14 Nisan 2005 21:00
Yunus'u adım adım ölüme gönderdiler
GÜNÜN YAZILARI
Şişli Etfal Hastanesi'nde tedavi gören 7 yaşındaki lösemi hastası Yunus Eniştekin çarpık sağlık sistemi nedeniyle adım adım ölüme gönderildi.
Yunus'u ölüme gönderen süreç, kullandığı ilaçlar nedeniyle bağırsaklarının delinmesiyle başlar. "Endoskopi aleti bozuk" denilerek, ancak 3 hafta sonra ameliyata alınır. Ancak, skandal bununla da bitmez. Ameliyatın ardından yoğun bakımda yatması gereken Yunus, "Yer yok" gerekçesiyle, hastalığı ile hiç ilgili olmayan Zeynep Kamil Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ne kaldırılır. Ambulansla götürüldüğü sırada ameliyat dikişleri açılır. Zeynep Kamil'de depo gibi küçük bir odaya yatırılan Eniştekin'in minik bedeni yaşadıklarına daha fazla dayanamaz ve 15 Mart'ta hayata gözlerini kapar.
Aile dava açtı Şişli Etfal ve Sağlık Bakanlığı aleyhinde dava açan Eniştekin ailesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde düzenlediği basın açıklamasıyla, başlarından geçenleri anlattı. Çeşitli sağlık kurmalarına başvurmalarının ardından Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kendilerini Şişli Etfal Hastanesi'ne yönlendirdiğini kaydeden anne Nebahat Eniştekin, sonrasındaki gelişmeleri şöyle anlattı: "Yunus'u 19 Ocak'ta Şişli Etfal'e kaldırdık. Lösemi hastalığının hafif türü olan ALL teşhisi konuldu. Önce çocuk çok iyiydi. Aradan kısa bir süre geçti, çocuk elden ayaktan kesildi. Defalarca doktora çocuğun karnının ağrıdığı söylememe rağmen bana 'çocuğun piskolojisi bozulmuş' dediler. Endoskopi çekilmesi için çocuğu endoskopiye gönderiyorlar, ama 'endoskopi bozuk' diye bizi geri yolluyorlardı. Bu durum haftalarca sürdü. En sonunda filmini çektirmeyi başarınca, çocuğun kullandığı ilaçlardan dolayı bağırsaklarının delik deşik olduğu ortaya çıktı.
Ameliyata aldılar Bunun üzerine çocuğunun ameliyata alındığını anlatan anne Eniştekin, 3 gün acilde kalması gereken çocuğunun, yer olmadığı gerekçesiyle sadece yarım gün bu serviste tutulduğunu söyledi. Çocuğunun kaldırıldığı Çocuk Cerrahi servisinde fenalaşması üzerine bu durumu doktorlara anlattıklarını, ancak "Acilde yer bulun" yanıtını aldıklarını anlatan anne Eniştekin, "Çocuğumun durumu iyice kötüleşince Zeynep Kamil Hastanesi'ne sevk ettiler. Ambulansla götürürken de ameliyat dikişleri açıldı. İç organları görünüyordu" dedi.
Depoda yatırdılar Zeynep Kamil Hastanesi'ne geldiklerinde sağlam bir insanın bile nefes alamayacağı depo gibi küçük bir yere konulduğunu ve sadece solunum cihazı bağlandığını aktaran anne Nebahat, bu süre içinde de amaliyatı açılmış olan çocuğuyla kendisinin ilgilenmek zorunda kaldığını söyledi. Doktorların, "Bu hastalığın bizim hastane ile ilgisi yok" dediğini aktaran anne, "Her tarafından sarı su gelen çocuğuma doktorların bakması gerekirken ben baktım. Oğlum gözlerimin önünde günden güne tükendi ve öldü" diye konuştu. Baba Mıtlık Eniştekin ise Yeşil Kartlı olduklarını ve oğlunun tedavisi boyunca ilaçlarını kendilerinin aldığını söyleyerek, "35 milyar harcadık ama oğlumuzu kurtaramadık" dedi. İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Eren Keskin, çocuğun ölümünde hastanenin ihmalinin olduğunu söyleyerek, "Sağlık Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi 50 milyarlık tazminat davası açtık" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Sigortayı da konuşacağız şovenizmi de! Serpil İlgün "Çok zor koşullarda çalışıyoruz. 15 yılda 800 gün sigortam var. Bunun tamamen vahşet olduğunu düşünüyorum. 15 yılda benim ömrüm bitti diyebilirim. İşin en ağırını yapıyoruz, yemeğin en kötüsünü yiyoruz, ücretin en azını alıyoruz. 