31 Mart 2006 21:00
Tüm çınarlar Nâzım'ın...
Ressam İbrahim Balaban'ın yeğeni Seçköy Muhtarı Hasan Ali Balaban, "Nazım Hikmet bu çınarın altında yatıyor" yazılı pirinç levhayı köydeki sekiz yüz yıllık çınar ağacına asmak istedi. Ancak köylülerden bazıları, köylerinin adının "komünist köye çıkacağı" ya da "levhayı görenlerin ağaç altında define arayacağı gibi endişeleri nedeniyle, çınar ağacındaki levha bir gün sonra indirildi. Köylüyü ikna turları ise sürüyor.
Nâzım Hikmet'le Bursa Hapishane'sinde tanışmış ve bu tanışıklıkla birlikte yaşamı değişmiş ünlü ressamımız İbrahim Balaban'ın doğup büyüdüğü Bursa'ya otuz kilometre uzaklıktaki Seçköy, bugünlerde yine Nâzım Hikmet ve çınar ağacıyla bazı gazete ve televizyonların gündemindeydi. Seçköy, Gemlik yolu üzerinde ve ana yoldan 12 km kadar içerde kalan iki yüz haneli, nüfusu bin civarında olan; Köy Muhtarı Hasan Ali Balaban'ın (İbrahim Balaban'ın yeğeni) anlatımına göre şeftali, zeytin, üzüm, kiraz, incir ve caneriği meyvelerinin bolca yetiştiği bereketli topraklar üzerinde kurulmuş şirin bir köy. 28 Mart sabahı, Balaban gibi resimle uğraşan Seçköy İlköğretim Okulu Resim Öğretmeni Melek Köse Çelebi'yle Bursa'nın bereketli toprakları üzerinde kurulu bu şirin köyüne gittik. Sekiz yüz yıllık çınar ağacının da bulunduğu köy meydanında kurulu kahvelerde insanlar sıcak bir şekilde karşıladı bizleri. Sabah çayımızı yudumlarken yanı başımıza "hoş geldiniz!" diyerek oturan köylüler ve köyün Ziraat Mühendisi Ertuğrul Sezgin'le sohbet ederken daha önce randevulaştığımız Muhtar Hasan Ali Balaban elinde İbrahim Balaban'ın yaptığı ve bazılarını hiçbir yerde görmediğimiz resimlerle çıkageldi... 56 yaşında olan Köy Muhtarı Balaban'a Nâzım Hikmet ve çınarla ilgili olarak köyde yaşanan olayı sorduk. Hasan Ali Balaban, Müjdat Gezen'in ve Nâzım Hikmet Vakfı'nın başlattığı ve her isteyene verebileceğini açıkladığı "Nâzım Hikmet bu çınarın altında yatıyor" yazılı pirinç levhayı amcaoğlu Hasan Nâzım Balaban (İbrahim Balaban'ın oğlu) aracılığıyla Seçköy'deki çınar ağacına çakmak ve Nâzım'ın vasiyetini kendince yerine getirmek istiyor. Levha, birkaç hafta önce köye getiriliyor ve çınar ağacına çakılıyor. Muhtar Balaban'ın anlatımına göre, ertesi gün köylülerden bazıları "Adımız komünizm köyüne çıkar" diye itiraz etmiş. Bazıları ise "ağacın altında gerçekten Nazım Hikmet'in yattığını düşünen kişilerin define aramak için ağacın altını kazabileceğini, bu nedenle de çınarın kuruyabileceğini" öne sürmüş. Yanı sıra köydeki çocukların, "Nâzım Hikmet kim?" sorularına köylülerin çekincelerle yaklaşmaları ve cevap vermekte zorlanmaları sonucu levha, çınar ağacında bir gün kalabilmiş.
