11 Aralık 2005 22:00

"Öğretmenevi bizimdir"

Akhisar Ali Şefik Öğretmenevi'nin müze yapılacağı gerekçesiyle kapatılmak istenmesine eğitimciler karşı çıktı. Akhisarlı eğitim emekçileri, öğretmenevinin yerine müze yapılmak istenmesinin asıl amacının buradan öğretmenlerin çıkarılmak istenmesi olduğuna dikkat çektiler.

Paylaş
Akhisar Ali Şefik Öğretmenevi'nin müze yapılacağı gerekçesiyle kapatılmak istenmesine eğitimciler karşı çıktı. Akhisarlı eğitim emekçileri, öğretmenevinin yerine müze yapılmak istenmesinin asıl amacının buradan öğretmenlerin çıkarılmak istenmesi olduğuna dikkat çektiler. Öğretmenevine sahip çıkan öğretmenler önceki gün saat 16.30'da 2. Nakliye Caddesi üzerindeki Ali Şefik Öğretmenevi önünde sendikaları Eğitim Sen, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim Bir-Sen ortaklığında toplanarak öğretmenevinin kapatılmak istenmesine karşı sessiz kalmayacaklarını belirttiler. 300 kişinin katıldığı basın açıklamasında, son günlerde öğretmenleri rencide edici açıklamaları nedeniyle Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de protesto edildi. Caddeyi yarım saat trafiğe kapatan eğitim emekçileri "Öğretmenevi bizimdir bizim kalacak", "Öğretmen düşmanı bakan istifa", "Gün gelecek, devran dönecek AKP halka hesap verecek", "Tayyip alana, Çelik bedava" sloganlarını attılar.

'Mücadele edeceğiz' Sendikaların ortak açıklamasını öğretmen Burhan Topçuoğlu yaptı. Öğretmenevinin kapatılmak istenmesine karşı sessiz kalmayacaklarını vurgulayan Topçuoğlu, "Bizleri, öğretmenevinde sadece oyun oynayan ve boşuna zaman harcayan bir topluluk olarak görenleri buradan kınıyoruz. Ayrıca müze yapılmazsa bunun sorumlularının öğretmenler olacağı, yani Akhisar'daki eğitim çalışanlarının müze yapılmasına karşı oldukları imajını oluşturmaya çalışanları iftiralarıyla baş başa bırakıyoruz" diye konuştu. Öğretmenevinin açıldığı günden beri eğitim çalışanları arasında hoşgörü ortamı yarattığını, birlik ve beraberliği sağladığını belirten Topçuğlu, öğretmenevinin 20 çalışana iş imkanı sunduğunu ifade ederek insanların ekmeğiyle oynamayın çağrısı yaptı. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün çeşitli toplantılarında, hizmet içi eğitim çalışmalarında ve sosyal etkinliklerde öğretmenevini kullandığını vurgulayan Topçuoğlu, 2 anasınıfın öğretmenevinde eğitim-öğretim gördüğünü hatırlattı. Öğretmenevinin kapatılmaması için sonuna kadar mücadele edeceklerini dile getiren Topçuoğlu, tüm Akhisarlıları tepki göstermeye davet etti. Açıklamanın ardından Milli Eğitim Bakanlığı'na bir grup emekli eğitimci tarafından faks çekildi.

Uyarmıştık Gazetemiz 20 Eylül 2005 tarihli nüshasında konuya dikkat çekerek, öğretmenevinin ranta kurban edilmemesi uyarısında bulunmuştu. Geçen 3 aylık süre içerisinde Manisa Valisi ve Akhisar Belediye Başkanı'nca verilen sözler yerine getirilmezken, 20 çalışanıyla 8 bine yakın kişiye hizmet veren öğretmenevinin kapatılmak istenmesi hatta resmi anlamda kapatıldığının söylenmesi öğretmenleri çileden çıkardı.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Çankaya tutkusu -1-
   Türkiye siyasal yaşamının
   vazgeçilmez tutkusu Çankaya HAZIRLAYAN: Kürşat Yılmaz Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den sonra yeni Cumhurbaşkanı'nın kim olacağı konusunda yaşanan tartışmalar, parlamenter sistemde "yetkisiz" olduğu öne sürülen bu makamın Türkiye'de padişahvari bir yetki ile kullanıldığı gerçeğini tekrar gözler önüne serdi. Kulislerde AKP'nin cumhurbaşkanı adayı olarak konuşulan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün bu yöndeki haberleri yalanlamasının ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı arka arkaya iki kez Çankaya'da tutmanın forlümü olarak gündeme getirilen 5+5, daha önce de Süleyman Demirel için aynı hesaplarla gündeme getirilmiş, ancak yasalaştırılamamıştı. Peki seçimleri sırasında devlet içindeki güç odaklarının, askerlerin, iktidar ve muhalefet partilerinin arasında birçok gerilimin yaşandığı Cumhurbaşkanlığı makamı niye bu kadar önemli? Bu kadar gerilimin yaşanmasının sebebi nedir? Çankaya, geçmişten bugüne Türkiye siyasal yaşamının en büyük tutkularından biri olma özelliğini korudu. Her cumhurbaşkanlığı seçimi dönemi çeşitli gerginlikler üzerinden politika yapan güçlerin çekişmesine sahne oldu. Son günlerde erken seçim tartışmalarının, politikanın merkezine gelip oturmasının nedeni de yine 2007'de görev süresi dolacak olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'den boşalacak koltuğa kimin oturacağı sorusu. Türkiye'de her ne kadar yasama bütün organların üstünde görünürse görünsün Cumhurbaşkanlığı bir padişahlık gibi. Cumhurbaşkanı çok yetkili ve Anayasa'ya göre vatana ihanet dışında yaptığı hiçbir şeyden sorumlu değil. Temsil gücü en yüksek makam. İstediğinde kabineye başkanlık yapabilir. Kararnamelerin çıkarılmasında görüşünü kabul ettirebilir. Silahlı kuvvetlerin komutanından Anayasa Mahkemesine, Danıştay'dan Yargıtay'a devletin önemli makamlarına atamaları yapar. Kısacası parlamenter sistemde sembolik yetkileri bulunması gereken Cumhurbaşkanlığı makamı yarı başkanlık denebilecek özelliklere sahip olmasından dolayı oldukca cazip duruma geliyor.

