15 Ağustos 2004 21:00
Şırnak'ta yıllar sonra
köy boşaltıldı
Operasyon ve çatışmaların arttığı bölge illerinde; köy boşaltmalar yeniden gündeme geldi. Şırnak'a bağlı Beytüşşebap'ta Germav köyünün güvenlik güçleri tarafından boşaltıldığı bildirildi.
Şırnak Beytüşşebap'a bağlı Germav köyünün güvenlik güçleri tarafından boşaltıldığı bildirildi. Olay, köylülerin İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'ne başvurması üzerine ortaya çıktı. Beytüşşebap'ta en son üç yıl önce iki köy boşaltılmıştı. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Selahattin Demirtaş, Beytüşşebap'a bağlı Germav köyünün kısmen boşaltıldığını açıkladı. Kendilerine yazılı ve sözlü başvuruların olduğunu belirten Demirtaş, "Ilıcak köyünden (Germav) faksla ve telefonla derneğimize başvuruda bulunan köylüler, temmuz ayının sonunda Alay Komutanı'nın köye gelerek herkesi köy meydanında topladığını, bir daha kimsenin evine girmeyeceği tehdidinde bulunduğunu, köyde derenin karşı yakasında bulunan 30-40 evin güvenlik gerekçesi ile boşaltılarak derenin diğer tarafında bulunan yere yerleşmeleri konusunda baskı yapılması üzerine evlerini terk etmek zorunda kalmışlardır" dedi.
Kaygı ve korku Derneğe başvuran köylülerin, yeteri kadar çadır edinemedikleri için naylonlardan kurdukları barakalarda ve açıkta yaşamak zorunda kaldıklarını belirttiklerini söyleyen Demirtaş şöyle devam etti; "Köylüler, çocukların, kadınların ve yaşlı köylülerin hastalıklarla mücadele ettiğini, evlerinin zorla boşaltılması nedeniyle büyük eziyetler yaşadıklarını, Beytüşşebap yolunda patlayan bir mayın nedeniyle köylüler üzerinde kesintisiz bir şekilde baskı uygulamalarının devam ettiğini, bu nedenle kaygılarının ve korkularının her geçen gün arttığını ifade etmişlerdir."
Belediye başkanı doğruladı Beytüşşebap Belediye Başkanı Faik Dursun ile yaptıkları telefon görüşmesi ile de durumu teyit ettiklerini anlatan Demirtaş, "Dursun ile yaptığımız görüşmede bir kısım köylülerin çadırlarda ve naylon barakalarda çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını, bu insanların evlerinden zorla çıkarıldıklarını söyledi" diye konuştu.
İHD inceleyecek Demirtaş, köye dönüş konusunda projelerin tartışıldığı, köyleri boşaltılan insanların zararlarının karşılanması için hazırlıkların yapıldığı bir dönemde, zorla köy boşaltma vakalarının başlamış olmasının akıllara durgunluk verecek bir uygulama olduğunu ifade etti. Demirtaş, "Köylülerin güvenliklerinin sağlanması ve zararlarının karşılanması, sorumlular hakkında adli ve idari işlem başlatılması için acil girişimlerde bulunacağız. Konuyu İçişleri Bakanlığı ve TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanlığı'na ileterek harekete geçmelerini talep edecek ve olayı yerinde araştırmak üzere merkezi bir insan hakları inceleme heyeti çalışmasını başlatacağız" dedi. Beytüşşebap'ta en son 2001 yılının Temmuz ayında Aşat ve Ortaklı köyleri güvenlik gerekçesiyle boşaltılmıştı.
