30 Haziran 2006 21:00
OHAL'e geri döndük
Terörle Mücadele Yasası'nda değişiklik öngören tasarının Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilmesi, OHAL'e geri dönüş olarak değerlendirildi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, TMY'nin OHAL rejimi kanunu olduğunu belirterek, "Tekrar başa döndük" dedi. Mazlum Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen de, "Yasanın getireceği sorunların sorumlusu, yasayı geçirenlerdir" dedi.
Hükümetin, Genelkurmay'ın talebi üzerine gündemine aldığı ve CHP'nin desteği ile TBMM Genel Kurulu'ndan geçirdiği Terörle Mücadele Yasası'de (TMY) değişiklik ön gören tasarı, "OHAL'e geri dönüş" olarak değerlendirildi. Hukukçular ve insan hakları örgütleri, geri çekilmesini istedikleri tasarının kabul edilmesine tepkili.
Önen: Başa döndük Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, TMY'nin OHAL rejimi kanunu olduğunu belirterek, "Tekrar başa döndük" dedi. AB'ye yönelik reform hareketleri ile "temel hak ve özgürlüklerin" koruma altına alındığının iddia edildiğini hatırlatan Önen, "Hükümet övünüyordu, hatta devrim yaptığı iddiaları vardı. Bunların hepsi fos çıktı" diye konuştu. Hükümetin bu düzenleme ile OHAL rejimine, savaş rejimine geri döndürdüğünü dile getiren Önen, "Sanık durumda olan güvenlik güçlerinin adını yazdığınız zaman, terör suçu işlemiş olacaksınız. Bilgi, haber vermek, gazetelerde terör suçu haline gelebilir. Basını, yayını ve düşünce özgürlüğü alanını kontrol etmek için getirilen bir yasa" dedi. Türkiye'nin Mehmet Ağar'ın Emniyet Müdürü olduğu, 1000 operasyonun yapıldığı, faili meçhullerin olduğu döneme döndüğünü kaydeden Önen, gözaltı sürelerinin belirsizleştiğine, hak kısıtlamaları olduğuna, 24 saat sanığın kimseyle görüştürülmelebileceğine ve avukatla görüşmesiye güvenlik güçlerinin girebileceğine dikkat çekti. Önen, şiddetin ve işkencenin uygulanmasının, yaşam hakkının tehdit altına alınmasının ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasının bu yasayla meşrulaştırıldığını dile getirdi. Güvenlik güçlerinin reformlara başından beri itiraz ettiğini hatırlatarak, hükümetin buna boyun eğdiğini belirten Önen, "Esas sorumlu hükümettir" dedi.
Kendi düşen ağlamaz Mazlum Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen, gazetemize yaptığı açıklamada, "Yasanın içeriği ve getireceği sorunların sorumlusu istemeyerek de olsa yasayı geçirenlerdir" dedi. Bilgen, özellikle silahsız örgütlerin TCK'daki silahlı örgütlerle ilgili madde üzerinden cezalandırılması, ihbarcılıkla ilgili düzenleme ve polisin doğrudan ateş açma yetkisiyle donatılmasının çok büyük sorunlar getireceğine işaret etti. TMY'nin ardından polisin yetkisine ilişkin yasanın değiştirilecek olmasının, dolayısıyla askerlerin de yetkilerinin artırılacak olmasının "siyasal iktidarın güvenlik bürokrasisince kuşatılmasına", toplumun özgürlüklerinin daha da baskı altına alınmasına neden olacağını belirten Bilgen, Bakan Çiçek'in tasarıyı istemeden geçirdikleri yönündeki ifadelerine ilişkin ise "Bunu hiçbir şekilde doğru bulmuyoruz. Bu aslında siyasetin bir zaaf sergilemesidir. Bu doğrudan kendi bindikleri dalı kesmektir. Bundan sonrasında da kendi düşen ağlamamalıdır" dedi.
