Meçhul Kitap’ın yazarına mektup
Merhaba Sevgili Meçhul Kitap’ın Yazarı,Bir ay kadar önce PEN’in Türkiye şubesi eylül ayı kitabı olarak Meçhul Kitap’ı seçmişti. Anımsayacaksın, Halil Gündoğan’ın yazdığı eser Sincan 1 Numaralı F Tipi Hapishanesi yönetimince mektup sayılıp imha edilmişti. PEN, bu kararı kınarken Halil Gündoğan&rsqu
Merhaba Sevgili Meçhul Kitap’ın Yazarı,
Bir ay kadar önce PEN’in Türkiye şubesi eylül ayı kitabı olarak Meçhul Kitap’ı seçmişti. Anımsayacaksın, Halil Gündoğan’ın yazdığı eser Sincan 1 Numaralı F Tipi Hapishanesi yönetimince mektup sayılıp imha edilmişti. PEN, bu kararı kınarken Halil Gündoğan’ın eserini ve tarihte imha edilen bütün eserleri Meçhul Kitap’la simgelemişti.
Böylece insanlığa sizleri de anımsatacaktı.
“Sizler” demek zorundayım, biliyorum ki insanlığın okumaktan yoksun bırakıldığı kitap bir tek değil.
Bir kitabın, tek kopyasını yok edenlerin bir kitap değil, bir mektup hatta özel bir not bile yazmadığından eminim. İnsani sözcüklerden birinin seslendiği kişiye ulaşmadan yok edilmesinin ürpertisini duymaları olanaksız.
Ülkemizde ne çok kitap okurlarına ulaşmadan yok edildi. Hapishanede koğuş baskınlarında ele geçen her türlü yazıyla ev baskınlarında el konan kitap müsveddeleri geri verilmeyen suç kanıtlarıdır. Enver Gökçe’nin Yusuf İle Balaban Destanı böyle bir maceradan tek şiirle kurtulmuştur; Kirtim Kirt. Dinamo’nun yitirdiklerinin tam hesabı yok. Evleri, koğuşları aranıp kağıt kalem kitap ne varsa çuvala doldurulan onca yazar adayının adını anmanın olanağı var mı? Kim bilir kaç yazar el konulup yok edilen kitaplarının acısıyla yeniden yazamadılar.
Sevgili Yazar,
“Meçhul Asker” tanımını kim, hangi tarihte buldu bilmiyorum. Bir savaşta adı bilinemeyen savaşçının adına dünyanın dört bir yanında heykeller, anıtlar dikilir. 2. Dünya Savaşı’nda Nazi Ordusundan kaçanlar için de anıt tasarlanmıştı: “Meçhul Asker Kaçağı” anıtı. Tasarımcısı Mehmet Aksoy’du. Anıt hemen saldırıya uğradığından Almanya’da bir kilisenin bahçesinde sergilenmişti... İngiltere’de de 1953 yılında Meçhul Siyasi Tutuklu/Mahkum konulu bir anıt için uluslararası bir yarışma açılmış. Türkiye’den Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun katıldığını, Müridoğlu’nun 4. grup ödüllerin B serisinden bir ödül aldığını biliyoruz. O kadar. Anıt niye gerçekleştirilmemiş belli değil.
Bu yarım girişimler bir orduda savaşmak kadar, savaşmayı reddedebilmenin de önemli olduğunu kanıtlamak için yapıldı. Bir siyasal tutuklunun bir asker kadar saygın olduğunu vurguladı. O yüzden Meçhul Kitap’ın yazarları da bir savaşçı kadar, hatta ondan daha önemli, saygın insanlardır. Kol ve kas gücünün teknolojiyle buluşmasından daha önemli değil mi, yeteneğin, düş gücünün bir düşü savunmak için çalışması.
Sözcüklerin yan yana gelişiyle oluşan dünyanın tadını bilmek, duyabilmek kolay iş değil. Bugün bildiğimiz onca güzel dizeden, öyküden biri bile eksik olsa insanlığın güzellik hazinesinden neler eksilirdi? Sıradan gibi görünen dizelerden birini anımsa istersen:
“Ağlarım, hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.”
Sonra böyle yalın bir söyleyişin taklidinin bile ne zor olduğunu düşün.
Sevgili Meçhul Kitap Yazarı,
Neredesiniz, kaç yaşındasınız bilmiyorum. Daha önce neler yazdığını da bilmiyorum, şimdi neler yazdığını, yazmaya hazırlandığını da. Yazdığın her sözcüğün benim için saygın olduğunu bil diye yazıyorum bu satırları. Düşünceye ve kendini ifadeye saygı duyanlar için bütün kendini ifade yolları saygındır. Bütün düşünceler de. Biz düşünce özgürlüğünden yanayız çünkü. Sınırsız düşünce özgürlüğünden yanayız. Düşünceye saygı duyanlar, onun zorla, kaba kuvvetle yok edilemeyeceğini de bilirler.
Seninle çocukların hapsedilmediği, insanların kayıp sevdiklerini, sevdiklerinin bilinmeyen katillerini aramadıkları, yani kimsenin kaybedilip öldürülmediği günlerde tanışmak isterdim.
O günlerin geleceğine inancımı hiç yitirmeden, sıcaklığını kucağımda, alnını dudaklarımda duyarak selamlıyorum seni…
Sevgi ve saygılarımla.