ROKET 2 ÇOCUĞUN CANINI DAHA ALDI Şırnak'ın Cizre ilçesinde buldukları roketatar mermisi ellerinde patlayan 2 çocuk yaşamını yitirdi. Önceki gün saat 13.30 sıralarında Konak Mahallesi'nde askeriyeye ait olduğu ileri sürülen çöp alanında oynarken buldukları roketatar mermisiyle oynayan Ferhat Erincik (10) ile Mağdur Erincik (9) adlı 2 çocuk merminin patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Feci şekilde hayatını kaybeden çocuklar kaldırıldıkları Cizre Devlet Hastanesi'nde otopsileri yapıldıktan sonra Cizre'de toprağa verildi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sağlıkta sınıfsal eşitsizliklerÖzgül Yıldızer Doç. Dr. İlker Belek'in Antalya'nın iki mahallesinde yaptığı 5 yıl süren bir araştırma, sağlık durumunun ekonomik politikalardan ciddi oranda etkilendiğini gösteriyor. Kamu hastanelerinden başka sağlık kurumuna başvuramayan işçi, memur ve küçük esnaf, AKP politikaları doğrultusunda satılmaya başlanan kamu hastaneleri ve sosyal güvencelilik de ortadan kalktığında, tamamen sağlık hizmetinden yoksun kalacaklar. Öte yandan, durumu en iyi olanlar dışında herkes, sağlık kurumlarının özelleştirilmesinden nasibini alacak. Halen, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'nda görev yapan Doç.Dr. İlker Belek, Antalya'nın gecekondu mahallesi olan Ahatlı ve merkeze yakın olan Bahçeli mahallerinde, sosyoekonomik konumda ve sağlık durumunda görülen eşitsizlik ve değişiklikleri gündeme aldığı araştırmasını, 1997, 1999 ve 2002 yıllarında 500'ün üstünde insanla yapılan görüşmelere dayandırıyor. Bu iki mahallede yaşayan sınıfların kapsamlı bir şekilde ele alındığı "Sosyoekonomik konumda ve sağlıkta sınıfsal eşitsizlikler" başlıklı araştırma, Türk Tabipleri Birliği tarafından da kitaplaştırıldı. Araştırma sonucuna göre, sağlık alanındaki eşitsizlikler, iki kutupta toplanıyor. En alt gelir düzeyindeki iki grup olan vasıflı ve vasıfsız işçiler, sağlık ve sağlık hizmeti kullanma durumu açısından en kötü durumda iken sağlık açısından en iyi grubu ise doktorlar, avukatlar ve mühendisler oluşturuyor.
Eşitsizlik sonradan 'düzeltiliyor' 1997'de yapılan anketlere göre, tüm kesimler birbirine yakın oranlarda sağlık hizmeti kullanıyorlar. Ancak bu dar gelirlilerin durumunun iyi olduğunu değil, sosyal güvencelerinin bulunduğunu gösteriyor. Dar gelirliler, sağlıktaki dezavantajlarını sosyal güvencelerini kullanarak kapatabiliyorlar. Sonuç olarak, sağlığı en iyi olan yüksek gelirliler, beklenenden daha az sağlık hizmeti kullanıyor, sağlığı en kötü olan dar gelirliler ise kamu hastaneleri sayesinde daha çok sağlık hizmeti kullanıyor. Böylece, sağıktaki eşitsizlik sonradan "düzeltilmiş" oluyor. 1997'deki araştırmanın ortaya koyduğu en önemli sonuç, işçilerin SSK'ya bağımlı olması. Ekonomik durumun görece iyi olduğu Antalya'da bile dar gelirliler, dezavantajlarını ancak kamu hastanelerini kullanarak kapatırken, sosyal güvencelilik oranının düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu illerindekiler, daha da kötü duruma düşmekteler. Bu duruma, hastaneleri ihaleye çıkaran sağlık politikalarını eklediğimizde, dar gelirlilerin zaten kısıtlı aldıkları sağlık hizmetinden tamamen yoksun kalacaklarını söylemek kehanet değil. 1999'da yapılan ikinci anketlerde ise, sağlık durumunun büyük ölçüde bozulduğunu, gruplar arası eşitsizliklerin arttığını gözlemlemek mümkün. Araştırmanın başka bir yönü, sağlık kurumlarının kullanım oranı. Sosyo ekonomik gerilemeyle paralel olarak, bütün gruplar kamu hastanelerine yöneliyorlar. Yüksek gelirliler, kamuya yönelerek sağlık hizmeti almadaki durumlarını korurken, orta gelirlilerin sağlık durumu iyileşiyor. Özel sağlık kurumlarının kullanımı ise daha da azalıyor.