Yargısız infaza zemin Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Avukat Tahir Elçi, bu düzenlenin yurttaşların yaşam hakkını tehlikeye soktuğunu söyledi. "90'larda yürürlükte olan kolluğun sınırsız silah kullanma yetkisi o dönemki TMY'de iptal edilmişti" diyen Elçi şöyle devam etti: "Bu yeni TMY ile yasalar kolluk güçlerine duraksamadan ateş açma yetkisi tanıyor. Bölgede yıllardır faili meçhul cinayetlerle anıldı. Yasa bölgede istismar edilen silah kullanma yetkisini daha da körükleyecektir. Yargısız infazlara zemin hazırlayacaktır. Kızıltepe'de Kaymazlara yönelik yapılan saldırı tüm canlılığıyla hafızalarımızda. Yurttaşların yaşam hakkı tehlikeye sokuluyor. Kırsal alanda kolluğun silah kullanma yetkisi hakkında hiçbir bilgimiz yok. Ama bu yasa ile kent merkezinde de silah kullanma meşrulaşacak, bu insanları tedirgin edecektir."İfade özgürlüğüne 2003-2004'te getirilen kısmi iyileştirmenin de tamamıyla ortadan kaldırılmış olacağını belirten Elçi, " 90'larda yaşanan kaotik ortama bir dönüş olacak" dedi.
Meclis'in tavrı trajik Avukat Kemal Aytaç da, yasanın asıl amacının, devlet güçlerinin -yargıcından, savcısından, polisine kadar- elini güçlendirmek olduğunu dile getirdi. Aytaç şöyle devam etti: "İşin belki de en dramatik olan yanı, 550 milletvekilinin bu tasarıyı tartışmadan meclisten geçirmiş olmasıdır. Bu da Meclis'te halk adına temsilcilerin bulunmamasıyla ilgilidir. Tam anlamıyla faşizan bir yasadır ve iktidar ve muhalefetin tasarıyı kol kola çıkarmaları ülkede demokrasinin vaziyetini ortaya koyuyor. Bu da Meclis'teki duyarlığın vaziyetini ortaya koyuyor. Yasa şu haliyle özgürlük ve güvenlik terazisinin dengesini bozuyor. Örneğin bir basın kuruluşunda yayınlanan konuşmanız, örgüt propagandası yaptığınız gerekçe gösterilerek yargılanacaksınız. Türkiye belki ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyor." Aytaç, "Ne olacaktır şimdi?" diye sordu ve şöyle devam etti: "Bu yasa hiçbir şey getirmeyecektir. Çünkü kendisi bir 'terör yasasıdır'. Yani böyle bir yasayı çıkarmak asıl terördür."
'Umarız Cumhurbaşkanı veto eder' Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, gazetecilerin, yazarların, çevirmenlerin 20 Haziran'da bir bildiri yayınlayarak itirazlarını dile getirdiğini ancak bu itirazların dikkate alınmadığını belirtti. Taleplerini Cumhurbaşkanı'nın dikkate alması dileğiyle tekrarlayacaklarını ifade eden İpekçi, yasanın özgürlükleri kısıtlamadığı iddialarıyla tamamen çelişen hükümler içerdiğine işaret etti. "Özgürlükleri kısıtlamadığını iddia edenler herhalde okudukları maddeleri çok anlamıyorlar. Umarız ki bu hatadan gecikmeden dönülür. Yasayı Cumhurbaşkanı veto eder" dedi. Yasayı "neresini tutsanız elinizde kalacak bir yasa" olarak değerlendiren İpekçi, ilk olarak Türk hukuk sistemine yayın durdurma cezası getirdiğini hatırlatarak, "İki yıl önce kaldırılmış bir yasaklamaydı, neden iki yıl öncesine tekrar dönüyorsunuz" diye sordu. TCK'nın hali hazırda terör amacıyla işlenmiş suçları veya bir örgütün faaliyetleri içinde değerlendirilen suçları ağır biçimde cezalandırdığına dikkat çeken İpekçi, yine TCK'da bu suçların basın yoluyla işlenmesi durumunda cezanın artırıldığını ifade etti. İpekçi, "Bu artırımlar dururken bunu görmezden gelip TMY ile bir kat daha, bir kat daha artırmanın mantığı yok" dedi. İnsanın "aklının ucundan geçmeyen" suçların terörle ilişkilendirildiğini, madde başlığına bakıldığında terör amacıyla nasıl işleneceğine hayret edildiğini dile getiren İpekçi, "Sağa baksanız ceza, göz kırpsanız ceza, kalem oynatsanız ceza, açıklama yapsanız ceza. Herkes potansiyel terörist, her fiil potansiyel terör amacıyla işlenmiş fiil. Mantık bu olunca kanunun tutar bir yanı yok" dedi.