ASKERLER GERİLİMLERİN MERKEZİNDEYDİ Kendisini cumhuriyetin kuruluşundan bu yanı "devletin bekası"ından sorumlu temel mercii olarak gören TSK da, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına başkanlık yapan Cumhurbaşkanlığı makamını belirleyecek seçimlere hiç ilgisiz kalmadı. Generaller askeri darbe yaptıkları dönemlerde bu makama kendi komutanlarını oturturken, bu olanaktan uzak oldukları dönemlerde de, bu makama kendilerine uzak bir ismin gelebilme ihtimalinin tedirginliğini hep yaşadılar. Çankaya'nın tarihi, siyasilerin ona bir tutku ile yaklaştıklarını ve ellerine geçirdiklerinde bir daha kolay kolay terk etmek istemediklerini gösteriyor.

CUMHURBAŞKANLIĞI TARİHİ Cumhuriyet'in kuruluşuyla birlikte Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana geçen sürede 9 Cumhurbaşkanı görev yaptı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in görev süresi 16 Mayıs 2000 tarihinde doldu ve yerine Ahmet Necdet Sezer 5 Mayıs 2000'de seçildi. Sezer 2007 tarihine kadar bu görevde kalacak.

MUSTAFA KEMAL DÖNEMİ Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 15 yıl boyunca aralıksız bu görevi sürdürdü. Bu süre içinde 4 dönem cumhurbaşkanı seçildi. Görevinin başındayken 1938'de ölmesiyle görevi sona ermiş oldu. Ülkeyi yönetmede Cumhurbaşkanlığı makamının ne kadar önemli olduğunun en çarpıcı örneği Atatürk'ün 4 dönem cumhurbaşkanlığı yapmasıdır. Tek parti iktidarının olduğu o dönemde, iktidarı elinde tutan CHP'nin kurucusu ve önderi olan Mustafa Kemal Atatürk'ün 15 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı yapması Atatürk ve arkadaşlarının kurmuş olduğu Cumhuriyet'in kurumsallaşması ve kendini egemen kılmasının en önemli araçlarından birisi olmuştur. Mustafa Kemal'in cumhurbaşkanlığı döneminde Hilafet'in kaldırılması, Latin harflerine geçiş, tekke ve zaviyelerin kaldırılması, eğitimin laikleştirilmesi, hukukun mecelleden laik hukuk sistemine geçmesi gibi cumhuriyetin temellerini sağlamlaştırıcı değişimler olurken, çeşitli Kürt isyanları da Atatürk zamanında gerçekleşmiştir. Ayrıca 1920'lerde kurulan ve 40'lara kadar süren İstiklal Mahkemeleri de bu devirde en hızlı dönemini yaşamıştır. O dönem birçok insan vatana ihanet suçlamasıyla doğru dürüst yargılanmadan idam edilmiştir.

