06 Temmuz 2006 21:00
Maden köylüleri ikiye ayırdı
Siyanürle yapılacak altın madenciliğinin, büyük bir kirlenmeye neden olduğu sıkça dillendirilir. İzmir'in Efemçukuru köyünde yapılmak istenen altın madenciliğinin zararları ise daha siyanür kullanılmadan görülmeye başlandı. Altın madenciliği fikri bile köylülerin "maden yanlısı-madene karşı" olarak ayrışmalarına yetmiş. Yüzyıllardır bir arada yaşayan, hısım akraba olan köylüler şimdi kahvelerini bile ayırmışlar.
İzmir'in Menderes ilçesi Efemçukuru köyünde altın madenciliği yapmak isteyen TÜPRAG şirketine karşı açılan dava ile ilgili bilirkişi incelemesi posta gecikmesine takıldı. Önceki gün, madenin işletme ruhsatının iptali için açılan davada üç kişilik bilirkişi heyetinin maden sahasına giderek incelemelerde bulunması gerekiyordu. Bilirkişi incelemesi sırasında bir gurup Elele Hareketi üyesi de Efemçukuru köyüne giderek köylülerle toplantı yapmayı planlamıştı. Sabah saatlerinde İzmir Adliyesi önünde toplanan Elele Hareketi üyeleri, bir süre sonra bilirkişi incelemesinin yapılamayacağı bilgisini aldılar. Efemçukuru köylülerinin avukatı ve Egeçep Dönem Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, İzmir 4. İdare Mahkemesi tarafından bilirkişi incelemesinin ertelenmesi ile ilgili kendilerine verilen yazıyı Elele Hareketi üyelerine göstererek, incelemenin 28 Temmuz'a ertelendiğini aktardı. Mahkeme bilirkişi ertelenmesi ile ilgili yanıtında bilirkişi incelemesi ile ilgili tebligatın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na iletilmediği belirtiliyordu.
Birlik çağrısı yapıldı Bilirkişi heyetinin gelmemesine rağmen Efemçukuru köylüleri ile olan sohbet programını iptal etmeyen Elele Hareketi üyeleri köye giderek köylülerle görüştüler. Köylüler arasında "madene karşı olanlar, maden yanlıları" olarak ayrılmalarının her geçen gün daha da arttığının gözlemlendiği ziyarette, köylülerin bu bölünme nedeniyle kahvelerinin bile ayırdıkları dikkat çekti. Maden yanlısı olarak bilinen köylülerin oturduğu kahveye giden ve madene karşı olan köylüleri de buraya getiren Elele Hareketi üyeleri, yaptıkları konuşmalarda madenin çalışsın çalışmasın bir süre sonra çekip gideceğini, oysa köylülerin hep bu topraklarda kalacağını belirterek, ayrılıkların, küslüklerin bitirilmesi çağrısını yaptılar. Maden yanlısı olarak bilinen köylülerden bir kısmı, kendilerinin de madene karşı olmalarına rağmen bir anda maden yanlısı ilan edilmelerine anlam veremediklerini iletirken, diğer bir kısmı da kendilerine hakaret edilmesi ile ilgili yakınmalarını dile getirdiler. Maden yanlısı olarak bilinen köy muhtarının bağına zarar verilmesinin, muhtarlığın camlarının kırılmasının son derece yanlış olduğunu aktaran Elele Hareketi üyeleri, şiddet yerine ayrılıkların birbirini ikna yolu ile çözülmesi gerektiğine işaret ettiler. Av. Arif Ali Cangı madenle ilgili hukuksal süreci özetlerken, Tabip Odası temsilcisi Dr. Oya Otyıldız ise son dönemde Eşme'de meydana gelen zehirlenmelerle ve bu zehirlenmelerdeki siyanür şüphesi ilgili köylüleri bilgilendirdi. Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ertuğrul Barka ise yaptığı konuşma ve okuduğu Yunus Emre şiiri ile köylülere birlik çağrısı yaptı.