'Anlatabilseydik...' Muhtar Balaban, "Biz Nâzım'ı iyi anlatamadık, anlatsaydık bunlar yaşanmazdı" diyor. Bunları söylerken, bir gün köyünde Nâzım'la ilgili kalıcı bir eser bırakma isteği gözlerinden okunuyor Balaban'ın... Köy meydanındaki bankta oturur oturmaz büyük bir coşku ve büyük bir heyecanla bizlere amcası İbrahim Balaban'ın kendisinde kalan resimlerini gösteriyor yeğen Balaban. Bu resimler içerisinde bence en önemlisi Muhtar Hasan Ali Balaban'ın henüz küçük bir çocukken 1953 yılında amcası İbrahim Balaban tarafından tahta üzerine yapılan resmi. Muhtar Balaban, bizlere çok ilginç anılardan bahsediyor. O henüz küçük bir çocukken evde Nâzım Hikmet'le ilgili olarak babası Ali Balaban, annesi Hatice Balaban ve büyük annesi Ayşe Balaban'ın ve tabii ki amcası İbrahim Balaban'ın anlattıklarıyla yetişiyor. Muhtar Balaban'ın anlatımları şöyle: "Amcam Balaban Bursa Hapishanesi'nde yattığı sırada onun ziyaretine giden Ali Balaban ve Hatice Balaban'dan değer verdiği ve onun yaşamını değiştiren Nâzım'ın elini öpmelerini istiyor. Nâzım Hikmet, bu duruma çok kızıp kesinlikle elini öptürmüyor. Amcam İbrahim Balaban'ın eniştesi Hüseyin Sevinç, Bursa Hapishanesi'ne giriyor. Amcam onun resmini yapmak için model olmasını istiyor. Soğukta uzun süre bekleyen Hüseyin Sevinç, zatürreeye yakalanıyor ve hapishaneden çıkıp köye geldikten kısa bir süre sonra hastalıktan yaşamını kaybediyor." Bursa'nın İznik'e bağlı Müşküle köyünden sonra yine Bursa'nın Osmangazi'ye bağlı Seçköy'ünde Nâzım Hikmet'in vasiyetinde geçen istekleri yerine getirmek amacıyla çaba harcanması, bu dünya şairimizin halk üzerinde bıraktığı etkinin gücünü bir kez daha göstermektedir. Nâzım için bir çınar dikmek veya bir çınara ismini vermek için Anadolu'da insanlar birbiriyle yarışıyor. Onların bu çabaları ve iyi niyetleri bize şu sözleri bir kez daha söyletiyor: "Nâzım Hikmet bu çınarın altında yatıyor. Ülkemin tüm çınarları Nâzım'ın..." Seçköy'de toprağın bereketi yansımış yüzüne insanların. İnsanların yüzleri Balaban'ın resimlerindeki gibi sıcak, Balaban'ın resimleri gibi aydınlık... *Bursa Kız Lisesi Edebiyat Öğretmeni
'Anlatabilseydik...' Muhtar Balaban, "Biz Nâzım'ı iyi anlatamadık, anlatsaydık bunlar yaşanmazdı" diyor. Bunları söylerken, bir gün köyünde Nâzım'la ilgili kalıcı bir eser bırakma isteği gözlerinden okunuyor Balaban'ın... Köy meydanındaki bankta oturur oturmaz büyük bir coşku ve büyük bir heyecanla bizlere amcası İbrahim Balaban'ın kendisinde kalan resimlerini gösteriyor yeğen Balaban. Bu resimler içerisinde bence en önemlisi Muhtar Hasan Ali Balaban'ın henüz küçük bir çocukken 1953 yılında amcası İbrahim Balaban tarafından tahta üzerine yapılan resmi. Muhtar Balaban, bizlere çok ilginç anılardan bahsediyor. O henüz küçük bir çocukken evde Nâzım Hikmet'le ilgili olarak babası Ali Balaban, annesi Hatice Balaban ve büyük annesi Ayşe Balaban'ın ve tabii ki amcası İbrahim Balaban'ın anlattıklarıyla yetişiyor. Muhtar Balaban'ın anlatımları şöyle: "Amcam Balaban Bursa Hapishanesi'nde yattığı sırada onun ziyaretine giden Ali Balaban ve Hatice Balaban'dan değer verdiği ve onun yaşamını değiştiren Nâzım'ın elini öpmelerini istiyor. Nâzım Hikmet, bu duruma çok kızıp kesinlikle elini öptürmüyor. Amcam İbrahim Balaban'ın eniştesi Hüseyin Sevinç, Bursa Hapishanesi'ne giriyor. Amcam onun resmini yapmak için model olmasını istiyor. Soğukta uzun süre bekleyen Hüseyin Sevinç, zatürreeye yakalanıyor ve hapishaneden çıkıp köye geldikten kısa bir süre sonra hastalıktan yaşamını kaybediyor." Bursa'nın İznik'e bağlı Müşküle köyünden sonra yine Bursa'nın Osmangazi'ye bağlı Seçköy'ünde Nâzım Hikmet'in vasiyetinde geçen istekleri yerine getirmek amacıyla çaba harcanması, bu dünya şairimizin halk üzerinde bıraktığı etkinin gücünü bir kez daha göstermektedir. Nâzım için bir çınar dikmek veya bir çınara ismini vermek için Anadolu'da insanlar birbiriyle yarışıyor. Onların bu çabaları ve iyi niyetleri bize şu sözleri bir kez daha söyletiyor: "Nâzım Hikmet bu çınarın altında yatıyor. Ülkemin tüm çınarları Nâzım'ın..." Seçköy'de toprağın bereketi yansımış yüzüne insanların. İnsanların yüzleri Balaban'ın resimlerindeki gibi sıcak, Balaban'ın resimleri gibi aydınlık... *Bursa Kız Lisesi Edebiyat Öğretmeni