Önen: Başa döndük Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, TMY'nin OHAL rejimi kanunu olduğunu belirterek, "Tekrar başa döndük" dedi. AB'ye yönelik reform hareketleri ile "temel hak ve özgürlüklerin" koruma altına alındığının iddia edildiğini hatırlatan Önen, "Hükümet övünüyordu, hatta devrim yaptığı iddiaları vardı. Bunların hepsi fos çıktı" diye konuştu. Hükümetin bu düzenleme ile OHAL rejimine, savaş rejimine geri döndürdüğünü dile getiren Önen, "Sanık durumda olan güvenlik güçlerinin adını yazdığınız zaman, terör suçu işlemiş olacaksınız. Bilgi, haber vermek, gazetelerde terör suçu haline gelebilir. Basını, yayını ve düşünce özgürlüğü alanını kontrol etmek için getirilen bir yasa" dedi. Türkiye'nin Mehmet Ağar'ın Emniyet Müdürü olduğu, 1000 operasyonun yapıldığı, faili meçhullerin olduğu döneme döndüğünü kaydeden Önen, gözaltı sürelerinin belirsizleştiğine, hak kısıtlamaları olduğuna, 24 saat sanığın kimseyle görüştürülmelebileceğine ve avukatla görüşmesiye güvenlik güçlerinin girebileceğine dikkat çekti. Önen, şiddetin ve işkencenin uygulanmasının, yaşam hakkının tehdit altına alınmasının ve düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasının bu yasayla meşrulaştırıldığını dile getirdi. Güvenlik güçlerinin reformlara başından beri itiraz ettiğini hatırlatarak, hükümetin buna boyun eğdiğini belirten Önen, "Esas sorumlu hükümettir" dedi.
Kendi düşen ağlamaz Mazlum Der Genel Başkanı Ayhan Bilgen, gazetemize yaptığı açıklamada, "Yasanın içeriği ve getireceği sorunların sorumlusu istemeyerek de olsa yasayı geçirenlerdir" dedi. Bilgen, özellikle silahsız örgütlerin TCK'daki silahlı örgütlerle ilgili madde üzerinden cezalandırılması, ihbarcılıkla ilgili düzenleme ve polisin doğrudan ateş açma yetkisiyle donatılmasının çok büyük sorunlar getireceğine işaret etti. TMY'nin ardından polisin yetkisine ilişkin yasanın değiştirilecek olmasının, dolayısıyla askerlerin de yetkilerinin artırılacak olmasının "siyasal iktidarın güvenlik bürokrasisince kuşatılmasına", toplumun özgürlüklerinin daha da baskı altına alınmasına neden olacağını belirten Bilgen, Bakan Çiçek'in tasarıyı istemeden geçirdikleri yönündeki ifadelerine ilişkin ise "Bunu hiçbir şekilde doğru bulmuyoruz. Bu aslında siyasetin bir zaaf sergilemesidir. Bu doğrudan kendi bindikleri dalı kesmektir. Bundan sonrasında da kendi düşen ağlamamalıdır" dedi.