İkinci bilirkişi: Madene verilen izinlerin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan ilk bilirkişi sunduğu raporunda yörede yapılacak bir altın madenciliğinin İzmir'in içme suyu, yöredeki tarımsal üretim ve ekolojik yapıda ağır tahribatlara yapabileceğini belirterek, madenin karşısında bir görüş bildirmişti. Bilirkişi raporunun olumsuz çıkması üzerine TÜPRAG bilirkişi heyetinde bulunan Prof. Dr. Şevki Filiz'in, daha önce Bergama'daki altın madeni ile ilgili olumsuz görüşler beyan ettiğini,. Bunun basına yansıdığını belirterek, Filiz'in tarafsızlığını yitirdiğini, dolayısıyla bilirkişiliğinin kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürmüştü. Madenci şirketin bu talebini kabul eden Danıştay ise yeni bir bilirkişi atanarak, yeniden inceleme yapılması kararına varmıştı.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Klima cinayetleri mi?Elif Görgü Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde meydana gelen bebek ölümlerinin ardından ilginç bir gelişme yaşandı. Makine Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şubesi, hastanenin ameliyathane ve yenidoğan ünitelerindeki klima sistemini kontrol etmek için izin istedi. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü, izin talebini redetti. Bu durumun şüphe yarattığını dile getiren Makine Mühendisleri Odası Şube Sekreteri Battal Kılıç, müdürlüğe yazılı olarak bir kez daha başvuracaklarını, taleplerinin yine kabul edilmemesi durumunda hastane önünde basın açıklaması yapacaklarını söyledi. Göztepe Hastanesi'nde bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye'de ameliyathane ve yenidoğan ünitelerindeki klima sistemlerinin resmi standartı bulunmuyor. Durum böyle olunca da isteyen istediği klimayı hastanelere monte edebiliyor. Her sokakta özel hastanelerin türediğine dikkat çeken mühendisler, buralardaki ameliyathane ve yenidoğan ünitelerinde ucuz olduğu için sıradan klimaların kullanıldığını ve bunun çok tehlikeli olduğunu belirtiyorlar.
Hiçbir denetim yok Hastanelerde klima santrallerinin kurumu ve işletilmesi makine mühendislerinin meslek alanına giriyor. Özellikle ameliyathane ve yenidoğan ünitelerinde hijyenin en önemli bileşenlerinden birini klimalar oluşturuyor. Bu konuda ise dünyada çeşitli standartlar ve kurallar mevcut. "Türkiye'de ise Türk Standartları Enstitüsü'nün (TSE) ya da Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı herhangi bir standart yok. Biz oda olarak 10 yıl önce DİN 1946 denen bir Alman standartını Türkçe'ye çevirdik. Ancak bu bile dünyada uygulamadan kaldırılmış. TSE'nin bir standart yayınlaması ve Bakanlığı'ın da bunu yönetmeliklere koyması zorunlu" diyen Battal Kılıç, şu uyarılarda bulundu: "Dünya standartları klimanın nereye konulacağından, hangi cins filtre konulacağına; boruların eğimlerine varıncaya kadar bir çok kriter içeriyor. Sistem karmaşık ve Türkiye'de mühendislerin çoğunun bilmediği bir sistem. Ancak ameliyathaneler basitçe yapılabilecek mekanlar değil. Burada klima bir konfor aracı değil, ortamın oksijen ihtiyacını mikropsuz sağlamak için zorunlu bir sistemdir. Bu önemli mühendislik uygulamasını nasıl yapacağınızı söyleyen teknik resmi şartname ise Türkiye'de yok. Özellikle özel hastanelerde işin iyice suyu çıkmış durumda. Pencere kliması dediğimiz klimaları ameliyathaneye bağlayanlar var. Yasal zorunluluk olmayınca havalandırma nedeniyle gelen mikrop bir can aldığı zaman bunun herhangi bir sorumlusu da olmuyor. Geçen sene Edirne'de bebek ölümleri meydana geldiğinde, o hastanedeki bir makine mühendisi gidip sisteme bakmış ve sistemde gerekli mekanizmanın olmadığını tespit etmişti."
