31 Ekim 2011 12:04

İşçi sağlığı taşerona havale!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, ‘iş sağlığı ve güvenliği’ konusunun önemine işaret ederek konunun İş Kanununda yer aldığını, ama öneminden dolayı ayrı bir kanunda şekillendirilmesi gerektiğini ifade etmişti. Bu kapsamda, “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı Taslağı” hazırlandı. An

İşçi sağlığı taşerona havale!
Paylaş
Döndü Taka Çınar

Adından da anlaşılacağı gibi tasarıda, işçi sağlığı yerine ‘işin sağlığı ve güvenliği’ temel teşkil etmektedir. “Bu Kanun kamu ve özel sektöre ait bütün işlere ve işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” (md.2)  Bir sonraki maddede ise bazı askeri hizmetler, afet- acil durum hizmetleri, ev hizmetlerinde çalışanlar ve kendi hesabına çalışan küçük esnaf bu kanun kapsamı dışına alınıyor. İşçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin, çalışan sayısına bakılmaksızın bütün çalışanlara sunulması gerekir. Sanayi ve ticaret sektörüne ilave olarak iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri yaygınlaştırılarak tarım, kamu, basın ve hizmet sektörü gibi tüm sektörleri kapsamalıdır. Yine diğer Kanunlarla birlikte düşünüldüğünde Kamu çalışanları da bu kanun kapsamı dışında kalmaktadır.

KAMU ÇALIŞANLARI KAPSAMDA MI?

Kamu çalışanlarının “iş sağlığı ve güvenliği” hakkı 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda tanımlanmıştır. Kanun (madde 188) “kaza ve mesleki hastalık hallerini” tanımlıyor, ancak mağdur olanlar haklarını yıllardır alamıyorlar. Devlet kamu çalışanları için sigorta yasası çıkarmadığından ve çalışanlar adına prim ödemediğinden; devlet memurları iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hakkından yararlanamıyor.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanunu gereğince memurlar adına çalışan ve devlet emekliliğe esas aylık tutar üzerinden (toplam %36) kısa ve uzun vadeli sigorta pirimi ödemektedir. Ancak, tüm sigortalılar için devlet tarafından ödenmesi gereken, iş riskine göre değişen oranlardaki (%1-6,5) “iş kazası ve meslek hastalığı primi” devlet memurları adına ödenmemektedir.

SSGSS Kanunu kamu çalışanlarını Genel Sağlık Sigortası kapsamına almıştır, ancak iş kazası ve meslek hastalığı sigortası kapsamına almamıştır. Bu anlamda memurların “iş kazası ve meslek hastalığı sigortası hakkı” bulunmuyor.
Tasarı, “İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin” 155 sayılı ILO sözleşmesi ve “İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin” 161 sayılı ILO sözleşmesi ile uyumlu değildir. Söz konusu sözleşmeler “çalışan” kavramından kamu çalışanları dahil tüm çalışanları içermektedir. Devletin öncelikle SSGSS Kanunu ile kamu çalışanlarına bu hakkı tanıması gerekir.

CİĞER KEDİYE TESLİM

Tasarıya göre, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemekle işveren yükümlü kılınmaktadır (md.7). İş yerinde alınan önlemlere uyulup uyulmadığının denetimini, güvenlik önlemlerini almak zorunda olan işverene bırakmak ciğeri kediye teslim etmektir.

Taslakta, işyerinde bulundurulması gereken hekim uzman vb. söz edilmesine rağmen bunların bulundurulması zorunlu kılınmamakta, dışarıdan hizmet alma yolu önerilmektedir. Yani, işçi sağlığı ve güvenliği taşerona havale edilmektedir.(md.11) İşverene bu hak tanındığında kaç işveren konunun uzmanı, hekim ve ilgili personeli istihdam etme yoluna gider? Dolayısıyla iş güvenliği kağıt üzerinde kalır. Eğer işveren bakanlıktan belge almışsa kendisinin de “uzman”lık yapmasının önünde bir engel bulunmamaktadır. (md.11/5)

Muğlak kavramlar: Yeterli sayıda kişiyi görevlendirir, mümkün olan en kısa süre vb. kavramlar metinde çokça yer almaktadır. Bu aynı zamanda işverenlere keyfi uygulamalar için imkan sağlamaktadır.

SENDİKALAR DENETİM DIŞI

Tasarıda muhataplık ilişkisi bireysel olarak ele alınmakta, o işyerinde örgütlü olan sendika, oda vb. örgütlerden söz edilmemektedir. Oysa, işyerinde örgütlü sendika ve ilgili meslek örgütü denetimde yer almalıdır. Bazı maddelerde “çalışanlar veya temsilcileri” denilse de burada açıkça, sendika ve meslek örgütü ifadesi yer almadığı sürece taraflar belirsiz kalacaktır. Kaldı ki tasarıda, bu çalışanlar ve temsilcilerinin katılımı, öneri getirmekle sınırlandırmaktadır. (md.23)
İşyerinde iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurulması, en az 50 çalışanın bulunduğu işyerleriyle sınırlanıyor: “En az elli çalışanın istihdam edildiği ve altı aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde her işveren bir iş sağlığı ve güvenliği kurulu kurmakla yükümlüdür.” (md.24) Bu kurullarının oluşumu, çalışma yöntemleri, ödev, yetki ve yükümlülükleri Bakanlıkça hazırlanacak bir yönetmeliğe bırakılıyor. Bu kurullarda mutlaka sendika ve ilgili meslek odası temsilcileri bulunmalıdır.

 “Çalışanların Yükümlülükleri” bölümü tüm yapılması gerekenleri işçiden beklemektedir. Bu bölüme göre bir iş kazasında işverenin, tüm sorumluluğu işçiye yüklemesinin önünde bir engel bulunmamaktadır: “… alınmayan her iş sağlığı ve güvenliği önlemi için 80 TL idari para cezası verilir. Alınmayan her bir önlem için izleyen her ay aynı miktar idari para cezası uygulanır” (md.36) İşçi alınmayan bir önlemden dolayı ölecek işveren 80 tl ödeyecek. Galiba “Memleketimde insan kanı sudan ucuz” bunun için söylenmiş.

Madde 37 ise tam komedi: “…koruyucu önlemlere ve kullanılması gereken koruyucu ekipmana karar vermeyen işveren veya işveren vekiline 300 Türk Lirası idari para cezası verilir. Tekrarı halinde ceza bir buçuk katı uygulanır.”(md.37)  Önlem alınmaz da işçi ölürse 80 TL ceza (Md.36), hangi koruyucu ekipman olacağına karar verememenin cezası 300 TL. (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Erciş hâlâ kanıyor

SONRAKİ HABER

Kürt sorununa duyarsız Türk-İş kabul edilemez

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa