12 Ekim 2011 08:00

Hatır için mi? Ekmek için mi?

8 Ekim mitinginin burjuva medyasında fazla yer bulmayacağı eyleme katılan bütün emekçilerin öngörüsüydü. Başbakanın annesinin ölümü ve cenazesinin miting günü kaldırılacak olması bu düşünceyi destekliyordu. Bu durumu miting alanında bulunan, TÖS ve TÖBDER üyesi ve bu örgütlerin eylem

Hatır için mi? Ekmek için mi?
Paylaş
Hüseyin Kaya

Kamu emekçileri, işçiler, gençler, mimar ve mühendisler, ev kadınları, ataması yapılmamış öğretmen adayları… Kısaca emekçilerin her kesimini temsil edenler, 8 Ekimde Ankara’da buluştu. Yurdun her kesiminden gelen emekçiler eşit, özgür demokratik Türkiye özlemlerini bir kez daha ilan ettiler. Kamu emekçileri kendilerine yönelik hazırlanan sendika yasasını grevi de içeren demokratik bir yapıya kavuşturmak amacıyla Sıhhiye alanını doldurdular. Eylem, katılan herkes için ayrı bir talep ve anlam taşıyordu. Kadın sorunundan HES’lere, ataması yapılamayan öğretmenlerden taşeron işçilerine kadar çeşitli kesimler mitinge katılmıştı. Emekten yana siyasi partiler ve çevrelerin katılımını da eklemek gerekir.

KESK açısından mitingin anlamı gelecekte nasıl bir sendikal mücadele, eylem ve etkinlikler sergileyeceği yönünden önemliydi. Bu nedenle 8 Ekim mitingini olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirmek gerekiyor. Dört örgütün ortak örgütlediği eyleme katılım beklenenin altında kalmıştır. Bunun birden çok nedeni vardır. Miting kararı örgütte tartışılmadan çok kısa bir süre içerisinde alınmıştır. Eylemin altını doldurmak için gerekli çalışma ve ikna sürecinin işyerlerinde yeterince yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bunun nedeni de taleplerin net olmamasıdır. KESK ve bağlı sendikaların yeterli afiş, bildiri vs. dokümanları çıkarmaması da önemli bir eksikliktir.  İşçilerin örgütlü olduğu özellikle Türk-İş gibi sendikaların eyleme dahil edilememesi bir eksikliktir. Mitinge Türk-İş’teki muhalif sendikaların dahi katılımı sağlanamamıştır. Somut bir ya da iki talep üzerinden değil neredeyse ülkenin yaşadığı bütün sorunlar mitingin talebi olarak belirlenmiştir. Bir arkadaşın miting alanında söylediği gibi “Tuzu kuru olanlarla asıl sorunu yaşayanlar yan yana gelmiştir.” Bu kesimlerin yan yana gelmesi tabii ki önemli ve anlamlıdır. Ancak KESK’in sendika yasasına yönelik yaptığı bu eylem, farklı görüntü ve algıların oluşmasına da neden olmuş; mitingde coşku ve heyecanın az olması insanda sanki günü kotarma izlenimi uyandırmıştır. KESK yönetiminin bu mitingle rüştünü ispatlama isteği de ayrı bir değerlendirme konusudur.

Bütün bu olumsuzluklara karşın miting önemli veriler ve olumluluklar da içermektedir. Her şeye karşın KESK’in önemli bir kadrosu ve destekçisi olan kamu emekçileri vardır. Örgütün çağrısı ile on binlerce kamu emekçisi yurdun çeşitli yerlerinden Ankara’ya gelmiştir. Mitinge katılan kamu emekçilerinin enerji ve emeklerini işyerlerinde sergileyeceklerinden hiç şüphe yok. Eylem, AKP’nin saldırı politikalarına karşı gösterilen önemli bir tepkidir aynı zamanda. Bir araya gelmeyi başaran dört örgütün, bu yapıyı daha da genişletecek olanaklara sahip olduğunu da göstermiştir. Halkın önemli bir bölümünden destek aldığını da eklemek gerekiyor. KESK açısından bu eylem -çıkarılmaya çalışılan sendika yasası engellenecekse- diğer sendika ve kamu emekçilerinin desteğini almak zorunda olduğunu gördüğü bir miting olmuştur. Bu eylem KESK’e çalışmalarını yoğunlaştırmak, daha fazla gayret göstermek zorunda olduğunu da göstermiştir.  Eyleme hatır için katılan kamu emekçisinin de dönüştüğü, kendisini örgütlü ve güçlü olduğunu hissettiği bir miting olmuştur. Benim için bu eylemin en olumlu yanı, KESK’in en zayıf olduğu dönemde dahi kadroların örgütüne sahip çıktıklarının göstergesi olmasıdır.

Yapılan 8 Ekim mitingi KESK’in nasıl bir sendika yasası istediğinin hem kamuoyuna hem de KESK üyesi kamu emekçilerine ilanı olmalıydı. Bu miting kitlelerin “Biz mitinge katıldık, görevimizi yaptık.” düşüncesine kapılarak enerjilerinin boşaltıldığı bir eylem olarak kalmamalıdır. Tam tersi yeni eylemleri örgütleyecek nitelikte olmalıdır. KESK danışma kurulunda ilan edilen ya da dillendirilen grevin kasım ayında yapılması çok geç olacaktır. KESK sendika yasasının grevsiz ve antidemokratik özelliğiyle çıkmasını önleyecekse yasa Meclise geleceği günlerde grev yapmalıdır. Yasa çıktıktan sonra TİS görüşmeleri sırasında yapılacak grev, günü kotarmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecektir. Kaldı ki o günlerde kitleleri greve katmak o kadar kolay olmayacaktır. AKP’nin yasayı Meclise getirdiği güne kadar işyerlerinde çalışmaları yoğunlaştırmak, yasanın içeriğini anlatmak gerekiyor. 8 Ekim mitinginin gösterdiği gerçekler üzerinden emekçilerin birliğini sağlamak zorundadır. Sınıf çıkarlarını baz alarak Türk-İŞ, Kamu-Sen ve diğer sendika konfederasyonlarını bir araya getirmek için zorlamalıdır. Tarihinin KESK’e dayattığı görev, budur.                   

*Eğitim-Sen Ankara 3 No’lu Şube Başkanı

ÖNCEKİ HABER

Derenin kuşunu, derenin taşı öldürür

SONRAKİ HABER

EMEP Gebze'de zamları protesto etti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa