06 Temmuz 2006 21:00
Hareket eden kalbin ve aklın...
Acı Tatlı Hayat, müziğin dansa dönüştürdüğü vurdulu kırdılı dövüş sahneleriyle, vurulanların üstünde açılan kurşun deliklerinden usul usul akan kanın yarattığı ritmin müziğe karıştığı bir şiddet şiiri.
ACI TATLI HAYAT (A Bittersweet Life- Dalkomhan İnsaneng)
Yönetmen: Ji-woon Kim
Senaryo: Ji-woon Kim
Görüntü Yönetmeni: Ji-yong Kim
Oyuncular: Jeong-min Hwang, Ku Jin, Hae-gon Kim, Roe-ha Kim, Yeong-cheol Kim
Otoriteye sorgusuz sualsiz itaat Doğu'nun erdemlerinden sayılır. Ne olursa olsun doğru bildiğinin ardından gitmek de öyle. Güney Kore sinemasının genç kuşağının önemli temsilcilerinden Ji-woon Kim, Acı Tatlı Hayat'ta iki erdem arasında seçim yapmak zorunda kalan Sunwoo'nun hikayesini anlatıyor. Film, festival takipçilerinin yabancısı değil. Yönetmenini de, ilginç, psikolojik korku filmi Karanlık Sırlar'dan ve üç ayrı yönetmenin birer kısa filminden oluşan üç filminin "Anılar" bölümünden hatırlamak mümkün.
Görev yerine gelmezse Sunwoo, büyük bir otelin sahibi olan Bay Kang'ın sağ koludur. Otelin bir koridordan ötekine yürüdü mü etrafı sallayan karizmasıyla olduğu kadar iş bitirici kişiliğiyle de dikkati çekmektedir. Bay Kang yerüstündeki oteli kadar yeraltındaki faaliyetleriyle de ünlüdür. Dolayısıyla Sunwoo'nun bitirdiği işler de pek temiz sayılmaz. Ancak sert adam Bay Kang'ın zayıf bir noktası vardır: Genç kız arkadaşı Heesoo Kız arkadaşının bir gençle işi pişirdiğinden şüphelenen Kang, en güvendiği adamı Sunwoo'ya durumu kolaçan etmesini, ters bir vaziyet varsa sorunu kökünden halletmesini emreder. Sunwoo, Heesoo'yu genç bir adamla yakalar ama emre itaat yerine iki genci bağışlamayı tercih eder. Bay Kang durumu öğrenir. Sunwoo'nun genç kızdan etkilendiğini, onları bu yüzden öldürmediğini düşünür. Onurunu temizlemek için Sunwoo'yu yakalatır. Sunwoo'ya düşense birkaç gün önce içinde olduğu çetenin hakkından gelmektir.
Şiddet şiiri Acı Tatlı Hayat, müziğin dansa dönüştürdüğü vurdulu kırdılı dövüş sahneleriyle, vurulanların üstünde açılan kurşun deliklerinden usul usul akan kanın yarattığı ritmin müziğe karıştığı bir şiddet şiiri. İhanetten, intikamdan, yolundan dönmemekten, yok etmekten söz ettiği kadar alttan alta aşktan, tadı çıkarılması gereken küçük anlardan, etkileyici bir melodiden, yaşamaktan da söz eden... Bilgeliği de elden bırakmadan... Filmin önsözü de bunun kanıtı. Rüzgarla salınan salkım söğütün üzerine düşen konuşma şöyle: Bir öğrenci, esen rüzgardaki birkaç dala baktı, ustasına sordu...
"Dallar mı hareket ediyor usta, yoksa hareket eden rüzgar mı?" Öğrencisinin nereyi gösterdiğine bile bakmayan usta gülümsedi ve cevap verdi.
"Hareket eden ne dallar ne de rüzgar..."
"Hareket eden kalbin ve aklındır." Güney Kore sineması her geçen gün tırmanıyor. İzleyicisini de peşine takıyor. Gittiği yol Hollywood'un aksiyon filmlerinden çok da farklı değil. Şiddet dozunda eksiği yok, fazlası var. Amerikan filmlerindeki hamasi tavırlı kahramanlarının yerini, doğuda kişisel onurunu koruyan kahramanlar alıyor sadece. Hollywood filmlerindeki bilgeliğin sahici olmayıp yapıştırma görünmesi mi, koca koca ideallerin altına tıkıştırıp kahramanın ağzından söylenenler mi, kahramanın ve ideolojisinin eğilip bükülmezliği, dokunulmazlığı mı rahatsız ediyor seyirciyi (en azından beni ve benim gibileri)? Kanın oluk oluk aktığı Uzakdoğu filmlerindeki kahramanı kilometrelerce ötedeki benzerinden ayıran ne? Bu çok da çözemediğim bir ikilem. Festivalde de övgüyle karşılanan film, türün meraklıları için biçilmiş kaftan. Şiddetin çoğul halini, aşkın yalın haliyle harmanlayan kanla yazılmış bir şiir.