Yargısız infaza zemin Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Avukat Tahir Elçi, bu düzenlenin yurttaşların yaşam hakkını tehlikeye soktuğunu söyledi. "90'larda yürürlükte olan kolluğun sınırsız silah kullanma yetkisi o dönemki TMY'de iptal edilmişti" diyen Elçi şöyle devam etti: "Bu yeni TMY ile yasalar kolluk güçlerine duraksamadan ateş açma yetkisi tanıyor. Bölgede yıllardır faili meçhul cinayetlerle anıldı. Yasa bölgede istismar edilen silah kullanma yetkisini daha da körükleyecektir. Yargısız infazlara zemin hazırlayacaktır. Kızıltepe'de Kaymazlara yönelik yapılan saldırı tüm canlılığıyla hafızalarımızda. Yurttaşların yaşam hakkı tehlikeye sokuluyor. Kırsal alanda kolluğun silah kullanma yetkisi hakkında hiçbir bilgimiz yok. Ama bu yasa ile kent merkezinde de silah kullanma meşrulaşacak, bu insanları tedirgin edecektir."İfade özgürlüğüne 2003-2004'te getirilen kısmi iyileştirmenin de tamamıyla ortadan kaldırılmış olacağını belirten Elçi, " 90'larda yaşanan kaotik ortama bir dönüş olacak" dedi.
Meclis'in tavrı trajik Avukat Kemal Aytaç da, yasanın asıl amacının, devlet güçlerinin -yargıcından, savcısından, polisine kadar- elini güçlendirmek olduğunu dile getirdi. Aytaç şöyle devam etti: "İşin belki de en dramatik olan yanı, 550 milletvekilinin bu tasarıyı tartışmadan meclisten geçirmiş olmasıdır. Bu da Meclis'te halk adına temsilcilerin bulunmamasıyla ilgilidir. Tam anlamıyla faşizan bir yasadır ve iktidar ve muhalefetin tasarıyı kol kola çıkarmaları ülkede demokrasinin vaziyetini ortaya koyuyor. Bu da Meclis'teki duyarlığın vaziyetini ortaya koyuyor. Yasa şu haliyle özgürlük ve güvenlik terazisinin dengesini bozuyor. Örneğin bir basın kuruluşunda yayınlanan konuşmanız, örgüt propagandası yaptığınız gerekçe gösterilerek yargılanacaksınız. Türkiye belki ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyor." Aytaç, "Ne olacaktır şimdi?" diye sordu ve şöyle devam etti: "Bu yasa hiçbir şey getirmeyecektir. Çünkü kendisi bir 'terör yasasıdır'. Yani böyle bir yasayı çıkarmak asıl terördür."
'Umarız Cumhurbaşkanı veto eder' Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi, gazetecilerin, yazarların, çevirmenlerin 20 Haziran'da bir bildiri yayınlayarak itirazlarını dile getirdiğini ancak bu itirazların dikkate alınmadığını belirtti. Taleplerini Cumhurbaşkanı'nın dikkate alması dileğiyle tekrarlayacaklarını ifade eden İpekçi, yasanın özgürlükleri kısıtlamadığı iddialarıyla tamamen çelişen hükümler içerdiğine işaret etti. "Özgürlükleri kısıtlamadığını iddia edenler herhalde okudukları maddeleri çok anlamıyorlar. Umarız ki bu hatadan gecikmeden dönülür. Yasayı Cumhurbaşkanı veto eder" dedi. Yasayı "neresini tutsanız elinizde kalacak bir yasa" olarak değerlendiren İpekçi, ilk olarak Türk hukuk sistemine yayın durdurma cezası getirdiğini hatırlatarak, "İki yıl önce kaldırılmış bir yasaklamaydı, neden iki yıl öncesine tekrar dönüyorsunuz" diye sordu. TCK'nın hali hazırda terör amacıyla işlenmiş suçları veya bir örgütün faaliyetleri içinde değerlendirilen suçları ağır biçimde cezalandırdığına dikkat çeken İpekçi, yine TCK'da bu suçların basın yoluyla işlenmesi durumunda cezanın artırıldığını ifade etti. İpekçi, "Bu artırımlar dururken bunu görmezden gelip TMY ile bir kat daha, bir kat daha artırmanın mantığı yok" dedi. İnsanın "aklının ucundan geçmeyen" suçların terörle ilişkilendirildiğini, madde başlığına bakıldığında terör amacıyla nasıl işleneceğine hayret edildiğini dile getiren İpekçi, "Sağa baksanız ceza, göz kırpsanız ceza, kalem oynatsanız ceza, açıklama yapsanız ceza. Herkes potansiyel terörist, her fiil potansiyel terör amacıyla işlenmiş fiil. Mantık bu olunca kanunun tutar bir yanı yok" dedi.