'Niye kurultay yapıyorsunuz?' diye soruyorsunuz; işte bu yüzden." Tersane İşçileri Komitesi üyelerinden Ali Jüstan, Tuzla tersanelerinde ilk kez düzenlenen işçi kurultayının gerekçesini bu sözlerle ifade ediyor. Yığınla sorunun yaşandığı Tuzla havzasında, üç yıl önce oluşturulan Tersane İşçileri Komitesi, kurultayı "sorumluluklarını arttıracak bir eşik" olarak değerlendiriyor. Komite üyelerinden Zeki Turhal, 19 yıldır tersanelerde çalışıyor. Sorunları "en asgari düzeye indirme çabasında" kurultayın önemli bir adım olacağını söyleyen Turhal, "Tersane işçileri bugüne kadar sorunlarını paylaşacak, çözülmesini talep edecek bir kurum ya da muhatap bulamadı. Var olan sendikalar bellidir ve bu ihtiyaca yanıt verememiştir. Bundan dolayı tersane işçileri kendi içlerinde bu meseleyi oturup tartıştı ve komite kurmaya karar verdi" diyor. Bugüne kadar düzenledikleri toplantıların, dağıttıkları bildirilerin, topladıkları imzaların, başta iş müfettişleri olmak üzere sorumluları harekete geçirdiğini; tersane patronlarının örgütü GİSBİR'in bile göstermelik de olsa bazı düzenlemeler yapmak zorunda kaldığını; yazarların, kitle örgütlerinin yüzünü tersaneye döndürdüğünü anlatan Turhal, kurultayın bu başarıyı daha da büyüteceğini belirtiyor. Bu kez olacak! Merdan Yitük ise "Kurultayı sigortalarımızın yatması, taşeron sisteminin kalkması, kadrolu çalışma, iyi bir yevmiye ya da aylık alabilmek için düzenliyoruz" diyor. Ayda en fazla 7 gün yatırılan sigorta primlerinin tam yatırılmasının taleplerinin başında geldiğini aktaran Yitük, şunları söylüyor: "10 yıldır çalışıyorum tersanelerde, ama sigortamı toplasan 350 gün ya var, ya yok. Mesela bir sene çalışmışım ama sigortam 4 gün yatmış. Sağlık koşullarımız çok berbat. Asbestte, kaynakta, iskelede çalışıyoruz ama baret yok, kemer yok, maske yok. Can güvenliğimiz hiç yok. Yemeklerin kalitesi düşük, yoğurt olması lazım her gün yok, artı tuvaletin önünde yemekhane, ki tuvaletler de çok pis. Bütün bu sorunlarımıza karşı birlik olmak için bütün işçi arkadaşlarımı kurultaya bekliyorum." İşçi arkadaşlarının gerek komite çalışmalarını, gerekse kurultay fikrini olumlu karşıladıklarını ifade eden Yitük, "Avukatımız her hafta Baret'e geliyor ve yasalarda neler yapıldığını, hangi haklarımız olduğunu anlatıyor. Doktorlarımız ve mühendislerimiz geliyor. Kurultay sorumluluklarımızı arttıracak. Bunun farkındayız, Tersanelerdeki sistem değişene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir arkadaşım bu sabah, 'biz de yaptık ama olmadı' deyince 'bu kez olacak' dedim, başka yolu yok. Büyük çoğunluk da olumlu konuşuyorlar. Çalışmalarımızın sonuçlarını görünce, arkadaşlarımızın güveni artıyor" diye konuşuyor.
Birlik ve kardeşlik Yine komitenin genç üyelerinden Önder Çağdaş, yalnızca tersane işçilerinin sorunlarını değil örneğin bayrak olayını da konuşacaklarını belirterek, şöyle devam ediyor: "Son günlerde yaşananları, Kürt ve Türk ayrımının nasıl kışkırtılığını da konuşacağız. Çünkü işçi hareketi buradan da baltalanmak isteniyor. Tersane işçilerinin bir araya gelememesinin bir nedeni de bu ve benzeri bölünmeler. Kurultayımızın ayrılıkları bir kenara iterek birlik, beraberlik ve dayanışma duygusunun, kardeşlik, barış duygusunun geliştirilmesine katkıda bulunacağına inanıyorum."
1 Mayıs da gündemde Kurultaya hazırlık için oluşturdukları 18 tersane ve 6 semt komitesinin çalışmalarını sürdürdüğünü aktaran Fevzi Tepeli de, bugüne kadar değişik toplantılarda yüz yüze geldikleri 1400 işçinin genel olarak komiteyi ve çalışmalarını sahiplendiklerini ifade ediyor. Tepeli, istikrarlı çalışmanın devam etmesiyle bu ilginin somut görevler almaya dönüşeceğini belirtiyor. Çalışmalarının kurultaydan sonra da devam edeceğini söyleyen Ali Doğan ise "Sadece tersaneyle sınırlı kalan taleplerin yerini bulmayacağını düşünüyoruz" diyerek, 1 Mayıs'ın resmi ve ücretli tatil ilan edilmesinin de kurultay talepleri arasında yer aldığına dikkat çekiyor. Doğan, oluşturdukları komitelerin kurultaydan sonra 1 Mayıs komiteleri olarak faaliyetlerini sürdüreceğini bildiriyor.