Antibiyotik patlaması Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube Sekreteri Battal Kılıç, enfeksiyon yaygınlığı nedeniyle Türkiye'de antibiyotiğe harcanan paranın Avrupa ve dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu hatırlatarak, "Bunun en önemli nedenlerinden biri hastanelerde mikroptan arınma işinin yeterince yapılamamasıdır. Bu sistem bir miktar bile düzeltilebilse antibiyotik harcamalarında tasarruf olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden standartlar bir an önce açıklanmalı ve denetim mekanizması oluşturulmadır. Bu yetkiyi yarı resmi kamu kurumu olarak bize de bir gecede sistemi oturtacak kadrolarımız var" diye konuştu. Makine Mühendisleri Odası Şube Basın ve Yayın sorumlusu Çetin Kartal ise özellikle İstanbul'da sokakta apartmanların özel hastane ve kliniğe dönüştürüldüğüne dikkat çekerek, "Önüne gelen hastane açıyor. Ne bir standart ne bir yönetmelik var. Buralarda ameliyatlar yapılıyor ve evlere takılan normal klimaları getirip buralara takanlar var" uyarısında bulundu.
Birlik çağrısı yapıldı Bilirkişi heyetinin gelmemesine rağmen Efemçukuru köylüleri ile olan sohbet programını iptal etmeyen Elele Hareketi üyeleri köye giderek köylülerle görüştüler. Köylüler arasında "madene karşı olanlar, maden yanlıları" olarak ayrılmalarının her geçen gün daha da arttığının gözlemlendiği ziyarette, köylülerin bu bölünme nedeniyle kahvelerinin bile ayırdıkları dikkat çekti. Maden yanlısı olarak bilinen köylülerin oturduğu kahveye giden ve madene karşı olan köylüleri de buraya getiren Elele Hareketi üyeleri, yaptıkları konuşmalarda madenin çalışsın çalışmasın bir süre sonra çekip gideceğini, oysa köylülerin hep bu topraklarda kalacağını belirterek, ayrılıkların, küslüklerin bitirilmesi çağrısını yaptılar. Maden yanlısı olarak bilinen köylülerden bir kısmı, kendilerinin de madene karşı olmalarına rağmen bir anda maden yanlısı ilan edilmelerine anlam veremediklerini iletirken, diğer bir kısmı da kendilerine hakaret edilmesi ile ilgili yakınmalarını dile getirdiler. Maden yanlısı olarak bilinen köy muhtarının bağına zarar verilmesinin, muhtarlığın camlarının kırılmasının son derece yanlış olduğunu aktaran Elele Hareketi üyeleri, şiddet yerine ayrılıkların birbirini ikna yolu ile çözülmesi gerektiğine işaret ettiler. Av. Arif Ali Cangı madenle ilgili hukuksal süreci özetlerken, Tabip Odası temsilcisi Dr. Oya Otyıldız ise son dönemde Eşme'de meydana gelen zehirlenmelerle ve bu zehirlenmelerdeki siyanür şüphesi ilgili köylüleri bilgilendirdi. Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Ertuğrul Barka ise yaptığı konuşma ve okuduğu Yunus Emre şiiri ile köylülere birlik çağrısı yaptı.
İkinci bilirkişi: Madene verilen izinlerin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan ilk bilirkişi sunduğu raporunda yörede yapılacak bir altın madenciliğinin İzmir'in içme suyu, yöredeki tarımsal üretim ve ekolojik yapıda ağır tahribatlara yapabileceğini belirterek, madenin karşısında bir görüş bildirmişti. Bilirkişi raporunun olumsuz çıkması üzerine TÜPRAG bilirkişi heyetinde bulunan Prof. Dr. Şevki Filiz'in, daha önce Bergama'daki altın madeni ile ilgili olumsuz görüşler beyan ettiğini,. Bunun basına yansıdığını belirterek, Filiz'in tarafsızlığını yitirdiğini, dolayısıyla bilirkişiliğinin kabul edilmemesi gerektiğini ileri sürmüştü. Madenci şirketin bu talebini kabul eden Danıştay ise yeni bir bilirkişi atanarak, yeniden inceleme yapılması kararına varmıştı.