sağlık tablosuSosyoekonomik açıdan Türkiye ortalamasının epey üzerinde olan Antalya'da bile tüm grupların durumu 1997'den 2002'ye kadar geçen sürede geriledi. Grupların sağlık durumları eğitimle yakından ilgili. Sağlık durumları en iyi olan grupta yer alan doktor, avukat ve mühendislerden iyi gelire sahip olanların sağlık durumları daha kötü. Bütün grupların kullandıkları sağlık hizmeti azaldı, bunun nedeni ise sağlık hizmetlerinin paralılaştırılması. SSK ve kamu hastaneleri yoğun olarak işçi ve emekçilerin kullandıkları kurumlar. Yüksek gelire sahip olanlar, fakülte hastaneleri ve özel birinci basamak sağlık kurumlarını kullanıyorlar. Buna karşılık, son beş yıl içinde özel sağlık kurumlarının kullanımı azaldı, kamu kurumlarının kullanımı belirgin şekilde arttı. En yüksek gelirliler, sağlık hizmetini cepten ve daha yüksek fiyatlar karşılığında kullanmalarına rağmen sağlık hizmeti alımında bir gerileme yaşamadılar. Son bir yıl içinde herhangi bir sağlık kurumunu en az bir kere kullananların sayısı sürekli azaldı. Özelleştirme ve sağlığa ayrılan bütçenin azaltılması politikaları en çok düşük gelir gruplarını etkilese de, çok yüksek gelirliler dışındaki herkes bu politikalardan olumsuz etkilenecek.
Kaygı ve korku Derneğe başvuran köylülerin, yeteri kadar çadır edinemedikleri için naylonlardan kurdukları barakalarda ve açıkta yaşamak zorunda kaldıklarını belirttiklerini söyleyen Demirtaş şöyle devam etti; "Köylüler, çocukların, kadınların ve yaşlı köylülerin hastalıklarla mücadele ettiğini, evlerinin zorla boşaltılması nedeniyle büyük eziyetler yaşadıklarını, Beytüşşebap yolunda patlayan bir mayın nedeniyle köylüler üzerinde kesintisiz bir şekilde baskı uygulamalarının devam ettiğini, bu nedenle kaygılarının ve korkularının her geçen gün arttığını ifade etmişlerdir."
Belediye başkanı doğruladı Beytüşşebap Belediye Başkanı Faik Dursun ile yaptıkları telefon görüşmesi ile de durumu teyit ettiklerini anlatan Demirtaş, "Dursun ile yaptığımız görüşmede bir kısım köylülerin çadırlarda ve naylon barakalarda çok zor şartlarda hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını, bu insanların evlerinden zorla çıkarıldıklarını söyledi" diye konuştu.
İHD inceleyecek Demirtaş, köye dönüş konusunda projelerin tartışıldığı, köyleri boşaltılan insanların zararlarının karşılanması için hazırlıkların yapıldığı bir dönemde, zorla köy boşaltma vakalarının başlamış olmasının akıllara durgunluk verecek bir uygulama olduğunu ifade etti. Demirtaş, "Köylülerin güvenliklerinin sağlanması ve zararlarının karşılanması, sorumlular hakkında adli ve idari işlem başlatılması için acil girişimlerde bulunacağız. Konuyu İçişleri Bakanlığı ve TBMM İnsan Hakları Araştırma Komisyonu Başkanlığı'na ileterek harekete geçmelerini talep edecek ve olayı yerinde araştırmak üzere merkezi bir insan hakları inceleme heyeti çalışmasını başlatacağız" dedi. Beytüşşebap'ta en son 2001 yılının Temmuz ayında Aşat ve Ortaklı köyleri güvenlik gerekçesiyle boşaltılmıştı.