Aile dava açtı Şişli Etfal ve Sağlık Bakanlığı aleyhinde dava açan Eniştekin ailesi, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi'nde düzenlediği basın açıklamasıyla, başlarından geçenleri anlattı. Çeşitli sağlık kurmalarına başvurmalarının ardından Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kendilerini Şişli Etfal Hastanesi'ne yönlendirdiğini kaydeden anne Nebahat Eniştekin, sonrasındaki gelişmeleri şöyle anlattı: "Yunus'u 19 Ocak'ta Şişli Etfal'e kaldırdık. Lösemi hastalığının hafif türü olan ALL teşhisi konuldu. Önce çocuk çok iyiydi. Aradan kısa bir süre geçti, çocuk elden ayaktan kesildi. Defalarca doktora çocuğun karnının ağrıdığı söylememe rağmen bana 'çocuğun piskolojisi bozulmuş' dediler. Endoskopi çekilmesi için çocuğu endoskopiye gönderiyorlar, ama 'endoskopi bozuk' diye bizi geri yolluyorlardı. Bu durum haftalarca sürdü. En sonunda filmini çektirmeyi başarınca, çocuğun kullandığı ilaçlardan dolayı bağırsaklarının delik deşik olduğu ortaya çıktı.
Ameliyata aldılar Bunun üzerine çocuğunun ameliyata alındığını anlatan anne Eniştekin, 3 gün acilde kalması gereken çocuğunun, yer olmadığı gerekçesiyle sadece yarım gün bu serviste tutulduğunu söyledi. Çocuğunun kaldırıldığı Çocuk Cerrahi servisinde fenalaşması üzerine bu durumu doktorlara anlattıklarını, ancak "Acilde yer bulun" yanıtını aldıklarını anlatan anne Eniştekin, "Çocuğumun durumu iyice kötüleşince Zeynep Kamil Hastanesi'ne sevk ettiler. Ambulansla götürürken de ameliyat dikişleri açıldı. İç organları görünüyordu" dedi.
Depoda yatırdılar Zeynep Kamil Hastanesi'ne geldiklerinde sağlam bir insanın bile nefes alamayacağı depo gibi küçük bir yere konulduğunu ve sadece solunum cihazı bağlandığını aktaran anne Nebahat, bu süre içinde de amaliyatı açılmış olan çocuğuyla kendisinin ilgilenmek zorunda kaldığını söyledi. Doktorların, "Bu hastalığın bizim hastane ile ilgisi yok" dediğini aktaran anne, "Her tarafından sarı su gelen çocuğuma doktorların bakması gerekirken ben baktım. Oğlum gözlerimin önünde günden güne tükendi ve öldü" diye konuştu. Baba Mıtlık Eniştekin ise Yeşil Kartlı olduklarını ve oğlunun tedavisi boyunca ilaçlarını kendilerinin aldığını söyleyerek, "35 milyar harcadık ama oğlumuzu kurtaramadık" dedi. İHD İstanbul Şube Başkanı Avukat Eren Keskin, çocuğun ölümünde hastanenin ihmalinin olduğunu söyleyerek, "Sağlık Bakanlığı aleyhine maddi ve manevi 50 milyarlık tazminat davası açtık" dedi.
