, güzel, iyi ama bir anda yerle bir ediyorlar.” Bu sözler bir Ad Demirel işçisine ait. Kırgın, öfkeli ve üzgün bir işçinin ağzından dökülüyor bu sözler. AD Demirel işçilerini bu noktaya getirense üyesi oldukları Birleşik Metal-iş Sendikası’nın Kocaeli Şu
Kongrede; işyeri baştemsilcisi ve şube mali sekreteri olarak görev yapan Hakan Akyol, mevcut şube yönetimi tarafından “işyeri küçük ve delege sayısı az” olduğu gerekçesi ile liste dışı bırakılmış, şube örgütlenme sekterliğine aday olan Akyol’un adaylığı ise blok liste ile seçimlere gidilen kongrede tüzük gerekçe gösterilerek engellenmişti.
Yaşananları anti demokratik olarak değerlendiren AD Demirel işçileri sendika içi demokrasi kavramının tartışılması gerektiğinin altını çiziyorlar. “İşçiler, üyesi oldukları sendikanın karar ve yönetim organlarında nasıl görev alacaklar” sorusunun yanıtını arayan AD Demirel işçileri, metal işçilerine sendikalarına sahip çıkma çağrısı yaptılar.
‘MESELE ADAYLIĞIMIN ENGELLENMESİ DEĞİL’
Birleşik Metal-İş Sendikası’nın mevcut sendikal yapılara göre daha demokratik olarak bilindiğini fakat kongrede yaşanan gelişmelerin bu düşünceyi ters yüz ettiğini aktaran AD Demirel İşyeri Baştemsilcisi Hakan Akyol “Kongre günü gördük ki delegeler kime oy vereceklerinin, kimlerin listede yer aldığının farkında değiller. Ben kürsüye çıkıp aday olduğumu söylediğimde şaşkınlık yaşadılar. Tüzük gereği delegelerin büyük çoğunluğu blok liste dediği için benim adaylığımın divan tarafından kabul edilmemesi ile alakalı bir sıkıntı yaşadık. Hem demokrasi var diyoruz. Liste çarşafa dönüştürülmeliydi ya da benim bireysel adaylığımla alakalı bir formül bulunmalıydı” dedi. Adaylığının engellenmesi üzerine kongrenin iptali talebiyle ilçe seçim kuruluna başvuru yaptığını ve başvurusunun red edildiğini ifade eden Akyol şöyle devam etti: “İlçe seçim kurulundan bana verilen yazıda da sanki bizim divana hiçbir başvurumuz olmadığı anlamına gelen bir cevapla bize geri döndüler. Mesele benim aday olup, olmamam ya da yönetimde yer alıp almamam meselesi değil. Bu tür olaylar diğer sendikalarda da çok sıklıkla meydana geliyor bunun önüne geçmek için arkadaşlarımla birlikte bir mücadele içerisine girmeliyiz yeni bir alan açmalıyız.”
İŞÇİ YÖNETİCİYİ DENETLEMELİ
İşçilerin sendikal yapılara uzak olmasının bugün en büyük sıkıntı olduğunu, mevcut sendikal anlayışın da bunu tersine çevirmek adına yeterli çaba içerisinde olmadığını vurgulayan Akyol “Mesele tüzük meselesi değil. Aslında bugün bu yasaları da aşan bir mücadele içerisine girmeliyiz. İşçi her zaman nefesini sendika yöneticilerinin ensesinde hissettirirse sendikacıların hep yaptığı bu tür ayak oyunlarının üstesinden gelineceği kanısındayım” diye konuştu.
ANTİDEMOKRATİK OLARAK GÖRÜYORUM
Kongre günü Hakan Akyol’un aday olmak istediğini fakat Divan Başkanlığı yapan Sendika Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun bunu kabul etmediğini söyleyen Sefa Ünal “Bu nasıl olur? Bunu sormak istiyorum. Blok liste diyorlar karşıda tek aday var. Bunun böyle olmaması lazım. Bu tüzüğü ben antidemokratik olarak görüyorum” dedi. (Kocaeli/EVRENSEL)
‘HER İŞÇİ BİRER ÖRGÜTÇÜ OLMALI’
Sendikanın tüm üyelerinin örgütlenme sürecinin bir parçası olarak ele alınması gerektiğini söyleyen Sercan Özcan “Miting meydanlarına gidip, orada bağırıp, çağırıp, biz sıcak yataklarımızda yatarken işten atılan, belki evine ekmek götüremeyen arkadaşlarımızı unutuyorsak bu sınıf dayanışması değildir. Herkesin bu mücadelede etkin görev alması lazım. Örgütlenme biziz, üyeler. Her üyenin bir örgütçü, bir temsilci gibi çalışması lazım” şeklinde konuştu.
