Suzan Zengin yaşamını yitirdi
Gazeteci, çevirmen, insan hakları savunucusu, devrimci Suzan Zengin dün yaşamını yitirdi. Suzan Zengin "Bunlar gazeteci kılığında teröristler" diyen zihniyetin cezaevine attığı onlarca gazeteciden biriydi. Kalp hastasıydı ve 2 yıllık tutukluluk süresi boyunca cezaevi koşullarında yapılamayan tedavisi yaşamına maloldu.2009'da girdiği
2009'da girdiği Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevinde hastalanan Zengin, geçirdiği kalp ameliyatı sonrası 17 gündür Koşuyolu Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde yoğun bakımda bulunuyordu.
İşçi Köylü Gazetesinin Kartal bürosunda çalışan Zengin, 28 Ağustos 2009'da evi basılarak gözaltına alınmış ve Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'ne konulmuştu.Türk Ceza Kanunu (TCK) 314/2. "örgüt üyesi olmayıp örgüt adına suç işlemek" maddesinden, "TKP/ML-TİKKO örgütüne üye olmak" suçlamasıyla 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Zengin, ilk duruşmasına çıkabilmek için 1 yıl bekledi. Hiçbir somut delil yokken tutukluluğu devam ettirilen Zengin, iki yıl tutuklu kaldıktan sonra 14 Haziran 2011'de cezaevinden çıkabilmiş ancak bu süreçte tedavisi yapılamadığı hastalığı ilerlemişti.
Hapishane koşullarının ağırlaştırdığı durumu nedeniyle açık kalp ameliyatı olan Zengin, 17 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra dün gece 22:00'de yaşamını yitirdi. Gazeteci Suzan Zengin'in cenazesi yarın saat 12.00'da Tuzla Aydınlı Cemevi'nde kaldırılacak. (İSTANBUL)
ZARAKOLU DÜN ONU YAZMIŞTI
Gazetemiz yazarlarından Ragıp Zarakolu dün yazdığı 'Suzanı beklerken' başlıklı yazısında Zengin'in durumundan şu satırlarla bahsetmişti: Suzan Zengin bir çevirmen. Kürt değil. Alevi değil. Kimliğindeki tek sakınca, sosyalist dünya görüşünü benimsemiş olması, İHD’de görev alması ve İşçi Köylü gazetesinin Kartal Bürosunda çalışmış olması. Bu yıl Almanya’ya göçün 50. Yılı nedeniyle birçok toplantılar, konferanslar ve sergiler düzenleniyor.
Suzan Sivaslı, dedeleri Suşehri’nden. 70’lerin başlarında da Almanya’ya işçi olarak gider aile. Suzanlar 6 kız kardeş, çocuklar gider gelir Almanya ile Türkiye arasında, büyükanneler ilgilenir, büyütür Türkiye’dekileri… Bir çok emekçi ailesinin bilinen hikayesi. Ama onları kocaman bir sevgi birbirine bağladı.
Suzan 10-11 yaşlarında gitti Almanya’ya. Yani oradaki 2. Kuşaktan. 18 yıl orada yaşadı, eğitimini orada yaptı, göçmen ve sürgünlerin sorunları ile ilgilendi. Kızı ise 3. Kuşak, orada yaşamaya devam ediyor. Oğlu ise burada yaşamayı, okumayı seçti.
Suzan 15 gündür komada. Bir kalp ameliyatı geçirdi. Ve hâlâ uyanamadı.
Suzan’ın sevgili eşi 15 gündür başında, sevgi sözleri ile onu yaşama geri çekmeye çalışıyor.
Suzan, saçma sapan iddialarla 2 yıl haksız olarak hapiste tutuldu.
Çünkü TMK, daha çok kimliklerle uğraşıyor, somut suçlar ve deliller yerine.
Ve Suzan peşin olarak “potansiyel suçlu” kabul edildi, dünya görüşünden dolayı.
“Yatsın da, anlasın Hanya’yı Konya’yı” denildi.
Suzan’ın bağışıklık sistemi altüst oldu.
Olmayan sorunlar gündeme geldi.
TC Devleti, “emanet”e bir kez daha saygı göstermedi.
Sağlıklı teslim aldığını, ailesine sağlıksız teslim iade etti.
Bu da bir çeşit yargısız infaz değil mi?
Zamana yayılmış bir ölüm cezası değil mi?
Ve şimdi Suzan komanın 2. Haftasını doldurdu.
Sevdikleri, arkadaşları başında.
Suzan, herkesi bir araya getiren, girişken, neşe dolu ve bunu dostlarına, ailesine aktaran bir kişiliğe sahipti.