İSMET İNÖNÜ DÖNEMİ Mustafa Kemal'in ölümünden sonra cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü de üç dönem, yani 12 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmüştür. Tek parti iktidarının sağladığı bir olanaktı bu. İnönü cumhurbaşkanlığına seçilince, Mustafa Kemal'in başbakanlığı elinden alıp verdiği Celal Bayar'ı başbakanlıktan azletmiştir. Paraların üstüne kendi resimlerini koymuş; kendisine Milli Şef ünvanını seçmiş ve CHP'nin de "değişmez genel başkanı olarak parti tüzüğüne yazdırmıştır. İsmet İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde İkinci Paylaşım savaşı patlak vermiş, türlü teşviklere rağmen Türkiye savaşın dışında kalmıştır. Savaşın sonucu belli olmaya başlayınca da Müttefikler safında savaşa katılarak Birleşmiş Milletler Örgütü'ne girmeye hak kazanmıştır. Çok partili döneme geçiş, Köy Enstitüleri dönemi yine İnönü'nün cumhurbaşkanlığı döneminde gerçekleşti. İnönü, çok partili döneme geçişle birlikte seçim yoluyla iktidardan uzaklaşan ilk cumhurbaşkanı oldu.

CELAL BAYAR DÖNEMİ Çankaya'ya çıkan ilk sivil cumhurbaşkanı sıfatını 3. cumhurbaşkanı olarak kazanmış olan Celal Bayar kendisini başbakanlıktan azleden İnönü'yü, yapılan seçimler sonucu iktidardan uzaklaştırmıştır. İnönü'nün başbakanlıktan uzaklaştırarak pasif hale getirdiği Celal Bayar; Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan'la birlikte CHP içinde muhalefetini sürdürmüş ve parti içinden bir hizip olarak çıkmıştır. Bu dört milletvekili bir önerge vererek CHP'yi eleştirince bir kısmının CHP'den atılması, bir kısmının istifa etmesi ile yeni bir partinin temelleri atılmış oldu. Demokrat Parti (DP) Celal Bayar önderliğinde İnönü'den izin alınarak kurulduktan sonraki ilk seçimlerde iktidar olamamış fakat Türkiye tarihinde çok partili döneme geçiş diye adlandırılan 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidar olmuştu. Büyük bir oy oranıyla iktidar olan DP'nin Genel Başkanı Celal Bayar yoğun kulislerden sonra 22.5.1950'de yapılan seçimle cumhurbaşkanı seçildi. Celal Bayar da iki dönem Çankaya'da kaldı. Bu Demokrat Parti'nin iktidarının pekiştirilmesi ve yapmak istediklerini hayata geçirebilmesi açısından önemli bir adımdı. DP için; ülkenin emperyalizmle bağımlılık ilişkilerinin geliştirilmesinde, sermayeye imtiyazlar tanınmasında hükümetin gerekli yasaları vakit geçirmeden ve engelle karşılaşmadan çıkarması açısından Cumhurbaşkanlığı koltuğunda kendiyle uyumlu birinin olması çok önemliydi. DP iktidarda olduğu on yıl boyunca seçimlerde dillendirdiği "Yeter Söz Milletin" sloganındaki millete söz verme kısmını es geçmiş ve sözü sermayeye ve emperyalizme vermiştir. Celal Bayar'ın cumhurbaşkanılığı döneminde ABD emperyalizmi ile bağlar güçlendirilmiş ve ülke ABD'nin eyaleti durumuna getirilmiştir. Bu dönemde NATO üyeliği bahane edilerek ülke Kore savaşına, meclisin onayı alınmadan oldu bittiyle, sokulmuştur. Ayrıca yağma eylemlerine dönüşen 6-7 Eylül Olayları, TCK'nın 141 ve 142. maddelerinin ağırlaştırılması vb. bu dönemde gerçekleşmiştir. Muhalefeti ve basını sindirmeye yönelik baskılar, yargı ve yasamanın baskı altında tutulması gibi antidemokratik uygulamalar kısa zamanda halkın tepkisini çekti. Fakat DP'de baş gösteren zafer sarhoşluğu ve sermayeye karşı görevlerde yerine getirilmesi gereken acil görevler DP iktidarını hırçınlaştırdı baskıyı gittikçe artırdı. Menderes'in bu uygulamaları Celal Bayar tarafından da onay görüyordu. 21 Mayıs'ta Harp Okulu öğrencileri Ankara'da bir ihtar yürüyüşü gerçekleştirdi ve ardından halkın öfkesini yedekleyen ordu tarafından 27 Mayıs 1960 darbesiyle DP iktidardan uzaklaştırıldı. DP iktidarının Başbakanı Menderes ile birlikte Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan idam edilirken dönemin cumhurbaşkanı da önce idama, daha sonra da ömür boyu hapse mahkum edilerek cumhurbaşkanlığı görevi sona erdirildi. Böylece Bayar, Türkiye tarihinde tutuklanıp idama mahkum edilerek görevi sona erdirilen ilk cumhurbaşkanı sıfatını da kazanmış oldu.



Yarın: 27 Mayıs'tan sonra hep askerler Çankaya'daydı

ÖNCEKİ HABER

'Müstakbel Türk'ten 'Sözde Vatandaş'a

SONRAKİ HABER

Diyarbakır'a Musa Anter anıtı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa