9 Aralık 2005 22:00
Baştanrı Zeus'un saltanatı...
GÜNÜN YAZILARI
Babası Baştanrı Kronos'u, Olimpos'tan kovup onun tahtına kurulan Zeus; bir süre sonra patlak veren tanrılar arası o ünlü koltuk kapma savaşlarından da yengiyle çıktı. Kendisine bu savaş sırasında yardımcı olan Tanrı ve tanrıçalara, "suspayı" kabilinden bazı ayrıcalıklar ve göstermelik birer koltuk bağışladı. Artık evreni ve özellikle dünyamızı Olimpos'taki altın sarayından diğer on iki Tanrıyla birlikte yönetmeye başladı. Ne var ki hiçbir Tanrı yada Tanrıça, Baştanrı Zeus'un olur vermediği bir eyleme girişemezdi; girişirse de onu anında cezalandırırdı. Örneğin insanların kul ve köle olarak yaşamlarını sürdürmeleri amacıyla Olimpos'ta köşe bucak sakladığı ateşi çalıp dünyamıza ulaştıran Tanrı Prometeus'un başına gelenleri bilmeyen yoktur. Zeus onu ebediyyen kayalıklara mıhlatmıştı!...
Baştanrı Zeus'un buyruğundaki tanrılar arasında oğulları, kızları ve karısı Hera da vardı. Evrenin yönetimi sırasında Zeus'un verdiği buyruğu, öteki tanrılar hemen yerine getirmek zorundaydı. O, ölümsüz Homeros'un betimlediği gibi, bir konuşmaya başladı mı, hemen mavi kaşlarını çatardı. Sonra da gür saçları tanrısal başında dalgalanır ve haşmetinden bütün Olimpos ülkesi sarsılıp sallanırdı
Onun elinde şimşekler çaktıran silahlar vardı. Gerektiğinde on-onbeş kişiyi bir anda öldürebilirdi! Üstelik kendisini yeryüzünde temsil eden krallara, dünya egemenliğinin simgesi olan altın asayı da o bağışlardı! Örneğin Troya'ya savaş açan krallar kralı Agamemnon'un altın asası da onun armağanıydı!.Bulutlar, sular da onun buyruğundaydı. Bu yüzden Yunanlılar; bizim "yağmur yağıyor" söylemimizi, "Zeus yağıyor" şeklinde dillendirirler.
Bu arada Zeus'un her türlü ölçüyü aşan zamparalığı da tanrılar ve insanlar arasında dillere destandı!. Yalnızca Tanrıçalarla değil, yeryüzündeki ölümlü, ama güzelliğiyle ünlü kadın ve kızlarla da ilişkilere girerdi. Çoğunlukla dünyalı güzellerin ona gerçek kişiliği ve bedeniyle pek yüz vermemeleri yüzünden Zeus da onları tuzağına düşürmek için her yola başvururdu. Örneğin bir boğaya, bir kuğu kuşuna ya da bir kartala dönüşüverirdi hemen! Onun bu tür ilişkileri sonunda doğan çocukların ve doğadışı yaratıkların haddi hesabı yoktu! Karısı Tanrıça Hera, ne kadar izini sürse de çoğu zaman onu suçüstü yakalamakta hep geç kalırdı. Ne var ki kocasından çocuk doğuran o dünyalı güzellerin ve de doğurdukları çocukların başlarına gelmedik kalmazdı! Tanrıça Hera, öcünü yaman alırdı
Söylediğimiz gibi Zeus'un en çok ilgilendiği gezegen dünyamızdı. Tabii dünyanın kendisinden çok oradaki insan denen o zayıf, çelimsiz yaratıklardı onun gözünde önemli olan. Zaten onların yaratım işini çok güvendiği Tanrı Prometeus'a vermişti. Prometeus da kendi gözyaşlarıyla ve aşkla yoğurup şekillendirdiği çamurdan yaratmıştı insanı. Çok akıllı olan bu Tanrı; yarattığı insanın kafasının içine kendi beyninden de bir parça koymuştu! Artık Prometeus; severek yarattığı ve kendi aklıyla da donattığı insanlar aracılığıyla atalarının soyunu kurutan Baştanrı Zeus'tan da öcünü almış olacaktı!..Ne var ki onun bu niyetini zamanla sezinleyen Zeus da ateşi insanlardan hep uzak tutmaya başladı. Çünkü insan denen bu çelimsiz, ama akıldan yana gücü sınırsız yaratıklar; bir de ateşi ellerine geçirirlerse, Olimpos'a gelip kendi tahtına kurulmaları işten bile değildi!..Onun için insanlardan hep ürktü Zeus
