07 Ocak 2005 22:00
Pandora'nın kutusu
İnsanoğulları; yaradılışlarının ilk çağlarında, her türlü hastalıktan, acılardan hattâ ölümden bile habersiz, öylesine yaşayıp gidiyorlardı...
İnsanoğulları; yaradılışlarının ilk çağlarında, her türlü hastalıktan, acılardan hattâ ölümden bile habersiz, öylesine yaşayıp gidiyorlardı...Çünkü Zeus; insanların bu ateşe ulaşmaları halinde, onların bilimlerde ve teknikle ilgili her alanda ilerleyip özgürleşeceklerini, sonra da bütün Tanrılara meydan okuyacaklarını bildiği için, ateşi onlardan esirgiyordu. Haliyle böyle bir durumda kendisinin Olimpos'taki tahtını yitireceğini de çok iyi biliyordu. Ve korktuğu şeyler de başına gelmeye başladı. Tanrıların Olimpos sarayındaki taht kavgası sırasında Zeus'a kafa tutan Tanrı Prometeus; hem Zeus'tan öcünü almak, hem de çok sevdiği insanların ışığa, en iyi yaşam´düzeyine ulaşmaları için, başTanrı Zeus'un köşe bucak sakladığı o ateşi çalıp insanlara ulaştırdı! İşte Zeus; ateşe kavuşmalarıyla birlikte kendine karşı isyan bayrağını çeken bu yaratıkları cezalandırmak üzere bir tuzak kurmaya karar verdi. İlk aşama olarak topal Tanrı Hefaystos'u makamına çağırdı. Aynı zamanda oğlu da olan bu on parmağı hünerli Tanrıya, bir kadın yaratmasını buyurdu. Hefaystos da; hemen suyla toprağı karıştırıp yoğurdu. Karısı olan aşk ve güzellik Tanrıçası Afrodit'i örnek alarak çamurdan bir kadın yapmaya başladı. Bir süre sonra Tanrı Hefaystos; hünerli elleriyle şekillendirdiği bu ilk kadını, Tanrı ve Tanrıçaların toplandığı salona getirdi. Ve bütün Tanrılar onu çok beğendiler ve bu yüzden onu çeşitli armağanlarla donatmaya başladılar. Örneğin Tanrıça Atena ona kendi elinden çıkma giysiler sundu ve kumaş dokumayı öğretti. Kimi Tanrıçalar boynuna kolyeler, başına rengârenk çiçeklerden yapılma taç taktılar. Kimi Tanrılar da; bu yeni yaratığın içine, Tanrılara özgü yalancılık, baştan çıkarıcılık, cinsel çekicilik, merak gibi insanların dünyasını dalgalandıracak birtakım ikircikli şeyler koydular! BaşTanrı Zeus'un kendisi de bu ilk kadına dil verip onu dillendirdi ve adının da; "Pandora" olduğunu söyledi. Bu ad, "bütün Tanrıların ortak armaganı" anlamına geliyordu
Sonra da, hiç kapağını açmamasını tembihlediği bir kutu tutuşturdu eline...! Artık içi dışı Tanrıların çeyizleri ve onların yeryüzündeki insanlara layık gördükleri iyi kötü yönlerle donanan bu ilk kadın Pandora; dünyamızda yaşayan Prometeus'un erkek kardeşi Epimeteus'a eş olarak dünyamıza yolcu edildi. Ama bu arada Prometeus; Pandora'nın elindeki kutuyu açmaması konusunda kardeşi Epimeteus'u uyardı. Ne var ki Epimeteus; Tanrıların özene bezene yarattıkları bu çekici Pandora'yı daha ilk gördüğünde vuruldu! Böylece yeryüzünde ilk kadın-erkek evliliğini gerçekleştirmiş oldular... Bir süre sonra Epimeteus; çok merak ettiği ve Zeus'un karısına armağanı olan kutuyu açtı! Kardeşi Prometeus'un kutuyu açmaması konusundaki uyarısını anımsar anımsamaz da hemen kapağını kapattı
Ama artık çok geçti! Çünkü Zeus'un insanlardan öcünü almak üzere kutunun içine koyduğu, ölüm de dahil bütün fenalıklar, oradan çıkıp yeryüzüne çoktan dağılmıştı! Kocasının bu tedbirsizliğine Pandora çok üzgüldü...Çünkü bundan böyle bütün suç onun üzerine yıkılacaktı. Bir kadın olarak yeryüzündeki bütün kötülüklerin nedeni sayılacak ve bu yüzden binyıllar süresince erkeklerin dünyasında horlanacaktı..Ve gene bu yarım ve yanlış efsane; onun rahatça sömürülüp köleleştirilmesi için eşi bulunmaz bir bahane olacaktı... Ne var ki efsanenin bilinmeyen kısmını, binyıllar sonra da olsa, bütün insanlık öğrenecekti. Çünkü Pandora da; kocasının hemen açıp kapattığı kutunun içinde başka ne vardı diye çok merak etmişti. Bu yüzden kutuyu açıp baktığında, içinde kala kala yalnızca "umut" kalmıştı. Pandora da bu umudu; ta o zamanlar büyük bir coşkuyla, kadınlar adına bütün dünyaya armağan etmişti
yatan@ngi.de
yatan@ngi.de