src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön
Klima cinayetleri mi?Elif Görgü Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde meydana gelen bebek ölümlerinin ardından ilginç bir gelişme yaşandı. Makine Mühendisleri Odası (MMO) İstanbul Şubesi, hastanenin ameliyathane ve yenidoğan ünitelerindeki klima sistemini kontrol etmek için izin istedi. Ancak İl Sağlık Müdürlüğü, izin talebini redetti. Bu durumun şüphe yarattığını dile getiren Makine Mühendisleri Odası Şube Sekreteri Battal Kılıç, müdürlüğe yazılı olarak bir kez daha başvuracaklarını, taleplerinin yine kabul edilmemesi durumunda hastane önünde basın açıklaması yapacaklarını söyledi. Göztepe Hastanesi'nde bu gelişmeler yaşanırken, Türkiye'de ameliyathane ve yenidoğan ünitelerindeki klima sistemlerinin resmi standartı bulunmuyor. Durum böyle olunca da isteyen istediği klimayı hastanelere monte edebiliyor. Her sokakta özel hastanelerin türediğine dikkat çeken mühendisler, buralardaki ameliyathane ve yenidoğan ünitelerinde ucuz olduğu için sıradan klimaların kullanıldığını ve bunun çok tehlikeli olduğunu belirtiyorlar.
Hiçbir denetim yok Hastanelerde klima santrallerinin kurumu ve işletilmesi makine mühendislerinin meslek alanına giriyor. Özellikle ameliyathane ve yenidoğan ünitelerinde hijyenin en önemli bileşenlerinden birini klimalar oluşturuyor. Bu konuda ise dünyada çeşitli standartlar ve kurallar mevcut. "Türkiye'de ise Türk Standartları Enstitüsü'nün (TSE) ya da Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı herhangi bir standart yok. Biz oda olarak 10 yıl önce DİN 1946 denen bir Alman standartını Türkçe'ye çevirdik. Ancak bu bile dünyada uygulamadan kaldırılmış. TSE'nin bir standart yayınlaması ve Bakanlığı'ın da bunu yönetmeliklere koyması zorunlu" diyen Battal Kılıç, şu uyarılarda bulundu: "Dünya standartları klimanın nereye konulacağından, hangi cins filtre konulacağına; boruların eğimlerine varıncaya kadar bir çok kriter içeriyor. Sistem karmaşık ve Türkiye'de mühendislerin çoğunun bilmediği bir sistem. Ancak ameliyathaneler basitçe yapılabilecek mekanlar değil. Burada klima bir konfor aracı değil, ortamın oksijen ihtiyacını mikropsuz sağlamak için zorunlu bir sistemdir. Bu önemli mühendislik uygulamasını nasıl yapacağınızı söyleyen teknik resmi şartname ise Türkiye'de yok. Özellikle özel hastanelerde işin iyice suyu çıkmış durumda. Pencere kliması dediğimiz klimaları ameliyathaneye bağlayanlar var. Yasal zorunluluk olmayınca havalandırma nedeniyle gelen mikrop bir can aldığı zaman bunun herhangi bir sorumlusu da olmuyor. Geçen sene Edirne'de bebek ölümleri meydana geldiğinde, o hastanedeki bir makine mühendisi gidip sisteme bakmış ve sistemde gerekli mekanizmanın olmadığını tespit etmişti."
Antibiyotik patlaması Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube Sekreteri Battal Kılıç, enfeksiyon yaygınlığı nedeniyle Türkiye'de antibiyotiğe harcanan paranın Avrupa ve dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu hatırlatarak, "Bunun en önemli nedenlerinden biri hastanelerde mikroptan arınma işinin yeterince yapılamamasıdır. Bu sistem bir miktar bile düzeltilebilse antibiyotik harcamalarında tasarruf olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden standartlar bir an önce açıklanmalı ve denetim mekanizması oluşturulmadır. Bu yetkiyi yarı resmi kamu kurumu olarak bize de bir gecede sistemi oturtacak kadrolarımız var" diye konuştu. Makine Mühendisleri Odası Şube Basın ve Yayın sorumlusu Çetin Kartal ise özellikle İstanbul'da sokakta apartmanların özel hastane ve kliniğe dönüştürüldüğüne dikkat çekerek, "Önüne gelen hastane açıyor. Ne bir standart ne bir yönetmelik var. Buralarda ameliyatlar yapılıyor ve evlere takılan normal klimaları getirip buralara takanlar var" uyarısında bulundu.