Suzan Kartal’da Koşuyolu Göğüs Hastalıkları Hastanesinde.
Ve şimdi keşke ameliyat olmasaydı deme noktasındayız.
Yine bir Türkiye klasiği ile karşı karşıyayız.
“Ameliyat başarılı geçti, ama hasta komada.”
İnsanlar, kapılarda haber bekliyor, kapılarda.
Nasır bağlamış yüreklerle karşı karşıya.
“Asker milleti”n hastaneleri de militarize olmuş.
Kimsenin yüzü gülmüyor.
Sert yanıtlar alınıyor.
Her düzlemde insanlara eziklik duygusu vermek marifet ayılıyor.
Suzan cezaevinde de boş durmadı. El yazısı ile tercümeler yaptı.
Kızkardeşi tape etti bunları.
Hapishaneden hastaneye terfi etmeden önceki Araf döneminde, tercümelerini baskıya hazırladı.
Bunlardan biri, Tessa Hoffmann’ın baskıya hazırladığı, 203 yılında Berlin’de toplanan bir konferansın tebliğleri idi:
“Birinci Dünya Savaşı ve Sonrasında Anadolu Hristiyanlarının Sürgün, Kıyım ve Tasfiyesi”…
Bir başka çevirdiği kitap ise, Avusturyalı bir kadın sosyalistin, Nazi dönemindeki direniş ve toplama kampından anıları idi. Kitabın önemli bir yanı ise, Nazi karşıtı direnişin İstanbul ayağının nasıl örgütlendiğinin anlatılması idi.
Suzan bir çok antolojiyi de dilimize kazandırmıştı: “Kıbrıs Elen Edebiyatı”, “Selanik Öyküleri”, “Süryani Halk Öykü ve Türküleri” gibi.
Bir başka kitap ise çok az bilinen 1912 Arnavut İsyanı üzerine…
Hepsi bir boşluğu dolduran son derece ilginç yapıtlar.
Ondan Ho Şi Minh’in Cezaevi Şiirlerini de çevirmesini istemiştim.
Suzan, Boğaziçi Fuarında, Cezaevinde Yazarak Direnmek başlıklı bir toplantıya davetliydi, ameliyat olacağı için ne yazık ki katılamamıştı.
Suzan’ı Bekir’in, kız kardeşlerinin, oğlu ve kızının, arkadaşlarının sevgi sözcüklerinin geri alacağına inanarak…
Bir yandan Suzan’ın sağlığını takip ederken, bir yandan da İstanbul’daki “Akademi” operasyonunda gözaltına alınan akademisyen, yazar ve yayıncıların durumunu takip ediyorduk.
BDP İstanbul İl Merkezi çok hüzünlüydü.
“İstanbul’da parti yöneticisi kalmadı gibi” dedi arkadaşlardan biri ziyaret ettiğimde…
Sayısız araştırmaları ve çevirileri olan, Tarih Vakfının en çalışkan elemanlarından biri olan Ayşe Berktay da tutuklu. Onun kitap ve makalelerini sıralasam, bu köşe dolar taşar. Savcılar google’a baksalar belki, o tutuklama kararını vermezlerdi.
Operasyon ekibi bile, “Sizlerin böyle olduğunuzu tahmin etmiyorduk” demiş.
Demek ki Toros Canavarları bekliyorlarmış.
Tutuklananlardan biri de Dursun Hoca, yani A. Dursun Yıldız.
“Özgürleşmeye Pedagojik Bakış” değerli çalışmalarından sadece biri.
İdil Aydınoğlu genç bir akademisyen.
Umutsuzca çabalayan avukat halası, “İdil piyano çalan, gencecik bir araştırmacı” diyor.
Somut olarak ne ile suçlandığını öğrenmek istiyor.
Yanıt: “Gizlilik kararı nedeniyle dosyayı göremezsiniz”.
Ve bir müzik yapım/yayıncısı da, KOM Müziğin Sahibi Erdal Avcı da tutuklandı. Kendisi Blokun İzmir adayı idi.
Ve Demokratik Aleviler Derneği Başkanı Kemal Karagöz de tutuklananlar arasında.
Oğlum Deniz Latince kitaplarını istedi benden yollayacağım.
Bu insanlar benim tanıdıklarım, bütün tutuklanan insanların aynı diğer KCK tutsakları gibi dopdolu insanlar olduğuna inanıyorum.
İHD Genel Başkan Yardımcısı da 2 yıla yakın süredir tutuklu olduğuna göre, haklarımıza kim sahip çıkacak bilmiyorum.