Bu yüzden de dünya denen o küçücük gezegendeki insanları gözaltında, köle olarak tutmak gereğini duydu hep. Bu amaçla Zeus, kendi temsilcileri olarak seçtiği bazı kulları, onların başına zorba egemenler olarak dikti. Kendisi de, Olimpos'a yakın Anadolu coğrafyasından beğendiği yirmi kadar yüksek dağı yurt edindi; üs edindi. Oralara konuşlanarak insanları silahlarının gölgesi altına aldı! Örneğin Anadolu ve Yunanistan halklarını kendi çıkarı doğrultusunda yönlendirip karşılıklı vuruşturdu. Buyruğundaki tanrıların bazıları Troyalıların, bazıları da Akhalar denen Yunanistanlıların saflarında yer aldı. Destekledikleri kahramanlarla karşıt kahramanları birbirleriyle çatıştırıp vuruşturdular. Kendilerinin de sevimsiz ve aşağılık olarak niteledikleri Savaş Tanrısı Ares'i aracı olarak kullandılar. Bu da yetmedi. Bu savaşın içine et-kemik olarak kendileri de katıldı zaman zaman. Örneğin Afrodit bileğinden yaralandı. Ares de çok ağır darbeler yedi. Bu yüzden yara bere içinde gidip babası Zeus'un ayaklarına kapandı; ağlayıp sızlandı. Zeus da onu;
"Böyle ağlaşıp durma dizimin dibinde, dönek!
Olimpos'ta oturan tanrılar arasında Benim iğrendiğim Tanrısın sen, Hep hırgür, kavga, savaş senin işin gücün!" diye azarlayıp kovaladı! Üstelik Zeus da bu savaşlar sırasında kendi öz çocuklarını, örneğin çok sevdiği Frikya Kralı Sarpedon'u kurtaramadı. Öteki tanrılar ve tanrıçalar da, kendi çocuklarını ve de dünyalı sevgililerini gözleri önünde bir bir yitirdiler. Çok geç de olsa sonunda, el ele verip körükledikleri savaşın kurbanı olduklarını anlamak zorunda kaldılar. Ölümlerini önleyemedikleri oğulları için gözyaşları döktüler. Sırf kişisel egemenliği uğruna körüklediği bu savaşların sonunda Zeus, tanrıları aşan bir gücün varlığını sezinleyip gördü. Çünkü "Zorunluluk" ya da "Adalet" denen ve evrenin zembereği olan bu güç; bumerang örneği dönüp dolaşıp savaşın yenilmez sanılan galiplerini de kesinlikle yok ediyordu
Olimpos'ta oturan tanrılar arasında Benim iğrendiğim Tanrısın sen, Hep hırgür, kavga, savaş senin işin gücün!" diye azarlayıp kovaladı! Üstelik Zeus da bu savaşlar sırasında kendi öz çocuklarını, örneğin çok sevdiği Frikya Kralı Sarpedon'u kurtaramadı. Öteki tanrılar ve tanrıçalar da, kendi çocuklarını ve de dünyalı sevgililerini gözleri önünde bir bir yitirdiler. Çok geç de olsa sonunda, el ele verip körükledikleri savaşın kurbanı olduklarını anlamak zorunda kaldılar. Ölümlerini önleyemedikleri oğulları için gözyaşları döktüler. Sırf kişisel egemenliği uğruna körüklediği bu savaşların sonunda Zeus, tanrıları aşan bir gücün varlığını sezinleyip gördü. Çünkü "Zorunluluk" ya da "Adalet" denen ve evrenin zembereği olan bu güç; bumerang örneği dönüp dolaşıp savaşın yenilmez sanılan galiplerini de kesinlikle yok ediyordu
Evrensel'i Takip Et