src=/resim/b1.gif width=5>



Sigortayı da konuşacağız şovenizmi de! Serpil İlgün "Çok zor koşullarda çalışıyoruz. 15 yılda 800 gün sigortam var. Bunun tamamen vahşet olduğunu düşünüyorum. 15 yılda benim ömrüm bitti diyebilirim. İşin en ağırını yapıyoruz, yemeğin en kötüsünü yiyoruz, ücretin en azını alıyoruz. 'Niye kurultay yapıyorsunuz?' diye soruyorsunuz; işte bu yüzden." Tersane İşçileri Komitesi üyelerinden Ali Jüstan, Tuzla tersanelerinde ilk kez düzenlenen işçi kurultayının gerekçesini bu sözlerle ifade ediyor. Yığınla sorunun yaşandığı Tuzla havzasında, üç yıl önce oluşturulan Tersane İşçileri Komitesi, kurultayı "sorumluluklarını arttıracak bir eşik" olarak değerlendiriyor. Komite üyelerinden Zeki Turhal, 19 yıldır tersanelerde çalışıyor. Sorunları "en asgari düzeye indirme çabasında" kurultayın önemli bir adım olacağını söyleyen Turhal, "Tersane işçileri bugüne kadar sorunlarını paylaşacak, çözülmesini talep edecek bir kurum ya da muhatap bulamadı. Var olan sendikalar bellidir ve bu ihtiyaca yanıt verememiştir. Bundan dolayı tersane işçileri kendi içlerinde bu meseleyi oturup tartıştı ve komite kurmaya karar verdi" diyor. Bugüne kadar düzenledikleri toplantıların, dağıttıkları bildirilerin, topladıkları imzaların, başta iş müfettişleri olmak üzere sorumluları harekete geçirdiğini; tersane patronlarının örgütü GİSBİR'in bile göstermelik de olsa bazı düzenlemeler yapmak zorunda kaldığını; yazarların, kitle örgütlerinin yüzünü tersaneye döndürdüğünü anlatan Turhal, kurultayın bu başarıyı daha da büyüteceğini belirtiyor. Bu kez olacak! Merdan Yitük ise "Kurultayı sigortalarımızın yatması, taşeron sisteminin kalkması, kadrolu çalışma, iyi bir yevmiye ya da aylık alabilmek için düzenliyoruz" diyor. Ayda en fazla 7 gün yatırılan sigorta primlerinin tam yatırılmasının taleplerinin başında geldiğini aktaran Yitük, şunları söylüyor: "10 yıldır çalışıyorum tersanelerde, ama sigortamı toplasan 350 gün ya var, ya yok. Mesela bir sene çalışmışım ama sigortam 4 gün yatmış. Sağlık koşullarımız çok berbat. Asbestte, kaynakta, iskelede çalışıyoruz ama baret yok, kemer yok, maske yok. Can güvenliğimiz hiç yok. Yemeklerin kalitesi düşük, yoğurt olması lazım her gün yok, artı tuvaletin önünde yemekhane, ki tuvaletler de çok pis. Bütün bu sorunlarımıza karşı birlik olmak için bütün işçi arkadaşlarımı kurultaya bekliyorum." İşçi arkadaşlarının gerek komite çalışmalarını, gerekse kurultay fikrini olumlu karşıladıklarını ifade eden Yitük, "Avukatımız her hafta Baret'e geliyor ve yasalarda neler yapıldığını, hangi haklarımız olduğunu anlatıyor. Doktorlarımız ve mühendislerimiz geliyor. Kurultay sorumluluklarımızı arttıracak. Bunun farkındayız, Tersanelerdeki sistem değişene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir arkadaşım bu sabah, 'biz de yaptık ama olmadı' deyince 'bu kez olacak' dedim, başka yolu yok. Büyük çoğunluk da olumlu konuşuyorlar. Çalışmalarımızın sonuçlarını görünce, arkadaşlarımızın güveni artıyor" diye konuşuyor.
Birlik ve kardeşlik Yine komitenin genç üyelerinden Önder Çağdaş, yalnızca tersane işçilerinin sorunlarını değil örneğin bayrak olayını da konuşacaklarını belirterek, şöyle devam ediyor: "Son günlerde yaşananları, Kürt ve Türk ayrımının nasıl kışkırtılığını da konuşacağız. Çünkü işçi hareketi buradan da baltalanmak isteniyor. Tersane işçilerinin bir araya gelememesinin bir nedeni de bu ve benzeri bölünmeler. Kurultayımızın ayrılıkları bir kenara iterek birlik, beraberlik ve dayanışma duygusunun, kardeşlik, barış duygusunun geliştirilmesine katkıda bulunacağına inanıyorum."
1 Mayıs da gündemde Kurultaya hazırlık için oluşturdukları 18 tersane ve 6 semt komitesinin çalışmalarını sürdürdüğünü aktaran Fevzi Tepeli de, bugüne kadar değişik toplantılarda yüz yüze geldikleri 1400 işçinin genel olarak komiteyi ve çalışmalarını sahiplendiklerini ifade ediyor. Tepeli, istikrarlı çalışmanın devam etmesiyle bu ilginin somut görevler almaya dönüşeceğini belirtiyor. Çalışmalarının kurultaydan sonra da devam edeceğini söyleyen Ali Doğan ise "Sadece tersaneyle sınırlı kalan taleplerin yerini bulmayacağını düşünüyoruz" diyerek, 1 Mayıs'ın resmi ve ücretli tatil ilan edilmesinin de kurultay talepleri arasında yer aldığına dikkat çekiyor. Doğan, oluşturdukları komitelerin kurultaydan sonra 1 Mayıs komiteleri olarak faaliyetlerini sürdüreceğini bildiriyor.
Evrensel'i Takip Et