5 Mayıs 2005 21:00

Kudüs, ey Kudüs!






Cennet'in Krallığı

Orijinal Adı: Kingdom of Heaven Yönetmen: Ridley Scott Oyuncular: Orlando Bloom, Eva Green, Liam Neeson, Jeremy Irons, David Thewlis, Ghassan Massoud Senaryo: William Monahan Görüntü Yönetmeni: John Mathieson Müzik: Harry Gregson-Williams Yapımcı: Ridley Scott Yapım: 2005, ABD/İspanya Süre: 145 dk.


1970'li yıllarda film çekmeye başlayan Ridley Scott, 'umut verici' olarak tanımlandığı bu yılların üzerinden yaklaşık 30 yıl geçtikten sonra; artık olgunlaşmış ve epik hikâyeler anlatmakta ustalaşmış bir yönetmen olarak karşımızda. "Allien", "1492 : Cennetin Keşfi", "Blade Runner", "Legend", "Thelma&Louise", "Gladyator", "Hannibal" ve "Kara Şahin Düştü" isimli fimlerle tanıdığımız yönetmen, kendi şirketi adına çektiği yapımlarla sinemada hatırı sayılır bir yer edindi. Dünya şekillenirken... 11 Eylül'ün ardından dünya ve özellikle Ortadoğu yeniden şekillenirken Scott, "Kara Şahin Düştü" ile Somali'de ABD tarafından gerçekleştirilen başarısız bir operasyonu anlattı. Pentagon'dan da destek alan ve haliyle, Amerikan ordusunun çıkarlarına ters düşemeyecek bu yapım, iyi çekilmiş olmasına rağmen Hollywood'un Amerikan ordusuna yönelik bildik övgülerinden fazlasıyla içeriyordu. Bu filmden üç yıl sonra, Scott'un Haçlı Seferleri'ni anlatan bir film çekmeye başladığı duyulduğunda bunun tam bir 'konsept' filmi olacağı ve filmde Müslümanların olumsuz temsil edileceği yönünde kuşkular oluşmuştu. Yaklaşık 1000 yıl önce dünyanın şekillendiği Haçlı Savaşları; 11 Eylül'ün ardından Bush'un "Bu yeni bir Haçlı seferidir" sözleriyle yeniden gündeme gelmişti. Ama filmi izledikten ve son günlerde Batı medyasında yer alan tartışmalara baktıktan sonra Scott'un bugün gösterime giren filmi "Cennetin Krallığı"nın şüphe bırakmayacak kadar açık ve barış yanlısı bir film olduğu söylenebilir.

Haçlı hikâyesi Film, Kudüs'ün 'dinsizlerin elinden kurtarılması' bahanesiyle başlatılan ilk Haçlı Seferi'nin yüz yıl sonrasında başlıyor. Haçlı orduları Kudüs Krallığı'nı kurmuş ve yüz yıldır varlığını sürdürmektedir. 1180-86 yılları arasındaki dönemi anlatan film, yıllarca Kudüs'te bulunan bir soylu olan Godfrey'in karısını ve çocuğunu kaybetmiş olan oğlu Balian'ı Kudüs'e gitmeye ikna etmesiyle açlıyor. Fransa'da başlayan bu hikâye Balian'ın Kudüs'e gidip; babasından kendisine kalan bir bölgeyi korumaya başlamasıyla sürüyor. Balian'ın adaleti ve savaşçı kişiliğiyle öne çıkması o sıralarda Kudüs Kralı olan IV Baldwin ve Salahaddin Eyyubi arasındaki barıştan memnun olmayan kimi üst düzey yöneticileri rahatsız etmektedir. Salahaddin ve Baldwin, Kudüs'te yaşayan herkesin din ve mal güvenliğinin sağlanması üzerine bir anlaşmaya varmış ve anlaşma uyarınca savaşlar durmuştur. Ama Baldwin, yakalandığı cüzzam hastalığının pençesinden kurtulamaz. Onun ölümü Haçlı orduları için de sonun başlangıcı olur.

Görkemli bir hikâye Scott ve ekibi senaryoyu yazarken tarihsel gerçeklere bağlı kaldıklarını belirtiyorlar. Çeşitli kaynaklar da bu hikâyeyi doğruluyor. Ama Scott'un yorumu, klasik ve büyük bir Hollywood prodüksüyonundan beklenmeyecek cesarette. Scott, bir süre sonra Kudüs'ü ve haçlı seferlerini Balian'ın gözünden görmemize olanak sağlıyor ve bu savaşın haksız, orada yaşayan insanlara acı çektirmekten başka işe yaramayan ve en önemlisi de 'emperyalist' karakterli olduğu gerçeğini dile getiriyor. Bugüne dair göndermeler yapmaktan da çekinmayan Scott, Hıristiyan ordularını Ortadoğu'da 'huzuru kaçıran' en önemli unsur olarak resmediyor. Selahaddin'in cesur, sözünün eri ve adil bir yönetici olarak resmedildiği filmde Müslüman dünyasına ilişkin olumsuz önyargılar görmek zor. Ortalama bir Hollywood filminde olması gereken, şeref, cesaret, onur, kahramanlık ve aşk gibi unsurları Balian'ın bünyesinde toplayan Scoot; finalde de Ortadoğu'nun Ortadoğululara bırakılması gerektiğini anlatıyor.

Merkez Kudüs Kuşkusuz filmin geçtiği kent olan Kudüs, bugün için taşıdığı anlam da göz önüne alındığında daha bir önem kazanıyor. Scott bu konuda her üç dine de mesafeli yaklaşıyor ve Kudüs'ün bu üç büyük dinin mensuplarınca birlikte barış içinde yaşanabilecek ve örnek olacak bir kent olabileceğini öngörüyor. Selahaddin Eyyubi'nin finalde "Kudüs neyi ifade ediyor?" sorusuna verdiği yanıt ise bugün için de anlamını koruyor: "Hiçbir şey ve her şey!" Film, tüm dünyada bugün gösterime giriyor. Belli ki, hem Müslüman hem de Hıristiyan ve Musevi dünyalarında önemli tartışmalar yaratacak. Filme dönersek... Bütün bunların yanında "Cennetin Krallığı" sinemasal açıdan da fazlasıyla doyurucu. Scott, "Gladyatör"le yakaladığı tarihsel yapımlarda ki başarısını geliştiriyor. Dönemin köstümleri, görkemli savaş sahneleri, uzun sayılabilecek bir film olmasına rağmen akıcılığını kaybetmeyen senaryosuyla yılın en etkili filmlerinden birisi var karşımızda. Balian'ı canlandıran Orlando Bloom ve Kudüs Prensesi Sybilla'ı canlandıran Eva Green filmin popüler yüzleri olmalarına rağmen işlerini başarıyla yapıyorlar. Liam Neeson, Jeremy Irons, film boyunca yüzü demir bir maskenin ardında Kral Baldwin'i canlandıran Edward Norton ve Salahaddin karakterinde Ghassan Massoud da filmi oyunculuk açısından sorunsuz kılıyor.

[email protected]

Evrensel'i Takip Et