ROKET 2 ÇOCUĞUN CANINI DAHA ALDI Şırnak'ın Cizre ilçesinde buldukları roketatar mermisi ellerinde patlayan 2 çocuk yaşamını yitirdi. Önceki gün saat 13.30 sıralarında Konak Mahallesi'nde askeriyeye ait olduğu ileri sürülen çöp alanında oynarken buldukları roketatar mermisiyle oynayan Ferhat Erincik (10) ile Mağdur Erincik (9) adlı 2 çocuk merminin patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Feci şekilde hayatını kaybeden çocuklar kaldırıldıkları Cizre Devlet Hastanesi'nde otopsileri yapıldıktan sonra Cizre'de toprağa verildi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Sağlıkta sınıfsal eşitsizliklerÖzgül Yıldızer Doç. Dr. İlker Belek'in Antalya'nın iki mahallesinde yaptığı 5 yıl süren bir araştırma, sağlık durumunun ekonomik politikalardan ciddi oranda etkilendiğini gösteriyor. Kamu hastanelerinden başka sağlık kurumuna başvuramayan işçi, memur ve küçük esnaf, AKP politikaları doğrultusunda satılmaya başlanan kamu hastaneleri ve sosyal güvencelilik de ortadan kalktığında, tamamen sağlık hizmetinden yoksun kalacaklar. Öte yandan, durumu en iyi olanlar dışında herkes, sağlık kurumlarının özelleştirilmesinden nasibini alacak. Halen, Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı'nda görev yapan Doç.Dr. İlker Belek, Antalya'nın gecekondu mahallesi olan Ahatlı ve merkeze yakın olan Bahçeli mahallerinde, sosyoekonomik konumda ve sağlık durumunda görülen eşitsizlik ve değişiklikleri gündeme aldığı araştırmasını, 1997, 1999 ve 2002 yıllarında 500'ün üstünde insanla yapılan görüşmelere dayandırıyor. Bu iki mahallede yaşayan sınıfların kapsamlı bir şekilde ele alındığı "Sosyoekonomik konumda ve sağlıkta sınıfsal eşitsizlikler" başlıklı araştırma, Türk Tabipleri Birliği tarafından da kitaplaştırıldı. Araştırma sonucuna göre, sağlık alanındaki eşitsizlikler, iki kutupta toplanıyor. En alt gelir düzeyindeki iki grup olan vasıflı ve vasıfsız işçiler, sağlık ve sağlık hizmeti kullanma durumu açısından en kötü durumda iken sağlık açısından en iyi grubu ise doktorlar, avukatlar ve mühendisler oluşturuyor.
Eşitsizlik sonradan 'düzeltiliyor' 1997'de yapılan anketlere göre, tüm kesimler birbirine yakın oranlarda sağlık hizmeti kullanıyorlar. Ancak bu dar gelirlilerin durumunun iyi olduğunu değil, sosyal güvencelerinin bulunduğunu gösteriyor. Dar gelirliler, sağlıktaki dezavantajlarını sosyal güvencelerini kullanarak kapatabiliyorlar. Sonuç olarak, sağlığı en iyi olan yüksek gelirliler, beklenenden daha az sağlık hizmeti kullanıyor, sağlığı en kötü olan dar gelirliler ise kamu hastaneleri sayesinde daha çok sağlık hizmeti kullanıyor. Böylece, sağıktaki eşitsizlik sonradan "düzeltilmiş" oluyor. 1997'deki araştırmanın ortaya koyduğu en önemli sonuç, işçilerin SSK'ya bağımlı olması. Ekonomik durumun görece iyi olduğu Antalya'da bile dar gelirliler, dezavantajlarını ancak kamu hastanelerini kullanarak kapatırken, sosyal güvencelilik oranının düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu illerindekiler, daha da kötü duruma düşmekteler. Bu duruma, hastaneleri ihaleye çıkaran sağlık politikalarını eklediğimizde, dar gelirlilerin zaten kısıtlı aldıkları sağlık hizmetinden tamamen yoksun kalacaklarını söylemek kehanet değil. 1999'da yapılan ikinci anketlerde ise, sağlık durumunun büyük ölçüde bozulduğunu, gruplar arası eşitsizliklerin arttığını gözlemlemek mümkün. Araştırmanın başka bir yönü, sağlık kurumlarının kullanım oranı. Sosyo ekonomik gerilemeyle paralel olarak, bütün gruplar kamu hastanelerine yöneliyorlar. Yüksek gelirliler, kamuya yönelerek sağlık hizmeti almadaki durumlarını korurken, orta gelirlilerin sağlık durumu iyileşiyor. Özel sağlık kurumlarının kullanımı ise daha da azalıyor.
sağlık tablosu