‘SENDİKACILIK DELEGE SAYISI İLE YAPILMAZ’
Hakan Akyol’un çabası ve emeği ile yönetimin dışında bırakılmasını AD Demirel işçileri olarak kabul etmediklerini Murat Yimak da “Tamam bizim 70 üyemiz 10 tane de delegemiz var. Bizim sayımızın, delegemizin az olduğu doğrudur. 400-500 üyesi olup, bir eyleme sadece 3 tane temsilcisi ile gelen işyerlerini de biliyoruz. Meseleyi delege sayısının azlığı ya da çokluğu üzerinden tartışmak anti demokratik bir şey. Bu çok yanlış. Biz DİSK olarak bunu yaşamayız diyorduk. Hayret ediyorum” dedi. “Siz sadece delege sayısına göre insan alıyorsanız yönetime bu tamamen koltuk korkusudur” diyen Yusuf Dinç de yaşananları tüm metal işçileri ile tartışacaklarını ve mücadelelerini sürdüreceklerini kaydetti.
BİR KAÇ DELEGEYLE BU İŞLER YÜRÜMEZ
Kongrede yaşanılanların ardından bir güven yitimi yaşadıklarını söyleyen Yusuf Dinç, “Bence Hami Baltacı (Şube Başkanı) demokrasiyi baltaladı. Ben kısaca böyle diyorum. Soruyorum faaliyet raporu neden sadece delegeye geliyor? İşçilerin bunu okumaya, bilmeye hakkı yok mu? Üç temsilci, ya da birkaç delege ile bu işler yürümez” diye konuştu.
Kongreye iki turlu seçimle gidilmesi gerektiğini düşünen Dinç, şube yönetimi açısından önce işçilerin onayının alınması gerektiğini ifade etti. Dinç “Sadece yöneticilerin ben bunları koyuyorum sen ister beğen ister beğenme böyle olmamalı. Karşında tek bir aday var ama korkuyorsun yine blok liste yapıyorsun. O kadar kendine güveniyorsan, demokratiksen yap çarşaf listeni herkes kimi istiyorsa seçsin, kendi doğrusunu bulsun” diye konuştu.
Şubenin faaliyet raporunu bir delege arkadaşından alarak inceleme fırsatı bulduğunu aktaran Dinç son yıllarda yaşanan tüm örgütlenme çabalarının başarısızlıkla sonuçlandığını, bunun nedenlerinin de tartışılması gerektiğini dile getirdi. Dinç “Örgütlenecek işçiyi de önceden yol göstermek lazım. Sendikalı olmanın zorluklarını önce anlatacaksın. Bunları bilmesi lazım. Sendikalı olmanın bilincini vermen lazım” dedi.
‘BİLİNÇLİ İŞÇİ YANLIŞA MÜSAADE ETMEZ’
Sendikaların işleyişinin bugün çok da demokratik olmadığını dile getiren Sercan Özcan da “Kongreden sonra bizim Birleşik Metal-İş Sendikası’na algımız değişti. Nasıl değişti? Biz Birleşik Metal-İş’i diğer sendikalardan çok ayrı bir yerde tutuyorduk. Üyesiyiz, miting meydanlarında omuz omuza mücadele ediyoruz. Çalışkan insanların, yönetimde yıllarca kendinden feragat ederek emek veren insanların hiçbir gerekçe gösterilmeden liste dışı bırakılması bununda son anda, hatta son saatlerde söylenilmesi bizi çok rahatsız etti. Algılarımızı biraz değiştirdi” dedi.
“Sendikalar kimsenin babasının malı değildir bir kere o koltuklar işçilerindir” diyen Özcan sözlerini şöyle sürdürdü: “İşçilerin bilinçlendirilmesi gerekiyor. Bilinçli işçi bu tarz şeylere müsaade etmeyecektir. Ama maalesef işçiler bu konuda çok geri kalıyorlar sendikalar tarafından bilinçlendirilmedikleri için. Öncelikle iş bize düşüyor. Bizim bilinçlenmemiz ve bu tür durumlarda çekinmeden tepkimizi ortaya koymamız gerekiyor. Yapılan yanlışlık ve usulsüzlüğü korkmadan, çekinmeden ifade etmemiz lazım. İşçiler öncelikle sendikalarına sahip çıkmalılar.”
İŞLEYİŞ TABANDAN YUKARI OLMALI
Sendikalarda tabandan yukarıya doğru bir işleyiş olması gerektiğini kaydeden Özcan “Bir işçinin de başkan kadar söz sahibi olması gerekiyor. Bir yönetim organında yer almadan kendi görüş ve önerilerini rahatlıkla ifade edebilmeli. Yöneticilerin iki dudağı arasında olmamalı kararlar. Yönetime aday olacaklardan delegelerin önceden haberdar olması gerekiyor ve bence bir ön seçim olması gerekiyor. Yönetimlerin işçilerin isteği şeklinde oluşturulması gerekiyor. Demokratik olması için bence böyle olması daha iyi olacaktır” dedi.